Dark || Asıl Soru Nerede Değil, Hangi Zamanda
236 yorum ozgun14 05 Aralık 2017 08:45
“Zamanın doğrusal olduğuna güveniriz. Hatasızca sonsuza dek ilerlediğine. Aslında dün, bugün ve yarın peş peşe gelmez. Sonsuz bir döngüyle birbirlerine bağlıdırlar.” – Dark
“Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım bir yanılsamadan ibarettir, her ne kadar son derece kalıcı olsa da…” – Albert Einstein
Netflix’in Alman yapımı ilk dizisi olma özelliğini taşıyan Dark‘ın 10 bölümden oluşan ilk sezonu 1 Aralık’ta seyirciyle buluştu. Henüz ikinci bir sezonu olup olmayacağı belirsiz olan dizinin yürütücüsü ve yönetmeni Baran bo Odar. Dizinin senaristliğini ve yapımcılığını üstlenen Jantje Friese de dizinin diğer yürütücüsü. Bölümler 45-50 dakika civarı sürüyor. 3 dakika süren kapanış ve 1 dakikalık açılış videoları da bu süreye dahil. Hazır lafı geçmişken severek izlediğim ve dinlediğim açılış videosunu buraya bırakıp konuya geçeyim.
Yıl 2019. Winden isimli küçük bir Alman kasabasındayız. İki ay önce babasının intihar etmesiyle okula ara vermiş olan Jonas geri dönmüştür. Geri döndüğünde iki hafta kadar önce bir çocuğun kasabada kayıplara karıştığını öğrenir. Günlerce süren aramalar sonuçsuz kalmıştır ve tüm kasaba diken üstündedir. Ebeveynlerinin gerginliğinden uzaklaşmak amacıyla birlikte eğlenmeye çıkan çocuklardan birinin daha kaybolmasıyla kasabada işler iyice karışır.
Birbirlerine birçok açıdan bağlı dört aileyi kuşak kuşak merkezine koyan dizi, içinde bulundurduğu sıra dışı ögelerle zamanın sınırlarını aşıyor ve her bölüm daha da merak uyandıran hikayesiyle izleyiciyi baş başa bırakıyor. Tadını kaçırmamak için daha fazla şey söylememem sizin hayrınıza olacak.
Karakterlere geçmeden önce kafa karışıklığı yaratmaması için ön uyarımı yapayım. Dizide toplam 72 karakter oyuncusu mevcut. Ben merkezdeki 42 oyuncuyu aşağıda paylaştım. Çok zamanlı bir dizi olduğu için karakterlerin farklı dönemlerine ait görseller de var. Var olma durumlarına göre her ailenin 2019-1986-1953 versiyonları ikinci sayfada kendi aile başlığında mevcut.
Michael: Jonas’ın babasıdır. Onun intiharıyla diziyi açıyoruz. Michael ardında Jonas için belirli bir zamanda açılmak üzere mektup bırakarak kendisini odasında asıyor. Neden intihar ettiğini bilmiyoruz.
Hannah: Jonas’ın annesidir. Masörlük yapan Hannah, bu durumdan pek etkilenmiş gibi görünmüyor. Çünkü kendisini başkasıyla işi pişirirken görüyoruz.
Ines: Jonas’ın babaannesidir. Michael’ın oğluna bırakmış olduğu mektup kendisindedir. Gençliğinde hemşiredir.
Jonas: Kahnwald ailesinin tek oğlu. Babasının intiharını kaldıramamış, okula ara verip ilaç tedavisine başlamıştır. Her gün kabuslar görerek uyanmaktadır.
Ulrich: Magnus, Martha ve Mikkel’in babasıdır. Polislik yapan Ulrich, Hannah’ın işi pişirdiği kişidir. Kasabayı terk etme hayalleri kurmaktadır.
Katharina: Magnus, Martha ve Mikkel’in annesidir. Kasabanın okulunda müdüredir.
Tronte: Magnus, Martha ve Mikkel’in dedesidir. Gençliğinde gazetecidir.
Jana: Magnus, Martha ve Mikkel’in babaannesidir. 1986’da Ulrich’in kardeşi kaybolduğundan beri kendisini toparlayamamış durumda.
Magnus: Nielsen ailesinin büyük oğlu. Franziska’dan hoşlanıyor.
Martha: Nielsen ailesinin kızı. Jonas’tan hoşlanıyor ama Bartosz ile çıkıyor.
Mikkel: Nielsen ailesinin en ufağı. Sihirbazlık gösterilerinden hoşlanıyor.
Alexander: Bartosz’un babasıdır. 1953 yılından beri kasabada yer alan nükleer santralin müdürüdür.
Regina: Bartosz’un annesidir. Kasabadaki otelin müdürüdür. Kasabada yaşananlar dolayısıyla fazla müşteri gelmediğinden sıkıntı içindedir.
Claudia: Bartosz’un anneannesidir. Gençliğinde nükleer santralin müdüresiydi.
Bartosz: Tiedemann ailesinin tek oğlu. Jonas ile yakın arkadaşlar. O yokken sırrını herkesten saklamış, arkasını kollamış, sevdiği kızı kapmıştır.
