Gilmore Girls || Hayat Kısa, Hızlı Konuş — Tanıtım
38 yorum aserat 27 Temmuz 2017 08:36
Aile dizisi denilince akla ilk gelen yapımlardan biri olan Gilmore Girls‘ün tanıtımına hoş geldiniz. 2000-2007 yılları arasında 7 sezon olarak ekrana gelen dizi, geçtiğimiz yıl Netflix aracılığıyla ‘A Year in the Life’ adı altında 4 bölümlük mini dizi olarak geri dönmüştü. Buyrun, giriş faslını fazla uzatmadan tanıtıma başlayalım.
KİMLİK BİLGİLERİ
Tür: Komedi, Dram
Sezon/Bölüm Sayısı: 7 sezon, 153 bölüm (+4 bölümlük A Year in the Life)
Yayın Tarihi: 5 Ekim 2000 – 15 Mayıs 2007
Süre: 40-44 dakika
Yaratıcı: Amy Sherman-Palladino
Kanalı: The WB (2000-2006) / The CW (2006-2007)
Önemli Bağlantılar: IMDb – Wikipedia – Facebook – Twitter
KONU
16 yaşındayken kızı Rory’yi dünyaya getiren Lorelai Gilmore, karşılaştığı tüm zorluklara rağmen kendi adını verdiği kızını 16 sene boyunca büyütmeyi başarmıştır. Stars Hollow isimli küçük bir kasabada yaşamlarını sürdüren ikilinin hayatı bu sırada yaşanan bir gelişmeyle büyük ölçüde etkilenecektir, çünkü Rory ülkenin en prestijli liselerinden biri olan Chilton’a kabul edilmiştir. Ancak Lorelai’nın masrafları karşılayabilecek ekonomik gücü yoktur ve o da çareyi uzun zamandır konuşmadığı ebeveynlerinin kapısını çalmakta bulur.
KARAKTERLER
- Lorelai Gilmore: Rory’nin annesi. Deli dolu, eğlenceli biri. 16 yaşında hamile kalmasıyla hayatı değişiyor. Kızını 16 yıl boyunca tek başına büyüten Lorelai, Independence Inn adlı ufak bir otel işletiyor. Her sabahı kızıyla birlikte Luke’s Diner’da (Luke’un Yeri) geçiriyor. Kahve bağımlısı, çok hızlı konuşuyor. Anne ve babasının baskıcı yetiştirme tarzının aksine kızıyla ilk önce arkadaş, sonra anne olmaya çalışıyor. Karaktere hayat veren Lauren Graham‘ı yakın zamanda rol aldığı Parenthood‘dan da hatırlamak mümkün.
- Rory Gilmore: Lorelai’ın kızı. Annesinin aksine daha sakin ve uysal biri. Çalışkan ve disiplinli, kısacası her ebeveynin sahip olmak isteyeceği bir çocuk ve kasabadakilerin de göz bebeği. Küçüklüğünden beri Harvard’a gitme hayalleri kuruyor ve bir savaş muhabiri olmak istiyor. Chilton’a kabul edilmesi onun için de bir dönüm noktası oluyor. Bu rolde izlediğimiz Alexis Bledel, hali hazırda The Handmaid’s Tale‘de de karşımıza çıkıyor.
- Luke Danes: Stars Hollow’da küçük bir lokanta işletiyor. Kendi halinde inatçı bir adam, bu yüzden kadınlarla pek arası yok. Ancak Lorelai ile olan arkadaşlığı yıllar öncesine uzanıyor, her zaman onun yardımına koşuyor. Çocuklardan ve kasabada yapılan etkinliklerden hoşlanmıyor. Karakteri canlandıran Scott Patterson, bu yapımdan sonra The Event, 90210 gibi dizilerde rol aldı.
- Sookie St. James: Lorelai’ın en yakın arkadaşı, otelde şef olarak çalışıyor. Yemek yapmayı bir sanat olarak görüyor, bu yüzden kusursuz yemeği pişirme konusunda takıntılı. Sakar ve sempatik bir kadın. En büyük hayali Lorelai ile birlikte kendi otelini açmak. Melissa McCarthy, bu diziden sonra rol aldığı Mike & Molly ile Emmy ödülü kazandı ve kısa zamanda büyük bir sinema yıldızı haline geldi.
- Lane Kim: Rory’nin en yakın arkadaşı. Aslen Koreli. Bir antika dükkanı işleten annesi ile birlikte yaşıyor. Annesinin dindar ve baskıcı tutumunun aksine asi ve isyankar biri. İlişkiler konusunda pek iyi değil. 7 sezon içinde en büyük değişimi yaşayan karakterlerden birini canlandıran Lane’i son olarak 13 Reasons Why‘da rol alan Keiko Agena canlandırıyor.
