“İnsanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik hayal kurabilmeleri ve masal anlatabilmeleri. Çünkü sadece masallarda insanlar sonsuza dek mutlu yaşar. Sadece masallarda mucizeler hayat bulur ve hayatın acımasızlığı güzelliklerle sonuçlanır. Bir sonmuş gibi görünen şeyler muhteşem yeni başlangıçlara dönüşür.”

Uzunca bir aradan sonra, ayırdığınız zamana değeceğini düşündüğüm bir diziyle karşınızdayım.

Anna; İtalyan yazar/yönetmen/senarist Niccolò Ammaniti tarafından 2015 yılında kaleme alınmış distopik bir romandan, yine aynı isimle ekrana uyarlanmış bir Sky Italia dizisi. Dizinin yönetmenliğini ve senaristliğini kitabın yazarı Ammaniti üstlenmiş. Dili İtalyanca ve bölümler 45-60 dk. uzunluğunda. 23 Nisan 2021 tarihinde 6 bölüm olarak yayınlanıp sona ermiş. (Çekimlere pandemi patlamadan 6 ay kadar önce başlanmış ve aslında 8 bölüm planlanmış ancak pandeminin etkisiyle 6 bölüme düşürülmüş.)

Oldukça geniş çaplı bir distopyada bir adayı ziyaret edeceğimiz bu hikayede öncelikle genel tabloyu aktarayım.

2020 yılında dünya genelinde bir grip salgını (Red Fever) (Kızıl Ateşi) ortaya çıkmış. Damlacık yoluyla bulaşan ve ateş, öksürük, deride döküntülerle kendini gösteren bu hastalık üreme olgunluğuna erişmiş tüm yetişkinleri kısa sürede öldürmüş. Sadece henüz üreme çağına gelmemiş çocuklar sağ kalabilmiş. Ancak virüs herkesin bünyesinde mevcut olduğundan zamanı geldiğinde yetişkinlerde işlediği şekilde işlemeye devam ediyor.

Daha dar çaplı hikayemize gelirsek; İtalya’nın güneyinde, Sicilya Adası’ndayız. Şehirden uzak bir dağ evinde kardeşine dış dünyayla ilgili hikayeler anlatan bir ablayla başlıyoruz hikayemize. Salgının üzerinden dört yıl geçmiş. Anna artık 13 yaşında ve masallarla büyüttüğü 8 yaşındaki kardeşi Astor’ı hazırlaması gereken acımasız bir dünya var.

Geçmişten sahnelerle azar azar öğrendiğimiz bilgilere göre, salgın başladığında annesi onları korumak için dağ evine götürmüş ve kısa bir süre salgının etkisinden uzak, izole bir hayat yaşayabilmişler. Zamanının kısıtlı olduğunun farkında olan annesi çocuklarının onsuz bir gelecekte sağ kalabilmeleri ve başlarının çaresine bakabilmeleri için elinden geleni yapmış.

Annesini kaybettikten sonra uzun bir süre dağ evinde kardeşiyle ilgilenen Anna, günlük ihtiyaçları için belli aralıklarla şehre inmesi ve kardeşini yalnız bırakması gerektiğinden, ona dünyaya dair beyaz yalanlarla süslü hikayeler anlatarak onu dış dünyadan korumaya çalışmaktadır. Onları bu dünyaya hazırlayabilecek tek şey annelerinin ardında bıraktığı kurallar defteridir ancak anneleri onları bıraktığından beri kurallar değişmiştir.

Biraz can sıkıntısı, biraz çocukluğun doğasından gelen haşarılık ve biraz da talihsiz tesadüfler bu sakin rutinin sonunu getirecek; Astor, Anna’nın umduğundan çok daha erken ve hiç ummadığı koşullarda dış dünyayla tanışacaktır. Anna, kendisinden koparılan kardeşini bulmak için meşakkatli bir yolculuğa çıkacak ve bu yolculukta nice insanla tanışacaktır.

Karakterler

Karakterlere geçmeden önce oyunculardan bahsedecek olursam; oyuncuların neredeyse hepsinin ilk oyunculuk tecrübesi denilebilir. Hiçbirinin IMDb profil fotoğrafı bile yok. Oyuncularıyla ön planda olan bir yapım olmasa da içinde etkileyici sahneler barındırdığını ve bunu da oyuncularıyla başardığını söyleyebilirim. Karakterlerin fazlalıklardan arınmış sade dışavurumu diziye artı yazmış kesinlikle. Karakterlerin küçük halleri de büyük halleri kadar rollerinin hakkını veriyorlar. Çok erken yaşta büyümek zorunda kaldıklarını sonuna kadar hissettiriyorlar.

Anna (Giulia Dragotto)

Genç hali:(Viviana Mocciaro)

Astor’un ablası. Annesine verdiği sözün ağırlığı altında her geçen gün daha ezilen ama pes etmeyen gözü pek bir kız. Kardeşi mutlu masal dünyasında yaşamaya devam edebilsin diye çok küçük yaşta çok ağır yüklerin altına girmiş, bir çocuğun asla görmemesi gereken şeyler görmüş, bilmemesi gerek şeyler öğrenmek zorunda kalmış. Zamanının yaklaştığının farkında, bu yüzden kardeşini onsuz bir dünyaya hazırlamaya çalışıyor. Kardeşinin ortadan kaybolması onu normalde muhatap olmak istemeyeceği insanlarla iletişim kurmaya zorluyor.

