* Phyllis’i Cate Blanchett canlandırmıyor olsa daha çok gıcık olacağım da böyle biraz az oldu sanki.
* Kadroyu da öyle bir kurmuşlar ki zaten her yerinden tanıdık birisi fırlıyor. Peruklar birazcık ofsayt ama dert değil. Rose Byrne o saçla nasıl idare ediyor diye merak ettim mesela.
* Şimdilik sabretmesi zor olmadı ama muhafazakar tayfa bu performansla beni gelecek haftalarda zorlayabilir.
1×04 üzerine:
IMDb olmasa Betty Friedan’ı oynayan kişinin Tracey Ullman olduğunu anlamazdım herhalde, yeni dank etti. Dizinin içinden Miriam Shor da çıktı ayrıca. Heeer yerden tanıdık birileri fırlıyor, bu nasıl kadroysa.
Not: Son 15 dakikası ömürümü yedi. Phyllis sen niye böylesin ben bilmiyorum ki.
Not 2: John Schlafly konusunda haklı çıktığına sevindim. Ben de içim fesat zannediyordum. O kadar değilmişim.
1×05 üzerine:
* Bu bölümün içinden de Adam Brody çıktı. Dream comes true gibi cast yahucum. Nazar değmesin.
* Şeytan diyor git Wiki’yi kurcala ama yapmicem. 4 bölüm daha idare ederim umarım.
* Phyllis’in oğluyla konuştuğu sahne hoşuma gitti.
1×06 üzerine:
* Jill’i sevdim. Elizabeth Banks’e de yakışmış.
* Phyllis, birisi günah çıkarma kısmı olmak üzere iki yerde sinirimi bozdu yine. Bu bölümde Reagan’a daha çok dalınca sezon sonuyla ilgili daha rahat fikir yürütebildim.
* Size Neşe Karaböcek’ten “Artık Sevmeyeceğim” gönderiyorum. Yine yıldım.
Not: Klan’ınız batsın. Amen.
* Bella’nın bölümü istediğim gibi çıktı. Margo Martindale tabii ki iyi iş çıkarmış.
* Kişiye özel bölümler sona doğru da belli olduğu üzere bitmiş oldu sayılır. Kalan 2 bölüm daha bir arada olacak. Bölüm isimleri de Houston ve Reagan zaten.
Madem finale bir bölüm kaldı, bir iki bölüm izleyip yavaştan başlayayım dedim ama bir anda kendimi 6. bölümü bitirirken buldum.
Sürükleyici bir konusu olmamakla birlikte öyle bir kadrosu var ki, insan izlemeden duramıyor. Haklarında bir şeyler bildiğim ama pek de hakim olmadığım gerçek kişiler hakkında oldukça bilgilendirici bir iş çıkmış.
Dönem draması seven biri olarak izlemesi daha bir keyifli oldu. Elizabeth Banks’in peruğu dışındakiler pek batmadı bana Rose Byrne, gözlük çerçevelerini neden iç taraftan değil de, saçının içinden kulaklarına götürüyor diyordum ki, Gloria Steinem da aynı şekilde yapıyormuş
Her iki tarafın gözünden, eşit sayılabilecek sürelerde konunun anlatılması hoş olmuş. Her bölüm bir karaktere odaklanmalarını sevdim.
The Marvelous Mrs. Maisel izleyenler (3×07) Phyllis Schlafly’nin ne kadar nefretlik bir karakter olarak karşımıza çıkacağını biliyordu. Cate Blanchett’in varlığı izlenebilir kıldı ama bu kadar iyi yansıtılması kadına daha da bir sinir olmama neden oldu.
Rose Byrne, Gloria Steinem’ı oldukça iyi canlandırmış. Başlarda Sarah Paulson canlandırsa daha iyi mi olur dedim ama fikrim çabuk değişti.
Ana ve yan karakterleri canlandıran oyuncuların hepsi çok çok iyi. Arada sürpriz oyuncuların (Adam Brody, Bobby Cannavale) çıkması mutlu etti.
Her bölüm bittikten sonra Google’da bir şeylere baktım Malum konu ile ilgili zorla spoiler yedim galiba (kendim kaşındım)
Her ne kadar Amerika’da geçen bir konu işleniyor gibi gözükse de, orada olan olayların dünyayı ilgilendiren konular olmadığını, dünyayı etkilemediğini söylemek mümkün değil. Yalnız 2020’de, 70’ler Amerika’sına göre birçok şeyde bu kadar geride olduğumuzu görmek fena halde can sıkıcı.
