
Aile Olmak İçin Kan Bağı Gerekmez – The Fosters Tanıtım
62 yorum pirate 24 Ekim 2015 09:14

Çoğu kişinin dikkatini çekmeyen, alternatif dizilerin tanıtımlarına tam gaz devam. Sırada ABC Family(Ocak 2016’dan sonraki adıyla Freeform)’nin şu an 3. sezon arasında olan aile draması The Fosters var.
KÜNYE
Tür: Drama, Aile
Mutfaktakiler: Jennifer Lopez , Peter Paige , Greg Gugliotta , Brad Bredeweg , Joanna Johnson , Elaine Goldsmith-Thomas
Sezon – Bölüm Sayısı: 3 sezon, 52 bölüm
Durumu: 3. sezonun devamı 18 Ocak 2016’da başlayacak.
Süre: 40 dk.
Kanal: ABC Family
GİRİZGAH
Dizinin tanıtımına başlamadan önce ABC Family için bir parantez açmak istiyorum. Kanal, son dönemde biri The Fosters diğeri Switched At Birth olmak üzere toplumsal farkındalık yaratmaya yönelik diziler yayınlamaya başladı. Şu ana kadar alınan reytingler ve getirilen olumlu eleştiriler dikkate alındığında bu konuda başarılı olduğunu da söyleyebiliriz. Switched At Birth’te işitme engellilerin yaşadığı zorluklara değinen kanal, The Fosters’da ise evlatlık çocukların yaşadığı sıkıntılara dikkat çekiyor. Bu bağlamda sırf bu özelliği ile bile takdiri hak ediyor The Fosters.
KONU
Hikaye Callie’nin çocuk ıslah evindeki son gününde yediği dayak ile başlıyor. Islah evinden çıktığı gün Callie; Lena’nın arkadaşı olan Çocuk Esirgeme Kurumu görevlisinin yönlendirmesi ile birkaç haftalığına koruyucu ailesi olmak üzere Lena & Stef çiftinin yanına yerleştiriliyor. Yerleşmenin ertesi gün Callie, Brandon ile beraber küçük kardeşini görmek üzere üvey babasının evine gidiyor. Dayakçı üvey baba, Callie’ye silah doğrultuyor. Stef, Mike ile beraber yetişip adamı etkisiz hale getiriyor. Olayın sonrasında çocuklara sempati duyan Stef ve Lena çifti, Callie ve kardeşi Jude’a bir süreliğine koruyucu ailelik yapmaya karar veriyor. Hikaye de böylece başlıyor.
KARAKTERLER VE OYUNCULAR
Callie (Maia Mitchell):
Jude’un ablası. Kardeşini her şeyden çok önemsiyor. İnsanlara olan güveni sarsılmış ve bunun sonucu olarak kendini koruma iç güdüsü gelişmiş biri. Dışarıdan sert biri gibi görünse de son derece duygusal ve kırılgan bir yapısı var. Karakteri Avustralyalı genç oyuncu Maia Mitchell canlandırıyor.
Lena (Sherri Saum):
Stef’in eşi. Lezbiyen çiftin daha feminen olanı. Çocuklarının okuduğu özel okulda müdür yardımcısı. Duygusal, sevecen, ilgili biri. Çocuklarla da iletişimi son derece iyi. Karaktere doksanların günlük drama dizilerinden Sunset Beach ile ün yapan Sherri Saum hayat veriyor.
Stef (Teri Polo):
Lena’nın eşi. Lezbiyen çiftin daha maskülen olanı. Polis. Sert, dobra, ilgili biri. Aileyi koruyup kollamak onun görevi. Olaylara önce polis olmanın getirdiği kuşkuculukla yaklaşsa da annelik içgüdüsüne de kulak vermeyi ihmal etmeyen biri. Karakteri Zor Baba serisi ile ün yapan Teri Polo canlandırıyor.
Brandon (David Lambert):
Stef’in eski eşi Mike’tan olan öz oğlu. Ailenin efendi çocuğu. İyi derecede piyano çalıyor. Duygusal, sakin ve ilgili. Olaylara genelde mantığının değil de kalbinin sesini dinleyerek yaklaşan biri.
Mike (Danny Nucci):
Stef’in eski eşi. Brandon’un babası. O da Stef gibi polis. Oğluna ve yıllar önce ayrılmış olsalar da eski eşi Stef’e değer veriyor.
