2011 Eylül’ünde BBC Three sayesinde tanıştığımız ve ilk sezonunu geride bırakan fantastik-korku türündeki İngiliz dizisi The Fades‘i daha yakından tanımak isteyenleri, yazının devamına alalım.

Neil (Johnny Harris) ve Paul (Iain De Caestecker)

Neil (Johnny Harris) ve Paul (Iain De Caestecker)

The Fades, BBC Three‘nin elinden çıkma bir fantastik-korku dizisi. Gençlik draması grubuna da rahatlıkla dahil edebiliriz sanırım. 21 Eylül 2011’de başlayan dizimiz, 6 bölüm sonunda, 26 Ekim 2011’de sezon finalini yaptı. American izleyici ise daha yeni, 14 Ocak 2012’de, BBC America sayesinde tanıştı The Fades‘le. Amerika’da da sezon finalini yaptıktan sonra, 2. sezona dair bir haber geleceğinizi tahmin ediyoruz (umuyoruz).

Gelin şimdi, ağzımıza bal çaldıktan sonra ortadan kaybolan bu güzel dizinin konusuna göz atalım:

Konu ve karakter kısımları, ilk bölümden ispiyon içerir!
Paul, 17 yaşında, içe dönük, sessiz, çekingen, herkes tarafından ezik ve ucube olarak nitelendirilen bir çocukcağızdır. Bütün bunlarla ilgili sıkıntılarının yanında, gördüğü kabuslarla da başı epey derttedir. Her gece kıyamet ve yok oluşa dair garip rüyalar görür ve bu yüzden hayatı cehenneme döner. Bu da yetmezmiş gibi bir de etrafında, kendisinden başka kimsenin göremediği ve daha sonra solgunlar (yani diziye de adını veren the fades) diye adlandıracağımız yaratıklar belirmeye başlar.

Sarah (Natalie Dormer) da Paul gibi rüyalarında herşeyin küle döndüğü kıyamet manzaraları görüyor

Sarah (Natalie Dormer) da Paul gibi rüyalarında herşeyin küle döndüğü kıyamet manzaraları görüyor

Öldükten sonra göğe yükselemeyen ve dünyada sıkışıp kalan ruhlara solgun diyoruz. Bu varlıklar, bir şekilde (ne şekilde olduğunu izleyerek görmelisiniz) tekrar ete ve kemiğe bürünüp normal bir insan gibi yaşamanın yolunu bulur. Bir tarafta da “Angelic” denilen, bir takım özel güçlere sahip insanlar var ve dünyayı solgunların yol açabileceği sorunlardan korumak, onların başlıca görevidir. Başkahramanımız Paul, onlardan biri olduğunu öğrendiği gün esas olaylarımız başlar.

Şimdi, kadro ve karakterler üzerinden tanıtıma devam edelim.

Paul

Paul

Çaylak kahramanımız Paul, kahramanların gerçekten de süper olma şartının olmadığının en güzel kanıtı. The CW dizilerinin yıldızları gibi süper bir karizma, yakışıklılık vs. yok gördüğünüz üzere. Sizin, benim gibi bir insan; böyle olunca da daha çok seviyoruz herhalde. :) Karakteri Iain De Caestecker canlandırıyor.

Sarah

Sarah

Sarah da Angelic’lerden biri. Onun farklı ve sürpriz bir durumu var, ama ispiyon vermeyeyim; izleyin, görün :) Karakteri, kadrodaki tek tanıdık yüz diyebileceğimiz, güzel aktris Natalie Dormer canlandırıyor. The Tudors‘un Anna Boleyn’i desem tanırsınız herhalde. İngiliz işi avukatlık dizisi Silk‘ten de tanıyor olabilirsiniz.

Mac

Mac

Paul’un yanından hiç ayrılmayan, en yakın arkadaşı Mac, TV tarihinde görüp görebileceğiniz en geveze karakterlerden biri. Tedirgin olduğu zamanlarda ise iyice çığırından çıkıyor. Karakterimiz, Daniel Kaluuya sayesinde hayat buluyor.

Jay

Jay

Paul’un platonik aşkı, okulun popüler kızlarından Jay, Sophie Wu adlı genç aktris tarafından canlandırılıyor. Kendisini Black Mirror‘un ilk bölümünde izlemiştik. Kick-Ass filminden de tanıyabilirsiniz.

Anna

Anna

Paul’un ikiz kardeşi Anna, Paul’un aksine oldukça popüler. Aynı zamanda çok kaba, pislik bir karakter. Paul ile de arası hiç yok. Karaktere Lily Loveless, hayat veriyor. Kendisi, Skins‘in 3. ve 4. sezonlarında yer alan gençlerden biri.

Mark

Mark

Mark, Sarah’nın kocası ve Paul’un tarih öğretmeni. Karakterimiz, Tom Ellis sayesinde hayat buluyor. Sarah’la bunalımlı bir evlilikleri var. Bu sıkıntısı yetmezmiş gibi kendini bir anda bu doğaüstü mevzuların içinde buluyor ve çok daha zor günler yaşamaya başlıyor.

Neil

Neil

Angelic’lerden biri olan Neil, Paul’u bu konuda bilgilendiren, ona en çok yardım eden ve destek veren kişi. Karakteri Johnny Harris canlandırıyor. The Imaginarium of Doctor Parnassus, Atonement, RocknRolla gibi sinema filmlerinde yer almış.

Sarah (Natalie Dormer) ve Mark (Tom Ellis)

Sarah (Natalie Dormer) ve Mark (Tom Ellis)

Gençlik draması dedim ama, Amerikan gençlik dramalarına kıyasla çok daha sert bir dizi. Diğer şeyler gayet dozunda. The Vampire Diaries, The Secret Circle gibi dizilerdeki gençlerin bunalımlarından, aşk üçgenlerinden vs. yorulduysanız, The Fades dinlenmek için güzel bir alternatif olabilir. Dinlenmek derken de yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle kafa boşaltabileceğiniz, çıtırlık bir dizi değil. Aksine gerilim dozu oldukça yüksek ve ağır bir dizi.Açıkçası, oyunculuk ve kaliteli çekimleri sayesinde izlenebilen bir yapım olduğunu düşünüyorum. Özelllikle senaryo, benim çok gözüme battı. Her bölümün sonunda “Keşke daha işini bilen birinin kaleminden çıksaymış” diyordum. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Sıkıcı ve uzun diyaloglar sizleri bekliyor. (Ne yazık ki…)

Gördüğünüz üzere, olumlu yönleri, olumsuz yönlerine ağır basan bir dizi. Yani türü sevenler, mutlaka ilk bölüme şans vermeli. İlk bölümü fazla beğenmediyseniz, fakat bir yandan da “Böyle bir dizi bana lazım, bu diziyi sevmek istiyorum” diyorsanız, gönül rahatlığıyla devam edin. Çünkü hikaye, ilerleyen bölümlerde çok daha farklı ve daha heyecanlı bir hal alıyor.İzleyecek olanlara iyi seyirler…