The Dead Zone – Tanıtım
17 yorum pirate 23 Nisan 2025 09:10

USA Network’ün 2002-2007 yılları arasında yayınladığı The Dead Zone isimli dizinin tanıtımıyla karşınızdayız. Dizi, 6 sezon ve 13+19+12+12+11+13 olmak üzere toplam 80 bölümden oluşmakta.

Gizem, gerilim, suç draması ve polisiye türlerini harmanlayıp üzerine bilim kurgu sosu ekleyerek servis eden bir drama dizisi The Dead Zone.
Ünlü yazar Stephen King‘in 1979 yılında yayımlanan aynı isimli romanından uyarlanmış dizi. 1983 yılında gösterime giren aynı isimli bir film uyarlaması da mevcut söz konusu romanın.
6 sezon ve 80 bölümle TV’deki en uzun soluklu Stephen King uyarlaması olmayı başarmış dizi. Haven ise 5 sezon ve 78 bölümle bu diziyi zorlasa da geçememiş.
Dizi, UPN kanalı için bir deneme bölümü olarak ortaya çıkmış ilk olarak. UPN’den diziye onay çıkmayınca USA Network kapmış. Dizi, 6. sezon sonunda iptal edilince de SYFY kanalı tarafından kapılacağı yönünde dedikodular çıkmış ama bu birleşme gerçekleşememiş.
Dizinin çekimleri Kanada’da yapılmış. (İlk 5 sezonu Vancouver’da, son sezonu ise Montreal’de.)
İlk sezonunda 6.4 milyon izleyici sayısı ortalaması tutturan dizi, 4. sezonunda 3.4 milyon seviyelerine, 6. sezonunda ise 2.1 milyon seviyelerine gerilemiş. 6. sezonda iyice düşen reytingler, yapımcıların finansal endişelerini artırınca da aslında 7. sezon onayı alması beklenirken bir anda iptal edilivermiş.
Dizinin TV uyarlamasında imzası olan isimler Michael Piller (Star Trek: Deep Space Nine, Star Trek: Voyager, Wildfire) ve oğlu Shawn Piller. Bu ikiliye yapımcı koltuğunda Lloyd Segan, Robert Petrovicz, Michael Taylor ve Anthony Michael Hall gibi isimler eşlik etmişler.

Dizimizin merkez kahramanı, Johnny Smith isimli, otuzlu yaşlarının ortalarında bir adam. Bir ortaokulda Fen Bilgisi öğretmeni olarak çalışmaktaymış bundan 6 sene öncesinde Johnny. Kız arkadaşı, çocukluk arkadaşı, hayatının aşkı konumundaki Sarah da Johnny’nin okulunda müzik öğretmeni olarak çalışmaktaymış. Evlenme, birlikte bir aile kurma planları yapan aşık çiftimizin arasına trajik bir trafik kazası girmiş. Söz konusu trafik kazasının ardından komaya girmiş Johnny ve 6 yıl boyunca komada kalmış.

Sarah da bu süre zarfında evlenmiş ve kendisine bir aile kurmuş tabii. Sarah, evlendiği adam konumundaki Walt Bannerman ile Johnny’yi hastanede ziyaret etmeye gidip geldiği esnada tanışmış. Walt da o sıralarda bir yakınını ziyaret etmekteymiş hastanede. Git-gel ikilinin muhabbetleri gelişmiş ve bu durum Sarah’nın Johnny’nin uyanacağına dair umudunu yitirmiş olmasıyla birleşince de evlenip bir yuva kurmuşlar.

Walt, kasabanın şerifi bu arada. Çiftin bir de Johnny isimli bir oğulları var. Aslına bakarsak Sarah ve Johnny’nin oğlu küçük Johnny. Kazadan hemen öncesindeki birlikte oluşlarının bir meyvesiymiş.