Mariana (Cierra Ramirez):
Jesus’un ikiz kız kardeşi. Latin Amerika asıllı. Stef ve Lena çifti onu ve Jesus’u 5 sene önce evlat edinmiş. Ailenin sevimlisi. Gizli saklı iş çevirmekten çekinmeyen, konuşkan, sevecen biri.
Jesus (Jake T. Austin):
Mariana’nın ikizi. Kız kardeşini koruyup kollamak onun görevi. Ailenin yakışıklısı. Eğlenceli, fırlama biri.
Jude (Hayden Byerly):
Callie’nin erkek kardeşi. Ailenin en küçüğü. Ablasına düşkün. Hassas ve sessiz bir yapısı var.
YAZARIN NOTU
Diziyi bana çekici kılan özellikleri sıralayacak olursam:
– Sıcacık, sevimli bir aile dizisi olması ve kan bağı olmadan da aile olunabileceğinin yansıması.
– Girizgah bölümünde de belirttiğim gibi evlatlık çocukların yaşadığı sıkıntılara dikkat çekiyor oluşu.
– Sevilip sempati duyulacak karakterlere sahip olması.
– Kıvırcık saçlı melez güzel Lena faktörü.
– Hiç boş kalmayan, su gibi akan hiç sıkmadan ilerleyen draması.
Benim 3 sezondur memnuniyetle izlediğim The Fosters’ı az da olsa tanıtabildiysem ne mutlu bana. Piyasayı dolduran fantastik veya polisiye dizilerden bir anlığına uzaklaşmak ve sade bir aile draması izlemek istiyorsanız; The Fosters sizin için birebir. Tanıtımı okuyup izlemeye yeltenenlere iyi seyirler diliyorum!
Not: Tanıtım çıkmadan önce diziyle ilgili şu yazının altında yorum yapılıyordu.
yorumlar
Dizide ki gençleri beğenmemiştim ben sonradan alıştım. Maia Mitchell’in şu an hayranı sayılırım, çok beğeniyorum kızı. Onun dışında ben izlemeye başlarken ikinci sezondaydılar, sonradan işlemeye başladıkları bir konuyu öğrendim ve nasıl işlediklerini de merak ediyordum. Onun gazıyla devam ettim. Sonra da çok hoşuma gitti dizi, güncel izlediğim, bir sonra ki bölümde ne olacak diye merak ettiğimden fragmanlarını izlediğim nadir dizilerden şu an.
Güya yorum yazacağım bir türlü gelemedim. Öncelikle eline sağlık.
Ben geçen yaz değil de ondan öncekinde ilk 2 bölümü izlemiştim. Hatta şehirler arası yolculukta laptopumu açıp oradan izlemiştim, hatırlıyorum. Hoşuma gittiğini de hatırlıyorum ama o dönem bie türlü devamını getirememiştim, hala da şans bulabilmiş değilim. İstediğim bir gerçek de ne zamana olur o belli değil işte.
“Sonradan işlemeye başladıkları bir konuyu” kısmını ben de bildiğimi düşünüyorum, dizide işledikleri zaman Twitter’da baya bir lafı geçmişti. “Yapmışlar mı cidden? İlginç.” olmuştum hatta. Kanal iyi tutturdu diziyi, bozulmaz umarım.
@mertkytrk O konunun ben de destekçisiyim, devam etsinler :razz:
Benim açımdan en izlenesi tarafı o dizinin.
Daha önce neredeyse hiç bir dizide izlemediğimiz bir olayı sunuyorlar sonuçta.
25 Ocak 2016’da başlayacak olan 3. sezonun 2. yarısı için promo çıkmış.
Ben güya gerideyim ama bela arar halimle açıp dün izledim bunu. Çünkü sanıyorum TVLine’dan fragman tweetinde bir değil iki yerden spoiler çıktı resmen. Birine şaşırmadım, diğerine evet şaşırdım… Onun dışında spoilerlık bir şey zaten yokmuş fragmanda.
Ben oraya gelene kadar kim bilir daha neler olur tabii, o başka.
Güzel döndü sezon arasından. Çok özlemişim bu aileyi. Jenerik müziğini bile özlemişim valla.
-Jude biraz daha uzamış sanki.
-Monte’nin burun operasyonu geçirdiği belli oluyor.
-Emma da olgunlaşmış ve güzelleşmiş görmeyeli.
*Lexi’nin dönmesine sevindim.
*Brandon’a muhtemel kız arkadaş olarak kadroya katılan Denyse Tontz için de ilk izlenimim pozitif.
*Stef’in annesi büyük renk kattı bölüme bu arada.