- Michel Gerard: Fransa’da doğup büyümüş, otelde resepsiyonist olarak çalışıyor. Aksi ve iğneleyici tavırlarıyla kolay sevilebilecek biri değil, ancak Lorelai ve Sookie gibi biz de bir süre sonra kendisine alışıyoruz. Tüm bu özelliklerine rağmen arkadaşlarına bağlı biri. Yanic Truesdale, bu dizinin dışında daha önce birkaç projede konuk olarak yer aldı.
- Paris Geller: Chilton’da okuyor. Zengin olmasına rağmen mutlu bir ortamda büyümemiş, ailesi hep skandallarla gündeme gelmiştir. Okulun en başarılı öğrencilerinden biri ve bu yüzden Rory’nin gelmesini hiç hoş karşılamıyor. Okulu ona dar etmek için yapmadığını bırakmıyor. Sert ve disiplinli. Liza Weil, bu aralar How to Get Away with Murder‘da rol almakta.
- Kirk Gleason: Kasabanın iyi niyetli ama tuhaf üyelerinden biri. Bir gün markette kasiyer, diğer gün köpek gezdiricisi, başka bir gün emlakçı olarak çıkıyor karşımıza. Hatta ilginç bir detay olarak dizi boyunca tam 62 farklı meslekte çalıştığını da belirtelim. Sean Gunn, son olarak Guardians of the Galaxy serisinin iki filminde rol aldı.
- Emily Gilmore: Lorelai’ın annesi. Baskıcı ve otoriter biri, onu yetiştirirken kendi kurallarından hiçbir zaman şaşmıyor ve hamile kalmasıyla dünyası başına yıkılıyor. Daughers of American Revolution (Amerikan Devrimi Kızları) derneğini yönetiyor. Yıllardır kendisinden uzakta olan kızının yardım istemesinin ardından onun hayatına dahil olabilmek için çabalıyor. Kelly Bishop, bu yapımdan sonra yine aynı yapımcıların elinden çıkan Bunheads‘te rol aldı.
- Richard Gilmore: Lorelai’ın babası. Sert görünse de özünde yumuşak bir kişiliği var. Bir sigorta şirketinde çalışıyor, oldukça işkolik bir adam. Eşine sadık biri. Yıllar sonra kızı ve yeni tanıştığı torunuyla bağ kurmaya çalışıyor. 2014’te beyin kanseri nedeniyle hayatını kaybeden Edward Hermann‘a birçok sinema filminde rastlayabilirsiniz.
Dizinin tekrar eden veya kadrolu rollerinde yer alan oyuncuları arasında ise Jared Padalecki (Dean Forester), Milo Ventimiglia (Jess Mariano), Matt Czuchry (Logan Huntzberger), Liz Torres (Miss Patty), Michael Winters (Taylor Doose), Sally Struthers (Babette Dell), Jackson Douglas (Jackson Belleville), Todd Lowe (Zack van Gerbig), Emily Kuroda (Mrs. Kim), David Sutcliffe (Christopher Hayden), John Cabrera (Brian Fuller) ve Rose Abdoo (Gypsy) gibi isimler yer alıyor.
4 Bölümlük Geri Dönüş Macerası: A Year in the Life
Ücret anlaşması yapılamayınca 7. sezon Amy Sherman-Palladino’nun yokluğunda yapılmış, ama hikayenin sonu çoğu izleyiciyi tatmin etmemişti. Film iddiaları yıllardır kulaktan kulağa dolaşıp bir şehir efsanesi haline gelirken yapımcılar dizinin 90 dakikalık 4 bölümle, üstelik Netflix ayrıcalığıyla geri döneceğini duyurdu. 25 Kasım 2016’da ise yeniden Stars Hollow’a kavuştuk. Lauren Graham, Alexis Bledel, Scott Patterson ve Kelly Bishop kadrolu olarak geri dönerken diğer tanıdık yüzler de tekrar eden rollerle veya konuk olarak ağzımıza bir parmak bal çaldılar.
Konu
Aradan geçen 9 yılda Gilmore ailesinde çok şey değişmiştir. Richard kalp kriziyle dünyadan göçüp giderken 50 yıllık hayat arkadaşını geride bırakan Emily ise boşluğa düşmüştür. Lorelai eski deli dolu hallerinden biraz da olsa uzaklaşmış ve Luke ile aynı evde yaşamaya başlamıştır. Rory ise gerçek hayatın öğrencilik kadar kolay olmadığını biraz acı yollardan fark etmiştir. Yıllardır doğru düzgün bir iş veya yuva bulamamış, başka bir kızla evlenme arefesinde olan eski sevgilisi Logan’ın evinde kalmaya başlamıştır. Biz de bu özel seride Gilmore kızlarının dört mevsim boyunca yaşadıklarını izliyoruz.
