2016 Ekim’de TV Ekranı
189 yorum okakacukaka 01 Ekim 2016 09:11
Ekim ayı için @ozgun14‘ün yerine benden geliyor TV ekranı yazısı. Dolu dolu ve yoğun geçen bir Eylül ayından sonra sıra geldi Ekim ayına. Sizi rahatlatmak için biraz sakin geçecek demeyi çok isterdim ama geçmeyecek. Yine dolu dolu bir ay olacak. Buyurun başlayalım yeni dizilerimizi tanımaya.
YENİ GELENLER:
Dizi, 1973 yılında beyazperdede seyirci ile buluşan aynı isimli filmin bir uyarlaması olacak. Jonathan Nolan ve J.J. Abrams‘ın yapımcılığını üstlendiği dizi, baş kaldıran robot kölelerin hikayesini bizlere anlatacak. Kurduğu kadro ile adından çok fazla söz ettirecek olan yapım, bilim kurgu – western türlerinde olacak.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Sarah Jessica Parker‘ın HBO‘ya döndüğü komedi serisi olarak anılan yapım, New York‘ta yaşayan Frances‘in ansızın hayatını ve evliliğini gözden geçirmesini, boşanmaya karar verse de hayatında temiz bir başlangıç yapmasının düşündüğünden çok daha zor olduğunu farketmesini konu alıyor.
İki siyahi kadının arkadaşlıklarını, başından geçenleri ve dertlerini konu alan yarım saatlik bir komedi dizisi. Başroldeki Issa Rae, aynı zamanda dizinin yaratıcısı ve yapımcısı konumunda.
Genç muhabir Daisy Channing, çete bağlantılı bir cinayete şahit olduktan sonra yeraltı suç dünyasını araştırmaya karar verir.
Küçük bir kasabanın lisesindeki öğrencilerin, okullarının mutant ucubeler tarafından ele geçirilmesinden sonraki hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.
Konusu, adındaki bağlantıda.
1980’lerde TV’de yayınlanmış gizemli bir çocuk programını takıntı haline getirmiş bir adamı merkezine alan dizide karakterimiz çocukluğunda yaşadığı kabus gibi ölümcül bazı olayların bu programla ilişkisi olabileceğini düşünmeye başlıyor.
Dizi, gördükleri rüyaların tek bir rüyanın farklı farklı parçaları olduğunu yavaş yavaş fark eden birbirleriyle alakasız 3 kişiyi merkezine alan bir psikolojik gerilim draması. Bu üç kahramanımız da birbirinden farklı arayışlar peşindedirler. Birisi kayıp kız arkadaşını, birisi oğlunu, sonuncusu da katatonik annesi için tedavi bulmaya çalışmaktadır. Gördükleri rüyalar onlara arayışlarında ipuçları sunmaktadır.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Billy McBride oldukça başarılı ve saygın bir avukattır, ancak bir gün bir dava kaybetmesi ile birlikte işler tam tersine döner. Kendini alkole verir ve bunun sonucunda hem çalıştığı firmadan kovulur hem de eşi tarafından terkedilir. Günün birinde karşısına yeni bir cinayet davası çıkar. Bu davada rakibi eskiden çalıştığı firmadır. Şimdi Billy için eskiden başarılı olduğu günlere dönme zamanıdır.
Daniel Miller, Berlin‘deki CIA merkezinde göreve başlayacaktır. İlk görevi de bir gizli görevdir. Thomas Shaw olarak bilinen bir muhbirin kimliğini tespit edecektir. Hayattan yılmış eski bir ajan olan Hector DeJean’in komutasındaki Daniel, saha ajanı olmanın kıran kırana dünyası ile başa çıkmayı öğreniyor.
2 dönem başkanlık yapmış Richard Graves , Beyaz Saray’dan ayrıldıktan 25 yıl sonra Don Kişot’vari bir hareketle kendi yönetiminin iyi/kötü tüm yönlerini ortaya koymaya girişir. Göçten, eşcinsel haklarına, dış politikadan bilim ve sanatın kamu finansmanına kadar birçok konuda zamanında kendi yönetiminin övündüğü ne varsa masaya yatırır. Kahramanımızın bu işe kalkışmasını da karısı Margaret Graves’in politikaya atılma kararı alması tetiklemiştir.