*Justina Marks karakteri de birkaç bölüm gizem unsuru katacak belli ki diziye.
*Son sahne ile de Brandon-Callie olayını kapatmaya niyetleri olmadığını anlamış olduk.
Güzeldi.
*Adriana’yı uzun zaman sonra tekrar gördüğümüze sevindim. Keza Ana’yı da.
*Will’in karavanı bilerek çalıştırmadığını öğrenmemiz ve sondaki diğer halleri de çok sevimliydi bu arada.
*Bu Jack de ne uyuz bir sayko çıktı ya!
S03E16
Sıkıcı bir bölümdü. Ama o son sahneyi hiç beklemiyordum bak. İnanmadığımı da ekleyeyim.
Stef’in annesini daha sık görmek isterim.
3×16 ben sevdim. Bölümünde adı olan EQ muhabbeti güzeldi.
Jesus gene saçmalamaya devam etti.
Lena Monte’yi uyarmıştı
Çok güzel bir bölümdü ya! İşte bu tarz bölümler sayesinde bu diziyi bu kadar çok seviyorum.

Çocukların yaşlarından daha olgun davranışlar sergiledikleri anları seviyorum. Bu bölüm Brandon, Jesus, Mariana ve Callie’nin dördüyle de ufak ufak bu tarz anlar yaşadık ve çok hoştu.
*Cortney’nin Brandon-Callie olayını öğrendikten sonra duruma empatik yaklaşıp anlayışla karşılaması çok tatlıydı.
*Ana tekrar içmeye başladı diye Gabe’i suçlamak çok yanlıştı. Gabe nereden bilsin Ana’nın alkolik olduğunu. Bira teklifine hayır demek Ana’nın kendi elindeydi sonuçta. İyi bir adam bu Gabe. En azından Ana’dan daha iyi biri.
Nasıl bu kadar itici biri bulmayı başarmışlar, daha fazla yer kaplamasın gitsin.
Gabe dizide çok dozunda yer alıyor, kendini sevdiren bir tip.
Güzeldi.
*
fragmanda olan bir şeydi zaten.(Neden fragmana koydularsa artık!)
*’Deneme’ sahnesi eğlenceliydi. İyi güldüm valla o sahne boyunca.
Sezonun en sıkıcı bölümüydü.
Son hamleyi
hiç tahmin etmemiştim valla. Güzel bir hamleydi ama;
için üzüldüm tabi.
Bu arada; bu dizinin fragmanlarına bakmamam gerektiğini öğrenemedim bir türlü. Yine dayanamayıp baktım ve yine yedim ispiyonu!
Bol gündemli, hareketli, boş sahnesi olmayan, çok güzel bir sezon finali oldu.
-Jude’un kafa karışıklığı süregeldi bölüm boyunca. Önceden de geçtiğimiz bu yola neden girdik ki şimdi? Ne gerek vardı yani?
-Mariana, Zoey ile takılmaya devam eden Mat ile oynaşırken bir yandan da Nick’in duygularıyla da oynayınca her zaman neşe saçan Nick’i yakıp yıktı adeta. Nick de bu yangınla önce depoyu yaktı, sonra da kendini ve beraberinde Mariana-Mat ikilisinden birini yakmak amacıyla sarhoş kafayla, elinde silahla okula geldi.
4. sezon açılışında olay var!
-Mike, yine bile bile lades peşinde koşuyordu. Dibi boylamış Ana ile yine beraber olmanın hayallerini kurarken, Ana’nın hala Gabe’i aşamamış olduğunu görmezden geliyordu tabi. Yazık bu adama ya! Bir türlü yüzü gülemedi aşktan yana garibimin!
-Bir tarafta da Monte-Sally sorgusu vardı. Sally, annesinin yönlendirmesi ile yine ifade değiştirip Monte’yi suçlayan bir ifade vermişken üstüne bir de kılçık annenin Monte ile Lena’nın bir ilişki yaşadığını iddia etmesi ve ardından Lena’nın okul gösterisinde Gabe’i çalıştırdığının da ortaya çıkması ile işler Monte ve Lena aleyhinde çıkmaz bir yola girmiş oldu. Monte’nin işini kaybetmesi kuvvetle muhtemel bu noktada. Lena’ya da ucu dokunan bir karar çıkar mı? Bu merak ettiğim sorunun cevabı da 4. sezona kaldı tabi.