Not: Eleştirmenlerden olumlu yorumlar alan yapım her ne kadar Emmy orucuna son verememiş olsa da Televizyon Eleştirmenleri Birliği Ödülleri’nden ‘En İyi Mini Dizi’ adaylığı aldı.
Not #2: Dizide karşımıza çıkan konuklar arasında Parenthood’da Lauren Graham’a eşlik eden Peter Krause, Mae Whitman ve Jason Ritter da var.
Not #3: Dizi, 3.5 milyon kişiyle 2016 içinde ilk 3 günde en çok izlenen 3. orijinal Netflix yapımı oldu. (İlk ikide ise Fuller House ve Orange Is the New Black’in 4. sezonu var.)
BİRKAÇ TIRIVIRI
- Dizideki Stars Hollow kasabasının gerçek olmadığını ve çekimlerin Warner Bros. stüdyolarında gerçekleştiğini bilmeyen yoktur, varsa da bu vesileyle öğrenmiş oldunuz. Aynı platoda çekilen diğer diziler arasında Hart of Dixie, Pretty Little Liars ve Riverdale de var.
- Alexis Bledel gerçek hayatta kahve içmeyi hiç sevmiyormuş, dizi boyunca da Rory’nin elindeki fincanlarda kola varmış.
- Milo Ventimiglia’nın canlandırdığı Jess karakterini merkeze alacak olan “Windward Circle” adındaki bir uzantı (spin off) dizisinin yayınlanması planlanmış, ancak kanal maliyetini fazla bulduğu için onay vermemiş.
- Yine aynı karakter beklenenden daha çok sevildiği için Ventimiglia’ya 6 sezonluk kontrat teklif edilmişse de varlığı, kadrolu olarak yer aldığı 2 sezon ve arada göründüğü birkaç bölümle sınırlı kalmış.
- Luke karakteri ilk başta tek bölümlük bir rol olarak planlanırken yapımcılar Lauren Graham ve Scott Patterson’ın kimyasını gördükten sonra yeni bir anlaşma yapılmış. Keza aynı karakter daha önce kadın olarak yazılmış.
- Paris karakteri Rory için seçmelere giren ancak rolü alamayan Liza Weil için özel olarak yazılmış.
- Lane ise dizinin yapımcılarından biri (ve Amy Sherman-Palladino’nun yakın arkadaşı olan) Helen Pai‘den esinlenerek yaratılmış. Yine Lane’in müzik grubu olan Hep Alien ise Pai’nin ad ve soyadındaki harflerin rastgele sırayla dizilmesinden ismini almış.
- Sookie karakteri pilot bölümde Alex Borstein tarafından canlandırılmış. Her ne kadar rolü Melissa McCarthy alsa da arpçı Drella ve stilist Miss Celine olarak arada kendini gösterdi.
- Nathan Wetherington da pilot bölümde Dean’i canlandırdıktan sonra yerini Jared Padalecki’ye bırakmış.
- Sean Gunn ve Sherilyn Fenn dizide birden fazla rolde izleyiciyle buluşan isimler.
- Dizinin jenerik şarkısı olan ‘Where You Lead’te imzası bulunan Carole King, kasabadaki müzik dükkanının sahibi Sophie olarak birkaç bölümde karşımıza çıkıyor.
- Yapımın 22 ödülü ve En İyi Kadın Oyuncu-Drama dalındaki Altın Küre adaylığı dahil 81 adaylığı bulunuyor.
SON SÖZ
Gilmore Girls ekranların en özel anne-kız ilişkilerinden birini izleyiciye sunuyor. Lorelai ve Rory bir anne-kızdan ziyade yakın arkadaş, öyle ki izlerken herkesin içinde bulunmak isteyeceği bir yakınlık. Tabii kadronun birbiriyle olan uyumu ve Stars Hollow’un birbirinden renkli simaları da kısa zamanda kalbimi kazandı. Tüm oyuncular birbirinden başarılı performanslar çıkarsa da Lauren Graham’a özel bir parantez açmak lazım. Lorelai karakter gelişimi bakımından tüm senaristlere ders verirken Graham da 7 sezon boyunca döktürmeye devam etti. Bir Emmy adaylığı dahi alamamış olması üzücü.
