Fi || Bir Adam Bir Kadını Sever ve Dünya Değişir — Tanıtım
199 yorum aserat 06 Nisan 2017 08:30
Bilindiği üzere günümüzde Netflix, Amazon, Hulu gibi dijital platformlar dünya televizyonculuğunun kurallarını ters yüz ediyor ve yayınladığı işlerle televizyona meydan okuyor. Öte yandan ülkemizde de buna yönelik yeni oluşumlar ve yapımlar görmeye başlak. İlk olarak Doğan Holding çatısı altında kurulan BluTV, sırasıyla Masum ve Sahipli‘yi izleyiciyle buluştururken şimdi de Doğuş Holding’in yeni ürünü olan PuhuTV ile uzun süredir merakla beklenen yeni dizisi Fi‘ye merhaba dedik. İsterseniz, bu çiçeği burnunda yapımı biraz daha tanıyalım.
KİMLİK BİLGİLERİ
Türü: Aşk, Gerilim
Sezon/Bölüm Sayısı: Şu ana kadar 3 bölümü yayınlandı. (İlk sezon 18-20 bölüm sürecek)
Durumu: Devam ediyor.
Süre: 60 dakika
Yapımcı: Ay Yapım
Yönetmen: Mert Baykal
Senaryo: Nüket Bıçakçı (Azra Kohen‘in roman üçlemesinden)
Önemli Bağlantılar: Resmi Site – Facebook – Twitter – Instagram
KONU
Can Manay, ülkenin en önde gelen psikiyaristi ve ülkenin en çok izlenen programının sunucusudur. Hayatı kadınlar, para ve ihtişam içinde sürüp giderken kafasını dinlemek için aldığı evin yan tarafında yaşayan Duru’yu görür görmez ona büyük bir ilgi duyar. Duru ise hırslı bir balerindir, tüm ışıklar onun üzerinde olsun ister. Güzel sanatlar fakültesinde öğretmen olan Deniz ile huzurlu bir ilişki sürdürürken Can ikisinin de hayatına bomba gibi bir giriş yapar. Ancak Can’ın asıl yüzü sanıldığından farklıdır. Karanlık bir geçmiş ve esrarengiz sırlar barındıran bu yeni komşunun getireceği sürprizlerden henüz kimsenin haberi yoktur.
KARAKTERLER
- Can Manay (Ozan Güven): Türkiye’nin en ünlü psikiyatristi ve sunucusudur. Bir üniversitenin Psikoloji bölümünde de ders vermektedir. Paraya para demez, kadınlarla da arası fazlasıyla iyidir. Kolay memnun olmayan ve hedeflerini çok yüksekte tutan biridir, burnu havadadır. Ancak komşusu Duru’yla tanışmasıyla birlikte her şey değişir. Sadece onun mutlu olmasını ister. Öte yandan karanlık geçmişinin arkasından geldiğinden ise haberi yoktur.
- Duru Durulay (Serenay Sarıkaya): Konservatuar öğrencisidir, dans etmek ve bale yapmak onun için her şeydir. Sahnenin yıldızı olmak için her şeyi yapabilir, fazlasıyla hırslıdır. Ancak narin bir tarafı da vardır. Aynı zamanda öğretmeni olan Deniz ile ilişki yaşamaktadır. Can’ın ona karşı olan hislerini belli etmesiyle birlikte kafası karışmaya başlayacaktır.
- Deniz Sarızeybek (Mehmet Günsür): Konservatuarda öğretmenlik yapmaktadır, aynı zamanda bir kompozitördür. İdealist ve dediğim dedik biridir. Herkesin sahnede eşit değerde olduğuna inandığı için Duru ile zaman zaman sıkıntılar yaşamaktadır.
- Özge Egeli (Berrak Tüzünataç): Hırslı bir gazetecidir. Can Manay ile ilgili karanlık gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışmaktadır, ancak bu arzusu onun başına bela olmaktadır. İnatçı, güçlü bir kişiliği vardır. 3. bölümde kendisinin (Türk dizileri için bir ilk olarak) lezbiyen olduğunu görüyoruz.