-Brandon’ın babadan genetik olarak geçen sahip çıkma iç güdüsü, Cortney’nin bir anda evsiz ve beş parasız kalması(?) ile patlak verdi yine. Annelerinden aldığı üniversite parasını kıza ev kiralamak için harcadı. Parayı sevdiği kız için harcaması önemli değil tabi ama; umarım dolandırıcı çıkmaz bu Cortney. Gereğinden fazla sevimli çünkü. Ayrıca; eski eşin davranışlarında da rol yapar bir hava sezinlememek çok güç!
-Callie’nin sonunda Justina tarafından kullanıldığını fark edip, ardından yaptığı güzel konuşma var tabi bir de. Ardından Justina’nın misilleme yaparak Callie-Brandon kaçamağını basına verdiği, doğru hamle olsa da talihsiz sonuçlar doğuracak olan konuşma! 4. sezon çok sert başlayacak Callie için, çoooook!
4. sezon açılışında olay var!
S04E01
Güzel döndü güzel dönmesine ama; keşke çift bölümle dönseymiş be ya!
Çok pis bıraktılar, şuursuzca sonraki bölüme açım şu anda.
Farklı tarzda, güzel bir bölüm olmuş. Ama haftaya bu 2 bölümdeki atmosferin dağıtılıp hafiften eğlenceli bir bölüm sunulması şart oldu.
Günün favori dizi müziğinden gönderdim az önce ama; kim bilir kaç gün sonra sıra gelir. O yüzden burada da dursun:
Dizinin bana göre bu haftaki bölümünde olan en iyi şeydi bu şarkı. Başarılı bir pazarlama stratejisi uygulanarak bölümün yayınlandığı gün aynı zamanda orijinal klibi de ilk kez görücüye çıkan:
Tremble – Blur
Bölüme dönecek olursam;
Jude çok uzun bir aradan sonra uyuz gelmedi bu bölüm bana. Her bölüm
mi yedirsek ne?
S04E09
Güzeldi. Bir The Fosters bölümü izliyor gibi değil de The Fosters için bir TV filmi çekmişler de onu izliyormuşum hissi verdi. Bölümün yönetmeni Joanna Johnson’ı tebrik ediyorum bu hissi geçirebildiği için.
Joanna Johnson’ın daha önce 3. sezon finalini de yönettiğini ve o bölümde de çok iyi iş çıkardığını belirtmeden geçemeyeceğim. Umarım sezonun 2. yarısında da en azından 1 bölümde bizlerle olur. 
Bu sezonun en iyi bölümüydü kesinlikle.
Bölüm için puanım: 8.3
*Bölümün açılış sahnesi ‘Ne oluyoruz lan?’ dedirtti yalan yok. Güzel akıl etmişler o şekilde dikkati sert bir şekilde toplayarak bölüme başlama olayını.
Eğer 5. sezon olur da Brandon, New York’a okumaya giderse ve bu kız da kadrolu oyuncu olursa çok mutlu olurum açıkçası.

*Brandon’ın New York seyahatini izlemek de çok keyifliydi gerçekten. Sahneleri çok güzel yazılmıştı. New York’ta tanıştığı Ari karakteri de çabucak kanımın kaynadığı, çok sempatik bir karakter olunca tadından yenmedi valla o sahneler.
*Dolap sahnesini de sevdim. Callie’nin ciddi bir şekilde eleştirilip sarsılması gerekiyordu bence de.
*Gelecek bölümün fragmanını izlemek için içim gidiyor şu an. Ama bu dizi aşırı ispiyonlu fragmanlar yaptığı ve daha önceden bir iki defa dilim yandığı için zor da olsa tutuyorum şu an izlememek için kendimi.
S04E10 (Sezon Ortası Finali)
Süper bir yaz kapanışı olmuş. Hikayeleri can alıcı yerlerde bırakıp gittiler 4 ay sonra başlayacak 4B öncesinde. Özellikle son 10 dakikanın temposu şahaneydi gerçekten.
Çoktandır görmediğimiz tanıdık simaları (Sophia, Lou ve Timothy) görmek güzeldi. Özlemişim üçünü de.
Brandon: Kötü oldu bu, üzüldüm onun adına.



Callie: Mıknatıs mübarek!
Mariana: Fena yansıtmadı malum psikolojiyi bu bölüm.
Nick: Yanmasa bari keten helva, iyi niyetliydi çocuk.
Shi Ne Nielson (Chasing Life), tekrar eden bir rolle The Fosters’ın 4. sezon kadrosuna katıldı.
Faking It ve Pretty Little Liars’tan tanıdığımız Kara Royster, tekrar eden bir rolle kadroya katılmış.