Her ne kadar çoğu izleyici 7. sezonu beğenmese de ben her bölümden memnun kaldım, herkesin kolayca adapte olabileceği bir dizi bence. Dışarıdan sıradan bir eğlencelik gibi görünse de yer yer verdiği önemli mesajları göz ardı etmemek gerek. Keza A Year in the Life’ın da geride bıraktığımız yılın en iyilerinden biri olduğunu düşünüyorum. Karakterlerin hızlı konuşması ise gözüme hiç batmadı, sanırım ben de onlardan biri olduğum için. Eğer entrika, aksiyon ve dram dolu dizilerden sıkıldıysanız Gilmore Girls tam size göre bir alternatif. İzleyecek olanlara iyi seyirler.
FRAGMAN VE JENERİK
yorumlar
Eline sağlık. Sonunda sitede bir Gilmore Girls tanıtımı olması çok iyi oldu.
En en en sevdiğim dizilerden biridir desem yanlış söylemiş olmam herhalde. O küçücük ortamlarının sıcaklığı, artık kendi ailemin birer üyesi olmuş gibi yakın ve samimi bulduğum karakterleriyle çok özel bir dizi. Mutluluk kaynağı. Kolay kolay gelmez yerine yenisi.
Tek sıkıntısı eski olması, görüntü kalitesinin zorlaması. Bir süre sonra alışılıyor ona aslında. 4. sezondan itibaren DVD değil de TV versiyonlarını bulursanız iyice rahat edersiniz. Gerçi son teknolojiyle ona çözüm bulmuş olabilirler. Mesela Netflix TR’de var sanırım. Orada ne alemdedir hiç bilmiyorum.
Uyarlama haklarını NTC Medya almış.
Bunların konuşma hızı ve bizdeki dizi sürelerini düşününce, Allah yazarlara kolaylık versin.
S01E21 Sezon Finali
Bu aralar Mad Men’i tekrar izlerken Alexis Bledel’i görünce şu Gilmore Girls dizisine bir göz atayım dedim. Aslında Netflix sezonu gelince başlasam mı diye düşünmüştüm ama 7 sezonu görünce başlamaya korkmuştum. Hazır hevesim varken deneyeyim dedim iyi ki de böyle yapmışım
Dizi 2000 yılında başladığı ve WB/CW izleri taşıdığı için nasıl olsa çok kaliteli bir şey çıkmaz belki 1-2 bölüm izlerim diye başladım. Şimdi ise ilk sezonu bitirmiş durumdayım, kaç gündür sadece bu diziyi izliyorum, acayip bayıldım diziye
Beni asıl şaşırtan Lorelai ve Rory arasındaki ilişkinin bu kadar samimi bir şekilde ekrana yansımış olması, diziyi yazanlar bile bu kadarını tahmin etmemiştir bence. Dizide güldüğüm çok sahne var ama duygusal anlarda da beni yakalamayı başardılar, tüm bunlar da sezonun ilerleyen zamanlarında değil daha başlarında oldu. Daha ilk bölümlerde karakterler ile empati kurmayı başarabildim, bu da senaryonun ne kadar iyi hazırlandığını gösteriyor.
Mesela her Cuma gerçekleşen aile yemekleri. Çoğunlukla karikatürize edilmiş sahneler, tek atışlık vurucu esprileri izliyoruz, dizinin bu kısımları böyle ilerleyecek herhalde dedim. Bir yerden sonra ise Emily ve Richard en anlamlı sahnelerin yazıldığı karakterler arasına girdiler. 16 yıl önce yaşananlar ve yıllar sonra o trajedinin etkilerinin hala devam etmesi duygulandıran sahneleri getirdi. Bu yüzden daha da sevdim diziyi.
Jared Padalecki de büyük sürpriz oldu, yalan yok 18 yaşında zar zor tanıyabildim. Kendisini Dean olarak izlemek garip.
Lauren Graham ve Alexis Bledel arasındaki uyumdan da bahsetmeme gerek yok, sadece 1 bölüm izleyen herkes ne kadar harika olduklarını fark edebilir. Diziyi bu kadar övmemde Lorelai’ın kahve sevgisinin etkisinin olmadığını söylersem yalan olur Keşke daha önce izleyebilseymişim.
Bu bölüm hakkında bir şeyler yazmak gerek, en iyi bölümlerden biriydi. İki kızımızı birden böyle savunmasız görmek duygulandırdı. Bir kez daha iyi ki varsın Luke dedim.
4.sezonda hala Luke-Lorelai ilişkisi başlamamış olsa da bayılıyorum aralarındaki dinamiğe.
Luke’un kitaba ekstradan 85 dolar vermesi dizideki en olumlu gelişmelerden biriydi. İyi ki vermiş.
5 sezondur favori sahnelerimin çoğu Luke’s Diner’da geçti. Bu sezonla birlikte ise o sahnelerden 5 kat daha fazla keyif alıyor gibiyim.