Johnny, komadan uyanışının ardından hayatındaki 6 yıllık boşluğu sindirmeye çalışacak. Sevdiği kadın başkasıyla evlenmiş, varlığını yeni öğrendiği oğlu başka bir adamı babası bilmekte, annesi bu süreçte vefat etmiş, üvey babası annesinden aldığı paralarla kasabanın en zengin ve en güçlü adamı haline gelmiş… Ama tüm bunları gölgede bırakacak bir şey vuku buluyor Johhny’nin hayatında. O da yeni kazandığı bir yetenek. Aslına bakarsak çocuk yaşta kazandığı şimdi gün yüzüne çıkan bir yetenek.
9-10 yaşlarında bir sınıf gezisindeyken düşüp buza kafasını vurmuş Johnny. O olayın hemen ardından da bir sınıf arkadaşının dakikalar içerisinde başına gelecek olan bir kazayı görmüş. Bu yetisi sonrasında kaybolup gitmiş. Ta ki komadan uyandığı ana kadar. Johnny, komadan uyandıktan sonra insanlara ve nesnelere dokunarak geçmişte yaşanmış olaylara ve çok yakın gelecekte vuku bulacak olaylara dair görüntüler görmeye başlıyor. Johnny’de gelişen bu 6. his, beyninin farklı şekilde çalışmaya başlamasını sağlıyor. İnsanlara, nesnelere dokunduğunda sadece görüntülerle de sınırlı kalmayabiliyor bu 6. his durumu. Düşünceler, hisler de tüm vücudunu sarar hale gelebiliyor ve çok yoğun trans anları yaşayabiliyor.
Johnny, komadan uyanıp elinde bastonuyla hayata adapte olma adına ilk adımlarını atmaya çalıştığı sıralarda kasabada genç kadınları hedef alan bir seri katil türemiş durumda. Johnny de bu hikayeden başlayarak şerif departmanıyla, yani doğal olarak Sarah’nın kocası Walt ile işbirliği halinde suç dünyasında bir aydınlatıcı fener etkisi oluşturmaya başlayacak.

*Johnny Smith karakterinde Reacher, The Goldbergs, Awkward ve Claude’s Crib gibi dizilerden anımsanabilecek Anthony Michael Hall‘u izliyoruz.
*Sarah karakterine 5ive Days to Midnight, Private Eyes, Star Trek: Deep Space Nine ve Catwalk gibi dizilerden anımsanabilecek Nicole de Boer hayat vermiş. Johnny’nin komada olduğu süreçte müzik öğretmenliğini bırakıp şarkıcı olmaya çalışmış Sarah ama başarılı olamamış bu alanda. Şimdilerde ara sıra yedek öğretmenlik yapmakta olan bir ev hanımına dönüşmüş durumda.
*Şerif Walt Bannerman karakterini Chris Bruno canlandırmış. Elbette Johnny’nin uyanıp hayatlarının orta yerine düşmüş olmasından bir rahatsızlık duymakta Walt ama soğukkanlı kalarak Sarah’nın gözünde bir hödüğe dönüşmemek için de bir iç mücadele vermekte.
*John L. Adams‘ı Johnny’nin hastanede tanışıp arkadaş olacağı fizyoterapisti Bruce Lewis rolüyle izliyoruz. Johnny’nin bu yeteneğinden büyük heyecan duymakta ve ona bu kapsamda elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışmakta.
*M*A*S*H, North and South, Love & Money ve Two Guys, a Girl and a Pizza Place gibi dizilerden hatırlanabilecek David Ogden Stiers‘ı Eugene “Gene” Purdy rolüyle izliyoruz. Johnny’nin üvey babası Purdy. Johnny komaya girmeden önce annesinin servetini tırtıklayan bir rahip konumundaymış. Şimdi ise kasabanın en güçlü ve en zengin adamına dönüşmüş durumda. Johnny’nin uyanmasından elbette rahatsız olacak ve iki yüzlü bir şekilde onu kendisine yakın tutup kontrolünden uzaklaşmamasını sağlamaya çalışacak.
