Tyrant — Tanıtım
33 yorum iyideniye 08 Şubat 2016 09:02
Yayınladığı dizilerle kablolu Amerikan kanalları arasında kendine has bir yer edinen FX, 2014 yazında Homeland‘in arkasındaki isimlerden çıkma yeni bir diziyi ekranlara getirdi. Hem de yine aynı türden, yani politik gerilim. Şimdiye kadar ikinci sezonunu bitiren Tyrant (Tiran) birkaç ay içinde üçüncü sezonuyla yeniden aramızda olacak.
Ülkemizde yine aynı isimle yayın yapan FX’te gösterilen dizi, esasında çekim yapmak için iki bölümlüğüne Türkiye’ye gelen, hatta bu nedenle gündem de olan bir yapım. Zira ilk sezon çekimleri devam ederken İsrail-Filistin arasında çıkan karmaşadan dolayı setini İsrail’den İstanbul’a taşıyarak sezonu burada bitirdi.
Peki, tam olarak nasıl bir diziden bahsediyoruz?
Hayali bir ülke olan Abuddin’deyiz. Hatta öyle ki ülkeye dair görüntüler kullanıldığında çoğunlukla farklı ülkelerden görüntüler kullanılıyor. Yeri tam belli olmamakla birlikte Orta Doğu ülkesi olduğu bilinen bir yer. Bu arada aynı zamanda diktatörlükle yönetilen bir İslam ülkesinden bahsediyoruz. Ülkenin başında Khaled Al-Fayeed bulunuyor ve kendisinin iki oğlu var: Jamal ve küçük kardeş Bassam.
Bassam, yani Barry 20 yıl kadar önce babasının yönetiminde olan ülkeyi terk edivermiş, bir daha da dönmemiş. Bir nevi gönüllü bir sürgün içinde. Amerika’ya giderek kendisine yeni bir hayat kurmuş, pediyatrist olmuş, evlenmiş ve iki çocuğu var. İşte dizi, aradan geçen onca yılın ardından Bassam’ın yeniden ülkesini ziyaret etmesiyle açılıyor. Hem de ailesiyle birlikte. Nedeni ise ağabeyi Jamal’ın oğlu Ahmed’in düğünü. Böylece ailecek birkaç günlüğüne Abuddin’e geliyorlar.
Buraya kadar her şey normal gibi, zaten bundan sonra karışmaya başlıyor. Bassam’ın her ne kadar isteksiz olsa da kardeşini kırmamak için geldiği bu ziyarette ülkenin başındaki isim Khaled Al-Fayeed hayatını kaybetmesin mi? Diktatörlüğün hüküm sürdüğü böyle bir ülkede ise olacak olan tabii ki belli: Başa en büyük oğlan Jamal geçiyor.
> Jamal, yıllar boyu kendisini babasının yeri için hazırlayan, kendisi de babasının yeri hazırlanan biri. Kardeşine ve ailesine, dahası değerlerine düşkün birisi. Ama aynı zamanda psikopat olduğuna dair teşhis koysak sanırım sorun olmaz. Neden böyle dediğim de daha ilk bölümden anlaşılıyor zaten…
Yıllardır yüz yüze gelmemiş olsalar da kardeşini tanıyan Barry, hem onu tek başına bırakmamak için hem de zaten iç işleri bakımından karmaşa içinde olduğunu söyleyebileceğimiz ülkedeki insanları Jamal’ın ve amcasının eline bırakmamak için kardeşinin yardım teklifini kabul ediyor ve böylece verdiği ülkede kalma kararıyla dizinin asıl hikayesini başlatmış oluyor.
> Leila, Jamal’ın eşi ve Ahmed’in annesi. Ayrıca söyleme konusunda bence bir sıkıntı yok, Bassam ile eski sevgililer. Babasının diktatörlüğünde yaşananlar kendisine ağır gelip de ülkeyi terk edince Leila ile de ayrılmışlar. Jamal’ın ve Molly’nin ise durumdan tabii ki haberi yok. İkilinin de gündeme getirmeye gönüllü olduğu söylenemez. Leila zeki, kararlı, tuttuğunu koparan ve oğlunun ülkedeki geleceği ve yeri için savaşan biri.
> Molly, Bassam’ın eşi ve iki çocuğunun annesi. Abuddin konusunda stresli olan kocasının her daim yanında, hatta kalma kararı konusunda bile nihayetinde ona destek çıkan biri. Kendisi de doktor. Kocasına aşık, fedakar, annelikte iyi ve o da Leila misali aklına koyduğunu yapmak için uğraşan birisi.
