Toutes ces choses qu’on ne s’est pas dites – Tanıtım
2 yorum pirate 06 Ekim 2023 08:24
Toutes ces choses qu’on ne s’est pas dites (İngilizce adıyla: All Those Things We Never Said), Fransız yapımı bir dizi. 2022 yılında Canal+’ta yayınlanmış. Sonrasında LIONSGATE+ aracılığıyla da farklı ülkelerde izleyiciyle buluşmuş. Bu da diziye ait fragman:
https://www.youtube.com/watch?v=6utz2GlLfVw&ab_channel=LIONSGATE%2BUnitedKingdom
Bilim kurgu soslu bir komedi drama dizisi Toutes ces choses qu’on ne s’est pas dites. 9 bölümden oluşmakta. Bölüm süreleri 29-34 dakika aralığında değişmekte.
Fransız yazar Marc Levy‘nin 2008 yılında yayımlanan ve en çok satanlar arasına giren aynı isimli romanından uyarlanmış dizi. Miguel Courtois, dizinin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenmiş.
2005 yılındayız. Kırklı yaşlarında bir kadın olan Julia Saurel, normal şartlarda düğün günü olması gereken gün babası Michel’in cenaze törenini düzenlemiştir. Kendisi, müstakbel kocası, menajeri ve babasının bir çalışanı olmak üzere sadece 4 kişinin katıldığı ve kendisinin hiç ama hiç duygulanmadığı sakin bir cenaze töreninin ardından evine giden Julia’yı babasından gelecek olan son bir sürpriz daha beklemektedir. Julia’nın ağzını açık bırakacak cinsten bir sürpriz.
Bundan sonraki kısım yoğun bir şekilde ilk bölüm ispiyonu (spoiler) içerir.
Julia’nın evine kendisinin sipariş etmediği bir kargo gelir. Kocaman kargo paketinin içerisinden ise babası çıkar. Daha doğrusu üzerine ‘Aç beni.’ yazan bir not ve bir kumanda iliştirilmiş olan ve tıpkı babası gibi görünen bir robot. Bunu görünce ve sonrasında Julia kumandanın tuşuna basınca “Bu gerçekten yaşanıyor mu yoksa bu Michel’in iyi tasarlanmış bir şakası mı?” diye düşünmeye başlıyorsunuz. Ama Julia’nın aklından 2. seçenek yani babasının aslında ölmemiş olma ihtimali geçmiyor tabii. Zorlanarak da olsa 1. seçeneğe yani bu robot gerçeğine inanmayı tercih ediyor.
Michel, ölmeden önce bir teknoloji firmasına büyük bir yatırım yapmış. Söz konusu firmanın araştırma ve geliştirme süreci sonrasındaki ilk kullanıma sunulan ürünü de bu robotmuş. Michel’in tüm hafızası bu robota transfer edilmiş. Konuşmasına, hareket kabiliyetine, tepkilerine bakarak normal insandan ayırt edilebilir bir tarafı da yok söz konusu robotun.
Julia’nın elindeki kumanda tek seferlik bir açma ve kapatma imkanı sunmaktaymış Michel’in dediğine göre ve sadece 6 günlük bir kullanım için tasarlanmış bu robot. Julia, Michel ile layıkıyla vedalaşabilsin diye.
Julia ve Michel arasında çok yakın bir baba-kız ilişkisi olmamış hiçbir zaman. Michel, işlerine fazla zaman ayırırmış. Julia da bu konuda babasına çekip onun gibi olup çıkmış bu arada. Michel, seyahat etmeyi de çok severmiş ve ikamet ettiği şehirde çok fazla zaman geçirmezmiş. İkili en son yaklaşık 1.5 yıl önce Julia’nın bir doğum gününde konuşmuşlar. Bir ömrün açığını kapatmak, maziyi yad etmek ve söylenmeyenleri söylemek üzere şimdi önlerinde 6 günleri daha var. Julia’nın müstakbel kocası Adam ile birlikte balayı için planladıkları ama cenaze nedeniyle iptal ettikleri Brüksel seyahatine birlikte çıkarak başlatacakları bu 6 günlük süreç bakalım nasıl geçecek?
Julia karakterinde 8 Zeugen, You Are Wanted ve Doctor Zhivago gibi dizilere ek olarak birçok sinema filminden de anımsanabilecek olan Alexandra Maria Lara‘yı izliyoruz.