S04E11—14
Bu dizinin izlenebilitesi hiçbir zaman bu kadar düşmemişti herhalde. Bu sezon çocuklara yazdıkları hikayelerin hiçbirinin ilgi çekiciliği yok! Boğuyorlar beni açıkçası. Sezon finaline kadar bu böyle gidecek belli ki!
S04E15
Kamu spotu dozajı yüksek bir bölümdü. Aslında seviyorum dizinin bu yanını ama söz konusu Jude olunca baydı.
S04E15, dizinin şu ana kadarki en düşük izleyici sayısını elde etmiş: 0.658 milyon
S04E16
Sonunda izlenebilitesi olan bir bölüm sunabildiler hele şükür 4. sezonun 2. yarısında. Kapanış sahnesi de hoş olmuş.
Sezonun 2. yarısının en The Fosters bölümü buydu. Haliyle en iyi bölümü de.
*Jesus-Emma-Lena üçgeninde gelişen sahneler epey eğlenceliydi.
*Callie’nin LA yolculuğu gayet verimliydi.
*Gabe hikayesi de iyi aktı.
*Bir tek hikayenin Jude tarafı ilgi çekicilikten uzaktı ama onun da sonu bir yere bağlandı en azından.
S04E20 (Sezon Finali)
Of Callie Of!



Of Jesus Of!
Of Mariana Of!
Sezonun 2. yarısının özeti tam olarak buydu herhalde. Umarım 5. sezon daha iyi olur.
5. sezon fragmanı
Season 5 “Just Breathe” Promo
S05E01
Kötü bir açılış bölümü olmuş bana göre. Boğdu beni.
Yaza uygun değil bu hava.

Bir tek Ana ve Gabe’in sahnelerini sevdim bu bölüm. Gerisi tırt.
Karakterlere yeni eğlenceli hikayeler yazmak şart artık. Gitmiyor böyle. Brandon’a New York’a gönderelim orada Ari ile izlemesi keyifli bir yol çizelim mesela ona. Callie’ye her şeyi kafaya takmayı bırakması açısından hippi arkadaş grubu ayarlayalım ve boş vermeyi öğrensin mesela. Lena okulu bıraksın, garsonluk falan yapmaya başlasın ya da. Jesus’u bir an önce düzeltelim falan filan işte. Atalım bu bopukluğu üzerimizden.
S05E02
*Allah cezanı vermesin be Brandon ya!
O noktada en verilmeyecek tepki budur herhalde.
*Callie’nin tüm uyuzluğu üstündeydi yine.
S05E03
İlk 2 bölümden daha güzeldi, daha eğlenceliydi. Çok fazla ciddi konulara bulaşmadıkları, karakterlerin normal dertlerine konuk olduğumuz bu tarz bölümlerle seviyorum ben bu diziyi.
Güzeldi yine.
*Brandon, iyi kalpli, son derece yardımsever ve oldukça olgun biri. Çoğu zaman bu özelliğini takdir ediyorum ama bazen geri çekilmek gerek be bro! Çocuğa bakman çok hoş bir davranıştı ama evde ağırlamak?
*Mike ve Ana’nın nişanı aceleye geldi biraz. Ana’ya hala güvenmiyorum bu ilişkide. Yine sorumsuzca bir şey yapacak ve kıracak kalbini Mike’ın. Mike artık daimi bir mutluluğu hak eden çok iyi bir insan ama bu ihtimal Ana ile zor cidden.
S05E06
Son sahnenin tam olarak son sahne olarak gerçekleşmesini bekliyordum. Yanıltmadılar beni.
Bu kızcağıza kadrolu bir komedi dizisi ayarlasın artık menajeri ya! Burada kırk yılda bir aldığı aldığı kısıtlı süreler yetmiyor.
Son bölümü kardeşimle izliyordum da ben iyice özümsediğim için pek dikkat etmiyordum ama bu dizideki karakterleri ve aralarındaki ilişkileri izlemeyene açıklaması pembe dizilerdeki sirkülasyonları anlatmaktan çok daha fena bence.
S05E08
Güzeldi yine.
*Brandon’ın sürprizi çok tatlıydı, yazık oldu. Bu ikisinin kaderi oldu bu cümle: ‘Yazık oldu.’

*Jesus, bıktırdı artık ya! Ya düzeltin şunu ya da öldürün veya yollayın!
*Ben Ana’ya hala güvenmiyorum.