> Sammy ve Emma da Barry ile Molly’nin çocukları. Emma babası gibi Abuddin konusuna pek sıcak bakmasa da kendince idare etmeye çalışan, Sammy ise daha heyecanlı taraf. Henüz Emma dışında aileden farkında olan olmasa da eşcinsel. Hikayenin geçtiği yerin diktatör bir İslam ülkesi olduğunu düşünürsek… Ülkeye gelmesiyle kuzeni Ahmed’in yaveri misali peşinde dolaşan Abdul ile tanışması da bari dipnot olsun.
> Son olarak John Tucker ise Abuddin’deki büyükelçilikte çalışan bir diplomat olarak dizinin Amerika tarafını oluşturuyor. Amerika’dan gelen Bassam ile ülkede yaşananlar ve gidişata dair yeni kurulmaya başlayan bir ilişkileri olduğu söylenebilir.
Dizinin konusu aşağı yukarı böyle. Bassam’ın ailesiyle birlikte en azından bir süreliğine ülkede kalma kararı vermesi sonrası yönetimsel ve aile içinde yaşanan olaylar dizinin temelini oluşturuyor.
Dizide Jamal’ın yeni evlenen oğlu Ahmed, evlendiği kişi olan Nusrat, Sammy’nin yeni tanıştığı Abdul, ailenin devrilmesini isteyen isyancı lideri Ihab Rashid, Bassam’ın çocukluk arkadaşı Fauzi Nadal, Jamal ile Bassam’ın anneleri Amira ve amcaları General Tariq Al-Fayeed de hikaye örgüsünde kendilerine önemli yerler buluyorlar.
Not 1: Tyrant ekibi İstanbul’a gelmişken başroller Adam Rayner ve Ashraf Barhom‘un Hürriyet’e verdiği röportaj
Not 2: Dizinin Sammy’si Noah Silver‘ın İstanbul’dayken verdiği röportaj
Not 3: Dizinin John Tucker’ı Justin Kirk‘ün İstanbul’dayken verdiği röportaj
> Dizideki üç kadının gelmişken boğazda çektirdiği bu resim de dipnot olarak dursun.
Nasılına gelecek olursak:
Diziyi ayılıp bayılarak izlemediğimi baştan itiraf edeyim. Ama doğruya doğru, beğenmemiş birisi de değilim. Mutlu mesut geçiniyoruz desek daha doğru olur. Homeland’in arkasındaki isimlerden çıkan bir politik drama olabilir ama onun gibi bir şey beklememek de aynı zamanda daha doğru. Tyrant aile draması ön plana biraz daha çok çıkan bir dizi.
22dakika’da daha öncesinde dizinin Türk dizisine benzediğine dair tespit yapanlar olmuş. Tamamen olmasa bile katıldığımı söyleyebilirim. En olmadı süresi reklamsız 140’a dayanan günümüz dizilerine oranla üçte bir oranında süren bir diziden bahsetmiş oluyoruz.
Karakter olarak çoğunluğun en sevdiği kişi elbette Jamal. Kendi adıma ben de dizinin gidişatı açısından varlığını önemli görüyorum desem daha doğru olur, herkes kadar bayıldığımı söyleyemem. Dahası evet, bu dizi de tıpkı Homeland gibi “işine geldiği gibi yansıtma” eleştirilerini alan bir yapım. Zaten daha “diktatörlükle yönetilen İslam ülkesi” kalıbından bu kapıyı ister istemez kendisinin açtığı söylenebilir. Kendi adıma bu tarz detayların bu dizide gözüme neredeyse takılmadığını söyleyebilirim.
Oyunculukları vasat bulanlar da elbette ki mevcut, [sitede Leila için “First lady havasından ziyade biraz ucuz Arap şarkıcılarına benziyor diye oyunculuğuna pek ısınamadım.” diyen olmuş mesela ]; bense bu tarzda bir dizi için yeterli olduğunun ve fazlasına gerek olmadığının kanısındayım. Hikayesi en azından şimdiye kadar sonraki bölümleri merak ettirici bir havada gitti…
Nihayetinde Tyrant şiddetle olmasa bile konusu ve tarzı ilgisini çekenler için en azından denenmesi için tavsiyedir. İyi seyirler…
Not 4: Diziyle ilgili daha önce şu yazıda ve burada hakkında yorum yapılıyordu.
yorumlar
güzel tanıtım olmuş 3.sezonu da bekliyoruz bakalım.