Sarah Paulson bölümünü sevdim. Bölüm isminden dolayı bu sefer karakter odaklı olmayacağını düşünmüştüm ama neyse ki öyle olmadı.
Aslında o taraftakiler birer
hap alsa
sorun falan kalmayacakmış Alice’in hali gülümsetti.
Kurgusal bir karakter üzerinden en azından ortak noktalarda buluşma düşüncesi hoş olsa da, gerçekten böyle düşünen birileri var mıydı o tarafta bilemiyorum.
Final bölümünün adından bu işin nereye gideceği belli oldu gibi. Neyse, gelsin de izleyelim.
Böylece bu da bitti. Hatta bağımsız film kapanışı yapmışlar tam da Böyle dizilerde yazılar ve görüntüler olur genelde, hoşuma gitti onları yine görmek. Bitiş şeklini az çok tahmin ettim, tarihi bilmek de şart değil zaten.
Blanchett’e ve Byrne’a adaylık fena olmaz. Martindale’e de. Mini dizi kısmı da karmakarışık oldu, kim bilir ne çıkacak oradan da.
* Dans sahneleri hoşuma gitti. İstifa konusuyla ilgili sahneler de iyiydi.
*
Reagan’ın kazandığı malum. Phyllis’in istediğini alamayacağının da farkında sayılırdım. Herkes kendince ödüyor bedelini. Alice’in yolunu bulmasına sevindim.
38/50 ile kapattık. Aslında biraz da 80 sonrası hayatlarıyla ilgili bir şey koyabilirlermiş.
1×09 ve bir dizinin daha sonuna gelmiş bulunmaktayız.
Cate Blanchett o kadar iyiydi ki bu cahil, yobaz, yalancı, gerici, sırf politik güç elde etmek için feminist hareketin düşmanı olan kadından daha fazla nefret ettim. Başkası oynasa yine nefret ederdim ama Cate seviyeyi yükseltti Gülüşü bile insanın sinirini bozuyor.
Sırf kendi çıkarı için kadınlara evinde otur deyip, çocukları kardeşine ve hizmetçilere kitleyip dolaşıp durmuş, gidip hukuk okumuş bir kadının peşine takılan bir sürü geri zekalı yüzünden sadece Amerika’yı değil, tüm dünyayı da olumsuz anlamda etkileyen bir hikaye izledik diyebiliriz. 82’de geçmiş olsa, Amerika’dan yayılacak dalga tüm dünyayı etkileyebilirdi. Nevada, Illinois, Virginia, 35-40 yıl geç kaldınız.
Let’s Make America Great Again’i demek ilk Reagan kullanmış Adamın yaptığı tek iyi şey bu kadına görev vermemek olmuş olabilir. İstediğini alsa daha fazla sinirlenecektim en sonunda. Dizinin en sevdiğim sahnesi
Bu tür işlerde o sondaki gerçek görüntüler verilir. Sadece ne geleceğini merak ediyordum. Dizide gördüğümüz bazı sahnelerin gerçek hallerini görmek hoşuma gitti.
Cate Blanchett, Rose Byrne, Margo Martindale, Phyllis’ten sonra en nefret ettiğim karakteri başarıyla canlandıran Melanie Lynskey, Tracey Ullman, Uzo Aduba, John Slattery, hepsi rollerinin haklarını fazlasıyla veriyor. Yalnız bu kadroya rağmen diziyi önerir miyim? Konu ilginizi çekmiyorsa, hayır önermem, sıkılabilirsiniz. Dönem dizisi seven, politik konular, kadın hakları ile ilgili konulara ilgi duyan zaten hiç durmasın izlesin.
Sarah Paulson’u unutmadım elbet Kurgu karakter de olsa, onun bölümü en sevdiğim bölümlerin başında geliyor.
Diziyi ben de bitirdim. Severek izledim genel olarak fena değildi. Hulu açıkçası son dönemdeki yeni dizileriyle kabuk değiştiriyor gibi gözüküyor. Hala bana göre Amazon ve Netflix in gerisinde ama en azından onları yakalamaya çalışır bir durumu var. Yükselişte olan bir platform.
yorumlar
Yorumları taşıyayım önce:
İlk üç bölümün ardından:
* Phyllis’i Cate Blanchett canlandırmıyor olsa daha çok gıcık olacağım da böyle biraz az oldu sanki.