Astor (Alessandro Pecorella)

Genç hali:(Nicola Mangano)

Anna’nın küçük kardeşi. Dünyası ablasından ve dağ evinden ibaret. Ormanın dışına, çitlerin ötesine karşı yoğun bir korku duyuyor. Ablasına ise sonsuz bir güven duyuyor. Haşarılıklarından biri davetsiz misafirleri dünyasına çekince gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Ablasına, bildiğini sandığı gerçeklere güveni sarsılıyor ve bilinmez bir dünyaya ilk adımını atıyor.

Pietro (Giovanni Mavilla)

Genç hali:(Ludovico Colnago)

Dere kenarında yaşayan bir çocuk. Günlük ihtiyaçlar için rutin market taramalarında Anna ile tanışıyor ve başlarından geçen küçük bir macera arkadaş olmalarına vesile oluyor. Etliye sütlüye karışmayan, başını derde sokma konusunda pek de hevesli olmayan iyi niyetli bir çocuk.

Maria (Elena Lietti)

Anna ve Astor’un annesi. Salgın daha ilk çıktığında geleceği görüyor ve çocuklarını şehirden uzak evlerine götürüyor. Burada kalan zamanını çocuklarını zorlu bir geleceğe hazır olduklarından emin olarak harcıyor. Çocuklarına anneniz öldükten sonra yapmanız gerekenler isimli bir kurallar defteri bırakıyor.

Angelica (Clara Tramontano)

Genç hali:(Matilde Fazio)

Tam bir babasının prenses kızı ile lisenin popüler ponpon kızı karışımı. Reality şovları çok seviyor. Pandemi sonrası bu düşkünlüğüne çevresiyle paylaşmaktan da geri durmuyor. Daha küçük çocukları etrafına toplayıp kendi küçük topluluğunu ilan ediyor ve onları köle olarak kullanıyor.

Katia (Roberta Mattei)

Angelica’nın ablasının arkadaşı.

Pandemi öncesi evlilik arefesinde olan Angelica’nın ablası, arkadaşı Katia’dan gelinliğini tasarlamasını ister. Katia pandeminin içindeyken tamamladığı gelinliği teslim etmeye arkadaşına gittiğinde acı gerçekle yüzleşir ve bu sırada Angelica ile yolları kesişir.

 

 Paulo ve Mario (Danilo Di Vita ve Dario Di Vita)

Bölgedeki marketin sahibinin çocukları. Bölgedeki takas işleri genelde kendilerinden sorulur. Ancak ikizlerden biri hastalanmaya başlayınca ikizlerin dengesi altüst olur.

 

Angelica’nın topluluğundaki çocuklardan öne çıkan birkaçı. Angelica bulduğu küçük çocukları onları hastalıktan kurtaracağı yalanıyla manipüle edip topluluğuna dahil ediyor ve köle olarak kullanıyor.

Yazarın Yorumu

Bir sitenin yılın en iyi alternatif dizileri listesinde görmemle radarıma giren, iyi ki de girmiş ve izleyebilmişim dedirten bir dizi oldu Anna. Yığınla genç erişkin distopyası varken bu diziyi diğerlerinden ayıran ne oldu derseniz; görsellik, müzikler, sadelik, üzerimde bıraktığı şiirsel masalsı his… Yazarın bu kitabını ekrana aktarırken özendiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Açıkçası neden beni bu kadar etkilediğini bilmiyorum. Muhtemelen birazdan sayacağım övgülerin seviyesi, üzerimde bıraktığı bu etkinin tetiklemesi. Yani ben öveceğim ama siz yine de beklentilerinize ayar çekin uyarısı oluyor bu. (Ne dedim ben?!)

Devam edersem, zamanda geriye döndüğümüz sahneler dışında yetişkin görmüyoruz. Doğal olarak hikaye de diyaloglar da bu yaş aralığını baz alıyor. Ama yazar bu yaş grubunun hayattan beklentilerini, düşünce yapılarını güzel analiz edip bizlere izlemeye değer sahneler vermeyi başarıyor. Aralarında oynadıkları oyunlar, birbirleri üzerinde kurduğu otoriteler, uyguladıkları manipülasyonlar kesinlikle sırıtmıyor. Geçmişe döndüğümüz sahnelerin de hakkını iyi veriyor ve karakterleri derinleştirmeyi başarıyor.

Sert bir dizi. Beklenmedik anlarda çok çiğ yalın ama etkili sahnelerle sizi yerinize yapıştırmayı başarıyor. Birkaç yerde bu kadarına da gerek yoktu aslında dedirtse de, bu hissin normalde 8 bölüm planlanıp 6 bölüme sıkıştırılmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum. (Yılan sokması ve kolun kesilmesi sahnesi gerçekten gerekli miydi! Mantıklı mıydı?! Market sahnesinde ise kendilerini tuttuklarını düşünüyorum, işler çok daha pisleşebilirdi ve garipsemezdim.) Standart dizilerden alışkın olduğunuz beklentilerinize hızlıca ayar çekiyor ve sıklıkla sizi şaşırtmayı başarıyor.

Sert olduğu kadar duygu yüklü bir dizi. Zorluklarla dolu bir dünyada daha çocukken bir başlarına kalan ve cahilliğin getirisiyle hayal kurmaya devam edebilen çocuklar izliyoruz. Duygusallığı ajite etmiyor, tiyatral şova dönüştürmeden sadelikle vermeyi başarıyor. Kullandıkları müziklerin ve arka planların güzelliği de bu etkiyi artırıyor tabii.

İzleyeceklere şimdiden iyi seyirler…