Yazi icin teşekkürler, benim ise kesinlikle ayıla bayıla izlediğim bir dizi.. ilk sezon tempo hic düşmedi.. hatta günümüz turkiyesini gezi olaylarinin üstüne de ne güzel kapak oldu bile demiştim. bu yüzden bence türkiyede herkes seyretse de biraz ders alsalar.. isimler farkli olsa da ideolijilerin nasıl carpıklaşacağını iyi göstermis.
dizide en tahammül edilemez karakterler başta molly, bir kere surekli yeni uyanmış gibi ortalıkta dolaşması ve basiretsizliği hic mi hic bassama eş olarak yakıştırmadım.. çcoukları desem ayrı dert.. babaya ne saygi var ne sevgi var… renk katsin anca sorun cıkarsınlar dıye diziye eklenmisler.
kesinlikle önyargılı olmayın şans verin sevebilirsiniz.. ikinci sezon daha monoton olsa da umarım harika bir ücüncü sezon bizi bekler, yoksa çok kay kaybedecektir.
Chris Noth 3. sezon kadrosuna katılmış.
Annet Mahendru (The Americans) üçüncü sezüna birden fazla bölümde katılmış.
* Üçüncü sezona geldik, bu Bassam hala akıllanamadı; akıllanacak gibi de değil. İyi ki Leila var.
İyi halt yedin canım sen!
*
Gerçi ben bölüm sonunda aynısını Amerika için de düşündüm. Güzel karıştırdılar aslında. Bir de Molly’nin kıskançlığını izlemek, Bassam ve o Devrimin Annesi dedikleri kadını yan yanayken izlemekten daha eğlenceli.
3×03 üzerine:
Oha! Çok iyiydi ya. Bir şekilde yapmazlar dediğim her şeyi de yaptılar.
Hadi ilkini yaptılar, üstüne bir de bölüm sonundakini yaptılar. Muhtemelen izleyenler ilkine daha çok şaşırır veya tepki verir ama bence ikincisi daha bir güzel sunuldu. Ayrıca ben 1. bölümde boşuna “İyi halt yedin canım sen!” demedim yani.
Böyle de tuhaf oldu. Nolcek şimdi?
“Borgia ailesinin Papa çıkarması gibi” — bu tanımı da beğendim.
Ek: FX bütün bir bölümü saniye reklam vermeden yayınladı, ne desem bilemedim.
İlk iki sezonu izlerken, umarım sonumuz bunlara benzemez diyordum. Bu yaz, Tyrant’taki hayali ülke bizden iyi durumda. Neyse, Sezonun en güzel bölümüydü. Sonu çok fena…
Bu dizinin iki bölümdür yaptığı dramayı bir sezonda yapan diziler var herhalde. Böyle böyle bütün izleyenler imha olacak resmen.
Sezon sonuna insan kalmayacak yalnız.
* Bassam-Leila ilişkisini nihayet bir yere dayandırdılar da ben dayanan yerden Ahmad’ın çıkacağını sanırım beklemiyordum.
Bu diziye bir şey olmuş. Kötü bir şey olmamış ama bir şey cidden olmuş. İki bölümdür dramanın dibine vuruyorlardı, bu bölüm de cüretkarlıklarıyla son üç dakikası çok tuhaf hissettirdi. Rahatsız oldum diyeceğim, verecek tepki bulamadığım için ondan da emin değilim.
Tam kapıdan çıkma-bacadan girme durumu oldu. Yetmezmiş gibi bir de kimse görmesin diye etrafı kontrol etti ya! Ben orada koptum zaten…
Bu da burada dursun o zaman Bu ne şimdi?!!
Ayrıca azar azar bu dizinin sürelerini artırıyorlar. Son bölümle 53’e dayandı.
3×06 üzerine:
Yine ruhumu emdi bu dizi.
Yalnız içimde kalmasın: O üniversite hocası bildiğin salak efendim, cidden.
* Çok güzel s*ç*ı batırdı Bassam bey, tebrik ediyorum. Dikdatörlük ya bu yaptığı, hatta bizim bir ay kadar önce yaşamaktan kurtulduğumuz şeyi bunlar yaşar oldular. Sinirim bozuldu.
Next?
