The Fosters: Aile Olmak İçin Kan Bağı Gerekmez – Tanıtım
83 yorum pirate 24 Ekim 2015 09:14
Çoğu kişinin dikkatini çekmeyen, alternatif dizilerin tanıtımlarına tam gaz devam. Sırada ABC Family(Ocak 2016’dan sonraki adıyla Freeform)’nin şu an 3. sezon arasında olan aile draması The Fosters var.
KÜNYE
Tür: Drama, Aile
Mutfaktakiler: Jennifer Lopez , Peter Paige , Greg Gugliotta , Brad Bredeweg , Joanna Johnson , Elaine Goldsmith-Thomas
Sezon – Bölüm Sayısı: 3 sezon, 52 bölüm
Durumu: 3. sezonun devamı 18 Ocak 2016’da başlayacak.
Süre: 40 dk.
Kanal: ABC Family
GİRİZGAH
Dizinin tanıtımına başlamadan önce ABC Family için bir parantez açmak istiyorum. Kanal, son dönemde biri The Fosters diğeri Switched At Birth olmak üzere toplumsal farkındalık yaratmaya yönelik diziler yayınlamaya başladı. Şu ana kadar alınan reytingler ve getirilen olumlu eleştiriler dikkate alındığında bu konuda başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. Switched At Birth’te işitme engellilerin yaşadığı zorluklara değinen kanal, The Fosters’da ise evlatlık çocukların yaşadığı sıkıntılara dikkat çekiyor. Bu bağlamda sırf bu özelliği ile bile takdiri hak ediyor The Fosters.
KONU
Hikaye Callie’nin çocuk ıslah evindeki son gününde yediği dayak ile başlıyor. Islah evinden çıktığı gün Callie; Lena’nın arkadaşı olan Çocuk Esirgeme Kurumu görevlisinin yönlendirmesi ile birkaç haftalığına koruyucu ailesi olmak üzere Lena & Stef çiftinin yanına yerleştiriliyor. Yerleşmenin ertesi gün Callie, Brandon ile beraber küçük kardeşini görmek üzere üvey babasının evine gidiyor. Dayakçı üvey baba, Callie’ye silah doğrultuyor. Stef, Mike ile beraber yetişip adamı etkisiz hale getiriyor. Olayın sonrasında çocuklara sempati duyan Stef ve Lena çifti, Callie ve kardeşi Jude’a bir süreliğine koruyucu ailelik yapmaya karar veriyor. Hikaye de böylece başlıyor.
KARAKTERLER VE OYUNCULAR
Callie (Maia Mitchell):
Jude’un ablası. Kardeşini her şeyden çok önemsiyor. İnsanlara olan güveni sarsılmış ve bunun sonucu olarak kendini koruma iç güdüsü gelişmiş biri. Dışarıdan sert biri gibi görünse de son derece duygusal ve kırılgan bir yapısı var. Karakteri Avustralyalı genç oyuncu Maia Mitchell canlandırıyor.
Lena (Sherri Saum):
Stef’in eşi. Lezbiyen çiftin daha feminen olanı. Çocuklarının okuduğu özel okulda müdür yardımcısı. Duygusal, sevecen, ilgili biri. Çocuklarla da iletişimi son derece iyi. Karaktere doksanların günlük drama dizilerinden Sunset Beach ile ün yapan Sherri Saum hayat veriyor.
Stef (Teri Polo):
Lena’nın eşi. Lezbiyen çiftin daha maskülen olanı. Polis. Sert, dobra, ilgili biri. Aileyi koruyup kollamak onun görevi. Olaylara önce polis olmanın getirdiği kuşkuculukla yaklaşsa da annelik içgüdüsüne de kulak vermeyi ihmal etmeyen biri. Karakteri Zor Baba serisi ile ün yapan Teri Polo canlandırıyor.
Brandon (David Lambert):
Stef’in eski eşi Mike’tan olan öz oğlu. Ailenin efendi çocuğu. İyi derecede piyano çalıyor. Duygusal, sakin ve ilgili. Olaylara genelde mantığının değil de kalbinin sesini dinleyerek yaklaşan biri.
Mike (Danny Nucci):
Stef’in eski eşi. Brandon’un babası. O da Stef gibi polis. Oğluna ve yıllar önce ayrılmış olsalar da eski eşi Stef’e değer veriyor.