İki genç çocuk gizlice ormanda buluştukları sırada bir ateşli saldırıya şahit olurlar ve canlarını son anda kurtarırlar. Bu olaydan sonra sessiz kalmaya verirler. Çünkü hem ilişkilerinin ortaya çıkmasını hem de failin kendilerini bulmasını istememektedirler. Ancak kısa süre sonra böylesine korkunç bir olaya şahit olmanın hayatlarındaki her şeyi değiştireceğini anlarlar. Dizi, Norveç draması Øyevitne‘den uyarlanmakta.
Konusu, adındaki bağlantıda.
14. ve 17. yüzyıllar arasında İtalya’da yaşamış olan ünlü Medici ailesinin hayatına odaklanacağız bu yapımla. Henüz tam olarak ünlü olmadan önceki zamanlarından, yani sıradan bir tüccar ailesi iken zamanla ülkenin en ünlü ailelerinden biri haline dönüşmelerini izleyeceğiz. Başrollerde Dustin Hoffman (Giovanni de Medici) ve Richard Madden (Cosimo de Medici) var.
Kem Nunn‘ın aynı isimli romanından uyarlanmakta. Kahramanımız bir adli nöropsikiyatrdır. Kendini kimlik karışıklığı, polis yozlaşması ve aklı hastalığının vahşi ve tehlikeli dünyasında bulur.
Dizi, 1987 yılında yayınlanan grafik roman serisinden uyarlanacak. Zaman yolcusu dedektif Dirk Gently ve onun isteksiz yardımcısı Todd‘un başından geçen hikayeleri konu alacak. Dizi, BBC America ve Netflix ortak yapımı.
Doctor Who evreninde 1963’te Doktor’un öğretmenlerini kaçırdığı, 1990’larda Samantha Jones’un mezun olduğu, 2010’larda Clara Oswald’ın öğretmenlik yaptığı bir okul olan Coal Hill School‘da geçecek hikaye. Okulumuz defalarca zaman yolcuğu yapılmasına tanık olduğu için duvarları zaman/mekan açısından incelmiş durumda. Duvarların diğer tarafında bu tarafa baskı yapan bir şey var. Öyle bir şey ki her şeyi ve herkesi öldürmek, hepimizi Gölge’ye çekmek istiyor.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Amerika, İngiltere ve Fransa ortak yapımı olan bu 10 bölümlük mini dizi, Jude Law‘ın canlandırdığı tarihteki ilk Amerikan-İtalyan papanın hayatını anlatacak. Dizinin yapımcılığını ve yönetmenliğini, Oscar ödüllü İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino yapacak.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Konusu, adındaki bağlantıda.
Uzaylıların kaçırdığı insanlara destek olan bir grup vardır. Şüpheci gazetecimiz Ozzie Graham bu gruptaki üyelerle teker teker röportaj yapmaktadır. Bu röportajları yaptıkça hikayelerin gerçek olabileceğini anlar ve işler kendisi açısından garip bir hal almaya başlar. Çünkü işaretler kendisinin de bir mağdur olduğunu göstermektedir.
Zuzana Stivinova, güçlü bir kömür şirketi tarafından yeni bir maden ocağı açılması için binaları yıkılan kasabanın belediye başkanını canlandırıyor. Dizi Çek’lerin elinden çıkacak bir mini dizi olacak.
yorumlar
Altyazıları bir şekilde bulunabiliyor yine de.
Bir tanesinde gördüm ben tüm sezonu, kaldırmamışlar.
Eyewitness 3. Bölüm izledim ve baya beğendim. Postanede bana diziyi önerdiğin için tesekkür ederim. @unfortr
@mertkytrk Oh beee! Oley ulan! Nihayet, kafamdaki hedef kitleden biri izlemeye başladı en azından.
Eyewitness’ın başından çok memnun kalktım, sonu baya baya kapalı bitiyor. Açıkta hiç bir şey kalmıyor ama ben 2. Sezon olsun isterim. Karakterleri de çok sevdim çünkü.
KeKe Palmer, Berlin Station’a kadrolu olarak katılmış.
