Barracuda || Tanıtım
18 yorum desperate houseboy 06 Ağustos 2016 08:46
Antik Yunan’da ilk oyunlar oynanmaya başladığından beri her sporcunun hayalidir olimpiyatlarda yer almak ve ülkesini temsil etme gururunu yaşamak. Danny Kelly’nin de tek bir hayali vardı: 2000 Sydney Olimpiyatları’nda yarışmak ve altın madalyayı kazanmak.
ABC-TV (Australian TV Channel) tarafından 10 Temmuz’da yayınlanmaya başlayan ve 31 Temmuz’da sona eren bu mini dizide de 1996-2000 yılları arasında Danny’nin olimpiyata giden yoldaki mücadelesine, azmine, sevinçlerine, hayal kırıklıklarına, aşklarına ve ailesiyle olan ilişkine tanık oluyoruz.
Her biri yaklaşık 55 dakikadan oluşan 4 bölümlük bu mini dizi, daha önce yine Avustralya’da televizyona uyarlanan ve ardından Amerika’da NBC tarafından da bir uyarlaması yapılan “The Slap” adlı kitabın yazarı Christos Tsiolkas‘ın “Barracuda“sından uyarlama.
Olimpiyatlarla haşır neşir olduğumuz şu günlerde gelin Danny’nin hikayesine daha yakından bakalım.
KONU:
Giritli bir anne ve İskoç bir babanın oğlu olan Danny, biri disleksik kendinden küçük iki kardeşiyle birlikte 5 kişilik, orta sınıf bir aileye mensup lise öğrencisidir. Başarılı bir yüzücü olan Danny, bu sayede Melbourne’ün prestijli okullarından birinde burslu okumaya hak kazanır.
Göçmen ve burslu olması nedeniyle ilk başlarda özellikle yüzme takımdaki arkadaşlarının klasik sataşmaları ve zorbalıklarına maruz kalsa da kendi gibi bir göçmen olan Macar asıllı yüzme hocası Mr. Torma tarafından himaye altına alınır.
İlk başlarda en büyük rakibi olan takım arkadaşı Martin ile ilişkileri farklı bir boyut kazanan Danny, dünya rekortmeni olabilmek için verdiği bu mücadelede en büyük desteği ondan görmeye başlayacaktır.
Peki, bir barakuda kadar güçlü ve hızlı olan Danny hayallerine ulaşmak için nelerden vazgeçmek, bu uğurda nelerle baş etmek zorundadır? En önemlisi de bu hayallerine ulaşabilecek midir?
BAŞLICA KARAKTERLER:
Danny Kelly: Göçmen bir ailenin yüzmedeki başarısı sayesinde özel okulda burslu okuyan oğlu. En büyük hayali olimpiyatlarda yarışmak.
Martin Taylor: Danny’nin takım arkadaşlarından. Onun hem en büyük rakibi hem de en yakın arkadaşı.
Frank Torma: Macar asıllı yüzme hocası. Disiplini sayesinde Danny’ye bu yolda en çok yardımı dokunan kişi.
Stephanie Kelly: Danny’nin kuaförlük yapan Giritli annesi. Sevindiğinde ve öfkelendiğinde etrafa Yunanca sözler savurmaktan çekinmiyor. Danny’nin her daim arkasında.
Samantha Taylor: Martin’in bir hayli varlıklı ve hırslı annesi. Oğlunun başarısızlığına asla tahammülü yok. Karakteri “Six Feet Under” ve “Brothers & Sisters”tan tanıdığımız Rachel Griffiths canlandırıyor.
Neal Kelly: Danny’nin kamyoncu olan İskoç babası. O da büyük destekçisi fakat bazen karşılıklı yaşadıkları öfke patlamaları nedeniyle araları limoni olabiliyor.
Salt “bir sporcunun başarılı olma yolundaki mücadelesi” formatında olmayan, karakteri her yönüyle ele alan ve görselliğiyle de ön plana çıkan bu dört dörtlük diziyi kaçırmayın ve fragmanına bir göz atın.
yorumlar
Ooo desperate houseboy’dan yine beklenmedik bir tanıtım.
Valla türün uslanmaz meraklısı olarak, hele de bu günlerde bayıla bayıla izlerim ben bunu. Çok teşekkürler haberdar ettiğin için.
Bu arada son görsel harika! O sahneyi görmek için can atıyorum.
İşin içinde yüzme olması, konusu ve mini dizi olması oldukça dikkatimi çekti. En kısa sürede izlerim bu diziyi.
Eline sağlık @desperate houseboy
Çok güzel bit tanıtım, yüzmeden çok atletizm seven birisiyim ama bir ara izlerim ben bunu
Kesinlikle izlerim. Hem mini hem de farkli bir alan. Bilgimin olmadigi mesleklerin arka planinda olanlari izlemeyi seviyorum.
Eline saglik
Aaa ben bunu izleyecektim :))
4 bölümse yutarım en yakın zamanda.
Bir oturuşta bitirdim diziyi. Çok güzeldi.
Teşekkürler @desperate houseboy ve
Bu arada başroldeki çocuğu çok sevdim. Çok içtendi hem oyuncu, hem de karakter.
Bu diziyi Türk izleyicisi izlese “Frank Reyiz’in askerleriyiz” diye gezerdi eminim. Çok seviyorum bu tip karakterleri valla. Matthew Nable da döktürmüş vesselam.
Sevindim beğenmenize. @dkamoy İspiyon içi için de kusura bakma.
neyse gerisi güzeldi. ilk bölüm bu ekip içi ilişkilere çok girdiklerinden biraz sıkıldım ama bunu bitirdiklerinden sonraki bölümler eminim daha da iyidir.
koça ve maritn taylorın annesine şaşırdım. avustralya yapımı olduğundan tanıdık yüz görmeyi beklemiyordum.
benim tam anlamadığımsa bunlar kendi aralarında bir yüzdüler bölüm sonunda madalya falan aldılar. neydi o tam olarak. okula altın madalya kazandırdım falan dediler sonra. bunların hangisi kazanırsa kazansın zaten madalya aynı okula gitmeyecek mi yav. yoksa il içinde bir yarışmaydı başka okullar vardı da ben mi anlamadım?
@ozgun14 : Evet başka okullar vardı.
ya da hiç o topa girmeden bromance modunda devam edip ikilinin kayıplarının ardından hayata tutunmasını izleseymişiz.
final bölümünü hiç sevmedim. gerisi gerçekten çok güzeldi.
frank reyiz adeta oth deki koç gibiydi. o adamı da çok severdim. sık sık oth özlüyorum ben.
dkamoy’un Olive Kitteridge tarafina yazdigina benzer bir seyi buraya yazmaya geliyordum da gerek kalmadi iki ustteki ispiyona yazdigin gibi seyler olsa bu sefer de ben memnun olmazdim mesela. Lakin beklentiler farkli olabilir tabii, onu da anlarim.
Sonradan ek:
neyse yine de güzeldi tabii. izlediğime memnunum. öneririm ben de.
Sen zaten benim desperate’a ispiyon içinde yazdığımı okudun mu?
yok görmemişim.