* Molly-Barry sahnesi gayet iyiydi. Kadın üç haftadır içimde biriktirdiğim ne varsa çatır çatır söyleyiverdi. Oh, iyi de oldu.
Ayrıca Tanrı aşkına, böyke aşk-ı memnu mu olur? Gitti-geldi arası yaşandı resmen.
3×09 üzerine:
Karısı delirdiydi kabul, adam da delirdi.
Ay resmen Türkiye ve Gezi döneminin başka bir versiyonu sanki. Gelecek hafta öyle ya da böyle sezon finaline girse de herkes bir rahatlasa. İptal haberine bile gıkımı çıkarmayabilirim, çok ştreşli bir sezon bu.
@dkamoy Tişikkür ederim
Neredeyse izlediği her dizideki her türlü aşk-ı memnuyu destekleyen bir insanım, uzun süredir 3×05 kadar kendimi rahatsız hissettiğim bir bölüm olmadıydı.
Yarın ucu açık kalsa bile pek bir şey demeyebilirim. (Ama devam etseydi yine de izleyecektim, o başka.)
Stephen King abimiz dizinin iptali için üzüldüğünü belirtmiş. şurada
Final yazdım, çünkü başka bir kanal ya da platformun diziyi yayınlayacağını düşünmüyorum. Üçüncü sezonun geneli, ilk iki sezona göre daha iyiydi bence. Diğer dizilerin tüm sezonda işlediklerini bu dizide tek bölümde işlendi. Bu yüzden de anlatacak pek bir hikaye kalmamıştı. Gönül isterdi ki Daliyah’ın hikayesinin devamını izleyelim ama buna da itirazım yok, tadında bitmesi güzel oldu. Ayrıca Hannibal ve son olarak Black Sails iptal yemiş, buna üzülecek değilim.
3×10 (Dizi Finali) üzerine:
“Oh bitti sonunda!” diye bağırasım var da bu saatte olacak iş değil. Özetle açık bittiğini söyleyebilirim. Ama öyle ‘böyle oldu mu şimdi ya’ diyebileceğim kadar bir açıklık da yok.
Sezon finalinin sezonun en saçma bölümü olduğunu düşündüğüm zamanlar oldu açıkçası. Hadi saçma demeyeyim de “Ben boşuna bu dizinin iptalini istemiyordum” tarzında bir bölüm diyeyim. Kötü bir sezon değildi ama mental olarak yordu vallahi, ilk iki sezondan çok farklı bir sezon çıkarmışlar ortaya.
Finalde jeneriğin hemen öncesinde olan da dahil olmak üzere aslında eleştirilebilecek çok şey var da bu bölümde Molly’nin kararını tek geçmiş durumdayım. Hadi kararı verdi diyelim, bari ‘uygulamasını’ görmeseydik ya? İnek mi sağıyorsunuz arkadaşım siz orada, o neydi öyle?! Öf ama yani!!! Ben daha 3×05’i yeni atlattydıım yahu
Bassam’ın da bir ara boyu devrilir ve o tablonun altında kalır umarım diyerek gideyim ben iyisi. Öküz öldü, ortaklık bitti nasılsa.
Bu dizi de severek izlediğim bir diziydi final oldu
S01E01
FX dramalarıyla Nip/Tuck hariç uyuşmuşluğum yoktur. (Bir de The Bridge’in ilk sezonu fena değildi işte.) Politik dramalardan da pek hoşlanmam ama karosu cazip olduğu için bir şans vermek istiyordum uzun süredir diziye. Bu güne kısmet oldu.
Oldukça başarılı bir pilot bölüm olmuş. Sinirleri epey gerecek bir yapım olduğu aşikar. İlerde Jamal’ı ölü görmenin tatmin duygusunu yaşatmazsa pis söverim ama.
-Jennifer Finnigan’ı The Bold and the Beautiful yıllarından tanırım. Burada anlam veremediğim saflığıyla beni epey yoracak gibi duruyor karakteri.
-Moran Atias’ı bu sene The Village’da izledim. Epey yeteneksiz biri olduğunu düşünüyorum. Umarım burada o dizide olduğu kadar yormaz kötü oyunculuğu.
-Anne Winters’ı 13 Reasons Why, The Fosters ve Grand Hotel dizilerinden tanıyorum. Şu sıralar Grand Hotel’de kanım kaynamış durumda kendisine. Burada ilk bölüm itibariyle çok pasif kaldı karakteri. Umarım ilerleyen bölümlerde biraz daha fazla girer hikayenin içine.