Scream Queens gidiyor yavaş yavaş
neyse az daha sabır bakalım.
ilk yarıda sıkıntı varmış meğer. 5 ve 6 ne de güzel gitti öyle. bir an sıkılmadım. yarın erken kalkacak olmasam bitirmek isterim ki buna rağmen 2 bölüm daha izleyesim var.
1×07 fena bitti. gizem yok diye sıkılıyordum ama hakkını yemişim fena halde atağa geçti dizi. uçmaya devam ediyor.
1×08 wtf
eyewitness sezon geneli için: ilk 4 bölüm benim için fazlaca sıkıcıydı hatta bırakmayı düşündüm (en büyük nedeni olayın tamamının izleyice başta verilmiş olması ve bizim karakterlerin bu gerçeğe ulaşmaya çabalamasını izlememiz. resmen işkenceydi başta dizi yavaşça hikayesini oluştururken. keşke ilk yarıda gizemi sürdürüp ortalarda kimliği açık edip öyle devam etselermiş. ilk yarıda gizem sayesinde dikkatleri toplar, ikinci sayrıda da zaten tempo kendini izletiyordu.) neyse ama çok fazla olumlu yorum devam etmemi sağladı iyi ki de etmişim. sonraki 6 bölüm öyle bir hikaye izlettiler ki adeta kobra takibi nefessiz kaldığım sahneler oldu resmen. çok da güzel ve kapalı bitti. bir hikayenin daha sonuna geldik kısacası. tavsiyedir.
dip not: geçmişinde takıntılı olduğu çözemediği davası olan işine saplantılı klişenin klişesi karakter olmasa daha güzeldi. biraz daha klasiğin dışında bir şey yazabilirdiniz bu kadına. bunun dışında beni rahatsız eden karakter olmadı.
@ozgun14 Ben ilk 4 bölümü de severek izlemiştim. Sanırım oğlanlara odaklandığım için hiç sıkılmadım. Bir de o puslu, cafcafsız havayı bi abd dizisinde görmek ilgimi çekmişti.
sonradan toparlamasa güzel kısımları da zehir edecekti bana. evden ayrılacağını öğrenmesi dönüm noktası oldu karakter için.
bunun orijinali vardı bende. 6 bölüm. ama bir türlü izleyesim gelmemişti. öylece kalmıştı. sonra da bu çok övülünce o kaldı öyle. ama şimdi tekrar masaüstüme aldım. izlesem mi izlemesem mi kararsızım. genelde orijinaller daha iyi olur ama tıpa tıp aynısını almış olmalarından tırsıyorum biraz da. hiç bir duyum alan var mı bu konuda?
@ozgun14 Orijinalindeki tiplere bakıp “yok ya bu merdane çocukların aşkını izleyemem” deyip sallamıştım ben. :))
ben şimdi ilk bölümü ve son bölümü sardırdım. tıpa tıp aynı. boş muhabbetler bile aynı. yok rüyamda seni motosiklet sürerken gördüm falanlar bile aynı. üstüne de ingilizce altyazısı çok kalitesiz. izlenmez uyarlaması yeter bunun için. ama ben kuzey dillerini çok seviyorum onu hatırladım. öğrenesim var kesinlikle.
Nasim Pedrad (New Girl, Scream Queens, Mulaney), kadrolu olarak People Of Earth’ün 2. sezon kadrosuna katılmış.
Paul Schneider (Parks and Recreation, Channel Zero), Chance’ın 2. sezon kadrosuna katılmış.
‘The New Pope’ Replaces ‘The Young Pope’ as Paolo Sorrentino’s Next HBO Limited Series
Wallace Shawn (Gossip Girl, Mozart in the Jungle), tekrar eden bir rolle Graves’in 2. sezon kadrosuna katılmış.
Tim Griffin (Wayward Pines, Aquarius), tekrar eden bir rolle Chance’ın 2. sezon kadrosuna dahil olmuş.
Matt Long (Mad Men, Private Practice) ve Lauren Weedman (Hung, Looking), tekrar eden rollerle Graves’in 2 sezon kadrosuna dahil olmuşlar.
Joanna Sanchez, Graves’in 2 sezon kadrosuna dahil olmuş.