Mariana (Cierra Ramirez):
Jesus’un ikiz kız kardeşi. Latin Amerika asıllı. Stef ve Lena çifti onu ve Jesus’u 5 sene önce evlat edinmiş. Ailenin sevimlisi. Gizli saklı iş çevirmekten çekinmeyen, konuşkan, sevecen biri.
Jesus (Jake T. Austin):
Mariana’nın ikizi. Kız kardeşini koruyup kollamak onun görevi. Ailenin yakışıklısı. Eğlenceli, fırlama biri.
Jude (Hayden Byerly):
Callie’nin erkek kardeşi. Ailenin en küçüğü. Ablasına düşkün. Hassas ve sessiz bir yapısı var.
YAZARIN NOTU
Diziyi bana çekici kılan özellikleri sıralayacak olursam:
– Sıcacık, sevimli bir aile dizisi olması ve kan bağı olmadan da aile olunabileceğinin yansıması.
– Girizgah bölümünde de belirttiğim gibi evlatlık çocukların yaşadığı sıkıntılara dikkat çekiyor oluşu.
– Sevilip sempati duyulacak karakterlere sahip olması.
– Kıvırcık saçlı melez güzel Lena faktörü.
– Hiç boş kalmayan, su gibi akan hiç sıkmadan ilerleyen draması.
Benim 3 sezondur memnuniyetle izlediğim The Fosters’ı az da olsa tanıtabildiysem ne mutlu bana. Piyasayı dolduran fantastik veya polisiye dizilerden bir anlığına uzaklaşmak ve sade bir aile draması izlemek istiyorsanız; The Fosters sizin için birebir. Tanıtımı okuyup izlemeye yeltenenlere iyi seyirler diliyorum!
Not: Tanıtım çıkmadan önce diziyle ilgili şu yazının altında yorum yapılıyordu.
yorumlar
Eline sağlık @pirate. Bu tanıtımdan sonra bir ara şans vermeyi düşünüyorum
Ben diziyi severek izliyorum. İlk sezon ilk bölümler biraz fazla çocuksu geliyordu ama sonra izlerken bu histen kurtuldum. Ya giderek açıldılar ya da ben karakterlere alıştım. Kendi halinde bir şeyler yapmaya çalışan güzel bir aile dizisi. Bu tür bir dizi arayanlara öneririm. Bu arada dizinin LGBT teması da baya bir yoğun söylemeden geçmeyeyim.
Dizi ilk başladığında ilk bölümünü izlemiştim, devamını izlemeye pek gönüllü olmamıştım o zamanlar, belki bu zamanlarda şans veririm.
Eline sağlık.
Ben diziyi severek izliyordum ama ne olduysa ara verdim ve daha dönmedim. Diğer dizilerden zaman kaldığında yine devam edeceğim ama Güzel dizi, güzel tanıtım. Ellerine sağlık.
Eline saglik pirate.
Abc family tarzi cok ilgimi cekmiyor acikcasi. Bi keresinde kolu kirik kizli diziyi izlemistim, bir de pll ikisi de sarmadi hic.
İlk başladığında ilgimi çekmişti. Hatta uzun süre listemde yer aldı. Ama şu aralar izlemek istediğim klasikleşmiş dizilere daha çok zaman ayırmaya çalışıyorum, o yüzden izlemesem de olur diye düşündüğüm dizilere pek şans veremiyorum. Belki ileride bir gün bakarım, belli olmaz.
Ellerine sağlık @pirate.
Kolu kırık kızın dizisi Awkward oluyor sanırım. O bu kanalın değil MTV’nin dizisi.
Ben ABC Family’den PLL’i büyük bir keyifle takip ediyorum. Bir de Melissa & Joey vardı. Geride kalsam da bir ara yetişip finalini görme niyetindeyim.
Bu dizi de ilgimi çekiyor başından beri ama geride olduğum çok dizi var maalesef. Üstelik Parenthood da bunların arasındayken Fosters’a başlarsam kendimi suçlu hissedeceğim.
Elinize sağlık, güzel bir yazı olmuş.
Rpdi :)) hatlar karismis
Bütün eline sağlıklara teşekkürler
@mertkytrk: yorumların olmasa diziyi takip eden yok sanırdım. Yorumlarını, annenin yorumlarını da beklerim. Dizi gerçekten de cesur davranmış dediğin gibi ‘2×18’
Ergenlerin sevgili vs. draması fazla baydı bırakayım desemde bırakamadım. Stef _ Lena çocuklar arasında geçen kısımlar için izlemeye devam ettim. Ergenlerin gereksiz muhabbetlerinde ileri sarma düğmesi sağolsun diziyi kurtarıyor.