Peter: Franziska ve Elisabeth’in babasıdır. Terapisttir.
Charlotte: Franziska ve Elisabeth’in annesidir. Polistir. Ulrich’le birlikte kayıp çocuklar davasını araştırmaktadır.
Helge: Franziska ve Elisabeth’in dedesidir. Sürekli bir şeyler sayıklayıp duran Helge bunamış kabul edilmektedir ve bakım evinde kalmaktadır. Gençliğinde nükleer santralde bekçidir.
Franziska: Doppler ailesinin büyük kızı. Magnus’tan hoşlanmaktadır.
Elisabeth: Doppler ailesinin küçük kızı. Sağır ve dilsizdir. Ablasının eşyalarını karıştırmaktan hoşlanmaktadır.
Ek olarak ortalarda dolanan iki gizemlimiz de mevcut. Bunlar bir şeylerden haberdarlar ve tabii ki ne kasabalılara ne de bize karşı pek paylaşımcı değiller.
Gizemli bir yabancı.
Gizemli bir papaz.
Zamanda yolculuk temasını çok sevdiğimden bu diziden de beklediğimi buldum diyebilirim. Çok sıklıkla gereksiz kullanılan korku müziklerinin rahatsız ediciliğini görmezden gelirsem sinematografi ve müzikler dikkat çekiciydi. Çok zamanlı hikaye örgüsü dolayısıyla karakterlerin farklı yaşlarını canlandıran oyuncuları da rollerine uygun buldum. Sırıtan oyunculuk yoktu bana göre. Tarz olarak soğuk renkleri ve insan yapısıyla İskandinav dizilerini fazlasıyla andırıyordu. O yüzden de alışmam beklediğimden kolay oldu. Her bölüm üzerine koydu dizi ve belli aralıklarla cevaplar da vererek usandırmadan tatlı tatlı seyrettirdi kendisini. Kararında bir noktada sezona nokta koyarak gelecek sezonun yolunu da yaptı.
Ben izlemediğimden söylemem ne kadar doğru olur bilemedim ama kendine yeni bir Stranger Things ya da Twin Peaks arayanlara, zamanda yolculuk temalı kitap, dizi, filmlerden hoşlananlara öneririm. Fantastik kısımlarını çıkardığımızda elimizde kalan kasaba aile draması olarak dolu dolu bir yapım. Çarpık ilişkiler, ilişki üçgenleri, sırlar, yalanlar, ihanetler… Hem ebeveyn hem ergen dramasının ayarını iyi tutturmuşlar. Yine ayarında tutulan gizemle bölümler kendisini art arda izlettiriyor.
Umarım onay alır da bu diziyi en az bir sezon daha izlemeye devam ederiz diyor, herkese tavsiye edip sizi tanıtım filmiyle baş başa bırakıyorum. Ayrıntılı aile ağacı ikinci sayfada.
https://www.youtube.com/watch?v=zy0b9e40tK8
yorumlar
Bu arada diziyi izleyip hala kim kimdi diye başa çıkamayanlar için şurada resimli roman var. (diziyi bitirmeden bakarsanız ispiyon yersiniz, aman diyim.)
Şurada da aile ağacının fotolu hali. Bu da ispiyon içeriyor. 1. sezonu bitirmeden bakmayın.
(Dizinin ikinci sezonu çıkınca bu yorum bana lazım olacak.)
Nakış nakış işlenen harika bir dizi yapmış Almanlar. Yönetmen adeta izleyiciye, annesinin bebeğine mama tuttuğu gibi yediriyor konuyu tatlı tatlı ..
Dün 5. bölümü izlerken zamanlar arası detaylara ve olan bitenlere birkez daha hayran oldum. Gittikçe daha çok zevk alıyorum bu diziden.
8. bölümün sonunda uyku daha tatlı gelmese bir binge-watching olacaktı ama +2 ile tamamlayabildim.
İlk gördüğüm zaman klasik kayıp çocuk hikayesi olduğunu zannedip sevinmiş, sonra işin içine zaman yolculuğu falan girdiğini öğrenince pek benlik olmadığını düşünmüştüm. Bu kadar ses getirince de başına bir oturayım bari dedim ve bayıldım. Birçok yerde heyecandan hop oturup hop kalktım valla.
Önerileri dikkate alıp baştan çok temkinli gittiğim için karakterler konusunda aşırı bir zorluk yaşamadım ama tam resimlerin gösterildiği anlarda birkaç kez durdurup kafamı bir toplama ihtiyacı hissettim yine de.
Bittikten sonra kafama takılan bazı kısımlarda da @ozgun14, @abidin77 ve @dkamoy’un yorumları çok işe yaradı.
Şimdiden sabırsızlanmaya başladım 2. sezon için.
@desperate houseboy Ay güzel güzel, seni de aldık yanımıza
İzlemeyenleri bir daha çağıralım diziye
Hos geldinnn bu dizi izlendikce ben yazmisim gibi seviniyorum. Hemen 2. Sezon gelse de ilk sezonu bastan izlesem istiyorum.
