House-Season-8-Poster-The-End-2-house-md-30628507-1450-963[1]

Şimdiye kadar birçok doktor temalı veya tıp konularının ele alındığı diziler gördük ama şunu kabul etmek gerekir ki House M.D gibi bir dizi hiçbir zaman gelmedi ve gelmesi de çok zor. Kimine göre dizinin biricik olma nedeni ana karakterinin alaycı kişiliğini zekasıyla harmanlayarak izleyiciye sunması, kimine göre ise gerçekçi olayların ele alınması ve dizinin tam olarak hastane havasını yansıtması.

Sonuçta insanlar gerçek dünyamızın doktorlarından ziyade House gibi işe farklılık katan meslek sahiplerini; gerektiğinde ciddileşen, gerektiğinde hızlı ve yerinde müdahalede bulunup dertlere acil derman olan, espri yapıp ortamı da yumuşatmayı sağlayabilen bir doktor görmek istiyorlar.

House

Dizide senaryoya konu olan hastalıklar hem gerçek, hem de sıradışı. Çözümü için ileri teknoloji ürünleri ile ortalama zekanın çok üstünde bir zeka gerektiriyor. Dr. House gibi efsane bir karakteri yaratmanın zor olduğu gibi oynaması da bir hayli zor olmalı. Bir karakterin repliğini herkes okuyabilir; fakat önemli olan şey, oyuncunun bu karakteri nasıl yansıttığıdır. Bazı bölümlerde Dr. House o kadar bencil, itici ve duyarsız bir kişiliğe bürünüyor ki Allah yarattı demeden, eşek sudan gelinceye kadar dövesi geliyor insanın.

House’u en iyi oynayabilecek ve bize o küstahlığı, huysuzluğu ve aynı zamanda karizmayı hissettirebilecek olan tek aktör ‘Ömür Yiyen Diziler’ sıralamasında 1. olan ‘Doktorlar‘ dizisinin Kutsi‘si elbette olamazdı. Bu adamın adı Hugh Laurie‘dir. Şüphesiz, diziyi efsanevi kılan faktörlerden biri de odur.

Sekiz sezon boyunca FOX kanalında yayınlanan House M.D, birçok hastalığa teşhis koydu, birçok hastalığı tedavi etti. İzleyicileri de bazı hastalık konularında ‘hastalık hastası‘ da etti. Pek çoğumuz dizinin sonunda ‘Acaba bende de var mı lan bu meret hastalıktan?‘ demekten kendini alamadı. Polislerin suçluları kovaladığı gibi House ve ekibi de hastalıkların peşine düştüler ve mikropların, virüslerin korkulu rüyası oldular. Arada kayıplar yaşanmış olsa da Dr. House’un canını dişine takıp hastası için elinden geleni yaptığını görmenin, izleyicinin hem diziye, hem karakterlerine olan sempatisini arttırdığı tartışmasız.

House_FirstLook_600110916163613

David Shore‘un yaratıcılığını üstlendiği, Emmy, Golden Globe ve daha birçok ödüle layık gösterilen dizi, eleştirilere maruz kalsa da çoğu televizyon yorumcuları arasında büyük bir hayran kitlesini kendine bağlamayı başardı. Amerikan Film Enstitüsü (AFE) tarafından dizinin çıktığı yılda Favori En İyi 10 TV Dizisi kısmına girdi ve herkesi şaşırtmayı başardı.

(Aslında bizleri şaşkına uğratan ülkemizde %15’lik reyting oranı alıp 3 sezon süren, 2 yıl sonra 4. sezon için dirilip bir sezon daha giden, sonunda da 97. bölümde final yapan ‘dizimsi ‘ ‘Doktorlar’ olmuştur.” Sen izlemiyorsun, ben izlemiyorum, kim izliyor peki bu diziyi? Var ki izleyeni, yayınlıyorlar. ” desek de izleyicilerinin kim olduğu yaşamın en büyük gizemlerinden biridir.)

AFE ayrıca House M.D’ye “İzlenesi en iyi tıbbi dizi” olarak hitaplarda da bulundu. Bütün bu olumlu eleştirilerin ardından House dizisinin önü daha ilk sezonundan açılmaya başladı.

Şu da bir gerçek ki House olmasa, şimdiye kadar yayınlanmış olan bütün tıbbi diziler bilindik popülerliğine kavuşamazdı. House’un insanlara tıbbı sevdirici bir bağımlılık aşıladığı söylenebilir. TV’nin insanlar için çok büyük bir “hipnoz” etkisi var. Ekranlarda görülen bütün diziler farkında olmasak da bizleri derinden etkileyebiliyorlar. Çoğu insan TV’de gördüğü karakterle kendini bağdaştırıp onun gibi olmaya çalışabiliyor. Bunun için en iyi örnek House. Gregory House karakterinin sekiz yıllık yayınlandığı dönemde insanları tıbba itekleyeci etkileri, insanların içindeki doktor olma isteğini uyandırdığı bilinmekte…

holmesandhouse

Her ne kadar House’un kendisine öz bir tarzı olduğunu söylesek de bu dizi karakteri çok iyi bildiğiniz bir klasik dedektiften alınma. Kitapları, filmleri ve -gına getiren uzun sezon araları- olan dizileriyle tanıdığımız ‘Sherlock‘ karakteri House’un esin kaynağıdır. Röportajlarında olsun, katıldığı programlarda olsun, hep Sherlock Holmes hayranı olduğunu dile getiren dizi yaratıcısı David Shore, House’un dava çözümlerini, sıradışı yöntemlerini ve huysuzluğunu Sherlock’a benzeterek kullandığını kabul etmiştir.