@pirate: Tanıtım için teşekkürler.
The Fosters’a 2 bölüm baktımda çok boşta kalmadıkça devamını getirmeyi düşünmüyorum. Dizi de özellikle çocuklar kısmı olmamış, hepsi birbirinden sıradan ve izlemeye değer gelmiyorlar açıkçası. Dizinin tek olmuşları Lezbiyen çifti, onları iyi seçmişler kadınlar güzelde. Şu diziye de ben devam edemediysem çoğu kişi edemez diye düşünüyorum. ^_^ İlerde güzelleşiyor diyen varsa yorumunu bekliyorum.
–
Ya bu arada ben The Fosters’a yukarıda saydırmışım ama izliyorum, kendini izletiyor da. Birinin izlemesinin önüne ben taş koyduysam, haber edeyim dedim.
–
The Foster’ı çok beğendiğimi söyleyeyim dedim, 3 günde toplam 28 bölüm izledim. Sürekli çocukların ailenin başına bir şey geliyor, çekmedikleri çile, kendi kendilerine yaratmadıkları sorun kalmadı. İzlemesi çok kolay, akıcı, benim tarzım bir dizi.
Dizinin bir kısmını annemle izledim; lezbiyen çift hakkında, bunların ki de hayatmış erkeklerin pisliğini temizlemek arkasını toplamak yok mis gibi yaşıyorlar diye yorum yaptı sürekli.
@haruka Eğer annemdeysem diziyi mutlaka beraber izliyoruz. O diziyi izlerken, bende biraz annemin tepkilerini izliyorum. Büyük bir
taraftarı.
@mertkytrk: Önce izlenmez deyip bırakıp da geri nasıl başladın?
Dizide ki gençleri beğenmemiştim ben sonradan alıştım. Maia Mitchell’in şu an hayranı sayılırım, çok beğeniyorum kızı. Onun dışında ben izlemeye başlarken ikinci sezondaydılar, sonradan işlemeye başladıkları bir konuyu öğrendim ve nasıl işlediklerini de merak ediyordum. Onun gazıyla devam ettim. Sonra da çok hoşuma gitti dizi, güncel izlediğim, bir sonra ki bölümde ne olacak diye merak ettiğimden fragmanlarını izlediğim nadir dizilerden şu an.
Güya yorum yazacağım bir türlü gelemedim. Öncelikle eline sağlık.
Ben geçen yaz değil de ondan öncekinde ilk 2 bölümü izlemiştim. Hatta şehirler arası yolculukta laptopumu açıp oradan izlemiştim, hatırlıyorum. Hoşuma gittiğini de hatırlıyorum ama o dönem bie türlü devamını getirememiştim, hala da şans bulabilmiş değilim. İstediğim bir gerçek de ne zamana olur o belli değil işte.
“Sonradan işlemeye başladıkları bir konuyu” kısmını ben de bildiğimi düşünüyorum, dizide işledikleri zaman Twitter’da baya bir lafı geçmişti. “Yapmışlar mı cidden? İlginç.” olmuştum hatta. Kanal iyi tutturdu diziyi, bozulmaz umarım.
@mertkytrk O konunun ben de destekçisiyim, devam etsinler :razz:
Benim açımdan en izlenesi tarafı o dizinin. Daha önce neredeyse hiç bir dizide izlemediğimiz bir olayı sunuyorlar sonuçta.
25 Ocak 2016’da başlayacak olan 3. sezonun 2. yarısı için promo çıkmış.
Ben güya gerideyim ama bela arar halimle açıp dün izledim bunu. Çünkü sanıyorum TVLine’dan fragman tweetinde bir değil iki yerden spoiler çıktı resmen. Birine şaşırmadım, diğerine evet şaşırdım… Onun dışında spoilerlık bir şey zaten yokmuş fragmanda.
Ben oraya gelene kadar kim bilir daha neler olur tabii, o başka.
Güzel döndü sezon arasından. Çok özlemişim bu aileyi. Jenerik müziğini bile özlemişim valla.
-Jude biraz daha uzamış sanki.
-Monte’nin burun operasyonu geçirdiği belli oluyor.
-Emma da olgunlaşmış ve güzelleşmiş görmeyeli.
*Lexi’nin dönmesine sevindim.
*Brandon’a muhtemel kız arkadaş olarak kadroya katılan Denyse Tontz için de ilk izlenimim pozitif.