- Bilge Görgün (Büşra Develi): Psikoloji bölümünde burslu olarak okuyan bir kızdır. Derslerinde başarılıdır; ancak sessiz, sakin ve silik bir karakterdir. Sosyal yaşamında da herkese karşı mesafeli ve çekingen bir tutum göstermektedir. Doğru adlı otistik bir ağabeyi vardır.
- Sadık Murat Kolhan (Osman Sonant): Güç ve zaafları arasında var olan ünlü bir iş adamıdır. Can ile önceden gelen bir husumetleri vardır ve Özge’nin onun hakkındaki sırlara sahip olduğunu görünce onu takibe almaya başlar. Diğer karakterler gibi oldukça hırslıdır.
- Eti Yönder (Tülay Günal): Can’ın doktoru ve geçmişinde yaşananları bilen nadir kişilerden biridir. Yıllar boyunca onun yanında olduktan sonra Can’ın kendisinden uzakta yeni bir hayat kurmaya çalıştığını düşünmekte ve bir kadın için kendini mahvetmesini istememektedir.
Not: Öte yandan bu isimlerin yanı sıra ilk 3 bölümde ve ilerleyen zamanlarda Özge Özpirinçci, Burak Sergen ve Nesrin Cavadzade başta olmak üzere birçok ünlü ismi konuk olarak izliyoruz/izleyeceğiz.
SON SÖZ
Kendi adıma uzun süredir merakla beklediğim bir işti Fi. Gerek kadrosu, gerek basına sızan ilk fotoğrafları, gerek 60 dakika olması, gerekse fragmanlarıyla birlikte beklentilerim iyice yükselmişti. Neyse ki korktuğum olmadı ve beklediğim gibi çok iyi bir yapımla karşılaştım. Temposu yüksek, senaryosu sağlam, rejisi başarılı, süresi kısa ve üstelik sansürsüz. Bir izleyici daha çok ne isteyebilir ki?
En iyi tarafı internet üzerinde yayınlanmanın avantajlarına sığınıp senaryo kısmını boş geçmemiş olması. Şahsen romanları “Kesin her yıl yayımlanan sabun köpüğü çok satanlardandır” diye düşündüğüm için okumadım, ama dizi sayesinde bu fikre yeşil ışık yakmış durumdayım. Öte yandan Azra Kohen’in açıklamasına göre, dizinin bazı noktalarıyla romandan ayrışması da birebir uyarlama ve dolayısıyla gelecek olan sıkıntı hissini engelliyor.
Oyuncular konusunda da Ozan Güven’e ayrı bir parantez açmak lazım. Yıllardır komedi filmlerinde izlediğimiz, ara sıra dizilerde de kendini gösteren Güven, adeta Can Manay olmak için doğmuşçasına sahiplenmiş rolünü. Diziyi beğenmeyenlerin bile onun oyununu es geçmemesi imkansız. Keza Serenay Sarıkaya, Mehmet Günsür, Berrak Tüzünataç, Büşra Develi, Osman Sonant ve Tülay Günal da başarılı performanslarıyla seyir zevkini yükseltiyor.
Bir dipnot olarak dizi için geçtiğimiz günlerde dünyanın en büyük içerik fuarı olan MIPTV‘de bir panel yapıldığını belirtelim. Yine aynı panelde yapımın 3 günde 3.5 milyon kişi tarafından izlendiği belirtildi ki, bu internet dizilerinin önünün açılabilmesi adına çok iyi bir gelişme. Siz de bu yenilikçi projeye en azından bir şans verin, iyi seyirler.
yorumlar
2×05
Bu bölümle birlikte dizinin Flash’tan bir farkı kalmadı gözümde. Ne olacağını bile bile izledim resmen.
Bari göze parmak yapmayın şunu.
Bir de Deniz-Duru muhabbeti var ki evlere şenlik.
Dalga geçiliyor gibi hissediyorum, hoşuma gitmiyor. İzlemeyi bıraksam mı diye ciddi düşünüyorum.
— İlki benim de dikkatimi çekmişti. Bile bile izledik malum.