House ile Sherlock arasında kendini gösteren benzerliklerden daha önce şu bildirimizde bahsetmiştik. Birkaçına burada yer verecek olursak, ikisi de müzikal enstrümanlar çalmakta.(House piyano, Sherlock ise keman.) İkisi de birer bağımlı. (House genellikle Vicodin’e bağımlı hap tüketicisi, Sherlock ise kokain bağımlısı.) House ile Dr. James Wilson’ın arasındaki ilişkinin de Holmes ile Watson ilişkisinden aşağı kalır yanı yok.

Birçok kanalda polisiye, gerilim, aksiyon dizileri yayınlanıyor. Polisiye dizilerde de genellikle bir teşkilatın birlikteliğiyle suçluları analiz edip cinayetleri çözmelerine tanık oluyoruz. Criminal Minds ve CSI serileri gibi dizilerde hep bir suç gizemi vardır. Belirli profesyonel kişilerden oluşan, insanlara yardım edip suçluları adalete teslim etmeyi amaçlayan takımların mücadelesini izleriz her zaman. Bu dizide de “tıbben” böyle bir şeyi görebiliyoruz. House’ta da ilk sezonlarda hep bir Takım Birlikteliği söz konusu. Uzman kişilerden oluşan ve katil mikropların avcıları olan doktorlar yer almakta. Doktorların başında da House var. Bir benzetmede bulunacak olursak, House, doktorların lideri.

dt.common.streams.StreamServer

Dr. House, sorunlu fakat zeki bir doktorun, meslektaşlarıyla hemen her bölümde olur olmaz hastalıklara yakalanmış hastaları teşhis ve tedavileriyle uğraştıkları ilginç ve sıradışı bir dizidir. Hastalıkların teşhisi her zaman çok olur. Tahta üzerinde şekiller , grafikler, teoriler yazılır-çizilir. İş, sonunda her zaman olduğu gibi Dr.House’da biter. Bu gıcık adam, ta 2 metre uzaktan sorduğu soruyla teşhisi koyar ve çekip gider. Bu küstah adam aynı zamanda topaldır ve ağrı kesici bağımlısıdır. Dizinin en ilginç tarafı ise aslen bir İngiliz olan başrol oyuncusu Hugh Laurie’nin son derece akıcı bir Amerikan aksanıyla konuşmasıdır. Katıldığı bir talk show programında ‘İngiliz gibi gülüyorsun‘ eleştirisine ‘Keşke bu kapıdan bir Fransız gibi girebilseydim‘ diyerek konukları kahkahalara boğan biridir aynı zamanda.

Dizinin kurgusu hemen hemen şöyle gelişmektedir: Dr. House’un koyduğu teşhis asistanları tarafından beğenilmez. Dr. House ‘Ameliyat gerekli’ der, asistanları ayak diretirler. Dr. House ameliyat izni almayı başarsa da beklenmedik bir şekilde bir terslik çıkar. Ama olay Dr. House’un becerisiyle tatlıya bağlanır. Tüm bu basma kalıp ve kendini tekrar eden kurguya rağmen bu dizi, izleyicileri kendisine bağımlı hale getirmeyi kısa sürede başarır.

House-Season-8-Photoshoot-house-md-30827358-534-352

Sekiz sezonluk dizinin konusu bu kadar basit mi?” derseniz, tabii ki öyle değil. House dizisi sezonlar ilerledikçe kendini değiştiren, konu itibarıyla gittikçe genişleyen ve arada da karakterlerinin kişisel sorunlarını öne çıkartan bir dizi. Sezon başlangıcı ile finalleri patlama yapsa da arada kalan bölümler için aynı şeyi söylemek mümkün değildir; düşük tempoda ilerler, ama sıkmadan…

Yeri geldiğinde derin dersler çıkarabileceğiniz bir FOX klasiği bu. Hani vardır ya ölmeden önce yapmanız gereken şeyleri sıraladığınız “Bucket List”… Size rahatlıkla söyleyebilirim ki bu listeye bir yeni şey daha eklediniz. ‘I dont have a pain management problem. I have a pain problem.’  (Ağrıyı idare etme problemim yok, ağrı problemim var.) diyerek izleyicileri kendisine hayran bırakan Dr. House’u çok seveceksiniz. İyi seyirler…