Bir de böylelerinin yazdıkları kitabımsıları okurlar…
4 yıl önce D&R’da kitaplara bakarken ergen kızın teki “Bana realite tarzı kitap önerebilir misiniz?” demişti durup dururken. Ben de, “Kimleri okuyorsun? Kimin kitapları gibi?” Diye sorunca “Pucca” demişti, tabii ben o anda iptal!!…
Twit içinse; (bkz.eşek – hoşaf ilişkisi)…
Altında zaten üçüncü bölümden sonra olanları anladığına yönelik bir yorum var. Dark’ı insanların anlamaması aslında yadırganacak bir şey değil, sahiden karışık ve dikkat isteyen bir dizi.
Almanları tip ve dil olarak beğenmemesini de ben anlarım. Dilleri bana da kaba geliyor, başkasına sorsan onlar da Türkleri beğenmez. Tabii onun bakışı popüler bir dizide The CW tiplerini bekler de bulamamaz gibi olmuş
Kim bu, önemli biri mi? Yazar mı? (ülkemin güncel hayatına dair cahilim, evet)
Popüler kültür çerçevesinde evet. Normalde önemlilik kısmı tartışılır.
Ülkenin en çok takipçisi olan blogu onundu, galiba hala da öyle. O sayede başından geçenleri anlattığı kadın-erkek ilişkileri üzerine kurulu kitap yazmaya başladı. 5-6 oldu kitaplar. İlkinin filmi çekildi.
Hürriyet’te de köşe yazıyordu hatta da Twitter’da sinirle ettiği bir Laftan dolayı artık yazmıyor.
@aytacakara tenku
1. sezon finali üzerine:
Güzel bir sezondu, güzel de kapattı. Bölümler ilerleyip de karakterlere olan bitenlere alışınca daha çok zevki çıkmaya başladı. Arayı fazla açmadan ikinci sezonla gelmeleri dileğiyle.
İlk sezonu bitirdim. 2. sezonu merakla bekliyorum sonu çok pis bitti bana göre. Geçen sene OA de buna benzer övülünce ve onu çok sevmeyince bunda da mı böyle olacak diye düşündüm ama bunu sevdim. İyi diziydi. Özellikle zaman konusu çok boktan bir konu ve çok rahat sıçılabilecek bir konu; ama Netflix farkı burada devreye girmiş ve gayet iyi uyarlanmış. Bi ara bunun Amerikan versiyonunu çekmiş olsaydı o zaman daha büyük patlardı diye düşündüm ama Amerikan versiyonunda dizinin karanlığının bu tarz verilebileceğini düşünmüyorum. Yine de ben en iyi listeme koyacak kadar sevmedim ama başından memnun ayrıldım. Üstte konuştuklarınızı okuyunca beynim yine yandı valla Ben bir tek
Bir de Noah ın Tronte nin babası olabileceğini göz ardı etmişim, gayet mantıklı. Büyük ihtimal öyle ama @dkamoy un dediği gibi iyi adam çıkarsa aşırı karışır işler. Bu sefer Jonas kötü adam konumuna düşer ama o Claudia ya inandığı için kullanılmış olur. Claudia kötü olur.
Ulrich acaba orada mı kalacak, geri dönecek mi.
Jonas şimdi 2052 yılında mı acaba ??? Öyleyse 3 parça oldu mu 4 parça.
Tanıtım çok işime yaradı valla her bölüm şu kimdi bu kimdi diye gelip gelip baktım yıllara göre. Özgün tekrar eline sağlık, iyi bir tanıtım olmuş.
Ben de hiç zorlanmadım karakterleri çözme konusunda. Diziye aşık olduğumu belirteyim dün gece başladım, 9’a geldim şuan.
Mektubun içeriğini 4. bölümden çözmüştüm. Çoğu şeyi anladım gibi zaten son anda büyük bi twist olmazsa eğer. 10/10’luk dizi gözümde. Helal olsun dizinin arkasında olan bütün ekibe.
1 Sezon
Ben de iki hafta önce bitirdim; müthişti gerçekten. Benim gibi gizem ve her ne kadar İskandinav dizisi olmasa da İskandinav atmosferi sevenler büyük ihtimal çok beğenecektir.
Karakterlerin hikayeleri, dönemlerin farklılığı ve seçilen oyuncuların benzerlik derecesi çok başarılı sunulmuş. Klasik ama “adamlar yapmış” cidden.
Bence bu dizi, günümüzün “Lost”u kesinlikle. 2.sezonu büyük merak ve sabırsızlıkla bekliyorum, sezonu 2 günde bitirince üzüldüm valla.
Duyan olmuştur, e-devlete alt ve üst soy ağacı öğrenme sistemi gelmiş. Bir sürü kişi yedi düvel soyuna bakıyor falan sabahtan beri.
Netflix Türkiye de yine gündemden faydalanmış.
Sistem durdurulmuş bir süreliğine. Yoğunluktan dolayı.