*Mariana’nın kuzeni Adriana rolündeki Yvette Monreal’i başka bir Freeform dizisine kadrolu olarak mı soksak acaba? Mesela Famous in Love?
Başına otururken hiç umutlu değildim bu Prom bölümünden. Sıkıcı geçer diye tahmin ediyordum ama çok keyifli bir bölüm olmuş. Kahkaha attığım anlar bile oldu bölümde hatta. Bölümün adını ben olsam ‘Prom’ değil ‘The Exes’ koyardım bu arada.
*Brandon, mıknatıs gibi mübarek! Drama mıknatısı! Grace de kanser çıktı iyi mi?
*Monte, iyi bir teklifle çıkıp geldi Lena’ya. Gurur yapıp teklifi kabul etmemezlik yapmasın bence.
*Stef’in Tess’i sıkıştırması da aşırı ezikçe oldu. Öfffff be hatun, eşeleme artık, dur 2 dakika!
*Bölüm sonunda da klasik bir şekilde Uyuzlar Kraliçesi Callie başını bela almayı başardı yine. Bu kez Stef de başına bela aldı muhtemelen. Hadi hayırlısı bakalım!
Vincent Ventresca (The Invisible Man), Meg DeLacy’nin karakteri Grace’in babası Henry rolüyle tekrar eden bir rolle 5B’nin kadrosuna dahil olmuş.
Poppy’nin de gelişi ile Adams Foster malikanesi iyice kalabalıklaştı. 6 oldu, bir voleybol takımı çıkar artık buradan.
25 yaşına gelen Maia Mitchell’i küçük göstereceğiz diye ona giydirdikleri kıyafetler yoruyor beni. Uzantı dizi/Zaman atlaması olayına en çok bundan kurtulmak için seviniyorum valla. Izabela Vidovic de 17 yaşına geldi artık. Onu da bu bölümde olduğu gibi 13-14 yaşında gibi giydirmeyelim lütfen.
Timothy epeydir yoktu ortalıkta. Yüzünü gören cennetlik durumu. Birkaç saniyeliğine de olsa görmek güzeldi.
Güzeldi.
*Mariana: Bu dörtlü buluşma bu bölüm değil de 1-2 bölüm sonra ve daha dramatik bir şekilde olmalıydı bence.
*Lena: Yani, yapması gerekeni yaptı. Hadi Drew neyse de öteki gudubet kadının kesinlikle gitmesi lazım kuruldan.
S05E15
Annie Potts’u izlemeyi özlemişim ama genel olarak pek sarmadı açıkçası bu bölüm.
Sharon’ın panik atak durumundaki kişiye müdahale taktiği hoşuma gitti bu arada.
S05E16
Emma, sen bu Jesus’tan da Mariana’dan da daha iyilerini hak ediyorsun be güzelim! Kaç, kurtar kendini artık bunlardan.
Ciddi ciddi 100 bölüm oluyor haftaya.
100th Episode “Memories” Featurette
S05E18
Güzeldi bu bölüm. Brandon-Grace sahneleri keyifli geçti özellikle. Ana karakterlerden en çok Brandon’ın sahnelerini izlemeyi seviyorum zaten bu dizide. Umarım uzantı dizide o da olur.
Malum ayrılığın etkisi, mezuniyetler ve acısıyla tatlısıyla geçirdiğimiz 5 sezonluk maceraya nokta koyuyor olmanın da etkisiyle oldukça duygusal bir bölüm oldu.
*Ailenin tüm çocuklarının ve tanıdık diğer karakterlerin sırasıyla mezun oluşlarını gördüğümüz sahnede ise gözlerimden birkaç damla yaş dökülmesine engel olamadım.
*Brandon’ın nişanlanması ve Lena-Stef çiftinin yeni bir çocuğa yeşil ışık yakması gibi gelişmelerle de sezonu gülümseyerek kapatmış olduk. Geek Mariana tipi de komikti. Uzantı dizide bu şekilde istemiyorum ama kendisini.
3 Haziran 2013’te başlayan bu 5 yıllık yolculuğa 5. yıl dönümünden sonraki 3 gece olan 4-5-6 Haziran’da yayınlanacak 3 özel bölümle veda edeceğiz. O vakte kadar bu bölümün hissiyatı yeter de artar bile.
Bu tanıtımın başlığında da kullandığım üzere: ‘Aile olmak için kan bağı gerekmez.’
Bunu bize bu kadar güzel bir şekilde aktardıkları için Adams Fosters ailesine kucak dolusu sevgiler.