— İkincide denkleme SMK’nın girdiğini hesap et. Oradan toplayabilirler.
— Üçüncü o kadar ciddi değildi ki. Yani o söylemleri ben hiç ciddiye almadım, tersi olsun adam da affedersin malak gibi bakar yani. Kadının Can’a olan tavrı/düşüncesi neyse erkeğin de diğer kadına olan hali/tavrı bence o.
Özge karakterini iyi yönetemediklerini düşünüyorum neticede.
Sezonun şuana kadar izlediğim en iyi bölümü oldu. necdetcem7 +1
Çok sürükleyici bir bölümdü.
Nur Fettahoğlu’nun oyunculuğu çok iyiydi.
Nehir Erdoğan’ın karakterinin
Ada ve Duru’nun sahnesi çok güzel oldu.
Smk ve Özge’nin
Mecazı gerçeğe dönüştürme sahnesi hem
Bazı olaylar her ne kadar tahmin edilebilir olsa da ileriki bölümler için önemli hamleler olduğunu düşünüyorum .
Geçen seneki heyecanım yok bu dizi için. Yeni bir denemeydi ve onun heyecanıyla izledim belki ve o da geçti. İlk sezonki “Oley, Fi’nin yeni bölümü geldi!” durumum bu sezon “Hmm… Fi… E izleyim bari.”ye döndü. 5. bölümü daha yeni izledim mesela ve vakitsizlikten de değil yani.
6.Bölüm 27’sinde yayınlanacakmış.
Resmi açıklamatı tercih ederim ama böyle bir şey gördüm.
2.Sezon 6.Bölüm hakkında karışık düşüncelerim var… Olayların çoğu tahmin ettim ve bölüm içinde saçma bulduğum sahneler var. Sezon boyunca olmasını tahmin ettiğim şeyler farklı bir şekilde işlenmiş.(pek beğenmedim tercihlerini) Tabi yine akıcı , güzel oyunculuk ve çekimler izledik . Birkaç tane hoş sahne vardı. Bir daha ki bölüm hakkında heyecanlıyım . Genel olarak yapılan tercihlerden ötürü ve hızlı işlenen birkaç şey yüzünden pek sevemedim bu bölümü.(Aa tabi saçmalıklar var bide!)
Bu sezon sonuna kadar her şeyi kapatabileceklerini düşünüyorum… Birkaç bölümde önceki bölümlerde yaptıkları yatırımları iyi değerlendirirlerse açıkta bir şey kalmaz . (ÇIKAN HABERLER DOĞRU İSE BU YOLA GİRERLER YOKSA UZATABİLİRLER TABİ )
Diziyi iptal ettiler sanmıştım bir var bir yok. 7. bölüm yayınlanmış. Kafalarına göre iş yapıyorlar, yayınlanmaya şeyinden soğudum resmen diziden.
Düzensiz bir yayın programı olması benim de hiç hoşuma gitmiyor. Sezonun en az yarısını stok yapıp başlamaları lazım aslında, zaten 12-13’lük sezon planlıyorlar. Bunlar televizyonda yayın yapıyorlarmış gibi giriyorlar, artık Allah ne verdiyse…
Neyse, genel olarak her zamanki gibi bir bölümdü. Güzel şeyler de oldu arada.
Bu haline diyecek bir şeyim yok. Öz babam kısmını beklemiyordum tabii.
* Bilge’nin klasörü veremeyeceği baştan belliydi. Her şey son dakika iptal oluyor zati hep. Eti’nin ölümüne gidiş yolumuzu sevdim.
8. bölümden geliyorum. Litfen ve lütfen bitirelim artık, bir de 90 dakika bölüm yapmayalım.
Seviyorum 2. sezonu ama son bölümde bana da fenalık geldi valla. Pffff, içim şiştiiii. Bitsin artık bence de.
Belçim Bilgin i kamu spotu diye konuk ettiler sanırım, sahnelerine anlam veremedim.
@necdetcem7 Şuradan devam et.
Tahmin ettim izlerken, iyiymiş o zaman. Güzel hareket.