Season 2 First Look 1–2
Dark 1. sezon üzerine…
İlk 3-4 bölüm azcık sıkılmış olsam da 5. bölüm ve sonrasında diziye bağlandım. Pek çok şeyi güzel ipuçları ile önceden verdiklerinden sürprizler beni şaşırtmadı açıkçası. dizinin güzel karanlık bir havası var, havasını iskandinav dizilerine benzetenlere katılıyorum. Sezon finalini de beğendim açıkçası. Dizi karakter yoğunluğundan ve 3 farklı zman diliminden dolayı pür dikkat izlenmesi gereken bir dizi. Tanıtım da çok işime yaradı @ozgun14 eline sağlık, bu kimin gençliği falan derken sık sık ikinci sayfayı kullandım. 2. sezon gelirse çok bekletmemek lazım karakterleri unutmamak adına. Böyle enreteresan ve bir o kadar da güzel bir konuyu ellerine yüzlerine bulaştırmadıkları için ekibi tebrik etmek lazım. Güzel bir sezondu…
DARK 2. Sezon | Üçleme Fragmanı
Gizemli Tanıtım Fragmanı
Sezon 2-Poster
Dark seslendirme kadrosu.
İlk iki bölüm sakin gitti ama bu bölümde kafalar karışmaya başladı, kim kimdi bakmak için bu tanıtımı açtım bir sekmede. Sırf Almanca olması düşündüğüm kadar etkilemedi, zaten diyalog sayısı belli düzeyde. Takibi kolaymış. Birkaç anlamadığım nokta ve bir de tahminim var, yazıp gideyim.
Tek sıkıntım
birbirine benzememesi. Makyajla falan uğraşmamışlar bile. Bu yüzden başka yöntemlere başvurmuşlar o da pek etkili olmadı şu ana kadar. İzledikçe alışmayı umuyorum yoksa sürekli buraya bakarak nasıl takip edeceğim bu diziyi bilmiyorum.
Ben de aksine cok basarili bir kast secimi yapildigini dusunuyorum. Ozellikle de ana kastte.
2. Sezon | Bir Kahramanın Yolculuğu Tanıtım Fragmanı
@dkamoy Başka yöntemler dediğim oydu aslında. Özellikle bazılarını gelip burada karşılaştırınca pek benzetemedim ama herhalde izledikçe alışırım. Mesela Ulrich’te ise iki oyuncuyu da çok güzel bulmuşlar. Bölüm sonunda dizinin kendi yaptığı karşılaştırmada belli oluyor birçoğu.
WTF
Kişiler oturmaya başladı. Daha fazla karakter dahil olmazsa sevinirim.
Bir de sürekli yağmur yağıyor, bayıldım. <3
Hoaydaa
Bir de bölüm sonunda gördük ki gözleri yanmış ve ölmüş olan çocuk 86’da kaybolan ve Ulrich’in kardeşi olan Mads’miş. Halbuki bu çocuk ilk bulunduğunda Ulrich olay yerine koşarak gelmiş (Mikkel olduğunu düşünürek) ve çocuğun Mikkel olmadığını söylemişti. Ama kendi kardeşi Mads olduğunu söylememişti. İnsan kardeşinin suratını tanımaz mı anlamadım. Tamam 30 sene geçmiş de yani ne bileyim.
Ben Mads’in de ölmediğini ve günümüzde biri olarak çıkacağını düşünmüştüm ama çuvalladım. Bakalım Jonas’a ne olacak şimdi.
Ne güzel kurgulamışlar be valla.
Inci gibi dizmişler kurguyu, hiçbir şeyi de yüze göze bulaştırmadan anlattılar hakkaten helal olsun.
Her şeyi anlattilar da Mikkel’in o mağarada nasil yolunu bulup da 86’ya gittiğini anlatmadılar. Onu yiyoruz sanırım.
Yukaridaki ispiyon içlerine baktım, Hegel’in olaylardaki rolü daha da netleşti kafamda. Motivasyonunu ise hala net anlayabilmiş değilim. Ikinci sezonda ona biraz egilirlerse sevinirim Claduia ile birlikte.
Enteresandir, ilk 3-4 bölümde suratlari baya karıştıriyorken son bölümlerde hiç öyle bir şey olmadi. Adamlar da neredeyse her fırsatta sahne geçişlerini ona göre ayarlayip işi kolaylaştırmişlar sağolsunlar.
@ozgun tanıtımdan epey yararlandim sağolasın. Yalniz bir sorum var
2×01 üzerine:
Detaylı bir şekilde her şeyi hatırlamıyorum ama az çok aklımda bir şeyler var. Bu da ilk bölüm için yeterliydi. Gerisine bakarız.
Kendi stilinde açmış desem olur herhalde. Oluyor yine bir şeyler.
2×01 üzerine
İlk sezonu 1 günde bitirmiştim ve beynim durmuştu. Aklımda o yüzden çok fazla bir şey kalmamış. Bölümü izlerken zorlanmadım ama bazı kişiler için kim kimdi diye ara ara gelip buraya baktım yine. Yinede az buçuk şeyler hatırlıyorum tabii.
Güzel bir dönüş olmuş ama aytackara gibi oluyor bir şeyler yine diye söylemektende alıkoyamadım kendimi izlerken.
Hafiften beyin devrelerim ısınıyor gibi. Ama eğleniyorum da. Bugün ilk yarısını yarın kalan yarısını izlemeyi düşünüyordum, biraz daha devam edeceğim. 4. bölüm şimdilik en sevdiğim. Müzikleri de güzeldi.