Rory kısmı
Richard ve Emily en nefret ettiğim karakterler olma yolundalar, çok zorluyorlar sınırları.
Cristopher de Lorelai-Luke ilişkisinin bir yerinde sorun çıkaracak gibi.
Lorelai-Emily
Dayanamayıp Logan kaç bölüm dizide oynuyor diye IMDb’den baktım.
Bu arada Kirk en zirve sezonunu oynuyor, ara ara acayip kahkahalar attırıyor, Sean Gunn
Lorelai’ın shut up diye bağırdığı sahnede acayip rahatladım. Uzun süredir bekliyordum.
Kaç haftadır gece gündüz Gilmore Girls izlediğim için sezonlar arasındaki farkı daha rahat anlayabiliyorum, yaklaşık 1 sezondur pek iyi durumda değiliz. Diziyi bu kadar özel yapan anlar hep Lorelai-Rory sohbetlerinden gelirdi, geri kalan konular da iyi yazıldıysa hoşuma giderdi. Çok fazla bölüm sonunda ne olacak acaba konusu izliyoruz, diziden aldığım keyiften ziyade merak duygusu daha ağır basıyor. Ve umarım sezon finalinde sandığım şeyi yapmazlar
Milo Ventimiglia’nun bu halini daha çok sevdim. Bu sezon da Rory için faydası çok oldu. Bölüm açılışındaki Paul Anka klibi de harikaydı.
Çok kısa sürede en sevdiğim diziler arasına girdiği için sezon finaline duyduğum öfke kat kat arttı Aptal mısınız ne yapıyorsunuz siz! Ne diye senaryoyu bu hale getirdiniz, son sezona şu halde giriyor olmamız şaka gibi bir şey.
Rory ile Lorelai barıştığından beri her bölüm yavaş yavaş Luke ile Lorelai’ın arasını bozdular. Son bölümde de büyük patlama yaşandı. Haklı olduğu yanlar var ama Lorelai ne diye kavganın sonunda ilişki bitti deyip gidip Cristopher denen soytarı ile yatıyorsun! Acayip moralim bozuldu o sahnede.
Bari 7.sezonda Lorelai biraz nefes alsın. Aptalca Chris-Lorelai ilişkisi izlemeyiz umarım, bu kadar olaydan sonra flörtleşmelerine bile tahammül edemem, büyük saçmalık olur. Rory-Lorelai üzerinden ilerleyelim bari.
Beklediğim gibi oldu, hayal kırıklığı devam ediyor.
IMDb’de dizinin en az puan alan bölümü olmuş, ben de az puanlardan birini verdiğim için fark ettim. Komik aslında,
Netflix bölümleriyle ilgili negatif yorumlara denk gelmiştim internette. Aslında şu an 7.sezondan hiç memnun kalmadığım için yeni bölümler çok daha hoşuma gidebilir. Diziye çok güzel bir şekilde veda etmiyorum sonuçta.
Aslında uzun uzun yazılacak çok şey var ama.. Bugün Reflecting Light ve I Will Always Love You sahnelerini izledim. Ne güzel diziydin sen Gilmore Girls. İnsan her daim geçmişi özlüyor sanırım. Ben de bu diziyi izlediğim zamanları ve bu şarkıları özlüyorum işte. İlk beş sezonunu kısa sürede bitirip son iki sezonu fena sündürmüştüm. A Year in The Life’ta düğün sahnesi çok etkiliyor beni. Reflecting Light, Emily’nin yalnız başına kalışı, Lorelai ve Luke’un sonunda o masalsı atmosferde yaşadıkları. Muhteşem bir ilk sezon, Lorelai Gilmore, Luke Danes ve nice muhteşem karakter. Müthiştiniz. Amy iyi ki böyle sıcacık, güzel bir 2000’ler başı dizisi yaratmış.
All 339 Books Referenced In “Gilmore Girls”
Paris ve Emily cidden sinir bozucu karakterler ama ikisinin de burukluklarını anlayabiliyorum. Paris’e üzülüyorum, o biraz daha tahammül edilebilir ama Emily ile bir ömür asla geçiremezdim.
Rory ve Dean ikilisine eriyordum, şimdi pek erimedim ama hala tatlılar.
Lane de çok tatlı bir kız. İleriki bölümlerde yapacağı çıkışta haklıydı, Rory hep el üstünde ve şanslı bir kız, Lane baskıcı annesiyle birlikte, gariban gibi. İster istemez buruk hisseder insan.
Lorelai’ın Dean’e resmen sözlü sadakat anlaşması yaptırması neydi öyle ya. Lorelai’ın şu ”Rory solup gidecek bir çiçek” tavırlarına sinir oluyorum. Anladık biricik kızın var.
