Dopesick — Tanıtım
11 yorum aytackara 23 Kasım 2021 08:49
ABD’de sık tartışılan ve gündemdeki yerini koruyan konulardan birisi de “opioid krizi”. Opioid, genel haliyle vücutta morfin benzeri etki gösteren kimyasal maddelere deniyor. Bu maddelerin yer aldığı ve aşırı dozda kullanılan ilaçlar uyuşturucuyla benzer bir bağımlılık yaparak pek çok insanın nihai ölümüne sebep olabiliyor.
Bu konuyla ilişkili olarak son birkaç yılda ilaç şirketlerine milyarlarca dolarlık pek çok dava açıldı ve/veya açılan davalar devam ediyor. Böylesi konuları dizi/film yapmayı kaçırmayan sektör tabii ki opioid krizini de es geçmedi. Hulu’nun “Dopesick” adlı yeni dizisi 13 Ekim’de izleyiciyle buluştu. 8 bölümlük sezonu 17 Kasım’da tamamlandı.
Oyuncu (Buffy, Gilmore Girls) kimliğinin yanı sıra senarist (Empire, The Hunger Games serisi, Game Change) kimliğiyle de bilinen Danny Strong’un hazırladığı mini dizi Beth Macy’nin kaleme aldığı aynı adlı kurgusal olmayan kitaptan esinlenilerek hazırlandı. Geniş kadrosunda Michael Keaton, Peter Sarsgaard, Michael Stuhlbarg, Will Poulter, Kaitlyn Dever, Rosario Dawson, Jake McDorman, Ray McKinnon, Will Chase gibi oyuncular bulunuyor.
Konusu:Dopesick, opioid krizini farklı açılarla ve geniş bir perspektifle ele alan bir yapım. Bunu da Oxycontin‘i, yani bir nevi opioid bazlı ilaçlar için piyasanın kapısını aralayan markayı merkezine oturtarak yapıyor. Hatta meğerse “Oksikodon” olarak bilinen ilaç marka olarak “OxyContin” adıyla satılıyormuş, bunu da dizi sayesinde öğrenmiş bulundum.
+ İlacı 90’lı yılların başlarında piyasaya süren Purdue Pharma‘nın üst kademesinde bu süreç öncesi, sonrası ve günümüze yaklaşana kadar olup bitenler,
+ İşi gereği ilacı ülke genelinde satmak için elinden geleni yapan ilaç mümessilleri ve ağrı şikayetiyle kendilerine gelen hastalara yazan doktorlar,
+ Bağımlılık oranı düşük olduğu iddiasıyla pazarlanan ilaca gün geçtikçe ve daha yüksek dozlarla bağlanan hastalar,
+ Purdue Pharma’nın yöneticilerine ve şirket sahibi Sackler Ailesi’ne, hatta bir açıdan siyasetçilere de karşı gelerek opioid kriziyle mücadeleye girişen avukatlar, savcılar ve diğer hukuk insanları
dizide kendilerine çeşitli şekillerde yer buluyor. Ayrıca bunu yaparken sık sık yıllar arasında geçiş yapmayı ihmal etmiyorlar.
Opioid Krizi kulağıma çalınmış bir konu olsa da bu dizi öncesi detayıyla pek ilgilenmemiştim. Sayesinde olabildiğince girmiş oldum ve Dopesick, sezonun/yılın en beğendiğim yapımlarından birisi oldu. O nedenle en azından denenmesi için tavsiye edebilirim.
Yalnız bir tık uzun bölüm sürelerine eşlik eden dramasından dolayı “yoruldum”. Tabiri caizse örseledi beni oturduğum yerde. Abartmak gibi olmasın tabii, sinirim ister istemez bozulmuş oldu yani. Bu açıdan Michael Stuhlbarg’i tebrik ettim mesela, boyu ve posu devrilesi bir “kötü” karakteri üstüne güzel giymiş. Ayrıca Michael Keaton (doktor), Kaitlyn Dever (hasta) ve Will Poulter (mümessil), yer aldığı ölçüde Jake McDorman (savcı) da karakterleriyle birlikte (+) tarafta kalmayı başardılar. Kadro genel anlamda yeterli de zaten.
Günümüze yakın olsalar da dönem dramasına bulaşmaları (bir-iki tipi ve makyajı pas geçiyorum) pek de eğreti kalmadı mesela. Çok fazla cephe olmasının ve bu cepheleri zaman çizgisini arada ileri-geri elleyerek anlatmaları (sahi bunu yapmayan senaristi dövüyorlar mı?) ister istemez dağıtabiliyor ama şikayet etmiş değilim. Başladığı tempoda ilerlediğini eklemiş olayım dolayısıyla, devamı daha hızlı ya da yavaş değil.
Dopesick özetle böyle bir dizi işte. Umarım gelecek ödül törenlerinde en azından ismen de olsa bir şekilde görürüz. İzleyeceklere iyi seyirler.
yorumlar
kadro ışıldıyor maşallah. konu zaten ilgi çekici. lineer ilerlememesi başta rahatsız eder gibi oldu ama alışılmayacak seviyede tutmamışlar ilk bölüm itibarıyla.
1×03 sona doğru olan mahkeme sahnesi ürpertti. bana da 3-4 reprezant çalışıyor bir tiksinti geldi şu an.
1×04 delirmemek elde değil.
pseudoaddiction ile addiction arasındaki farkı görebilenler beri gelsin.