+ Bunu yapmazsam içimde kalır:
2×06 üzerine:
Bu da güzeldi, hakkını teslim etmek istiyorum. Sezonun tercihen en duygu/romantizm karışımı bölümü buydu.
Yalnız sezon iyi ki sekiz bölüm. İki bölümlük kafa kaldı sanırım bende. Gerçi bu sezonun ilkine göre daha rahat izlendiğini düşünüyorum. Belki de öncekinden dolayı karmaşaya ve karakterlere bünye biraz alışık diyedir.
Bitti sezon. Dört bölüm derken altı, altı derken sekiz bölüm oldu ve parça parça izledim. Sezon 8 bölüm olduğu için fazla oyalanmayıp top çevirmiyorlar. Geçen sezona oranla daha rahattı bence izlemesi.
Arada beynim yandı gibi oldu ama ilk sezon gibi değildi en azından. Genç Jonas ile orta yaş Claudia’yı sanki daha çok sevdim bu sefer. Düşündükçe aklımda bir şeyler dönüyor, epey bir şey olmuş aslında bölümlerde. Gelecek sezona ‘hoş’ bir şekilde yol yapıp gittiler. Bıraktıkları yeri kurcalayacak değilim, döndüklerinde bakarız.
* Martha’nın kapanıştaki ölümü Bihter gibi oldu derken “Hangi zaman değil hangi dünyada” diyerek konuyu çok başka yere çektiler. Üçüncü sezonda da buradan yürür bir şekilde kapatırlar.
Birçok soruyla başladık yine. Dolu bir sezon izleyeceğimiz hissini verdi. Bölümün içinden birkaç önemli noktayı yazacağım sonradan hatırlamak için.
– Noah, 1921’de genç bir çocukmuş. Tahminen 15-20 yaş arası.
– Adam isimli birinin etkisi altında. Sonradan gördük ki bu Adam’ın yüzüne bakınca kim olduğu belli olmuyor, yanmış veya ciddi hasar görmüş. Büyük ihtimalle daha önce gördüğümüz biri çıkacak.
– Katharina mağarada dolaşıyor. Yolunu kaybetmiş gibi. Bakalım hangi yıla çıkacak.
– 2052’de, sağır ve dilsiz Elisabeth büyümüş ve terör estiriyor.
– 2052’de “ölü bölge” denen bir yer var. Burası nükleer santralin olduğu yer. Girilmesi yasak, girmeye çalışanı asıyorlar. Bölüm sonunda genç Jonas buraya sızıp içerideki iplik yumağı gibi olan şeyi gördü.
– 27 haziran 2020’de kıyametin koptuğundan bahsediliyor. Genç Jonas gelecekte bir toplu mezarın yanından geçerken ölen tanıdıklarını görüyor.
– Franziska, eşcinsel çocukla takılıyor. Bu çocuk, polis merkezindeki tek gözü sakat adamın kardeşi.
– Charlotte ve kocası, Noah’ın kimliğini öğreniyor.
– Genç Jonas’ın dinlediği bir kaset kaydından duyduğumuza göre 2020’deki kıyametten Claduia (Bartozs’un babannesi) sağ çıkıyor. Elizabeth’in de sağ çıktığını gördük. Etti 2 kişi.
– Hannah, büyük Jonas’la tanışıyor.
Bu arada
– Zamanda yolculuk eden normal bir kişi asla geri dönemiyor. Bunu sanırım anlamıştık ama bu bölümde vurgulandı.
– İplik yumağı, zamanda yolculuk yapmak için geçit görevi görüyor. Kullanabilmek için stabil durumda olması gerekiyor. Verilen enerjiyle kullanım süresi doğru orantılı.
– Teyze ve nine Claudia tanışıyor. Burada ninenin söyledikleri baya bi kafamı karıştırdı açıkçası. Zaman sürekli tekrar ediyor, orası tamam. Nine diyor ki ben de bu koltukta teyze olarak oturdum, nine halimi dinledim. Şimdi zaman tekrar ettiğine göre birden fazla Claudia var demek mi bu? Yani aynı sahne defalarca yaşanmış mı? Anlayan anlatsın.
– 33 yılda bir her şey başa sarıyor. Nine Claudia, teyze olana adeta bir görev verir gibi bunu söylüyor mağarada. Rolünü kabul edeceksin diyor.
– Egon ve Hegel buluşmasında “Beyaz Şeytan” diye bir şey geçti. İlk defa duyduk sanırım bunu.
– Hannah ve büyük Jonas 86’ya gitti.
– Charlotte; kitabın yazarı ve saatçi dükkanının sahibi olan adamdan dedesi olarak bahsetti ve gerçek anne babasını hiç tanımadığını ima etti. Şimdi düşününce fark ettim ki bu kadının ailesine hiç girmedik hakikaten. Hegel, kayınpederiydi bunun. Hatta lafı da geçmişti. Bu durumda, Charlotte’un dedesi H.G. Tannhaus oluyor. Hadi buyur buradan yak.