Eee sakınan göze çöp batar Taylor’ı ilk kez gördük, Emily ve Richard yoktu, Lorelai ve Luke’un marketteki sahneleri güzeldi.
Benim de yakında kaldığım yerden devam etmem gerek. 2 ayda 7 sezonu birden izlemiştim. Taa Eylül’de kalan son 10 bölümü bitirmeden ara vermişim. Keşke finali yapıp Netflix bölümlerine geçmeden ara verseymişim, öylesi daha mantıklı olurdu. Artık finali yapınca direkt geçerim o bölümlere de.
Emily beni cidden sinir ediyor. Rory sabaha kadar eve gelmeyince paniklemeleri çok doğal da hemen namus muhabbetine girmesi saçmaydı. Zihniyetini tasvip etmediğim bir kadın. Melekler Korusun’daki Süt Nine karakterine benziyor, o da İpek’e bekaret testi yaptıralım diye tutturmuştu.
Madeline karakterini seviyorum ya. İyiliği saflığından geliyor ama o lisede iyi birilerine de ihtiyaç var. Paris, Louise, Tristan hep gıcık tipler. Sookie çok tatlı, Michel sinir bozucu ama sevdiriyor kendini.
Ayrıca Luke’un şu ıssız adam tavırları, Lorelai’ın ağzına bakması, her ihtiyacında koşması falan acayip rahatsız ediyor. İyi ki eskiden izlemişim diziyi, şimdi izlesem zevk alamayacakmışım demek ki. Luke’un Dean nefreti nereden kaynaklanıyor onu da anlamadım, Dean’ın diziden ayrıldığı sezona kadar ters davranmıştı çocuğa. Kendi serseri yiğeni çok düzgündü sanki Rory’yi kızı gibi sahiplenmesi de itici. Luke’u severim ama gömdüm biraz.
Max de şimdilik ortalıktan kayboldu, o adamcağzın akıbeti de pek hayırlı olmamıştı. Bencil ve gıcıksın Lorelai. Sarah Braverman da böyleydi de o başka bir yazının konusu.
Emily’nin Richard’la olan son sahnesi o zaman da duygulandırmıştı beni, şimdi de çok duygulandım.
Emily Gilmore’dan nefret ediyorum ama Kelly Bishop harikalar yaratmış (Gerçek hayatta da iki sene önce eşini kaybetti). Ömrünün geri kalanını huzurlu ve sağlıklı geçirsin.
01×11
Rory’nin ne Dean’le, ne Jess’le ne de Logan’la olan aşkı gerçekti. Tek gerçek aşk Rory ve Paris arasındaki aşk. O tatlı atışmalar, kavga ederek flörtleşmeler falan. Muazzam gerçekten. Paris’e hem üzülüyorum hem de empati yoksunu, antisosyal hallerine kızıyorum. Rory tam okulda kendini saydırmaya başlamıştı mahvetti her şeyi.
Lorelai Gilmore, Stars Hollow’un Homer Simpson’ıdır. Homer’ın anne olmuş hali. Rory de Lisa gibi zaten, güzel benzetme oldu. Okulda yapılacak şey miydi o, çılgın kadın seni. Max’le ilişkileri biraz sıkıcı yalan yok.
Lorelai’ın Sookie’ye dediği şey çok kabaydı ama hayırlı bir şeye vesile oldu. Her zamanki boş boğaz Lorelai.
Diyaloglar çok zekice yazılmış ve güldürüyor. Lorelai’ın replikleri özellikle, hepsi kahkaha garantili.
İlk 6 sezonu 2 ayda bitirmiştim, şu 7.sezondan nefret ettiğim için tamamen bitirmem 1 yılı falan buldu. 7.sezon senaryosuyla büyük hayal kırıklığı olduğu için tüm övgülerim ilk 6 sezona gidecek.
Bu bölümde de belli senaryoda ne halt yediklerini anlamışlar diziyi eski haline geri döndürmeye çalışıyorlar ama 1 sezon gitti bile, yazık. Düzeltelim diye senaryoyu fırıldak gibi döndürmelerine gülmeye başladım, hak ettiler bunu. Neyse en azından 14.bölümden itibaren biraz düzelme var. Buna da şükür.
Lane ve hikayesi sezonlardır gram ilgimi çekmiyor ama Lane’in Rory’ye ileride benim çocuklarım için Lorelai Gilmore’um olur musun demesi çok tatlıydı.
Rory Logan sahnelerine de bir şey demiyorum artık, şu Logan nasıl bu kadar süre bu dizide kalabildi hala aklım almıyor.