*Kristen Dalton‘u yerel bir haber kuruluşunda çalışan, sık sık şerif departmanına uğrayıp haber kovalayan, Johnny’nin bu yeni yeteneği de dikkatinden kaçmayan, hırslı, çekici ve de duygusuz bir kadın olan Dana Bright rolüyle izleme fırsatı yakalıyoruz.
*Çocuk karakterimiz Johnny rolünde Spencer Achtymichuk karşımıza çıkmakta. Son sezonda rolü The Truth About the Harry Quebert Affair, X Company ve Being Human gibi dizilerden anımsanabilecek Connor Price devralmış.
*Şerif Yardımcısı Roscoe rolünde ise Bill Mondy karşımıza çıkıyor.

Tekrar eden rollerle dizide boy göstermiş isimler arasında Cara Buono, Sean Patrick Flanery, Sarah Wynter, Martin Donovan, Suleka Mathew, Laura Harris ve Jennifer Finnigan gibi isimler mevcut.

1-2 bölümlük konuk oyuncular arasında ise Dedee Pfeiffer, Karin Konoval, Jessica Amlee, Bryce Hodgson, Maxim Roy, Kevin Durand, Stephen Tobolowsky, Lauren Lee Smith, Greg Grunberg, Edward Asner, Lourdes Benedicto, Christopher Heyerdahl, Christopher Masterson, Lindsay Price, Michelle Harrison, Tracey Gold, Danny Masterson, Michael Cudlitz, Chris Kramer, Sarah-Jane Redmond, Alicia Coppola, Anne Marie DeLuise, JR Bourne, Dustin Milligan, Erin Karpluk, Eric Johnson, Sarah Lind, Jane Lynch, Genevieve Buechner, Erica Cerra, Colin Cunningham, Aleks Paunovic, Grace Park, Anna Hopkins, Nicole Muñoz, Pascale Hutton, David Nykl, Alexander Calvert, Agam Darshi, Kirsten Zien ve Genevieve Padalecki gibi tanıdık simalar bulunmakta.

Şu ana kadar hiç adını bile duymadığım ve tesadüfen varlığını fark ettiğim dizinin ilk 2 bölümünü izledim ve şu an için yeterli buldum. 80 bölüm, uzun bir yolculuk. Bir noktada illaki sıkacaktır diye düşünüyorum ama en azından 1-1.5 sezon boyunca sıkmamasını umut ediyorum.










yorumlar
En sevdiğim diziydi, reytinglerin düşmesi bence normal son sezonlarda gelişen olaylar beni sinir etmişti, muhtemelen çoğu izleyici aynı fikirde olmuştur. Anthony Michael Hall ‘ı da bu dizi sayesinde sevmiştim. Her ne kadar son sezonlar bocalasada gayet izlenebilir eğlenceli bir dizi. Yazı için eline sağlık.
S01E03
6. histe farklı bir kulvara da girdi bu bölümde bizimki. Kalbin içini, mekanik yapısını gördü.
Polisin işin içinde olmadığı tarzda bir bölümdü. Kötü olmadı bu da. Sarah ve Walt’lık da pek bir durum yoktu. Bizimki bir okula geri dönme denemesi gerçekleştirdi. Bu okul işinin devamı gelir mi gelmez mi orası açık kapılı kaldı şu an için. Christopher Masterson, bölüm konuğuydu bu arada. Genel olarak baktığımda sevdim ben bölümü. İlk 2 bölümden daha fazla bile sevmiş olabilirim hatta. Diziye ısındım iyice.
S01E04
Son sahne: Oraya bir önceki gelişimizde yani ilk görüşümüzde içimden geçirmiştim. O adam, o malum adam çıkabilir demiştim.
‘Romance’ üzerine kurgulanmış bir bölümdü. Eski tarz bir romantizm. Sevdiğimden.