– Noah, küçük Hegel’le bir işler peşinde. Çocuğu eski tip zaman makinesine koyarak bir şeyler elde etmeye çalışıyor, çocuğu kullanıyor.
– Agnes de işin içinde (Ulrich’in babaannesi, Tronte’nin annesi). Noah’ın da dahil olduğu ve başlarında Adam’ın bulunduğu bu örgütün üyelerinden biri-imiş. Çıkmış. Şimdi yeniden dahil olmak istiyor (bu Claudia’nın planının bir parçası olabilir emin değlim). Ayrıca Agnes ile Noah abi-kardeş (çüş) ve araları kötü.
– Claudia’nın bu örgütten ve hareketlerinden ciddi haberi var.
– Dede Egon, 86’daki olayı çözmeye başlıyor. Ines’ten de yardım alarak dede Ulrich ve Mikkel arasındaki bağı çözdü ve durumdan dede Ulrich’e bahsetti. Bakalım kanserden ölmeden önce bu işi sonuçlandırabilecek mi?
– Claudia, bölüm boyunca birilerinin yanına gidip ya uyardı, ya da olacaklardan ötürü özür diledi. Bu örgüte karşı durmaya çalışan zaman yolcularından birisi olarak bu görevi üstleniyor o tamam, peki büyük Jonas nerde bu arada? Bu da aynı amaç doğrultusunda çalışmıyor mu?
Tam anladım galiba diyorum, yepyeni bir şey çıkıyor anasını satayım ya.
2×08 Sezon Finali üzerine
Bu sene ilk sezona oranla izlemesi daha kolay gibiydi yani en azından son bölüme kadar hemen hemen her şey daha anlaşılır gidiyordu ama bu beklenmedik bir hamle benim devrelerim iflas etti sanırım. Bu bölümde has..tir dedim yani.
3. sezonu artık hiç bir şey düşünmeden ve beynimi yormadan ve anlamaya çalışmadan ve sorgulamadan izleyeceğim sanırım. Anlamaya başlasam da çöp ediyorlar her şeyi. Sonumuz hayrola…..
Hahaha hadi lan ordan
– Jonas iplik yumağından geçip 1921’e gitti. Orada iki Noah’la ve küçük Agnes’le karşılaştı.
– Örgütün adı belli oldu: Sic Mundus. İçindekiler de “yolcular” yani travelers diye geçiyor. Bunlar sıkıntısız yolculuk edebiliyor. Örgütün başındaki Adam’ın da aslında dede Jonas olduğunu öğrendik. Bu birçok ihtimal doğruyor ve bazı şeylere de açıklık getiriyor, mesela bir önceki bölümde nine Claudia’nın neden Jonas’la birlikte hareket etmediğini merak etmiştim, bundanmış. Jonas, en nihayetinde kötü karaktere evriliyor sanırım. Peki nine Claudia, Sic Mundus’un başındaki Adam’ın aslında Jonas olduğunu biliyor mu?
– Bu arada, günümüzde takılan büyük Jonas diyor ki bu Adam’ı durdurmam lazım, döngüyü kırmam lazım. Acaba olan bitenden haberi yok mu? Kaçırılmış veya bir şekilde kullanılmış olma ihtimali var mı? Yoksa günümüzde tamamen rol kesip bizimkileri kandırmaya mı çalışıyor? Ayrıca Claudia için “O denedi ama sonunda karşısına aldıklarından farkı kalmadı” dedi. Not düşeyim.
– Öte yandan teyze Claudia, 2019’a gelip araştırmalarda bulunuyor. Dokunmatik ekranla mücadele sahnesi çok güzeldi.
– Bu yeni gelen alakasız polis ekran işgal etmekten başka bir işe yaramadı şimdiye kadar. Müthiş bir keşif yaparsa iyi olur, yoksa cidden amaçsızca iğneleyip duruyor milleti. Canımı sıktı.
– Charlotte’un gerçek dedesi o saatçi adam değilmiş. Babası da Noah’mış (çüş), annesi hala belli değil. Tahmin de yürütemiyorum şu an bunun için.
– Saatçi adam da traveler bu arada. Adam’ın piyonlarından, Noah gibi. Claudia’nın kendi amaçları uğruna bu adamı kullandığından bahsedildi (zaman makinesi yapımı)
– Neyse, dede Jonas diyor ki biz hem anarşistiz hem de kafiriz; ne Tanrı’ya inanıyoruz ne de zamanı tanıyoruz. İkisi de bizim düşmanımız, ikisini de yok sayıp yeni bir dünya düzeni kurmayı amaçlıyoruz… (Sic Mundus Creatus Est) Kolay gelsin dedecim size.
– Bu arada 1921’de bir iplik yumağı (Tanrı parçacığı) daha ortaya çıktı. Bunu Sic Mundus denen örgüt kendisi yapmış. Dede Jonas’ın demesine göre bunun sayesinde istediğin tarihe gidebiliyorsun. Gelecekteki yumakta bu seçenek var mı bilmiyoruz. O da kıyametten sonra kendisi oluşmuş.