Son 4 bölüm falan kalmışken hataları düzeltmeye başladılar. Bölüm sonunda
Rory ile kimyası hiçbir zaman tutmayan Logan ilk kez Stars Hollow’a geldi. Yuh dedim izlerken, 3 sezondur dizide ilk kez eve getirdiler. Kalıcı olmasın da.
Sonunda Çok uzun süre sonra baştan sona keyif aldığım mükemmel bir bölüm geldi, eski sezonları hatırlattı. Luke ve Lorelai’ın en garip bölümlerinden biriydi, onların sahnelerinde acayip eğlendim.
Sonda Luke’un Lorelai’ın evine gelip zil ve korna hakkında tatlı tatlı tartışmaları
Son 1.5 sezondur(son 5 bölüm hariç) beni delirttiler ama son sahneyi çekerken dizinin final sahnesi olup olmadığını bilmemeleri üzdü. Bu kadar güzel bir diziye rahat rahat veda edebilseymişler keşke. Neyse A Year in the Life ile o imkanı buldular neyse ki.
Hala bu diziyi bu kadar sevdiğime şaşkınım, unutamayacağım dizilerden biri oldu. Bu kadar güzel bir iş çıkması benim için çok büyük sürprizdi. Lorelai ve Rory’nin gelişigüzel sohbetlerini çok özleyeceğim. Tekrar tekrar izlense bile keyif alınacak sahneler. Luke’un yeri zaten çok ayrı ama yan karakterlerden Sean Gunn’ın canlandırğı Kirk de unutulmazlarım arasında. Sonradan katılan Paul Anka’yı da eklemeyi unutmamak gerek.
R.I.P Edward Herrmann, Netflix bölümlerinde olmayacak, son kez izlemiş olduk. Richard’ı bir ayrı seviyordum, onunla ilgili duygusal sahneler hala aklımda.
Tüm o duygusal vedalardan sonra sonunda! Luke ve Lorelai öpüşmesi geldi. Bizim üçlü başbaşa dükkanda kahve içerlerken kapanışı yapmaları da çok güzeldi.
Diziyi yıllar önce izleyip 9 yıl sonra bunun başına otursam duygusal olarak çok daha farklı olurdu. Ama yine de yaşlanan isimleri görünce insan bir farklı oluyor. Alexis Bledel 20-27 yaşları arasında dizide oynuyordu. Şimdi 36 yaşındaki haline bakmak çok garip oluyor.
Beklentimi biraz düşürmüştüm ama harika bölüm olmuş. Acaba bölümün başındaki Lorelai-Rory sahnesi çektikleri ilk sahne miydi, öyle bir hava sezdim izlerken, çok heyecanlandılar, bir an eyvah dedim ama galiba yıllar sonra birlikte kamera karşısına geçmenin sevinciyle öyle oldu. Lorelai’ın favori mevsimi kış ile açmamız iyi oldu. 7.sezon sonrası Lorelai-Luke sahnelerini izlemek büyük keyifti.
Kirk ve Michel’in karizmaları yaşlarına göre gayet iyiydi. Kirk yine gizli MVP
Time şarkısı ile cenaze montajı sahnesinde duygulandım, özellikle arabanın içindeki üç Gilmore görüntüsü etkileyiciydi.
Kirk’ün yıllar sonra Emily Gilmore’un evinde yemeğe katılması da güldürdü. Cenazeye gelen Jason’ı da görmeyeli kaç sezon olmuştu.
Seveni çok ama ben diziyi izlerken Paris favorilerim arasında değildi. Biraz sürpriz etkisiyle bu bölümdeki hali ise çok hoşuma gitti, tarzını beğendim.
Taylor yine ortalığı karıştırırken sahte wi-fi şifresine patlaması güzeldi. Luke o patlamaya saygı gösterip belgeleri imzaladı.
Tüm Neil Patrick Harris muhabbeti
İlk bölüm 10/10 hak etti.
Terapide skor kaç diye sorup durmaları Gilmore kadınlarından korkulur.
Eski sezonlardan dönen dönene. Tempo bu bölüm biraz düştü ama asıl bomba konuklar diğer 2 bölüme gelecek demek ki.
Ne Logan’mış arkadaş, adam diziye girdiğinden beri Rory zengin dairelerde dolaşıp duruyor, bu sefer de Londra’daki daireye kapak attı. Acaba bu çocuk zengin olmasaydı Rory bu kadar etrafında dolanır mıydı diye merak ediyor insan. Rory’nin bu aldatma işine de şaşırmıyorum, önceden de böyle olaylar yaşanmıştı.