-Artie’nin o vurdumduymazlıkla o kadını kaybetmesi kadar doğal bir şey yok bu hayatta. Ama Tommy niye kaybetmiş, daha doğrusu niye kaybetmeyi tercih etmiş anlamak zor açıkçası. Anlayabilmemiz adına keşke onu da dinleyebilseydik bölüm bitmeden önce.
-Elizabeth Ann Bennett’ı Point Pleasant’ta izlemiştim daha önce. Hoş bir konukluk oldu. Diğer kadın da Alisen Richmond-Peck idi bu arada. En iyi 12 Monkeys’ten anımsıyoruz onu da.
–Sarah: Bu kadar belli etmesen mi diyorum? Kocan varken bir de yanında.
Johnny’nin anılarda karakterlerden birine bürünme durumu benim aklıma daha öncesinde de Scott Bakula’lı Quantum Leap’i anımsatmıştı. Hikayesi gereği, zaman faktörü ve de hislerin yönlendirilişinin etkisi derken bu bölümde 2 diziyi, 2 karakteri iç içe geçmişçesine izledim denebilir. O diziyi de güzelce anmış oldum kendi içimde yani. Bu diziye de iyice bağlanmış durumdayım. Her yeni gelen bölümü bir öncekinden daha fazla beğenir haldeyim.
S01E05
Bu bölümde de jüri görevindeydi bizimki. Bruce’u bölümün açılış sahnesinde gördük sadece. Sarah, Walt, Purdy ve Dana’yı ise ise hiç görmedik. Tüm bölüm adliyede geçti.
Benim davayla ilgili görüşüm şu şekilde: Elemanın silahlı bir çete üyesi olduğunu biliyor muyuz? Evet. Oraya gelip olay çıkardığını, taşkınlık yaptığını biliyor muyuz? Evet. Bana ne o zaman bu veledin katil olup olmayışından. Kim bilir kaç tane olaya karışmıştır o lanet olası o güne kadar ve hepsinden de paçayı sıyırmıştır. O yakalanmadığı olaylara sayar ve inatla ‘Suçlu’ şeklinde oy kullanmaya devam ederdim ben de.
S01E06
Bu bölümde de Johhny’nin annesinin ölüm hikayesini aradan çıkardık. Aralara da bir komşu çocuğunun hikayesini sıkıştırdık minik minik.
Şu ana kadar konu bulmakta/yaratmakta sıkıntı yaşamadı dizi. Aynen devam!
S01E07
İzlendi yine bir şekilde ama şu 7 bölüm arasında en kötüsü buydu kesinlikle.
S01E08
Bu bölümde de Johnny’nin o malum kazayı geçirip komaya girmediği ve Sarah ile evlenebildiği bir alternatif gerçekliğe uyanış hikayesini izledik. Sanrımım daha önlerde olabilirdi bu bölüm sezonda. 4. bölüm olarak sunulabilirdi mesela.
Lindsay Price’ın minik bir konukluğu vardı by arada bölümde.
Onlar ‘Yapbozu tamamlamak’ diye bir tabir kullandılar. Ben ise ‘Ölümle satranç oynamak’ tabirini kullanmayı tercih ettim.
Fazla
bir kapanış oldu bence. Bu bölümden çıkarılacak sonuç
olmalıydı. Yani
Ben Johnny olsam
Küçük Johnny’yi oynayan çocuk oyuncuda değişikliğe gidilmiş bu bölümde bu arada. Dominic Louis çıkmış; Spencer Achtymichuk girmiş. Bu çocuk hakkında bir görüşüm yok henüz. Ama diğer çocuğa ısınamamıştım ben zaten.
S01E10
Hangi yüzyıldayız lan?
(Avukat hariç.)
Giderken içindeki 2500 küsur gereksiz insanla birlikte o lanet olası kasabayı yakıp da gitseydiniz keşke.
Johnny’nin kafasının içinde olmak zor ve inanılmaz yorucu bir iş cidden. Allah sabır versin Johnnyciğe!
