2018’de İngiltere ve Rusya arasında patlak veren politik krizi hatırlayanlarınız vardır elbet. Salisbury bölgesindeki zehirlenmelerin ardından artan gerilim uzun süre konuşulmuştu.

Tarihe geçmiş önemli olayları dizi yapmaya bayılan BBC, bunu da es geçmedi ve “The Salisbury Poisonings” adında yeni bir mini dizi yayınladı. Üç bölümden oluşan dizi, 14-15-16 Haziran tarihleri arasında yayınlandı. Dizinin bölümleri ülkemizde BluTV’de yer alıyor, ABD’deki yayın hakkını ise AMC aldı.

Kadrosunda Anne-Marie Duff, Rafe Spall, MyAnna Buring, Mark Add, Annabel Scholey, Darren Boyd, Nigel Lindsay, Clare Burt, Ron Cook, Stella Gonet, Andrew Brooke, William Houston, Jonathan Slinger ve Johnny Harris gibi isimler yer alıyor. The Salisbury Poisonings’in senaryosunu Adam Patterson ve Declan Lawn kaleme aldı. Saul Dibb bölümleri yönetti.

Konusu:

MI6 için çalıştığı ortaya çıktığında Rus ajan Sergei Skripal casus takasıyla İngiltere’ye gelmiş ve tanık korumaya dahil olmuştu. Ancak 4 Mart 2018’de Salisbury’de bir bankta Serge ve kızı Yulia, bilinçlerini kaybetmiş vaziyette bulundular ve hemen tedavi altına alındılar. Yapılan detaylı araştırmanın ardından sinir gazı Noviçok’la zehirlendikleri ortaya çıktı.

Dizide bu zehirlenmelerin yerel halk ve kamu kurumları üzerindeki etkisi anlatılıyor. Olayın sadece ülke medyasında değil, dünya medyasında da geniş çaplı yer bulması ve politik krize sebep olması nedeniyle Salisbury halkı hiç istemedikleri türden bir gündemin içine sürükleniyorlar. Acil durum ilan edildiği için karantinaya zorlanıyorlar, yerel ekonomi kapanıyor, araştırmalar ve testler başlıyor.

Üstelik sinir gazının etkisi iki kişiyle sınırlı kalmıyor… Dizinin merkezinde Wiltshire Belediyesi Halk Sağlığı Direktörü Tracy Daszkiewicz, ekibi ve bölge halkından bazı isimler yer alıyor. Tracy ve ekiptekiler hemen her gün durumdan dolayı dehşet içinde olan halkla da ilgileniyorlar.

İngiltere-Rusya arasında patlak veren krizi medyadan takip ettiğim ölçüde biraz biliyorum. Dizi ise farklı olarak politik tarafa pek uğramadan ilerlemeyi tercih ediyor. Olan bitenleri genel çerçevede öğreniyoruz tabii ki.

İlk bölüm fazla oyalanmadan malum zehirlenmeye giriş yapıp Ruslara ve Putin’e uğruyor hatta. Üç bölüm sürmesinin de etkisiyle oyalanmadan hızlıca aktıkları bir anlatım tarzları var. Yer yer tökezlediklerini inkar edemem ama dram dram üstüne  diyebilirim. Kapanışa geldiğimizde ise hikayeyi güzelce topladılar. Son bölüm dizinin en duygusal bölümü oldu. Tracy de dahil olmak üzere bazı karakterler özellikle ilgi çekici ve iyiydi.

Dizinin kadrosu  bana kalırsa tanıdık isimlerden pek oluşmamasına rağmen rollere uygun isimlerden oluşuyor. Gerçek hayattan esinlenilen pek çok dizi gibi son kısımda önemli karakterlerin günümüz halini getirip yazılı kısımlarla desteklemeyi ihmal da etmemişler. Bu da sevdiğim bir diğer kısmıydı.

The Salisbury Poisonings özetle böyle bir dizi. Bu tarzdaki drama dizilerine ilgisi olanlara tavsiyedir. İyi seyirler.