Gone for Good (Disparu à jamais) — Tanıtım
2 yorum aytackara 28 Ekim 2021 08:18
Gizem ve gerilim ağırlıklı romanlarıyla bilinen yazar Harlan Coben‘le bir içerik anlaşmasına imza atan Netflix, o zamandan beri yazarın eserlerini dizi-film olarak ekrana taşımak için çalışmalarına devam ediyor.
Coben’in senaryosunu yazdığı Safe dizisini de yayınlayan Netflix, The Stranger, The Woods ve The Innocent dizilerinin ardından izleyiciyi “Gone for Good”la (Disparu à jamais) buluşturdu. 13 Ağustos’ta yayınlanan mini dizinin sezonu 5 bölünden oluşuyor. Başrolleri Finnegan Oldfield, Nicolas Duvauchelle, Guillaume Gouix ve Garance Marillier paylaşıyor.
Dizi, David Elkaïm ve Vincent Poymiro tarafından yaratıldı, senaryoda Pauline Guena, Nacim Mehtar ve Marion Festraëts eşlik etti. Bölümleri Juan Carlos Medina yönetti, yapımını ise Calt Studio üstlendi.
Not: Coben-Netflix iş birliğini takip edenlerin de bildiği gibi Amerikan yazarın kitaplarının hikayesi aslında ABD’de geçse de uyarlamalar farklı ülkelerin yapımları olarak ekrana taşınıyor. The Stranger (İngiltere), The Woods (Polonya) ve The Innocent’ın (İspanya) ardından yeni dizi için bu sefer “Fransa” tercih edildi.
Sıradaki dizi uyarlamaları ise Stay Close (İngiltere) ve Hold Tight (Polonya). Ayrıca hazır denk gelmişken Coben’in Safe dizisi misali senaryosunu kaleme aldığı İngiltere yapımı The Five’ı (2016) da hatırlatmış olayım.
Not 2: 2002’de piyasaya çıkan Gone for Good, ülkemizde Martı Yayınları tarafından İhanetin 5 Yüzü adıyla yayımlandı.
Konusu:
Guillaume Lucchesi, 10 yıl kadar önce ilk aşkı Sonia ve kardeşi Fred’i traijik bir olayın ardından kaybetmiş, artık otuzlu yaşlarına adım atmış biridir. Sosyal yardım amaçlı çalışmalar yürüten Guillaume, hayatına Judith’in de girmesiyle artık daha iyi durumdadır. Ancak bir gün annesi hayatını kaybeder ve cenazenin düzenlendiği gün Judith aniden ortadan kaybolur.
Onu bulmak için harekete geçen Guillaume, Judith’i aslında ne kadar az tanıdığını fark ederken çevresindekilerin kendisinden sakladığı gerçeklerin yanı sıra uzun süredir görmezden geldiği bazı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalır. Üstelik bunları göz ardı etmenin kendisine iyilikten çok kötülük getirdiğini de anlayacaktır.
Harlan Coben / Netflix iş birliğinde henüz vakit bulamadığım The Innocent haricindeki dizileri izledim. Yazarın belli bir tarzının olduğu, romanlar bir yana dizilere aşina olmaya başlayınca da fark ediliyor. Çoğunda ana karakterin geçmişten kalma bir travması ve kaybı bulunuyor, günümüzdeki genelde bir cinayeti de içeren olaylar geçmişin izleriyle birlikte işleniyor. “Gone for Good” da bu kalıbı takip eden bir yapım.
Dizinin en nihayetinde Netflix’in diğer Harlan Coben dizilerinden daha iyi ya da kötü olmadığını, benzer çizgide ilerlediğini düşünüyorum. Hatta The Woods’tan pek memnun kalmadığımı hatırlıyorum, dolayısıyla ondan daha iyi durumda da diyebilirim aslında. Farklı olarak Fransa’ya adım atmalarının bence faydası olmuş. Guillaume’nin de izlenesi bir ana karakter profiline sahip olduğu fikrindeyim.
İyi bir açılış yapan dizi, ortalarda biraz dağıtsa dahi yeterli denebilecek bir kapanışla hikayesini tamamlıyor. Hatta kimisi iddialı olmak adına biraz zorladığını da düşünebilir ama genel hikayesi bence merak ettiriciydi. Nihayetinde 5 bölümlük bir mini dizi, başlayınca bir şekilde sonunu görmesi kolay oluyor zaten.
Gone for Good, polisiye-gerilim-gizem türlerine ilgisi olan ve/veya Harlan Coben projelerine aşinalığı bulunanlara denemesi için tavsiyedir. İzleyeceklere iyi seyirler. Bir sonrakilerle de görüşmek dileğiyle…
Ek: Diziyle ilgili daha önce bu yazının altında yorum yapılıyordu.
yorumlar
ne yazık ki beklentilerimin altında kalan bir iş oldu. mini dizi olmasına rağmen sanki sezonlarca sürmüş gibi yordu beni maalesef.
İzleyenlere ağır gelmesini anlıyorum, öyle bir iş ama benim için çok sıkıcı geçmedi. Birkaç zaman diliminde gidip gelmeleri ve sadece 5 bölüm sürmesi sayesinde akıp gitti benim için. Klasik Harlan abi işi işte.
Final hafiften sürprizliydi. Bayağı bir saçmalık da vardı. Dizinin en güzel yanı Nice şehriydi tabii ki. Görsel anlamda oldukça tatmin ediciydi.
İspanyol Harlan’a ben de daha bakamadım. Süresinin ve bölüm sayısının fazla olması şimdilik uzak tutuyor.