* Kadroyu da öyle bir kurmuşlar ki zaten her yerinden tanıdık birisi fırlıyor. Peruklar birazcık ofsayt ama dert değil. Rose Byrne o saçla nasıl idare ediyor diye merak ettim mesela.
* Şimdilik sabretmesi zor olmadı ama muhafazakar tayfa bu performansla beni gelecek haftalarda zorlayabilir.
1×04 üzerine:
IMDb olmasa Betty Friedan’ı oynayan kişinin Tracey Ullman olduğunu anlamazdım herhalde, yeni dank etti. Dizinin içinden Miriam Shor da çıktı ayrıca. Heeer yerden tanıdık birileri fırlıyor, bu nasıl kadroysa.
Not: Son 15 dakikası ömürümü yedi. Phyllis sen niye böylesin ben bilmiyorum ki.
Not 2: John Schlafly konusunda haklı çıktığına sevindim. Ben de içim fesat zannediyordum. O kadar değilmişim.
1×05 üzerine:
* Bu bölümün içinden de Adam Brody çıktı. Dream comes true gibi cast yahucum. Nazar değmesin.
* Şeytan diyor git Wiki’yi kurcala ama yapmicem. 4 bölüm daha idare ederim umarım.
* Phyllis’in oğluyla konuştuğu sahne hoşuma gitti.
1×06 üzerine:
* Jill’i sevdim. Elizabeth Banks’e de yakışmış.
* Phyllis, birisi günah çıkarma kısmı olmak üzere iki yerde sinirimi bozdu yine. Bu bölümde Reagan’a daha çok dalınca sezon sonuyla ilgili daha rahat fikir yürütebildim.
1×07 üzerine:
* Size Neşe Karaböcek’ten “Artık Sevmeyeceğim” gönderiyorum. Yine yıldım.
Not: Klan’ınız batsın. Amen.
* Bella’nın bölümü istediğim gibi çıktı. Margo Martindale tabii ki iyi iş çıkarmış.
* Kişiye özel bölümler sona doğru da belli olduğu üzere bitmiş oldu sayılır. Kalan 2 bölüm daha bir arada olacak. Bölüm isimleri de Houston ve Reagan zaten.
Sarah Paulson’lı bölüm de istiyordum, bir kala geldi. Bu sırada diğer karakterleri unuttular ama dert değil.
Madem finale bir bölüm kaldı, bir iki bölüm izleyip yavaştan başlayayım dedim ama bir anda kendimi 6. bölümü bitirirken buldum.
Sürükleyici bir konusu olmamakla birlikte öyle bir kadrosu var ki, insan izlemeden duramıyor. Haklarında bir şeyler bildiğim ama pek de hakim olmadığım gerçek kişiler hakkında oldukça bilgilendirici bir iş çıkmış.
Dönem draması seven biri olarak izlemesi daha bir keyifli oldu. Elizabeth Banks’in peruğu dışındakiler pek batmadı bana Rose Byrne, gözlük çerçevelerini neden iç taraftan değil de, saçının içinden kulaklarına götürüyor diyordum ki, Gloria Steinem da aynı şekilde yapıyormuş
Her iki tarafın gözünden, eşit sayılabilecek sürelerde konunun anlatılması hoş olmuş. Her bölüm bir karaktere odaklanmalarını sevdim.
The Marvelous Mrs. Maisel izleyenler (3×07) Phyllis Schlafly’nin ne kadar nefretlik bir karakter olarak karşımıza çıkacağını biliyordu. Cate Blanchett’in varlığı izlenebilir kıldı ama bu kadar iyi yansıtılması kadına daha da bir sinir olmama neden oldu.
Rose Byrne, Gloria Steinem’ı oldukça iyi canlandırmış. Başlarda Sarah Paulson canlandırsa daha iyi mi olur dedim ama fikrim çabuk değişti.
Ana ve yan karakterleri canlandıran oyuncuların hepsi çok çok iyi. Arada sürpriz oyuncuların (Adam Brody, Bobby Cannavale) çıkması mutlu etti.