People of Earth S2 Fragman
People of Earth: Nightmares – Season 2
People of Earth: Aliens and Friends
People of Earth: Aliens and Seinfeld
Chance Season 2 Promo
Season 2 Trailer
Chance – Season 2 Trailer
The Young Pope’u 2 bölüm izledim. Düşündüğümden daha hızlı akıyor ve mizah unsuru (hiciv) daha yoğun. House of Cards’ın Frank’ini Jude Law‘un elinden Papa olarak izliyorum. Bi tek 4. duvarı yıkması eksik. Pek eğlenceli. Sardı beni; keşke bu kadar bekletmeseymişim. Devam bakalım.
The Young Pope‘u bitirdim.
Güzel müziklerle bezenmiş, biraz farklı ve hoş bir dizi oldu benim için.
Çoğunlukla neyi nasıl anlatacağı konusunda anlaşamayan 2 yazarın ortasında kaldığım hissine kapıldım. Tam “işte budur!” dediğim anın ardından bir sıradanlık, bir kararsızlık sarıyor diziyi. Vatikan’ı, dini, papazları gri gösterme (ne saf iyi, ne salt kötü) yaklaşımını destekliyorum tamam, ama bunu sunuş açısından o kadar uçlarda gezerek gittiler ki ben izleyici olarak bağrıma basamadım bu diziyi.
Zaman atlamalarını da sıradan izleyici için anlaşılır sunmadıklarını düşünüyorum ki bu da hikayedeki kopuklukları ve uysa da konanları yenilmez hale getiriyor.
Jude Law’un hastası olan biri değilim ama hakkını vermeliyim, adam oynamış. Gayet de güzel oynamış. Çoğu sahnede yukarıdaki yorumda da dile getirdiğim gibi bir HOC’ın Frank Underwood’u modellemesini izledim ama onu yapmak da zor. (neyi kasdettiğimi anlamak için bkz. jenerik) Kalan sahnelerde de adam gerek cazibesiyle, gerek karizmasıyla iyi oyunculuğunu birleştirip güzel oynamış. Bu tipleme bu kadar iyi canlandırılmasaydı ben bu diziyi mizahın azaldığı ortalarda bir yerlerde bırakırdım açıkçası doğruya doğru.
Bir de ödüllük oyunculuğu ile Silvio Orlando süperdi. Adamı tanımadım ismine bakana kadar ve o moddan moda giren adamın her şeyini verdi bize. Tiplemeye ayrı bayıldım, oyunculuğa ayrı!
Kalan aktörler de (örn. Javier Cámara, Scott Shepherd) hakikaten iyi iş çıkardılar. Hatta bir ara tanıdık ve sevdiğim konuk oyuncular filanla iş yıldız geçidine bağlanacak sandım.
Başka rollerde pek sevdiğim Diane Keaton‘ın ise bir numarası olmadığını, çok bir şey katmadığını, önüne konanı oynadığını düşünüyorum.
Paolo Sorrentino’nun işini yönetmenlik aşamasında sevdim. Ama yaratıcısı olduğu dizinin vermek istediğini senaryo aşamasında başkalarına kulak asmadan verebilseymiş bugün çok çene yoran dizilerden biri olabilirmiş The Young Pope.
Yine de şu tüm ahval ve şerait içinde dahi popülüst davranılmayıp ortaya yeni bir “reis” (bkz. Frank Underwood, Pablo Escobar) çıkartılmamış olmasından memnunum. Sadece bunun daha çelişmeyerek, uçuşan fikirler serpiştirmesi şeklinde olmadan sunulmasını dilerdim.
Sonuçta tavsiye eder miyim? : Adamı seviyorsanız bir bakın ama tuzlukla koşmayın bence. Beklediğinizi bulamayabilirsiniz.
The New Pope’u izler miyim? : İlk bölümüne bakar öyle karar veririm. Biraz oyunculara biraz da moduma bağlı.
Graves S2 Poster
Önce ilk sezonu tekrar izledim, sonra da 2. sezonu hüplettim dün. Tam bir Freakish maratonu günü oldu.