Lorelai ve Paul Anka rüyaları
İlk bölüm ne kadar mükemmelse bu bölüm de o seviyeden bir o kadar uzaktı. Bölümün kurtarıcısı 1 saat dolarken geldi. O ana kadar sıkıntıdan patlıyordum, müzikali uzattıkça uzattılar, üstüne bir de müzikalle ilgili tartışmayı uzatıp durdular. Neyse ki sonda Waterloo’yu söylediler.
Malum konuk sayesinde keyfim yerine geldi.
Diziye yakışır bir final geldi sonunda. Yeni bölümlerden özellikle 1.ve 4.bölüm çok çok güzeldi.
Aslında ilk yarım saat öyle sahneler vardı ki eyvah final elden gidiyor dedim. Neyse ki bir anda çok iyi toparladılar. Lorelai’ın o hüzünlü telefon konuşması(Lauren Graham’ın şu dizi ile ödül kazanmamış olması zaten rezillik ama bu sahnedeki oyunculuğuna şapka çıkarmak gerek), Luke’un konuşması arka arkaya harika bir şekilde geldi. Finalin gerisi de ona göre ilerledi zaten.
Dean ve Rory’nin konuşması da çok güzeldi, özellikle ilk aşk konusunda Rory’nin söyledikleri. Rory’nin son anda mısır gevreği kutusunu göstererek ilk tanıştıkları bölüme gönderme yapması güzeldi.
Melissa McCarthy’nin Hollywood’da en çok kazanan oyunculardan biri olduğunu biliyoruz ama ne yaptılar dakika başına falan mı ücret aldılar.
Dizinin yazarlarından hangisi Logan’a aşık çok merak ediyorum. Bunu izleyeceğime bol bol Dean-Jess izlemeyi tercih ederdim. Rorry-Logan fanı olmadığımı sezonlardır söylüyorum ama yazarların hakkını teslim edeyim, böyle ısrar zor görünür, adamdan bir türlü vazgeçmediler.
Rory’nin çocuğu da bundan. Christopher-Logan Gilmore kızlarından artık uzak dursun da çocuğun kimden olduğu önemli değil. Zaten Milo Ventimiglia ‘son sahnede bana Rory’ye özlem dolu bir şekilde bak’ dediler diye açıklama yapmış. Belki de Rory-Jess olur ileride.
Son anda yıllardır beklenen düğünün olması da güzeldi. Luke-Lorelai
Böyle insanı etkileyen dizilere veda etmek zor ama bir sürü oyuncunun 1 2 sahne için de olsa geri döndüğü bir şekilde veda etmeleri büyük iş. Diziyi çok özleyeceğim
McCarthy başta hiç yoktu. Karakteri planlamadılar veya gelmez/bütçeyi zorlar falan diye düşündüler herhalde.
Sonra medyada olmadığı dile gelince, kadın da bana sormadılar bile deyince “böyle” oldurdular diye düşündüm ben.
Araştırırken bana sormadılar olayından sonra kesin döneceğini okumuştum. Bu kadar kısa görüneceğini beklemiyordum ama. Aynen bütçe sorunudur bence de, dizi biteli kadın uçtu maaşını ödeyemeyiz muhabbeti olmuştur.
Variety 20. yıl şerefine en iyi 30 bölümü sıralamış
7.sezondan sadece final bölümünü almaları yerinde bir karar olmuş. Meşhur dans sahnesinin olduğu 4×21 çok arkalarda kalmış, ilk 10 fena olmazdı.
“Oy, with the poodles already!” ile 2×22 de unutulmazlar arasında. 2×21’deki mezuniyet bölümü de duygusal anlardan biriydi. 1×10 ve 5×03 unutulmuş, o 2 bölüm de olmalıydı.
3×22, 3×07, 4×22 üç bölüm de birinci sıraya gelebilir ama benim için üst sıralarda 4×14 olmazsa olmaz. The Incredible Sinking Lorelais bölümü hem Lorelai hem de Rory açısından çok özel bölümdü, yeri ayrı.
The CW, A Year in the Life’ı yayınlayacakmış. 23-24-25-26 Kasım’da.
https://twitter.com/GilmoreGirls/status/1313177108449882112?s=19
arşivde çok yer kaplıyor diye ya izleyeyim ya sileyim mantığıyla giriştim. beklentimin üstünde çıktı başta, fena da gitmedi ama çabuk baydı. çabuk dediğim de tabii 3. sezonu buldu günahını almayayım. ama baktım 3 gitmiyor artık yormaya başladı karakterler. 3. sezona geldik yerlerinde sayıyorlar. aynı dramalar dönüp duruyor. o yüzden sildim 3 başlarında.
Kely Bishop, “The Third Gilmore Girl: A Memoir” adlı bir anı kitabı çıkarıyormuş. Tanıtım etkinliğinde moderatörlüğü Lauren Graham yap–mış.