Dana Bright özel bölümüydü. Lazımdı cidden böyle bir şey. Sienna Miller ve Steve Buscemi’li ‘Interview’ filminden hallice bir buluşma oldu denebilir. Keyif aldım ben. Callum Keith Rennie de Dana’nın eski psikopat sevgilisi rolüyle bölüme konuk oldu bu arada.
Dana, cool ve de renkli bir karakter cidden. 2. sezonda bir noktada ona veda edecek olmak üzücü. Lois & Clark: The New Adventures of Superman’de ilk sezonda anlamlandıramadığım bir şekilde Tracy Scoggins’e ve karakteri Cat Grant’e veda etmek dizide nasıl bir eksiklik hissi yaratmışsa Kristen Dalton’ın bu diziden ayrılığı da x2, x3 ayarında bir eksiklik hissi yaratacaktır diye tahmin ediyorum.
S01E12
Yusuf Güney geldi aklıma.
Kötü başladı aslında bölüm ve bu ilgi çekmezlik bölümün ortalarına kadar sürdü. Ne zaman ki
başladı o vakit izlenir duruma geldi işte bölüm.
Nancy Drew’dan Adam Beach, bölüm konuğuydu. The Flash’tan Michelle Harrison’ın da küçük bir konukluğu mevcuttu.
*Sean Patrick Flanery giriş yaptı bu bölümde diziye.
Greg Stillson: Bu da bu dizinin Lex Luthor’u sanırım.
*
(TV kısmını da eklersek çok daha uzun tabii ama …) Yaklaşık 17 senedir internetten dizi izlerim ve bu dizinin adını gerçekten hiç duymamıştım daha önce. 6 sezonluk bir Amerikan dizisinin adını bu süreçte hiç duymamış olmak öyle kolay bir şey de değil cidden. Sezonu izleyip bitirip beğenince de rahatlıkla söyleyebilirim ki hiç beklemediğin bir yerde petrol bulmak gibi bir şey bu. Umarım bozmamıştır kısa vadede. Aç gözlü de değilim. En azından 2. sezon da ilk sezon ayarında ve de tadında geçsin yeter bana.
S02E01
S01E07’yi de geçerek şu ana kadarki en az ilgi çekici bölüm olmayı başardı.
S02E02
Bir madenden bir göçük durumu sonrası 4 genci çıkarmaya çalıştık bu bölüm. Bir önceki bölümün üstüne iyi geldi.
Bile bile lades durumu bu. Sarah ne kadar kızsa haklı bu mevzuda sana Johnny.
S02E03
*Johnny’ye karşı olan o 3 bölüm önceki sitemim, hayal kırıklığım … Geçti gitti valla bu bölümdeki o çabasını, mücadelesini izleyince. Bir ‘2 adam vs. 1 kadın’ hikayesi izliyoruz ki … Aman aman! Bu formüldeki hikayelerde 2 adamın da bu derece mert davranışlar içerisinde oluşu nadir rastlanan bir şeydir cidden. 2 adama da ayrı ayrı üzülüyor insan. Epik bir ‘Bromance’ hikayesi yazılmakta bence garip ve lezzetli bir tatta.
*Men in Trees’ten Suleka Mathew konuk oldu bu bölümde diziye. 5 bölümü daha mevcutmuş dizide.
S02E07
3 kaçık kadın tarafından belgesel çekmek niyetiyle kaçırıldı bu bölümde de bizimki. Alicia Coppola, Erin Karpluk ve Tracey Gold, bölüm konuklarıydı.
S02E08
Purdy ile birlikte çıktığı yolculukta içinde olduğu uçağın kaza yapmasını engellemeye çalıştı bu bölümde de bizimki. İkna süreci zorlu geçti. Heyecan ve gerilim dozu yüksek bir bölümdü. Sezonun şu ana kadarki en iyi bölümüydü.
S02E09
İlk yarısı gizem, ikinci yarısı açıklama şeklinde geçti bölümün. Fena geçmedi denebilir bu bölüm için de ama ilk yarıyı daha fazla sevdim tabii.