Güzel bir sezon oldu yine. Bir tek 10. bölümü beğenmedim. Tanınmadık oyuncular ve düşük bir bütçeyle iyi işler yapıyorlar bana göre. Spike’ın The Mist’inden katbekat daha iyi iş çıkardığı bir gerçek. AwesomenessTV’nin hem bu dizide hem de Foursome’da genç oyunculara şans verip kendi yıldızlarını yaratmaya çalışmasını da takdir ediyorum. Sonu yine apaçık bitti bu arada. 3. sezon onayı almadan bulaşmamanız tavsiyedir.
2. sezonda diziye katılan karakterlerden Anka, Zane, Hailey, Earl ve Ollie’den memnunum. Gerisi çöp. Birdie’ye ise uyuz oldum. Dizide uyuz olduğum ilk karakter olduğu için kendisini kutluyorum. Teen Wolf’tan sevdiğim Arden Cho’ya da konuk oyunculuğu için teşekkürler. Caitlin Carver da konuk oyuncu olarak verim veren bir başka isim oldu.
İlk ve 2. sezon dahil şu ana kadar nalları dikenler arasında
Barrett’ın LaShawn’ın ölmesine izin vermesi doğru karardı.
8. bölümde Caitlin Carver’ın karakteri Elise’in ölümü hoş oldu. Tam The Walking Dead’e yakışır karakterdi bu arada.
En şık ölümlerden biri de kaykaycı çocuğun ölümü oldu.
Falling Water 2. sezon 3. bölümün sonundan bildiriyorum:
Geçen sezon ne kadar anlamadıysam bu sezon da o kadar anlıyorum. Karışık diye girmekten çekinen varsa diye haber vereyim dedim.
Ama böyle bi bok olmayarak devam ederse bunun fişini artık bu sezon çekerler.
Travelers için karar vermekte erken davranmışım. Zevklerimizin uyuştuğu bir arkadaşımın ısrarıyla ilk bölümden baştan alıp sezonun sonunu gördüm. Hatta hiç vakit kaybetmeden 2.sezona da başladım.
Beni içine çeken şu oldu; gelecekten bir amaç uğruna gelen insanların macerası değil de karakterler arası dram desem daha doğru olacak. Hani çok abes olacak ama The Leftovers örneğinde olduğu gibi, giden gitmiştir biz kendi hayat mücadelemize bakalım gibi bir durum söz konusu. Böyle hissetmemin nedeni; herkesi geçmişe göndermişler ama ortada başarmak zorunda oldukları görevden çok yeni hayatlarına uyum sorunları falan var.
Gelecekten gelenler, bu zamanda ki hayatlarına adapte olurlarken, bellek olarak hangi vücuda aktarılmışlarsa, o kişinin karısını ve çocuğunu bir güzel sahipleniyorlar. Zamanla arada duygusal bağlar oluşuyor, sorunlar varsa onlar büyüyor. Bir nevi aile draması da işin içine giriyor.
Dizinin asıl konusu olan görev mevzu ise o kadar derinlikli işlenmiyor. Gelecekten gelenlerin başarmaya çalıştıkları ne ise, bence orada dizi sıçıyor. Elllerinde ki malzemeyi hakkıyla kullan(a)mıyorlar.
@unfortr 3 bölüm filan izleyip biriktirmiştim. Hanidir devam etmem için bekliyor ama bi türlü edemedim. Du bakalım, hayırlısı.
valla ben ilk bölümü beğenmiştim ama o zamanlar ucu açık sonu yüzünden onay almadan devam etmeme kararı almıştım. onay da aldığı için bir ara devam edecem ama bir sürü netflix sezonu bekliyor öncesinde.
Falling Water‘ın ikinci sezonunda, ilk sezondaki gizem ve karmaşadan eser kalmadı. Epey sıradanlaştı, ben de ilgimi kaybettim. Sezonun sonunu görevmişçesine getirdim. 3. sezon onayı alsa da muhtemelen bırakırdım.
Pide durumu: apaçık
Özetle: Merak edenlere önermiyorum bu diziyi.
O zaman arşivden sileyim diziyi. Teşekkürler.