-Sibylla Deen’e Tut’ta bayılmıştım. Burada hikayesinin gelişimini en çok merak ettiğim karakter onunki şu anda.
-Weeds’ten sevdiğim Justin Kirk’in kadroda olması da bir artı. Mini minnacık bir sahnede gözüktü sadece ama kaypak bir karakterle karşımıza çıkacağını hissettirdi diyebilirim.
-Alice Krige’nin bir Arap kadınını canlandırması çok saçma sapan görünüyor bu arada.
Sen pek takmıyorsun ama ben denk gelmişken kendimi alıntılayayım.
“Özetle açık bittiğini söyleyebilirim. Ama öyle ‘böyle oldu mu şimdi ya’ diyebileceğim kadar bir açıklık da yok.”
Ek: Bak yine aklıma geldi, selam @dkamoy. Nasıl gidiyor hayat?
Süper gidiyor dizi. Normalde yukarıda da dediğim gibi bu türün fanı değilimdir ama bu dizinin fanı olma yolunda ilerliyorum.
S01E07
S01E10 (Sezon Finali)
Oldukça başarılı bir sezon oldu. Baştan sona akıcı ve sürükleyiciydi. O nefret ettiğimiz ikiyüzlü Orta Doğu ülkesi imajı başarılı bir şekilde yansıtıldı. Pek taraf olunası bir taraf yoktu ortada ama bolca nefret edilesi kötü karakter vardı ki bu durum da diziyi taşıyan şey oldu zaten.
Ashraf Barhom, Jamal karakterindeki performansıyla alkışı hak etti. Magic City’deki Ben Diamond (Danny Huston) performansından beri izlediğim en başarılı kötü adam performansıydı diyebilirim herhalde onun için.
Moran Atias’ın pek yetenekli bir aktris olmadığı düşüncem baki hala ama bu dizide yeteneksizliği pek batmadı göze. Sinir bozucu ama aynı zamanda seksi olması gerekiyordu basit bir şekilde rol icabı ve oldu da.
General Tariq ve Ahmed de sezonun öne çıkan diğer sinir bozucu karakterleri olmayı başardılar.
Sibylla Deen ve Anne Winters’ın sahneleri yetmedi ne yazık ki. Özellikle Sibylla Deen’i çok daha iyi kullanabilirlerdi bence.
Sezon için puanım: 8.5
İlk sezonda kraliyet ailesinin boklukları üzerine daha fazla yoğunlaşıyorduk. Bu sezon ise isyancıların bokluklarına mercek tutuyoruz. Fena da bir tasvir olmuyor. İlk sezonla kıyasladığımızda çok daha sakin bir sezon oluyor bu arada. Çok büyük/sert olaylar yaşanmıyor çok fazla bu sezon şu ana kadarki süreçte lakin hala izlemesi keyifli bir dizi. Daliyah rolündeki Melia Kreiling baya hoş hatun bu arada.
S02E06
*Kayınbiraderine yalanmaya başladın bakıyorum hemen. Tehlikeli sulardasın Nusrat!
S02E07
*Molly&Sammy: Ne güzel yas tutuyorsunuz siz öyle ya!
*Nusrat: ‘Bu çocuk beni hayata bağlayan tek şeydi.’
Durumunu en iyi özetleyen cümle buydu kesinlikle. Önce bir boynuz vakası yaşansın, kardeşleri birbirine düşür de ondan sonra ölebilirsin sezon sonunda.
S02E10
*Bunun vicdan azabı adamı hasta eder ve nihayetinde de öldürür.
*Ahmet bu sezon ilk sezondaki kadar itici değil bu arada.
Epey duygusal bir bölüm olmuş. Bu sezonun en iyisiydi.
*Jamal’in Barry’nin otel odasına boynu bükük bir şekilde gelip de yaptığı o ilk konuşma iyiydi. Adama acıyasım geldi bir an. Barry’nin meydan sahnesi de duygulandırdı.
*Kapanışta Jamal’in yaptığı şey şaşırtmadı bu arada. Nusrat’ın yaptığı şey epey şaşırttı ama. Bu sezon sonunda ya da önümüzdeki sezon başında ölmesini bekliyordum elbette Jamal’in ama o anda ve Nusrat’ın elinden olması sürpriz oldu. Gerçi hemen ölmez bu. Yoğun bakım falan derken birkaç bölüm daha ortalıkta olur.