Biraz bilgi vereyim aktrisle ilgili. Romanyalıymış ve 1978 senesinde Bükreş’te doğmuş. Henüz 4.5 yaşındayken ailesiyle birlikte Almanya’ya taşınmışlar. Bir Fransız lisesinden mezun olmuş ki bu durum bu dizideki Fransızcasını açıklıyor denebilir. Oyunculuğa henüz 15 yaşındayken başlayan aktrisin babası da bir oyuncuymuş. Romanya’da başlayan kariyerine Almanya’da devam etmiş ve 2019 yılında vefat etmiş. Aktris, 2007 yılında gösterime giren Control isimli filminin setinde tanıştığı ünlü İngiliz aktör Sam Riley ile 2009 senesinde evlenmiş. Bir de çocukları olmuş. Evlilikleri hala sürmekteymiş.
Michel karakterinde ise dünyaca ünlü aktör Jean Reno‘yu izleme şansı elde ediyoruz dizide.
Yukarıda sözünü ettiğimiz roman yazarı Marc Lévy, oyuncu olarak da katkı sağlamış diziye. Babasının pek takdir etmediğini düşündüğü garip sayılabilecek bir işte kariyer yapan Julia’nın menajeri ve aynı zamanda yakın arkadaşı olan Thomas karakterini canlandırıyor. Gay bir adam olan Thomas, açık sözlü yapısıyla öne çıkıyor.
Julia’nın kibar ve anlayışlı yapısıyla öne çıkan müstakbel kocası Adam rolünde ise Cezayirli bir baba ve Fransız bir anneden olma, Nanterre doğumlu Cédric Ben Abdallah karşımıza çıkıyor.
Julia’nın gençliğine Andréa Mands hayat veriyor.
Julia’nın gençlik aşkı Tomas‘ın gençliğini Alman aktör Samuel Schneider canlandırıyor. İspanyol bir anne ve Alman bir babadan olma, Barcelona doğumlu aktör Alex Brendemühl ise karakterin yetişkin haline hayat vermiş.
Dizinin ilk bölümünü izledim ve idare eder buldum. Robot tasvirine göz devirmemek mümkün değildi tabii.
yorumlar
S01E02
İlk bölümün aksine komedisi değil draması ağır basan bir bölüm olmuş. Ama böylesi de sattı bir şekilde kendini. Günümüzde Brugge manzaralarında dolanırken bir yandan da Julia’nın anılarında yolculuk yaptık. Berlin Duvarı’nın yıkılış gününe gittik. Julia’nın annesinin Doğu Almanya’dan olduğunu öğrendik bu sayede. Ayrıca Julia’nın unutamadığı ilk aşkıyla tanıştık. Günümüz dediğimiz tarih 2005 yılıymış bu arada. En çok buna şaşırdım bölümde açıkçası. 2008 yılı başında yayımlanan kitabın hikayesindeki tarih buymuş ve ona sadık kalmayı tercih etmişler belli ki.
Ben hala izlediğimiz bu Michel’in robot olduğuna inanmıyorum bu arada. Buna inanmamamız için her türlü veriyi veriyor zaten Michel. Bir noktada ‘Ben aslında ölmedim.’ çıkışını yapmasını ve bu kötü şakayı sonlandırmasını bekliyorum.
S01E03
*20 yıl derken? Matematik dersine resimci mi giriyordu sizde? 1989 Kasım’dan 2005’e. 2005’te hangi ayda (Kış aylarında değiliz. Orası kesin.) olduğumuza göre değişmekle birlikte 15.5 yıl falan.
*Julia: 2005’te çok daha iyi telefonlar mevcuttu yani. Hiç o telefon yakışıyor mu sana?
Julia’nın ex aşkı üzerine, geçmişte neler olduğuna ayırdılar koca bölümü. Bu ikisi üzerinden satmaya çalıştıkları aşk hikayesi, romantizm geçmiyor hiç bana. Oğlana da hiç ısınamadım zaten. Kusura bakmasınlar.
Andréa Mands’ın yüzü çok tanıdık geliyor bu arada bana. Sanki daha önce bir yerde izlemişim gibi. Ama IMDB’sine bakınca izlemediğim gözüküyor. Atlamış olabilirler belki tıpkı bu dizide olduğu gibi 1-2 yapımı daha sayfasında. Bilemedim.
S01E05
Yetti bu kadarı bana. Tomas da Tomas … Gına geldi cidden.
İlk bölümde yükselttiği beklentimi karşılayamadı ne yazık ki dizi. Baba-kız ilişkisine odaklanan, komedi dozu yüksek ama ara ara duygusal kısmı da olacak bir dizi izleyeceğimizi varsaymıştım ben. Ama komediden eser yok ortada kaç bölümdür. Baba-kız ilişkisi de merkezden çok uzaklaştı ayrıca. Merkezda olan tek şey Tomas-Julia ilişkisi. O da beni çekmiyor işte. Bıraktım gitti.