– Dede Jonas, her şeyin başlangıç noktasının, Michael’in ölümü olduğunu söyleyerek bizim Jonas’ı o zamana yolladı. Bunu engellemeye çalışacak. Bu durumda Jonas doğmamış olacak. Burada yine benim kafa yanıyor… Şimdi günümüzde Michael zaten belli bir yaşa gelmiş ve Jonas çoktan doğmuş olmuyor mu? Burada asıl engellenmesi gereken Michael’in, yani Mikkel’in DOĞUMU değil mi? Çocuk doğmasın, mağaraya da gitmesin. İntiharı engellesen ne olacak. Dede Jonas’ın, tüm olayların tetikleyecisi olarak bu intiharı görmesini anlamadım. Anlayan anlatsın.
– Jonas, babasının ölümünü engelleyebileceği ve neticede her şeyi düzeltebileceği, düzene sokabileceği, döngüyü kırabileceği düşüncesiyle günümüze geliyor ama aslında bir piyon olduğunu, buraya gelip babasına her şeyi anlatması ve uyarması sonucunda her şeyin daha önce nasıl olduysa yine aynı şekilde olacağının farkına varıyor. Ve bunu Jonas’a yaptıran da dede Jonas…
– Yani bizim Jonas, Michael’i ziyaret edip olacak olanları anlatmasa aslında döngü kırılacak ve güya her şey düzene mi girecekti? Claudia’nın da ta bu muhabbet bittikten sonra gelip Jonas’ı alıp götürmesi, onun da Adam’ın piyonlarından biri olduğuna işaret gibi. Geçen bölüm büyük Jonas, Claudia için, savaştığı şeylere dönüşüyor tarzı bir şey demişti. Claudia’nın, Jonas-Michael sohbetine müdahele edebilecek gibi olup etmemesi bununla ilgili olabilir. Zira kadın her an her yerden çıkma yetisine sahip, Noah gibi. Bu ikisi upgrade edilmiş zaman yolcuları herhalde.
– Mikkel’in mağaradan geçmesine de bizim Jonas’ın yardım ettiğini öğrendik. Geçen sezondan kalan açık kapılardan biriydi, kapattılar. Bizim Jonas’ın, Adam’ın sözüyle yaptığı bir şey daha olsa gerek. Ama sohbet sırasında lafı geçince “ben öyle bir şey yapmadım, imkansız” diyor. Bu da yine başka bir Jonas daha mı var, veya Adam bir şekilde bu yanındakileri kontrol mü ediyor gibi soruları doğuruyor.
– Öte yandan bir Magnus yetmiyormuş gibi bir tane de amca Magnus çıktı bölüm sonunda. Yanındaki de teyze Martha mıydı? Onun 2020’de mezar taşını görmüştük. Teyze Franziska mı lan yoksa? Üstelik ikisi de Adam’ın emri altında. Şimdi bir de bunlara kafa yoralım. Eh be arkadaş.
Hannah
– Fesatlık, insana zaman yolculuğu bile yaptırıyor. Kadın sırf kişisel tatmin uğruna 66 sene geri gidip adama zorla seni seviyorum dedirtti ya lan. Eğlenceli bir sahneydi.
– Yeni polisin olayı çözülüyor gibi ama ne kadar gerekli bir yan hikayeydi tartışılır, gerçi hala tam bir çözüme ulaşmış değil ama yine de çok yavan geçiyor.
– Martha-büyük Jonas karşılaşması güzeldi. Katharina’nın itfaiyeci baltasıyla kapıyı kırıp (çüş) içeri dalması komik ve garip bir sahneydi. Sahnenin devamı da ağızlarda Game of Thrones tadı bıraktı @aytackara’nın dediği gibi. Bu da eğlenceliydi.
– Bu arada Hannah’ın da yine çok hakkını yemeyelim, tatmin için gitse de orada kalmaya niyetli gibi. Egon’u 2-3 dakika içinde ayartmış gibi görünüyor. Egon zaten dünden hevesli. Buradan gelecek adına nasıl bir hikaye çıkar merak etmedim değil.
– Claudia-Egon yani baba kız tartışması da beklediğim gibi bitti açıkçası. Orada başka hikaye kalmamıştı. Adam öldü, kadın da beyaz şeytan çıktı bu arada; Hegel öyle dedi en azından.
– Son olarak bizim Jonas, Claudia’yı geleceğe götürmeye geldi. Bunu da otopsi sahnesinde doktor, kadının vücudunda radyasyon var diyerek bize haberini vermişti. Bakalım final için ne hazırlamışlar.
Oy oy oy.
– Mesele hangi zaman değil, hangi dünya he? Vay anasını. Netflix bu sezonki bütçenin de üstüne çıkacak belli. Paralel evren gibi olacak herhalde. Aslında şu haliyle bile yeterince karışıktı, başka dünyalara gerek var mıydı hakikaten ya?