İlk sezonu daha fazla sevmiş olsam da bu sezondan da memnun kaldım ben. 3. sezonda olacakları da heyecanla bekliyorum.
Sezon için ortalama puanım: 7.8
Ya Bassam, sen ne malak bir adamsın ya?
*Nusrat’ı öldürüp intihar süsü vermek gereksiz bir hamle olmuş. Hele hele yamağın kendi başına aldığı bir kararla. Emri Leila vermiş olsa hadi bir şey demezdim yine.
*Jamal’ı tahmin ettiğim üzere direkt öldürmemişler. Uyanıp kendine gelmeye başladığı vakit yastığı yüzüne kim basacak bakalım.
*Lea, askerleri çağırdı. Orta Doğuya barış getirme zamanı geldi ha?
*Emma, Abuddin’e dönmüş sonunda. Varlığını unutmuştuk geçen sezon neredeyse.
*Leila, başkanlığa adaylığını koyacakmış. Tövbe estağfurullah!
S03E02
*Evet, getirmeyecektiniz kızı ABD’den. Malsınız işte!
*Fauzi neyin kafasındasın sen ya? Kızının ne mal olduğunu sen de biliyon. Tutup kolundan götüreydin zorla yurt dışına.
*Annet Mahendru gelmiş, hoşgelmiş de suratsız bir rolle gelmiş ya!
*Malsın Molly! Seni alınca kızı bırakacak mı sanıyorsun?
*Hatırlatma kısmında parmaklama vakasını gösterince Ahmed konuyu öğrenecek ve bu bölüm yastığı basacak dedim ve oldu. Huzur içinde yatma Jamal!
*Ne yapıyonuz lan siz? Daliyah’ı Fauzi’ye yazmaya çalışmak nedir yahu? Ben 2 sezondur Daliyah-Bassam birleşmesi bekliyorum. Olmuyor böyle!
*Çekemem ben bu Molly’yi böyle. İntihar mı ettiriyorsunuz yoksa akıl hastanesine mi yatırıyorsunuz bir çözüm bulun hemen!
*Ve 3 sezondur beklediğim o an geldi. Ahmed’in Bassam’ın oğlu olduğunu dillendirdiler sonunda. Jamal’a giderayak bir de kısır damgası yapıştırdılar Rami de onun oğlu değildi falan diye. Doğru düzgün bir cenaze yok, yüzü de gözükmedi. Sadece karakter değil aktör de pek sevilmiyordu herhalde set ahalisince.
S03E07
Leila’nın suyu iyice ısındı artık. Bu kadın bu sezonu sağ tamamlarsa pis söverim valla.
Bassam kadar taş düşsün başınıza emi?
Sezon boyunca sinirlerimi iyice gerip son 2 bölümde iyice tavan yaptırmış olsa da güzel sezon oldu ama. Bir önceki sezondan daha iyiydi en azından. Ucu apaçık bitti bu arada. Tam sövmelik durum yani.
Sezon için puanım: 8.2
Jennifer Finnigan ve Moran Atias yordu beni iyice bu sezon. Bir süre ikisini de görmek istemiyorum hiçbir yerde. Noah Silver ve Mor Polanuer de görmek istemediklerim arasında. Melia Kreiling’i en kısa zamanda yeni bir dizide görmek isterim. Ashraf Barhom’ı da yine kötü bir rolde görmek isterim bir yerlerde elbette. Sibylla Deen izlediğim her diziye gelebilir zaten. Anne Winters da keza aynı şekilde. Alexander Karim’den de çok sıkıldım ve onu da görmek istemiyorum diyebilirim ayrıca.
Güzel diziydi bence. Ucu apaçık bitmemiş olsa olsa bir şans verin mutlaka derdim ama durum malum tabii.
Ben de bunu bekliyordum da dağıtma olmasın istemiştim.
Öncelikle 3×05’e kesinlikle katılmıyorum. Biri kapıdan diğeri bacıdan durumu zerre hoşuma gitmemişti, üstte olduğu gibi bunca zaman sonra hala güzel anmam ki ben Aşk-ı Memnu’ya bayılan ve çoğu yasak aşkı destekleyen bir insanım. Ama bunlar o derece becerememişlerdi işlemeyi.
İkinci olarak final kısmındaki spoiler içine de katılmıyorum. Bu dizi 3 sezon gittiyse Leila’nın payı cidden hiç az değil. Jamal ve Bassam’dan sonrasına koysam olur. Yoksa Bassam’ın kafasına uçak düşse anca.