Netflix, Haziran programında ekranı “Tales of the City” isminde yeni bir diziyle buluşturdu.

Mini dizi özelliğindeki Tales of the City, Armistead Maupin‘in yazdığı roman serisinden esinlenilerek hazırlandı. Serinin ilk kitabı “Kent Masalları” ismiyle vakti zamanında Remzi Kitabevi tarafından ülkemizde basılmış. Ayrıca ilk üç kitabın birer mini dizi halinde uyarlandığını da biliyoruz.

  • 1993: Tales of the City (Channel 4)
  • 1998: More Tales of the City (Channel 4/Showtime)
  • 2001: Further Tales of the City (Showtime)

2019 yapımı Tales of the City için dördüncü sezondan ziyade yeni bir yorum getiren “modern” uyarlama yorumu yapmam daha doğru olur. Önceki üç dizide yer alan Olympia Dukakis, Laura Linney ve Barbara Garrick karakterlerini burada canlandırmaya devam ediyorlar. 1993 yapımı dizide Brian Hawkins’i üstlenen Paul Gross da benzer şekilde aynı karakteri oynuyor.

Konusu:

Mary Ann Singleton (Laura Linney), 23 yıl önce kariyerinin peşinden gitmek için kızı Shawna’yı ve eski kocası Brian’ı geride bırakmıştır. Yıllar sonra San Fransisco’ya, bir zamanlar yaşadığı 28 Barbary Lane’e geri dönmeye karar verir.

Anna Madrigal’ın sahibi olduğu Barbara Lane seçilmiş ailesinin yaşadığı, yeni ve eski nesil queer sakinlere ev sahipliği yapmasıyla öne çıkan bir apartman. Mary Ann de 90 yaşına tırmanan Anna’nın doğum günü partisinin bahanesiyle yeni eşi Robert’la birlikte sürpriz yapıyor. Bu duruma sevinenler olduğu gibi elbette durumu beklediği ölçüde sıcak karşılamayanlar da oluyor.

Tales of the City’de Mary Ann’in gelişinden sonra Barbara Lane’de kalanların hayatında olup bitenler anlatılıyor.

Ana Karakterler / Kadro:

  • Anna Madrigal (Olympia Dukakis): Apartmanda yaşayanlara ailesi gibi davranan ve gereken desteği gösteren iyi bir kadın. Transgender. Mary Ann döndükten sonra aldığı bir mektup apartmanda yaşayan herkesin hayatını değiştiriyor.
  • Shawna Hawkins (Ellen Page): Annesiz bir çocukluk geçirdiği için Mary Ann’e içten içe kızgın, hayatının amacınıbulmak için uğraşan bir genç. Önemli değilmiş gibi davransa da bu gelişten etkileniyor.
  • Brian Hawkins (Paul Gross): Mary Ann’in gidişinden sonra Shawna’yı onsuz büyütmüş, elinden geleni yapmış. Geri dönüşü Shawna kadar sakin karşılamasa da kafa karışıklığı yaşıyor. Shawna’yı büyütürken önemli bir detayı atlamış olması da cabası.
  • Michael “Mouse” Tolliver (Murray Bartlett): Mary Ann’in Barbara Lane’de yaşadığı dönemden yakın arkadaşı. Eşcinsel, Ben (Charlie Barnett) adında kendisinden genç bir erkek arkadaşı var. Bartlett, karakteri devralan üçüncü oyuncu.
  • Jake Rodriguez (Garcia): Anna’nın bakıcısı, apartmanın sakinlerinden Margot (May Hong) ile sevgili. Transgender. Değişim geçirip erkek olalı çok zaman geçmemiş, ne istediği hakkında tam bir karar vermiş değil ve bu durum ilişikisini de etkilemeye başlıyor.
  • DeDe Halcyon Day (Barbara Garrick): Sosyeteden. Barbara Lane sakinlerinden değil ama Mary Ann’in ve Anna’nın yakın arkadaşlarından.
  • Ani ve Raven (Ashley Park/Christopher Larkin): Barbara Lane sakinlerinden. İkizler ve Instagram’da ‘influencer‘ olma yolunda ilerliyorlar.
  • Claire Duncan (Zosia Mamet): Belgesel hazırlamakla uğraşan genç bir kadın. Düzenli ilişkilerden uzak duran Shawna’yla tanıştıktan sonra Barbara Lane sakinlerinin hayatına dahil oluyor.
  • Robert Watson (Michael Park): San Fransisco’yu ve Barbara Lane’i ziyaret etme konusunda Mary Ann’e destek olan bir eş. Ama planladıklarından daha fazla kalmak konusunda isteksiz oluşu Mary Ann’i seçim yapmaya zorluyor.

Netflix’ten dizi duyurusu gelene kadar roman serisinden veya eski dizilerden haberdar değildim. Diğer mini dizileri izlemediğim için bir karşılaştırma yapamam ama zaten onları izlememiş olmak bunun için herhangi bir problem teşkil etmiyor. Eksik noktalar (varsa bile) diyaloglarla birleşiyor.

Tales of the City’yi genel olarak beğendim, hatta beklediğimden daha fazla hoşuma gitti. Mini dizi olarak kalmayıp devamı gelsin diyebileceklermden birisi olsa da geleceğini zannetmiyorum. İyi bir kapanışla hikayesini toparlayarak veda ediyor.

Dizi, halkımızın tam da “Tipik bir Netflix dizisi işte,” tepkisini vereceği yapımlardan birisi. Tabiri caizse ne ararsan var ve bu (tabii ki) kötü bir şey değil. Ama belli bir ön yargısı olanlar memnun kalmayabilir kendisinden. Bana göre konusunu mesaj verme kaygısıyla devam ettirmeyen ve akışına bırakan, sıcak ve rahat bir dizi. Bölümler devam ettikçe sonrasında neler olacağını da merak ettirebiliyor. Dramaya boğmuyor, pek zorlamıyor, arada eğlendiriyor ve daha çok gülümsetiyor.

Karakterlerinde veya oyuncularında göze batan birisi olduğunu düşünmüyorum. Anna, Michael ve Ben diğerlerine göre biraz daha çok hoşuma gitti. Mary Ann ise diziye zevk katan unsurlardan. Shawna’yı biraz daha iyi işleyebilirlermiş diye düşündüğüm zamanlar oldu sadece.

Tales of the City genel olarak böyle bir dizi işte. İyi seyirler.