*Stef’in annesi büyük renk kattı bölüme bu arada.
*Justina Marks karakteri de birkaç bölüm gizem unsuru katacak belli ki diziye.
*Son sahne ile de Brandon-Callie olayını kapatmaya niyetleri olmadığını anlamış olduk.
Güzeldi.
*Adriana’yı uzun zaman sonra tekrar gördüğümüze sevindim. Keza Ana’yı da.
*Will’in karavanı bilerek çalıştırmadığını öğrenmemiz ve sondaki diğer halleri de çok sevimliydi bu arada.
*Bu Jack de ne uyuz bir sayko çıktı ya!
S03E16
Sıkıcı bir bölümdü. Ama o son sahneyi hiç beklemiyordum bak. İnanmadığımı da ekleyeyim.
Stef’in annesini daha sık görmek isterim.
3×16 ben sevdim. Bölümünde adı olan EQ muhabbeti güzeldi.
Jesus gene saçmalamaya devam etti.
Lena Monte’yi uyarmıştı
Çok güzel bir bölümdü ya! İşte bu tarz bölümler sayesinde bu diziyi bu kadar çok seviyorum.
Çocukların yaşlarından daha olgun davranışlar sergiledikleri anları seviyorum. Bu bölüm Brandon, Jesus, Mariana ve Callie’nin dördüyle de ufak ufak bu tarz anlar yaşadık ve çok hoştu.
*Cortney’nin Brandon-Callie olayını öğrendikten sonra duruma empatik yaklaşıp anlayışla karşılaması çok tatlıydı.
*Ana tekrar içmeye başladı diye Gabe’i suçlamak çok yanlıştı. Gabe nereden bilsin Ana’nın alkolik olduğunu. Bira teklifine hayır demek Ana’nın kendi elindeydi sonuçta. İyi bir adam bu Gabe. En azından Ana’dan daha iyi biri. Kapıya hediye bırakıp kaçmaya çalışışı da sevimliydi.
Nasıl bu kadar itici biri bulmayı başarmışlar, daha fazla yer kaplamasın gitsin.
Gabe dizide çok dozunda yer alıyor, kendini sevdiren bir tip.
Güzeldi.
*
fragmanda olan bir şeydi zaten.(Neden fragmana koydularsa artık!)
*’Deneme’ sahnesi eğlenceliydi. İyi güldüm valla o sahne boyunca.
Sezonun en sıkıcı bölümüydü.
Son hamleyi
hiç tahmin etmemiştim valla. Güzel bir hamleydi ama;
için üzüldüm tabi.
Bu arada; bu dizinin fragmanlarına bakmamam gerektiğini öğrenemedim bir türlü. Yine dayanamayıp baktım ve yine yedim ispiyonu!
Bol gündemli, hareketli, boş sahnesi olmayan, çok güzel bir sezon finali oldu.
-Jude’un kafa karışıklığı süregeldi bölüm boyunca. Önceden de geçtiğimiz bu yola neden girdik ki şimdi? Ne gerek vardı yani?
-Mariana, Zoey ile takılmaya devam eden Mat ile oynaşırken bir yandan da Nick’in duygularıyla da oynayınca her zaman neşe saçan Nick’i yakıp yıktı adeta. Nick de bu yangınla önce depoyu yaktı, sonra da kendini ve beraberinde Mariana-Mat ikilisinden birini yakmak amacıyla sarhoş kafayla, elinde silahla okula geldi.
4. sezon açılışında olay var!
-Mike, yine bile bile lades peşinde koşuyordu. Dibi boylamış Ana ile yine beraber olmanın hayallerini kurarken, Ana’nın hala Gabe’i aşamamış olduğunu görmezden geliyordu tabi. Yazık bu adama ya! Bir türlü yüzü gülemedi aşktan yana garibimin!
-Bir tarafta da Monte-Sally sorgusu vardı. Sally, annesinin yönlendirmesi ile yine ifade değiştirip Monte’yi suçlayan bir ifade vermişken üstüne bir de kılçık annenin Monte ile Lena’nın bir ilişki yaşadığını iddia etmesi ve ardından Lena’nın okul gösterisinde Gabe’i çalıştırdığının da ortaya çıkması ile işler Monte ve Lena aleyhinde çıkmaz bir yola girmiş oldu. Monte’nin işini kaybetmesi kuvvetle muhtemel bu noktada. Lena’ya da ucu dokunan bir karar çıkar mı? Bu merak ettiğim sorunun cevabı da 4. sezona kaldı tabi.