2×8
Cidden bitirsinler artık. Bölüme diyecek şey bulamıyorum. Yeni izledim bölümü nerden tutsam elimde kalacak izlerken bir bunaldım bir bunaldım ki hiç sormayın. Son 2 bölümü bari iyi yapında güzel olarak hatırlayalım diziyi. Yapabileceklerinden umutlu değilim ama neyse
* Dağ gibi Sadık Murat Kolhan’ı helikopter kazasıyla çat diye öldürüvermek büyük haksızlık olurdu zaten.
* Özge’ye de bipolar çıkardılar, ilginç ama yeterine oturan türden oldu. Can’ın en azından ifşası oldu, bu da bir şeydir. (Polisin Can’ın evini basması ne kadar dandikti öyle?)
Bir bölüm kaldı <3
Ne güzel
Final bölümü 9 Mart.
Final Fragmanı – 2
2×10 (Final) üzerine:
Birkaç bölümdür olanları düşünürsek düzgün bir kapanış olmuş. Genel çerçevede tahmin edilesiydi zaten. İkinci sezonunda biraz düştü ve karıştırdı ama izlediğime pişman değilim. Güzel bir ilk sezonu da var zaten.
60 dakika diyerek gelip yeri geldiğinde 90 dakikalık bölüm yapmasını saymazsak da izletti bir şekilde kendisini. SMK ve Özge ikilisi için de teşekkürler sahi. Finalde İnsan İnsan‘ı kullanmalarını takdir ettim.
Final:
2. sezonda “Bir dizi nasil b.k edilir?”i izledik zaten. Final de ustune tuy dikmis. Nerden tutsam elimde kaliyor.
Bir tek “Afife” sahneleri iyiydi. Hatta mukemmeldi bence. Keske bunu ciddi ciddi yapsalar diye dusundum izlerken.
2×10 (Final) üzerine:
Afife sahneleri cidden baya güzel olmuş. Serenay Sarıkaya yakıştırdım dönem tarzına bürünmesini hatta normal halinden daha güzeldi bir de güzel oynayınca izleyiciye etkiyi güzel geçirmiş. Öyle ya da böyle bitirdik diziyi iyisiyle kötüsüyle. İzlediğimi bende pişman olmadım ama kapasitesinin altında kaldığı doğrudur.
2. sezonun ilk yarısını severek izliyordum ama ikinci yarısı çok bozdular. Finali de üstüne tüy dikti sözüne katılıyorum.
Afife sahneleri güzeldi.
Digital iş ve oyuncularını sevdiğimden dolayı izledim, pişman da değilim ama izlemesem de olurmuş gerçekten. Müsait bi ara kitaplarını okumayı düşünüyorum. Bi ara karşılaştırılıyordu Masum mu Fi mi diye de, yani Masum’un tırnağı olamaz.
O, zat-ı muhteremin hayaliydi ve o yüzden her şey beyazdı sanki.
Beklentimin nispeten üstündeydi ama memnun muyum? Tam olarak değil. İzlediğime pişman mıyım? Hayır.
Show TV yayını yakında başlıyormuş.
S01B01
Fena değildi. Bölümün 2. yarısı nispeten daha izlenesiydi. Ozan Güven yine kendi karakteri ile uyuşur nitelikte olan uyuz bir karakterle bizlerle. Mehmet Günsür için sokaktan birini çevirsen bu kadar oynardı demek istiyorum. Normalde şu kadroda sempatik bulduğum tek oyuncudur aslında kendisi. Serenay’ın karakterine pek ısındığımı da söyleyemem. Normalde kendisini pek sevmesem de Berrak’ın karakterini sevebilirim gibi geldi ileriye dönük olarak. İlk bölümde en çok Büşra Develi’nin karakterine kanım kaynadı bu arada.
137-147 dakikalık TV dizilerinden daha kısa (77 dakika) sürse de sakız sahne politikası bu dizide de hakim gördüğüm üzere. Çok uzatıyorlar gereksiz yere sahneleri. Bu da bayıyor insanı haliyle yer yer. TV’deki RTÜK kontrollü zorunlu sansür burada biraz gevşese de otosansür olarak boy gösteriyor yine de ama bence. Kısacası zamanında abartıldığı kadar iyi bir iş olduğunu düşünmüyorum ama izlenebilir de duruyor şu an için.