1996-1999 / ilk çıkışı ve patlaması
1999-2002 / ilk soruşturma
2002-2005 / ikinci soruşturma
şeklinde ilerler finalde zamanlar çakışır diye düşünürken çok daha önce çakıştılar birbirlerinin zaman dilimine girdiler. keşke öyle yapmasalardı. yıl 2000 diyor bir an aklım ikinci hikaye akışına gidiyor ama birinci hikaye akışını ilerletiyorlarmış vs. gereksiz karışıklıklar.
bunları geçersek dizi gerçekten bağımlılık etkisi yapıyor. bir bölüm daha diye diye dozu sekize katlayacam gibi görünüyor.
tatmin edici bir noktada bırakamayacaklar mı derken küçük eklemelerle o hissi azalttılar. güzel bir final yaptı. etkileyici bir dizi oldu. ara ara gözlerimin dolduğunu inkar etmeyeceğim. kayda değer oyunculuklarla zaten ilgi çekici olan konusu daha da enfes bir hal aldı. zengin kadrosuyla izle beni diye bağırıyor zaten, ama gerçekten de hak ediyor, tavsiye ederim.
hafiften tease ettikleri depakin suistimali konusu da ilgimi çekti. yeni bir sezon olursa izlemek isterim. hele de o üçlü birlikte çalışırsa tadından yenmez. tabii brownlee yi de unutmayalım.
Burada gerçek olaylardan esinlendiler, öyle bir durumda farklı bir olayla ama ayrı bir kadroyla gelirler gibi.
1×01
Çok yavaş akmasına rağmen merakla izleten bir bölümdü. İlk bölüm olması sebebiyle her şeyi tane tane sermek istemişler diye düşündüm, devamı daha rahat izlenir tahminen. Zaman atlamaları da aşağı yukarı oturdu. Bunun dışında iyiler kötüler, masumlar, saflar, iyi niyetliler, kötü niyetliler, halk kahramanları, mümessiller, doktorlar, küçük kasabalar ve bu tarz dizilerin vazgeçilmez koyu gri filtresiyle tam hafta sonu oturup izlemelik sürükleyici bir dizi gibi duruyor. Ben de öyle yapmayı planlıyorum.
Bitirdim. Etkileyici bir işti ama neredeyse belgesel olacakken yarı yoldan dönmüş kadar bilgi, tarih ve detay doluydu. Karakterlerin dini inançları veya cinsel yönelimlerine bakış atan yan hikayelerde de bu ciddi biçimde hissedildi; neredeyse tamamı özensizdi ve olmuş olmak için oradaydı. Bu sevdanın dizinin dramını biraz da olsa etkilediğini ve tempoyu aşırı düşürdüğünü düşünüyorum. Yine bu yüzdendir ki bu bağımlılığın etkilerini hep yerel ölçekte izlemek durumunda kaldık. Birkaç muayenehane önü sırası yeterli etkiyi sağlayamamış bence, ilacın ülke çapında getirdiği sese bakınca.
Oyunculuklar çok iyi taşımış diziyi. Bölümler kemiksiz 1’er saat. Arka arkaya yorucu olabiliyor ama vakti olana tavsiye edebilirim.
Zamana yayarak, sindire sindire izleyebildim bu diziyi.
Çoğunlukla zamanda ileri/geri gitme işinden hoşlanmam ya da etkilenmem. Ama tekniğin bu diziye iyi yedirildiğini ve bunu güzel kullandıklarını düşünüyorum. Çok beğenerek izledim, iyi bir dizi olmuş.
Yorumlarıyla radarıma sokan 22daşlarıma teşekkür ederim.
Final üzerine;
Ortalarına doğru yorulduğum bir dizi oldu. Konusu çok ilgi çekici ve ilerleyen bölümlerde ilgi artıyor ama bi noktadan sonra bu ilgi uzun kalmasından dolayı kopuyor. Final de ise etkin bir vuruş malesef yapamamış. Halbuki bu tür diziler de final sahnesinde mahkeme salonu veya ifade verilirken konu ilmik ilmik işlenir izleyiciye tam bir vuruş etkisi yaratırdı Örn: Chernobly.
Dizinin handikabı çok ileri geri orta sarmasında hikaye bütünlüğünü koruyamamış ve ana karakterden olan doktorun için içinden çıkış hikayesinde mantık kaymalarına maruz kalmış. Sackler hakkında finalde bilgi vermemeleri ise çabası
İlacın etkisinin hasarı tam işlenememiş, ya oyuncu/bütçe yetersizliği yada pandemi veya başka konular etkili olmuş ki o kalabalık insan topluluğunu ve insanların etkilerini sıradan göstermiş.
Michael Keaton oyunculuk adına başarı ama genel anlamda dizi ortalama seviyesinde. En güzel nokta burada şirket yapısı Purdue Pharma nın işleyişiydi. Burası cidden güzel işlenmiş ve malum 2000-2008 yılları arasında TR’de hit yapmış saadet satış zincirleri(Prim usulü ve şirkete kazandırdığın satış temcilcisi) gibi satış mümessillerini ve konuşmalarını çok güzel işlemiş. Gerçekten de öyle yürüyordu. Yapılan broşürler tatil imkanları süslü yalanlar süslü etkinlikler süsülü kelimeler aynen dizide ki gibi bir dönem gerçek hayatta da uygulandı yani
İyi seyirler