Her bölüm bittikten sonra Google’da bir şeylere baktım Malum konu ile ilgili zorla spoiler yedim galiba (kendim kaşındım)
Her ne kadar Amerika’da geçen bir konu işleniyor gibi gözükse de, orada olan olayların dünyayı ilgilendiren konular olmadığını, dünyayı etkilemediğini söylemek mümkün değil. Yalnız 2020’de, 70’ler Amerika’sına göre birçok şeyde bu kadar geride olduğumuzu görmek fena halde can sıkıcı.
Sarah Paulson bölümünü sevdim. Bölüm isminden dolayı bu sefer karakter odaklı olmayacağını düşünmüştüm ama neyse ki öyle olmadı.
Aslında o taraftakiler birer
sorun falan kalmayacakmış Alice’in hali gülümsetti.
Final bölümünün adından bu işin nereye gideceği belli oldu gibi. Neyse, gelsin de izleyelim.
Böylece bu da bitti. Hatta bağımsız film kapanışı yapmışlar tam da Böyle dizilerde yazılar ve görüntüler olur genelde, hoşuma gitti onları yine görmek. Bitiş şeklini az çok tahmin ettim, tarihi bilmek de şart değil zaten.
Blanchett’e ve Byrne’a adaylık fena olmaz. Martindale’e de. Mini dizi kısmı da karmakarışık oldu, kim bilir ne çıkacak oradan da.
* Dans sahneleri hoşuma gitti. İstifa konusuyla ilgili sahneler de iyiydi.
*
38/50 ile kapattık. Aslında biraz da 80 sonrası hayatlarıyla ilgili bir şey koyabilirlermiş.
Cate Blanchett o kadar iyiydi ki bu cahil, yobaz, yalancı, gerici, sırf politik güç elde etmek için feminist hareketin düşmanı olan kadından daha fazla nefret ettim. Başkası oynasa yine nefret ederdim ama Cate seviyeyi yükseltti Gülüşü bile insanın sinirini bozuyor.
Sırf kendi çıkarı için kadınlara evinde otur deyip, çocukları kardeşine ve hizmetçilere kitleyip dolaşıp durmuş, gidip hukuk okumuş bir kadının peşine takılan bir sürü geri zekalı yüzünden sadece Amerika’yı değil, tüm dünyayı da olumsuz anlamda etkileyen bir hikaye izledik diyebiliriz. 82’de geçmiş olsa, Amerika’dan yayılacak dalga tüm dünyayı etkileyebilirdi. Nevada, Illinois, Virginia, 35-40 yıl geç kaldınız.
Şunu ve şunu geçenlerde görmüştüm, şaşırmadım.
Let’s Make America Great Again’i demek ilk Reagan kullanmış Adamın yaptığı tek iyi şey bu kadına görev vermemek olmuş olabilir. İstediğini alsa daha fazla sinirlenecektim en sonunda. Dizinin en sevdiğim sahnesi
Bu tür işlerde o sondaki gerçek görüntüler verilir. Sadece ne geleceğini merak ediyordum. Dizide gördüğümüz bazı sahnelerin gerçek hallerini görmek hoşuma gitti.
Cate Blanchett, Rose Byrne, Margo Martindale, Phyllis’ten sonra en nefret ettiğim karakteri başarıyla canlandıran Melanie Lynskey, Tracey Ullman, Uzo Aduba, John Slattery, hepsi rollerinin haklarını fazlasıyla veriyor. Yalnız bu kadroya rağmen diziyi önerir miyim? Konu ilginizi çekmiyorsa, hayır önermem, sıkılabilirsiniz. Dönem dizisi seven, politik konular, kadın hakları ile ilgili konulara ilgi duyan zaten hiç durmasın izlesin.
Sarah Paulson’u unutmadım elbet Kurgu karakter de olsa, onun bölümü en sevdiğim bölümlerin başında geliyor.
Diziyi ben de bitirdim. Severek izledim genel olarak fena değildi. Hulu açıkçası son dönemdeki yeni dizileriyle kabuk değiştiriyor gibi gözüküyor. Hala bana göre Amazon ve Netflix in gerisinde ama en azından onları yakalamaya çalışır bir durumu var. Yükselişte olan bir platform.
Sarah Paulson (‘Mrs. America’) on how funny Cate Blanchett is in real life: ‘She’s a goony-goon!’
FX Türkiye’ye 23 Eylül‘de geliyormuş.