Channel Zero: The Dream Door Trailer
James Cromwell Joins ‘Berlin Station’ Season 3 at Epix
Berlin Station S3 Fragman
The New Pope: Sharon Stone, Marilyn Manson
Daha ilk dakikasından kalitesini tescillemiş, her sahnesi buram buram Paolo Sorrentino kokan bir pilot bölümdü. Keşke bu kadar bekletmeseydim diye iç geçirdim. Monologlar, diyaloglar çok iyi yazılmış ve cesurca sergilenmiş. Bu bölümde geçen hicivsel monologlar belki de beni daha çok bağladı:
– Uçakta Roma’ya dair komik bir tanım okudum: “Vatikan Şehri’nin banliyösü”.
– Vatikan’da herhangi bir şeyi gizli tutmak çok zordur. Söylentiler öyle hızlı dolaşır ki bazen olay olmadan önce söylentisi ulaşır.
– Geçmişte işlediğimiz günahlar gelecekte izleyeceğimiz günahların aynıdır. Çünkü insan da Tanrı gibidir. Asla değişmez.
Taze Papa’nın agresif tavırları ve sonucunda ortaya çıkan aciziyeti iyi resmedilmiş. Yine ilk bölümdeki gibi dekor ve kostüm tasarımı enfes olmuş. Üzerine uzun uzun düşündükleri çok belli. Galiba her bölüm ufak ufak objelerle alttan alta mesajını da vermekten çekinmeyecek gibi duruyor. Ayrıca;
Güzel bir betimlemeyle bölüm yorumumu sonlandırayım:
Vatikan denize kıyısı olmayacak kadar küçük bir şehir devleti. Hayatta kalabilmesi için liderinin bir rock star kadar erişilmez olması gereken bir şehir devleti. Vatikan mübalağalar sayesinde ayakta.
İlk iki bölümün büyüsü bir anda bozuldu. Kamera arkasında neler döndü bilemiyorum ama sanki başka bir diziyi izletiyor gibiydi. Bir tek Papa’yı değiştirmemişler. Herhalde bir bölümlük es vermek istemişler. Neyse dördüncü bölümle eski formuna döner diye düşünüyorum.
The Young Pope s01e04
Üçüncü bölümde verdikleri es hala devam ediyor ama nisptene bir önceki bölüme göre daha dişe dokunur ve cesur konuları işlemişler. Artık eminim bu dizinin büyüsü kesinlikle Jude Law.
The Young Pope s01e05
Şu ana kadar ki en iyi bölümdü. Her şey pırıl pırıl her şey kusursuza yakındı. Galiba aradığım Papa tam olarak buydu. Nihayet gördüğümüz potansiyelini kinetiğe çevirebilmişler. Ve son olarak;
The Young Pope s01e06
Dizi tarihinin en kaliteli ve cool atışmalarından birine şahit olduk. Bu atışma neredeyse bölümün yarısını kapladı ama sonuna kadar gitseydi de itiraz etmezdim. Teolojik tartışmaların vitesi biraz daha yükseldi.
The Young Pope s01e07
Güçlenerek devam etmekte. İspiyon butonuna tıklamaktan korkuyorum. Muhtemelen sayfalarca methiye düzebilirim. Jude Law hala hatasız ve hayatının rolünü oynuyor.
The Young Pope s01e08
Paolo Sorrentino ve ekibi yine Yıldız Tilbe kafasıyla muhteşem bir bölümü kaleme almışlar. Bayıldım. Canı istedi mi mesajı yüzüne söyleyen istemedi mi dolaylı yollarla ya da ikonik objelerle “anlayan anladı, anlamayan da umurumda değil” şeklinde konuyu kendince kapatmasına şapka çıkartılır. Sorrentino gibi adamların işini aşkla yapmasının meyvesidir bu dizi.
The Young Pope s01e09 ve s01e10
Başladığı gibi bitti. Güçlü, umursamaz ve sınır tanımaz bir şekilde. İlk bölüm için yazdıklarımın hala arkasındayım. Keşke daha önce izleseymişim. Üçlemenin ikinci kısmı olan The New Pope hikayesinde görüşmek üzere.
PuhuTV’ye eklenenler kervanında The Young Pope da var.
Bunu boşuna edinmişim (gerçi kesin sansürlüdür)