S01B02
Güzel olmuş bu bölüm. Cidden güzel olmuş. Dolu doluydu.
Özge Özpirinççi’nin konukluğu çok verimli geçti. Özge’yi bu kadar dişi bir rolde izlememiştim daha önce. Farklı bir tecrübe olmuş oldu. Sadık karakteri de sağlam bir giriş yaptı bu bölüm diziye. Can da ilk bölüme oranla çok daha zeki ve manipülatif hareketlerle ortada dolanınca tadından yenmedi valla.
Sarıkaya ve Günsür diziyi oyunculuk olarak aşağıya çeken 2 kişi şu anda. Onların dışında kadrolu, yardımcı ya da konuk oyuncu fark etmeksizin herkes işini iyi yapıyor.
Şahsiyet’te ciddi bir akış problemi var ama bu dizi baya baya iyi akıyor 2 bölümdür.
Büşra Develi, Tatlı İntikam’da da başarılıydı 2 sene önce ama burada daha bi başarılı sanki. Bu bölüm baya öne çıktı. Ozan Güven ile beraber iyi taşıyorlar şu anda diziyi.
*Can çok iyi bir satranç oyuncusu. Ama bence satrançta ileri geri oynadığı o taşlar oyunu kazanınca elde edeceği şeyden çok daha değerli.
*Açılış sahnesinde ikilinin ciddi olmayan ciddiyeti iyi güldürdü. İyi ki uğramış
.
*’O zaman evlenince haber ver.’: Süperdi.
Güzel bir kapanış olmuş.
C&Ö&S sahnesini sevdim. Sadık ve Özge arasındaki dinamikten memnunum genel olarak.
Can’ın Özge’nin beklenen geri adım atmama tercihine istinaden apar topar kendini canlı yayına atma taktiği iyiydi ve Özge’ye güzel bir gol attı şu an için. Gerçi Özge kazmaya devam edince daha sağlam bir şey buldu ya orası ayrı konu. Ama canlı yayındaki Bilge’nin ‘Şu anda aşık olduğunuz biri var mı?’ sorusuna verdiği ‘Evet’ cevabı hata oldu beklediğim üzere Can için. En azından ‘Evet’ ifadesinden sonraki cümleleri kesinlikle kurmaması gerekiyordu.
*Sadık’a gelsin: ‘A-şıksın!‘
*Sanat merkezindeki parti hoştu. Söz konusu performans da çok başarılıydı ayrıca.
S01B10
Ben bölüm diye buna derim aga! Hikayeye katkı sağlayan flashbackler, çözülmeler, kışkırtmalar, oldukça cesur hamleler, şovenist sahneler, duygusal yükselmeler, tutku, hüzün … Dolu dolu bir bölümdü, ne ararsan vardı. Ozan ve Serenay’ın en iyi performans sergilediği bölümdü ayrıca. Songül Öden de konukluğuyla renk kattı. Ve en büyük parantezi bölümün yönetmeni Mert Baykal’a açmak lazım elbette. İşinin hakkını vermek diye buna derim ben. Tartışmasız şu ana kadarki en iyi bölümdü. Harbiden yabancı dizi kalitesindeydi.
S01B11
Bir önceki bölüm övülmeyi ne kadar hak ettiyse bu bölüm de yerilmeyi o kadar hak etmiş. Saçma sapan diyaloglar, gereksiz uzatılan sahneler, abuk sabuk tripler, malak malak tepkiler … Tam bir yerli diziydi bu bölüm. Bitse de gitsek modunda izledim.
Otur 0! Dizinin en kötü bölümüydü kesinlikle.
Güzel bir sezonu güzel bir bölümle kapatmayı başarmış dizi. Sezon finalinden ziyade final tadında olmuş da diyebilirim hatta. Sonlardaki şarkı eşliğindeki geçişli sahne oldukça hoş durmuş bu arada. Başarılı bir kimya yakalanmış kesinlikle. Olayların ve karakterlerin gittikleri son noktalar konusunda da bir sıkıntı yok.