Oh, Grow Up’tan Niesha Trout bölüm konuğuydu. O deli gözler falan Rachel Skarsten sandım ilk başta kendisini. Ki Oh, Grow Up’taki haliyle de hiç alakası yok buradaki halinin zeten. Rachel Skarsten’i de özledim valla. Imposters konuklukları sonrası yani tam 7 senedir izleyemedim keza kendisini.
S02E11
Yanlış seçim yaptın Johnny! Çok yanlış!
S02E12
Kalaydı o saçlar ya! Aynı kişi değilmiş gibi oldu böyle.
S02E13
Fırtınam, felaketim hasretim …
Levent Yüksel o fırtınayı satmıştı yıllar önce bize ama bunlar bu fırtınayı satamadılar açıkçası bana.
Hikaye kötüydü ama kadro açısından zengin bir bölümdü. Johnny, Sarah, Walt, Dana, Bruce ve Purdy olmak üzere tüm kadro en son ne zaman aynı bölümde buluşmuştu diye düşündüm ama bulamadım. En azından 10 bölüm olmuştur herhalde. Dana’yı özlemiştim cidden. Bu saçlarla tamamen farklı biri gibi görünmekteydi bu arada. Bölümdeki tek güzel Dana değildi. Higher Ground’dan pek bir beğendiğim Anne Marie DeLuise bölüm konuğuydu. Jane Lynch de bölüm konukları arasındaydı.
S02E14
Yine bir virüs; yine kaynağı Çin.
S02E15
‘Groundhog Day’ stili: En sevdiğim.

Bu tema çatısı altında romantizm, gizem ve aksiyonu harmanlayan bir bölümdü. Bir tutam da hüzün vardı tabii. Bölüm konuğu Reiko Aylesworth’ün de bizim Anthony Michael Hall ile enerjisi tutunca tadından yenmez bir bölüm oldu.
Kristen Dalton’un diziden ayrılış bölümüymüş bu arada bu. Sessiz sedasız, hikayesiz bir şekilde ayrılış. 5. sezonda 1. bölüme konuk olmuş gözüküyor ama.
S02E16
İşin içine devlet-askeriye falan girdi mi tadı kaçıyor.
Yarıda bıraktım bölümü.
S03E01
*Sarah Wynter giriş yaptı bu bölümle birlikte.
*Greg Stillson denen kibir yumağı şerefsizden fena halde sıkılmış durumdayım. Keşke tüm sezonlara yaymasalarmış bunun hikayesini. Diziden ilerde sıkılırsam ve de bırakırsam sebebi kesinlikle bu adam olacaktır.
S03E05
S02E16 ve S03E05 gibi bölümleri hiç sevmiyorum. Atlaya atlaya geçiyorum. Böyle bölümler gelmeye devam etmesin lütfen.
S03E06
*Greg Grunberg ve Kendall Cross, bölüm konuklarıydı.
*Kafamızdaki o tertemiz Walt imajını yakıp yıkan bir bölümdü. Gerek var mıydı? Bence hayır.
S03E07
Psikopat ikizler! Ne itici yaratıklardı lan onlar öyle!
S03E08
Bu tarz soft bölümlük konuları daha çok seviyorum ben. İlk 2 sezonun altında seyreden bu sezonun şu ana kadarki en izlenesi bölümüydü sanırım.
Grace Park’ın minik bir konukluğu vardı bölümde. Françoise Yip ve Robert Moloney ise ana bölüm konuklarıydı.
S03E09
Böyle bitmemeliydi bu bölüm ya!
*
Benim bu konudaki fikrim net kısacası: Bizim Smith, Rebecca’nın Stillson’ı öldürmesine izin vermeliydi.