– Sarı Elizabeth’in olayı bölüme yine seviye atlattı ve benim devreleri yaktı. Doğru anladıysam bir zaman diliminde Noah ve Elizabeth evleniyor, çocukları oluyor. Bilin bakalım bu çocuk kim? Aynen öyle. Bizim polis hanım Charlotte. Peki Charlotte’un kızı kim? Elizabeth. :)) Allah sizi kahretsin. :))
– Bir diğer mesele de şu; bölüm açılırken 2052 Elizabeth’in baktığı fotoğraftaki sarışın kadın kendisiyse bu kadına ne olmuş da suratı bu hale gelmiş? Bunun için bir açıklama gelmedi. Kaç yaş fark var? Noah’la evlilik süreci ne zaman? Hepsi cevapsız. Elizabeth, Noah’la evlenip Charlotte’u doğuruyor. Peki en başta Elizabeth’i kim doğurdu amk o zaman ya? Yine iki farklı Charlotte mi var bu durumda? Anlayan anlatsın. Benden dumanlar çıkıyor.
– Büyük Jonas bu hikayedeki en mahir karakter sanırım. Her şeyin farkında olan ve iyilerin yanında olan bir tek o var. Diğer herkes olayları normal akışında yaşarken bir şeyleri değiştirmeye çalışan tek adam bu. Diğer herkes ya kukla pozisyonunda ya da zaten kötüler tarafında. Genç Jonas’ın daha 40 fırın ekmek yemesi lazım.
– Şimdi düşününce, büyük Jonas’ın, Martha’yı sığınağa götürme çabası, Martha’nın kaçacağını ve genç Jonas’ı bulacağını bildiği için miydi? Ve tabii ki uzaylı Martha’dan da haberi olmalı, uzaylı Martha ve genç Jonas’ın kıyamet kopmadan kaçıp gideceğinden de.
– 2052 Elizabeth ve Charlotte buluşması çok hoştu. Sanırım Charlotte karşıya geçti o geçitten? Geçtiyse iyi olur. Hava değişikliği neticede. Kim kimin kızı, kim kimin annesi onu da tartışırlar. Nasılsa 2052’de beleş geçit var, istediği zaman geri döner.
– Büyük Jonas, en son Magnus, Franziska ve Bartozs ile bir yerlere gitmeye çalışıyor. Magnus ve Frans’ın 1921’deki kilisideki durumlarına bakılırsa istikamet orası gibi duruyor. Hatta düşününce daha bile öncesi olması gerek çünkü 21’de bile yaşlılardı. Ondan da bir önceki döngüye mi gittiler o zaman? Bartozs’u da arada zaiyat verdiler herhalde.
– Uzaylı Martha’nın tek farkının, saçın düz kumral değil de kahküllü ve siyah olması da ilk akla gelen fikirmiş gibi geldi. Bari kıyafeti falan daha şekilli olsaydı.
– Yeni polisin hikayesi yavanlığıyla kaldı, geldiğimiz noktada da adamın nüfuzunu hissedemedim ben. O ağırlığı veremedi. Neymiş betonu kırın, içinde ne var bakmak istiyorum. Neden istiyorsun abicim? Senin bu olaylardan haberin yoktu ki. Neyden şüphelenebiliyor olabilirsin? Senin tek derdin kardeşinin katilini bulmaktı, buldun, hapse de tıktın, tamam uzatma artık ya. Bu karakterin yaptıklarını Charlotte da yapabilirdi sezon boyunca, bence çok lüzumsuz bir adamdı.
Bu ispiyon içlerini günlük gibi kullandım biraz, okuyup da içinden söven varsa anlayışla karşılarım. Baya da meşgul ettim burayı, kusura bakmayın.
Dizi bu sezon yeni katmanlar ekleyerek seyir zevkini iyice arttırdı. Her eklenen yeni şey gizemi ayakta tutmayı sağladı. Zaten havası suyu harika. Konuyu da temiz temiz işleyince bana da keyfini çıkarmak kaldı. Ha yine yarısını anlamadım o ayrı ama izlerken eğlendim. Sezonları arka arkaya izlememin de çok faydası oldu. İlk sezonla karşılaştıracak olursam çok fark var diyemem; kalitesinden ve gizeminden bir şey kaybetmiyor, bütçeyi ise hatrısayılır biçimde arttırmışlar, o bariz etkiliyor ve güzel olmuş.
Umarım 3. sezon için çok beklemeyiz. Seneye bu vakitlerde bekliyorum yine. Çok pis yerde bıraktı şrfszlr.
2×04:
Haydaaa!
2×01
Sakin, çizgiyi hiç bozmadan çok güzel bir başlangıç olmuş sezona. İşler yine karışacak belli ki. Adamlar karakterleri o kadar sağlam kullanıyorlar ki, en önemsiz sandığın yerden veya kişiden bile bir bağlantı vs. çıkıyor.
Sırf her şeyi iyi anlayayım diye üşenmedim, 3 günde ilk sezonu tekrar izledim ve ilk izleyişimdeki keyiften gram eksilmedi.
Çok net ve iddialı söylüyorum ki bu dizi cidden yaşayan efsane. ‘Kendi türündeki kalite dozajı’ anlamında bir “Breaking Bad”, “Six Feet Under”, “Game of Thrones” kadar sağlam. Imdb’de şu anki 8.6’lık puanı ise inanılır gibi değil; en az 9 olmalı. Netflix’in en muhteşem 3 dizisini söyle deseler benim listeme rahat girer.