Can-Eti hikayesi ile ilgili ise benim tahminim şöyle: Eti bunun öz veya üvey ablası. Can, 14 yaşındayken bir kızı elde edemeyip (belki de akabinde öldürüp) kafayı üşütünce Eti bilerek ve isteyerek tayinini oraya aldırıyor. Can’ın oradan çıkmasına kolaylık sağlıyor, dosyasındaki can alıcı bilgileri yok ediyor ve isim değiştirme işlemini de halledip yollarına kardeş olduklarını gizlemek kaydıyla devam ediyorlar.
2. sezon başlarında da bu konuya mercek tutarız herhalde. Çünkü kapatılması gerekip de kapatılmayan tek konu bu oldu ilk sezon bitiminde.
2. sezonu herkes gömmüş. Umarım gömüldüğü kadar kötü değildir ve ‘Keşke tek sezonda kalan bir dizi olsaymış.’ dedirtmez.
90 Dakika: Biraz uzun olmuş. Tamam Teoman’ı dinlemek güzeldi arka planda da o açılıştaki 6-7 dakikalık sahne baydı beni özellikle. Ve Özge’nin sahnelerini de gereksiz bir şekilde uzatmışlar. Gereksiz uzunluktaki sahneleri kesip 75 dakika olarak sunabilirlermiş aslında bölümü.
Nehir Erdoğan: İlk başta yadırgadım, hatta burun kıvırdım
varsayarak. Ama sonra olay o şekilde gelişince daha makul oldu. İkisinin sahneleri bölüm adına daha çok sevdiğim sahneler oldu.
Duru: Sezona en iyi başlayan ana karakter olmuştu telefon konuşması ve sonrasındaki son 10-12 dakikalık kısma kadar. Duru 2.0’ı sevebilirim belki diye düşünmeye başlamıştım hatta. Ama bahsettiğim son 10-12 dakikalık kısımda bir altyapı göremedim hal ve hareketlerde.
Özge: Sezona en kötü başlayan ana karakter oldu tartışmasız. Bu haliyle çekilir dert değil. Karakteri keşke diziden çıkarmış olsalardı diye düşünüyorum.
Can: Özge kadar olmasa da kötü başladı sezona. Baştan sona altyapıdan yoksun kaldı tepkileri.
Sadık: N’apıyon dostum sen ya? Bu haller ne?
Saçmalıklar:
En sevdiğim diyalog:
-Asıl sen nereden çıktın?
-Depresyondan. Daha az önce çıktım.
Kötü başlamadı ama çok iyi de başlamadı. Hayırlısı olsun bakalım.
2. bölüm epey bir sıkmıştı. Ama bu bölüm bu sezonun şu ana kadarki en iyi bölümü olmuş. İlk sezondaki o tadı aldım tekrardan. Deniz’in de 15 bölümlük süreçteki en iyi bölümüydü ayrıca. Bu bölümde yakaladığı çizgiyi bozmazsa sevebilirim ben bu Deniz’i.
sahne bölümdeki favori sahnem oldu bu arada.
S02B07
Son 4 bölümde çok güzel bir ivme yakalamıştı, her bölümü ayrı bir keyifti falan ama bu bölüm dip yaptı tekrardan. Çoook sıkıldım izlerken. Gelişen olaylar da yapay geldi ayrıca. Duyguya giremedim bir türlü. S01B11’in ardından dizinin en kötü 2. bölümü olmayı başardı.
S02B08
İki tanesi damar olmak üzere toplam 3-5 yerden dram/gerilim satmaya çalıştılar ama oyunculuklar yetersiz kalınca hiç geçmedi o gram/gerilim bu tarafa. Bölüm süresinin 90 dakika oluşu ve sahnelerin gereksiz uzatılması da üstüne tüy dikti adeta. Belçim Bilgin kamu spotu niyetine gelmiş, o da çok gereksiz olmuş. Asistan hatuna odaklanıp kayda değer bir hikaye yazacaklar sandım ama onda da çuvallamışlar. Cidden çok kötü bir bölümdü.