*Sarah Wynter’a veda ettik bu bölümle birlikte. Martin Donovan’ın ise giriş bölümüydü. Uyuz olunası bir rolle giriş yaptı. Colin Cunningham da bölüm konuğuymuş ama tanıyabilene helal olsun. Sanırım şu bizimkini kovalayan federal ajan oydu. Kim kaldı? Supernatural’dan tanıdığımız Alexander Calvert. O da Stillson’ın çocukluğuna hayat verdi bölümde. Aktörün ilk oyunculuk işiymiş bu arada bu.
S04E02
Dedee Pfeiffer tarafından canlandırılan o manyak karıyı sezon bitmeden 1 kez daha görelim istedim. Baktım; bu sezon olmasa da gelecek sezonun 1 bölümünde tekrar ağırlayacakmışız onu.
Dedee Pfeiffer, 41 yaşında imiş burada. Cybill’in başlangıcındaki halinden 10.5 yaş büyük; Big Sky’ın başlangıcındaki halinden ise 15 yaş küçük.
S04E03
Jennifer Finnigan’ı konuk ettik bu bölüm. İlk 10 dakikada etkin bir giriş yaptı bölüme. Johnny gibi bir psişikmiş o da. İlk 10 dakika çok şey vaat etmişti ama devamı öyle gelişmedi ne yazık ki bölümün. Çok kötü yazılmış bir bölümdü bence. Dizinin en kötü bölümlerinden biri oldu.
Jennifer Finnigan’ın biri bu sezonun sonunda biri de final sezonunda olmak üzere 2 bölümü daha varmış bu arada. Jennifer Finnigan’ı severim, rolü de güzel; o 2 bölümde daha iyi hikayeler yazmışlardır umarım bu 2 psişiğe.
S04E04
Genevieve Padelecki’yi görmek güzel olsa da kötü bir bölümdü yine.
S04E07
Lourdes Benedicto bölüm konuğuydu.
Yine zayıf bir bölümdü. Kötü yazılmış bir sezon ve tat vermemeye devam ediyor.
S04E11
Hangi diziden tanıyordum ben bu Miranda rolündeki hatunu (Laura Harris) diye düşündüm durdum ama aklıma gelmedi bir türlü. Cevap Dead Like Me imiş.
S04E12 (Sezon Finali)
4 Aralık 2025 tarihinde yayınlanmış bu bölüm. Ve Christmas temalı bir bölümle kapatmayı tercih etmişler sezonu. İyi de yapmışlar. Bu sezon eğlenceli tonda bir bölüm de izlememiştik sanırım. İyi geldi valla.
Jennifer Finnigan’ın konuk olduğu bu 2. bölüm ilkinde olduğu gibi boşa gitmemiş oldu ki o da ayrı bir sevinç unsuruydu tabii. Bu zayıf kalan sezonun en iyi bölümüydü kesinlikle. 
S05E01-02
Sezonu Stillson bölümü ile açtık yine. Ama benim bu diziyi sevme sebebim S05E02 gibi bölümler.
S05E03
Ev, ev değil; devasa sığınak.
Christopher Heyerdahl, Kevin Durand ve Dustin Milligan, bölüm konuklarıydı. En büyük katkıyı elbette Christopher Heyerdahl verdi.
Nicole de Boer ve Chris Bruno, sezonun ilk 2 bölümünde yoktu. Chris Bruno, bu bölümde dönüş yaptı ama Nicole de Boer yine yoktu. Bölüm sonunda bile gözükmemesi bir hayli sırıttı. Bundan sonraki 2 bölümde yine yok gözüküyor ama 6. bölümde dönüş yapmış. Tek kızı Ocak 2007’de doğmuş aktrisin. Çekimler de artı-eksi o döneme denk gelmiş olsa gerek.
S05E04
3 sezon aradan sonra Kristen Dalton (Dana) ziyarete gelmiş ama sundukları bölüme bak!
Gerçekten yazık oldu c’anım konukluğa.
Dizinin en ilgi çekicilikten uzak bölümlerinden biriydi. Atlaya atlaya geçtim bir noktadan sonra.