Alice in Borderland (Orijinal Adıyla: Imawa no Kuni no Alice), Japonya yapımı bir Netflix dizisi. 8 bölümden oluşan ilk sezonu 10 Aralık 2020 tarihinde yayınlanmış. İkinci sezon onayı da mevcut.

Dizi, aynı isimli manga (çizgi roman) serisinden uyarlanmış. Senaryoyu Yasuko Kuramitsu, Shinsuke Sato ve Yoshiki Watabe kaleme almışlar. Sato, dizinin yönetmenliğini de üstlenmiş ayrıca. Kaata Sakamoto ve Akira Morii ise dizinin yapımcıları konumunda.

Bilim kurgu, macera, aksiyon, gizem ve gerilim türlerini harmanlayan dizinin bölüm süreleri 41-53 dakika arasında değişiyor.

Japonya’nın başkenti ve en kalabalık şehri olan Tokyo’da yaşayan, annesi vefat etmiş, babası ve erkek kardeşi tarafından pek tahammül edilemeyen, üniversiteyi kazanmış olsa da yarıda bırakan, günlerini çevrimiçi bilgisayar oyunları oynayarak geçiren, iyi kalpli, çok zeki ama aylak bir genç olan Arisu‘yu (Kento Yamazaki) merkezine alıyor hikayemiz.

Arisu, babasına kafası atıp evden hışımla çıktığı bir gün lise yıllarından beri yakın arkadaşları olan Karube (Keita Machida) ve Chota (Yûki Morinaga) ile buluşuyor kafa dağıtmak üzere. Chota, bir bilişim şirketinde görev yapan bir ofis çalışanı. Karube ise çapkınlığı sebebiyle buluşmaya gelmeden hemen önce bir bardaki işinden kovuluyor.

Üçlü, bir metro istasyonunun tuvaletine girip çıktıktan sonra olağanüstü bir durumla karşılaşıyorlar. Birkaç dakika öncesinde her yer insan kaynamaktayken bir anda herkesin yok olduğunu görüyorlar. Arisu ve arkadaşları, çok geçmeden bu evrende yalnız ve huzurlu bir hayat süremeyeceklerini anlamak durumunda kalıyorlar. Çok az sayıda insanın var olduğu, elektrik ile herhangi bir parçası çalışan tüm araçların devre dışı kaldığı, sessizliğe bürünmüş bu alternatif evrende hayatta kalmak istiyorlarsa oyun oynamak mecburiyetindeler. Girişin olduğu ama çıkışın olmadığı oyunlar.

Bundan sonraki kısımlar, oyunlar ile ilgili küçük bilgiler içereceği için hassas bünyelere tavsiye edilmemektedir.

Söz konusu oyunlara değişen sayılarda insan katılıyor. Herkes oyuna girerken oyun alanlarının girişinde bulunan masanın üzerinden birer adet cep telefonu alıyor ve beklemeye başlıyor. Yeterli sayıya ulaşıldığında oyun başlıyor. Ellerindeki cep telefonlarında oyunun tamamlanması gereken sürenin geri sayımı gösteriliyor. Ayrıca oyun başarıyla tamamlandığında ekranda bir tebrik mesajı beliriyor. Söz konusu cep telefonları bu iki şey dışında başka bir işe yaramıyor.

Üstteki posterlerden de anlaşılacağı üzere iskambil kartları oyunlarımızın simgesi konumunda. Kartların üzerindeki karo, maça, kupa ve sinek sembolleri oyunun türünü, rakamlar ise oyunun zorluk çeşidini gösteriyor. Söz konusu oyunu başarıyla tamamlayan kişi, o oyunu simgeleyen iskambil kağıdının sahibi oluyor. Bunun dışındaki tek ödül hayatta kalmaya devam edebilmek için vize kazanmak.

Kazandıkları her oyunun sonrasında belirli sayıda günü kapsayan bir vizenin sahibi oluyor oyuncular. Vizeleri dolmadan önce şehrin çeşitli noktalarında bulunan ve sürekli olarak değişen oyun alanlarına gidip yeni oyunlar kazanıp vizelerini uzatmak mecburiyetindeler. Vizesi dolan kişiler, açık veya kapalı alanda olmaları fark etmeksizin lazer ışınlarına maruz kalıp şipşak bir şekilde canlarını kaybediyorlar.

İçerisinde birçok engel ve tehlike barındıran oyunlar, zeka, soğukkanlılık, cesaret, hız, çeviklik vb. birçok özelliğe sahip olmayı gerektiriyor. Bazı oyunlarda birlik içerisinde hareket etmek artı yazarken bazı oyunlarda tam tersi bir durum söz konusu.

Her yeni oyun yeni insanlarla tanışma fırsatı demek. Bizimkilerin ilk oyunlarında tanıştıkları seksi Shibuki (Ayame Misaki) bunlardan biri. İkinci oyunlarında tanıştıkları Usagi (Tao Tsuchiya), ünlü bir dağcı olan babası gibi bir dağ tırmanıcısı. Hayatta kalma içgüdüleri gelişmiş, atletik ve çevik bir genç kadın. Yine ikinci oyunlarında tanıştıkları zeki, acımasız, sessiz, gizemli ve manipülatif bir genç olan Chishiya (Nijirô Murakami) ile güçlü, korkusuz ve dövüş becerileri gelişmiş bir adam olan Aguni‘yi (Shô Aoyagi) de pas geçmemek gerek. İlerleyen süreçte ise Hatter (Nobuaki Kaneko), Rizuna (Ayaka Miyoshi), Niragi (Dôri Sakurada) ve Hikari (Aya Asahina) gibi karakterlerle tanışmaya devam ediyoruz.

Geçtiğimiz günlerde izlediğim Infuruensu isimli diziyle Japon dizi dünyasına ilk adımımı attım. Sonrasında bakınırken bu diziye denk geldim ve izlemeye karar verdim. Sürükleyici bulduğum diziyi tek oturuşta izleyip bitirdim ve yeterli buldum. Sezonun ilk yarısını, özellikle de 2. ve 4. bölümleri daha fazla sevdiğimi belirtmem gerek ama. Yaratılan evreni sevdim. Oyuncuları ve karakterlerini benimsemekte/sevmekte sıkıntı yaşamadım. Görsel açıdan da başarılı buldum ayrıca. Onay almış olmasından mutluyum ve yeni sezonunu merakla bekliyorum.

Diziyle ilgili daha önce şu yazının altında yorum yapılmış. Bu da diziye ait fragman: