Les Combattantes (Women at War) – Tanıtım
10 yorum pirate 22 Ocak 2023 08:08
Les Combattantes (İngilizce adıyla Women at War), 2022 yılı sonbaharında TF1 kanalında yayınlanmış olan bir dönem draması. İsviçre’de RTS Un ve Belçika’da La Une kanallarında yayınlanmış ayrıca bu mini dizi. Netflix ise Fransa-Belçika ortak yapımı dizinin dünya geneli yayın haklarını satın almış.
Dizi, TF1 kanalında 4.761.000 seyirci ortalaması tutturmuş ve tüm yayın günlerinde reytinglerde 1. olmuş. 8 bölümden oluşan dizinin bölüm süreleri 50 dakika civarında değişmekte.
Cécile Lorne ve Camille Treiner, dizinin yaratıcıları konumundalar. Bu ikiliye yazar masasında José Caltagirone, Iris Bucher, Natascha Cucheval ve Alexandre Laurent eşlik etmişler. Laurent, dizinin yönetmenliğini üstlenmiş aynı zamanda. Bucher ise yapımcılığını.
Bu diziden 3 sene önce Le Bazar de la Charité‘yi de yayınlayan TF1 kanalı, söz konusu dizinin 17 milyon euroluk bütçesinin 3 milyon euro üzerine çıkmış bu dizide. Söz konusu dizinin başrolleri konumundaki Audrey Fleurot, Julie De Bona ve Camille Lou‘yu da yine başrol olarak yeniden bir araya getirmişler. Bu durum acaba bu bir devam dizisi mi diye izleyiciyi şüpheye düşürmeye yetiyor. Lakin bu bir devam dizisi değil. 3 aktris burada yeni bir hikayede yepyeni karakterlere hayat veriyorlar.
1914 yılındayız. Fransa için 1. Dünya Savaşı’nın başlamasının üzerinden yaklaşık 1 ay geçmiş ve savaş tüm hızıyla devam etmekte. Almanların Fransa topraklarındaki ilerleyişi sürüyor.
Yollarda sıkı kontroller mevcut, insanlar mümkün olduğunca savaş bölgelerinden uzaklara taşınmaktalar. Erkekler muharebe bölgelerinde savaştalar, kadınlar da kendilerine biçilen yeni rollere adapte olmaya çalışıyorlar.
Manastırlar birer hastaneye çevrilmiş ve yaralı askerlerle dolup taşmış durumda. Rahibeler de hemşirelere yardımcı olmaya çalışıyor. Doktor sayısı oldukça sınırlı.
Askerlerin muharebe meydanları dışındaki yegane uğrak noktaları genelevler olmuş durumda.
Ortam tasvirinin bu şekilde olduğu hikayede hepsi de kadın olmak üzere 4 merkez karakterimiz bulunmakta. Bir rahibe, bir çiçeği burnunda iş kadını, bir hayat kadını ve bir hemşire.
*Le Bazar de la Charité dizisine ek olarak Innocente, Le tueur du lac ve Peur sur le lac gibi dizilerden tanınan Julie De Bona, hastaneye evrilen bir manastırda baş rahibe olarak görev yapan Agnès karakterini canlandırıyor.
*La promesse, Kepler(s) ve Aïcha gibi dizilerden anımsanabilecek Sofia Essaïdi‘yi Caroline Dewitt karakteriyle izliyoruz. Bir fabrikatör ve mühendis olan kocası askere gidince kızıyla birlikte kayınvalidesinin yanına taşınıyor Caroline. Ayrıca kamyonet fabrikasının başına geçiyor.
*Le Bazar de la Charité dizisi dışında Christmas Flow, J’ai menti ve Prométhée gibi dizilerden anımsanabilecek Camille Lou, Paris’ten kaçıp savaş bölgesine doğru yol alan Suzanne Faure isimli bir hemşireye hayat veriyor. Peşinde ona kafayı takmış durumda olan silahlı ve öfkeli bir polis var.
*Le Bazar de la Charité dizisine ek olarak Esprit d’hiver, HPI, Engrenages, Les témoins ve Safe gibi dizilerle tanınan Audrey Fleurot‘u Marguerite de Lancastel isimli bir hayat kadını rolüyle izliyoruz. Savaşın başlamasının ardından erkek nüfusu azalan Paris’te eskisi kadar iş bulamayan Marguerite, muharebe bölgesine yakın bir yerde bulunan bir genelevde işe başlamak üzere yola çıkıyor. Gizli bir amacı daha olduğu hissediliyor. Caroline’i geçmişten tanıyor.
Victor Dewitt (Lionel Erdoğan): Caroline’in kocası.
Madeleine Dewitt (Stacy Grewis Belotti): Caroline’in kızı.
Éléonore Dewitt (Sandrine Bonnaire): Caroline’in karşılıklı olarak birbirlerinden pek hoşlaşmadıkları kaynanası.
Charles Dewitt (Grégoire Colin): Caroline’in Victor’un gidişinin ardından ona bolca sıkıntı çıkaracak olan kayınbiraderi.
Louis Compoing (Noam Morgensztern): Suzanne’i karısını öldürmekle suçlayarak peşine düşen öfkeli polis.
Jeanne Charrier (Romane Portail): Suzanne’e Paris’ten kaçması konusunda yardımcı olan bir kadın.
Joseph Duvernet (Tom Leeb): Manastırda görev yapan yegane doktor.
Marcel Dumont (Yannick Choirat): Marguerite’nin işe başlayacağı, askerlerle dolup taşan genelevin sahibi.
Yvonne Dumont (Florence Loiret Caille): Marcel’in kız kardeşi. Genelevin barında çalışıyor ve aynı zamanda Marcel’e yönetimde yardımcı oluyor.
Till (Pascal Houdus): Agnès ve Suzanne’in ormanda çırılçıplak dolaşırken bulacağı ve manastıra getireceği travma geçiren genç bir adam.
Juliette (Eden Ducourant): Genelevde çalışan bir hayat kadını.
Tchéky Karyo, Laurent Gerra, Maxence Danet-Fauvel, Michaël Vander-Meiren, Emmanuelle Bouaziz, Marie Mallia, Bérénice Ouédraogo, Léo Luchier, Arthur Seth, Aurélie Boquien, Betty Desmier, Bruno Forget, Juliette Poissonnier, Laure Anna Franquès, Candice Pauilhac, Ronald Leclercq, Maëva Dambron, Catherine Artigala, Jérémy Wulc, Nicolas Van Beveren, Maud Martin, Théo Costa-Marini, Sky Alexis, Mikaël Mittelstadt ve Lilea Le Borgne gibi isimler de mevcut geniş kadroda.
Dizinin ilk bölümünü izledim ve beğendim. Le Bazar de la Charité’yi seven bunu da sever, hatta daha fazla sever diyebilirim şu an için.
yorumlar
Son sahne: Ulen Marcel …
Caroline’in girişimi, Charles’ın karın ağrısı, Marguerite’in peşinde olduğu şey falan hepsinin ispiyonunu yemiştim tanıtımı hazırlarken ne yazık ki. Hal böyle olunca pek ekstra bir şey olmamış oldu benim açımdan bölümde. Bunlara ek 3 şey daha var vuku bulacağının ya da ortaya çıkacağının ispiyonunu yediğim. Ah Wiki ah!
S01E03
4 kadının aynı yerde bir arada bulunduğu ilk bölümdü.
Kıyafetler, arabalar, patlama sahneleri, yaralanma makyajları falan set işçiliği açısından cidden başarılı dizi.
Caroline’in
Caroline ve Marguerite’i bir noktada yeniden sevgili yaparlar herhalde. Suzanne için doktor var. Agnès için de Alman asker.
İlk bölümün ardından gelen en iyi bölümdü kesinlikle.
S01E06
Juliette: Ne geçti eline şimdi?
Le Bazar de la Charité / The Bonfire of Destiny’yi sevdiğim için buna da başladım. Aynı başrol kadrosuyla çekmemiş olsalar muhtemelen izlemezdim. Bu da bir bakıma hoş ama ilginç geliyor hala.
İlk 2 bölümü izledim. Şimdilik memnunum. Her kadına savaş ortamında farklı bir pay biçildiği için ortak etkileşim azdı ama devam ettikçe daha fazla kesişirler herhalde. Ona da ayrı bakarız.
Elbet tamamlarım.
S01E07
Bitmiyor dertler.
*Bu kadar mı düştün, bu kadar mı insanlıktan çıktın Charles?
*Allah belanı vere Yvonne & Juliette!
*Hele şükür Lucien! Mağaradaki asker; sana da selam olsun.
-Marguerite’in ‘Oğlum!’ nidalarıyla savaş meydanında dalıp muhtemelen orada can vermiş olması malcaydı.
-Juliette’in Marcel’den red yemesinin ardından gelip yalan ifadesini değiştirmesi makuldü. Yvonne’un ölümünün Marcel’in elinden oluşu da makuldü.
-Suzanne’in peşindeki polisin insafa gelmesi pozitif bir gelişmeydi.
-Başpiskoposun ‘Herkes yapabilir; ne var ki bunda?’ tavrı mide bulandırıcıydı. Tecavüzcü rahibin ölümünü göremeden sezonun tamamlanmış olması ise bir eksiklik hissi yarattı.
-Kan nakli sahnesinde Suzanne’in kan grubu soruşturması/kontrolü yapmamış olması garip kaçtı. Babası diye aynı kan grubundan olacaklar diye bir şey yok nihayetinde. Sonra merakımdan gidip kan nakli tarihine bakındım. Gelişmelerin ülkeden ülkeye tarihsel farklılıklar gösterebileceğinin bilincinde olmakla birlikte Fransa’nın Avusturya’da 12-14 sene kadar önce farkına varılan ‘kan grubu’ kavramından haberdar olmayacak kadar yavaş gelişim gösterecek bir ülke olmadığını varsayıyorum.
Güzel diziydi Les Combattantes. Le Bazar de la Charité’den çok daha başarılı bulduğumu yineliyorum. Geçtiğimiz sene bitmeden izleyebilmiş olsam Top20 listeme de alırdım muhtemelen.
Kafalarında öyle bir şey olmadığının fakındayım ama 2. sezonunun olmasını isterdim açıkçası. Neyse, sağlık olsun. Bu kemikleşmiş başrol kadrosunu birkaç sene içerisinde yeni bir dönem dizisinde daha izlemek hoş olur. Kulağımız sende TF1.
Dizinin sanırım şimdiye kadarki en iyi bölümüydü. Her karakterin hikayesi bir şekilde ilerleid.
– Almanlara casusluk yapıldığının ortaya çıkmasına bir miktar göz devirdim.
– Rahibenin iyileştirmeye çalıştığı Alman askerle yatmasına biraz gülmedim değil. Yakışıyorlar gerçi.
– Fabrika hikayesi aman aman ilgimi çekmiyor ama ayakta kalmalarını istiyorum tabii ki.
Oh, yes.
Son 5-6 dk. kala “Mini dizi sonu mu olacak sahi?” noktasındaydım ama bir şekilde yaptılar, evet. Kabul edilebilir de bir kapanışı var. Yine de bir yerinde durup da devamını getirseler niye demezdim.
El ele tutuşmaları falan güzel sahneydi, iyi çekilmiş+oynanmış. Colin hayatta kaldı gibi durdu, öyle de kabul ediyorum.
– Charles’ın son dakika gelen kahramanlığına ne desem bilemedim. Juliette konusunda da nötr sayılırım. İşe yaradı ama yine de baştan o haltı yemese daha iyi olurdu. Marcel’in Yvonne’u öldürmesi dileyene bonus.
– Kilisenin iki yüzlülüğünü araya katmaları da var tabii. Rahibeye aba altından sopayı göster, rahibi başka bir yere gönderdin diye mesele kapanmış olsun güya…