-Brandon’ın babadan genetik olarak geçen sahip çıkma iç güdüsü, Cortney’nin bir anda evsiz ve beş parasız kalması(?) ile patlak verdi yine. Annelerinden aldığı üniversite parasını kıza ev kiralamak için harcadı. Parayı sevdiği kız için harcaması önemli değil tabi ama; umarım dolandırıcı çıkmaz bu Cortney. Gereğinden fazla sevimli çünkü. Ayrıca; eski eşin davranışlarında da rol yapar bir hava sezinlememek çok güç!
-Callie’nin sonunda Justina tarafından kullanıldığını fark edip, ardından yaptığı güzel konuşma var tabi bir de. Ardından Justina’nın misilleme yaparak Callie-Brandon kaçamağını basına verdiği, doğru hamle olsa da talihsiz sonuçlar doğuracak olan konuşma! 4. sezon çok sert başlayacak Callie için, çoooook!
4. sezon açılışında olay var!
S04E01
Güzel döndü güzel dönmesine ama; keşke çift bölümle dönseymiş be ya!
Çok pis bıraktılar, şuursuzca sonraki bölüme açım şu anda.
Farklı tarzda, güzel bir bölüm olmuş. Ama haftaya bu 2 bölümdeki atmosferin dağıtılıp hafiften eğlenceli bir bölüm sunulması şart oldu.
Günün favori dizi müziğinden gönderdim az önce ama; kim bilir kaç gün sonra sıra gelir. O yüzden burada da dursun:
Dizinin bana göre bu haftaki bölümünde olan en iyi şeydi bu şarkı. Başarılı bir pazarlama stratejisi uygulanarak bölümün yayınlandığı gün aynı zamanda orijinal klibi de ilk kez görücüye çıkan:
Tremble – Blur
Bölüme dönecek olursam;
Jude çok uzun bir aradan sonra uyuz gelmedi bu bölüm bana. Her bölüm
mi yedirsek ne?
S04E09
Güzeldi. Bir The Fosters bölümü izliyor gibi değil de The Fosters için bir TV filmi çekmişler de onu izliyormuşum hissi verdi. Bölümün yönetmeni Joanna Johnson’ı tebrik ediyorum bu hissi geçirebildiği için. Joanna Johnson’ın daha önce 3. sezon finalini de yönettiğini ve o bölümde de çok iyi iş çıkardığını belirtmeden geçemeyeceğim. Umarım sezonun 2. yarısında da en azından 1 bölümde bizlerle olur.
Bu sezonun en iyi bölümüydü kesinlikle.
Bölüm için puanım: 8.3
*Bölümün açılış sahnesi ‘Ne oluyoruz lan?’ dedirtti yalan yok. Güzel akıl etmişler o şekilde dikkati sert bir şekilde toplayarak bölüme başlama olayını.
*Brandon’ın New York seyahatini izlemek de çok keyifliydi gerçekten. Sahneleri çok güzel yazılmıştı. New York’ta tanıştığı Ari karakteri de çabucak kanımın kaynadığı, çok sempatik bir karakter olunca tadından yenmedi valla o sahneler. Eğer 5. sezon olur da Brandon, New York’a okumaya giderse ve bu kız da kadrolu oyuncu olursa çok mutlu olurum açıkçası.
*Dolap sahnesini de sevdim. Callie’nin ciddi bir şekilde eleştirilip sarsılması gerekiyordu bence de.
*Gelecek bölümün fragmanını izlemek için içim gidiyor şu an. Ama bu dizi aşırı ispiyonlu fragmanlar yaptığı ve daha önceden bir iki defa dilim yandığı için zor da olsa tutuyorum şu an izlememek için kendimi.
S04E10 (Sezon Ortası Finali)
Süper bir yaz kapanışı olmuş. Hikayeleri can alıcı yerlerde bırakıp gittiler 4 ay sonra başlayacak 4B öncesinde. Özellikle son 10 dakikanın temposu şahaneydi gerçekten.
Çoktandır görmediğimiz tanıdık simaları (Sophia, Lou ve Timothy) görmek güzeldi. Özlemişim üçünü de.
Brandon: Kötü oldu bu, üzüldüm onun adına.
Callie: Mıknatıs mübarek!
Mariana: Fena yansıtmadı malum psikolojiyi bu bölüm.
Nick: Yanmasa bari keten helva, iyi niyetliydi çocuk.