S02B10 (FİNAL)
Bundan önceki 3 bölüm gibi bu bölüm de kötüydü. 60-65 dakikalık bölümlerden 80-90 dakikalık bölümlere geçilmesinin, bölüm sürelerinin uzamasıyla doldurma sözsüz sahnelerin çoğalmasının ve yazar tıkanıklığı yaşanması gibi bir sebeple kayda değer hikayeler yazılmaya devam edilememiş olmasının da etkisiyle büyük bir çöküş yaşadı dizi son 4 bölümde. Ama 12 bölümlük ilk sezonun ve S02B03-S02B06 aralığındaki 4 bölümün pozitif etkisiyle izlediğime pişman değilim kesinlikle. Kısa bir 3. sezon ile Pi’yi de aradan çıkarmalarını isterdim hatta. Neyse, sağlık olsun. İzlediğimiz ve beğendiğimiz kadarıyla afiyet olsun.
Netflix Türkiye’ye gelmiş ilk sezonu.
Bir ara benim şunu bir daha izleyesim vardı. Netflix’e gelmesine sevindim, reklamsız izlemenin keyfini çıkarıyım
Hem Puhu da hem Netflixte olması saçma değil mi ? (dizi bittiği için izleyeni olmadığından mı yoksa kendi yapımmlarını mı satmaya başladı yeni dizi haberi almıyoruz )
@ilterisMayadagli PuhuTV ücretsiz bir platform ve Fi bittikten sonra Show TV’de de yayınlandı mesela. BluTV ücretli olmasına rağmen Masum ve Yaşamayanlar oraya da geldi, bence o daha saçma.
Onda da Masum zamanı CEO’su bey içeriğin finalinin üstünden çok zaman geçti, dünyaya yayılması için Netflix’e de verdik gibi bir şey demişti. Gerçi Yaşamayanlar’ı yılı bile dolmadan verdiler ama ondaki durum güzel olmadığı için kimsenin umurunda olmamasıydı herhalde. Börü’deki bahanelerini ise bilmiyorum.
Not: PuhuTv, giderlerini reklam ve sponsorluk gelirleri oranında karşılayamadığı için içerik üretimine ara verdi diye konuşuluyordu bir ara. Zaten Fi, Dip, Şahsiyet’le birlikte durdular. Sadece TV dizilerini veya içeriklerini falan yayınlayan bir yere döndü.
Hatta daha bugün bir bülten haber gördüm. Discovery Türkiye ile anlaşma yapmış, oradaki yayınlar Puhu’ya eklenecekmiş.
Bütün dünyaya açsalar iyiymiş. Hakan’dan sonra Türk dizisi imajını birazcık toparlardı. Hala izleyen buldukları kadar yani.
Fi’yi yayınlandığı dönemde izlemiştim. Son zamanlarda zihnimde dizinin müziklerinden ”Vanity Corner (Jenerik)”, ”Ten Kokusu” ve ”Denge” çok fazla dönüp durmaya başlamıştı. Aradan bayağı bir zaman geçmiş, unutmuşum, dedim yeniden izleyeyim ama izlediğime pişman oldum çünkü hiç kafamdaki gibi değildi. Halbuki çok fazla zaman da geçmemiş ama yıllar geçtikçe farklı yapımlar izliyoruz, zevklerimiz değişebiliyor. Dizi aynı da benim bakış açım değişmiş diyebilirim. Dizinin ilk sezonunun ilk yarısı oldukça etkileyici aslında, özenle yazılmış ama devamını hiç beğenmedim. Özellikle ikinci sezon, kitabın yazarının isteği üzerine erken final yapılmasından sebep, o kadar tutarsız bir senaryoya imza atılmış ki. Müziklerini hala çok seviyorum ama dizi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, sonlara doğru hiç huyum olmamasına rağmen atlaya atlaya izledim bitsin diye. Haftalık izlerken araya haftalar hatta bazen aylar giriyordu. Tüm bölümleri bir haftada izleyince kuş bakışı daha net görülebiliyor çoğu şey, bunun da etkisi olabilir.