Profil: Mia Kirshner
4 yorum hsparks 29 Nisan 2012 14:12
Mia Kirshner, hiç kuşkusuz ki sinema ve televizyon yapımlarının en seksi ve cesur aktrislerinden birisi. Kendine has karizması ve güzel ses tonuyla çoğu kişiyi büyüleyen güzel oyuncumuzun yer aldığı yapımlardan ispiyon içeren profil yazısını merak edenler, yazının devamından ulaşabilirler.
Kanada’nın Toronto şehrinde dünyaya gelen güzel oyuncumuz, aslında bir yahudi. Hatta dedeleri ve büyükanneleri, yahudi soykırımı sırasında Almanların kampında hayatta kalmayı başaranlar arasında yer alıyor.
Öğretmen bir anne ve Kanada’daki yahudiler için hazırlanan The Canadian Jewish News‘ta çalışan gazeteci bir babanın kızı olan Kirshner’ın Polonya asıllı babası, 1946 senesinde bu kamplardan birinde, Almanya’da doğmuş. Bulgar asıllı olan annesiyle de İsrail’de tanışmışlar. Aşklarının meyvesi olarak Mia dışında, Lauren adında bir kızları daha olan çiftimizin diğer kızı, yazarlıkla meşgul.
Dracula: The Series’de, henüz 15 yaşındayken
Montreal’deki McGill Üniversitesi‘ne giden oyuncumuz, burada Rus Edebiyatı ve 20. yüzyıl film endüstrisi eğitimi aldı. Ama kızımızın oyunculuğa geçişi, üniversite eğitiminden daha öncesine dayanıyor.
12 yaşındayken, bir yetenek avcısı tarafından keşfedilen Kirshner, 15’inden itibaren, profesyonel olarak oyunculuk yapmaya başladı. İlk rolleri, çoğu kişi gibi küçük konukluklardan oluşuyordu. Küçük rollerde yer aldığı diziler arasında, War of the Worlds, Danger Bay ve My Secret Identity‘yi sayabiliriz. Bu 3 dizinin ardından, oyuncumuz kendine Dracula: The Series‘de kalıcı bir rol buldu. Fakat dizi, 21 bölümlük 1. sezonunun ardından iptal edildi.
Bu kısa süreli dizimiz, iş adamı etiketinin arkasına saklanan Dracula’yı anlatıyordu. Maximilian ve Christopher adlı iki genç yeğeniyle birlikte yaşayan Dracula’nın maceralarında Mia Kirshner‘ın rolü ise, Christopher’ın sevgilisi olmaktı.
Exotica’dan
Dizinin bitiminin ardından oyuncumuz, kariyerine Road to Avonlea, Are You Afraid of the Dark? ve Sweating Bullets (Tropical Heat diye de biliniyor) gibi dizilere konukluklarla devam etti.
1993 senesinde, başrolünü Dharma & Greg‘in Greg’i Thomas Gibson‘la paylaştığı Love and Human Remains‘te yer aldı. Eşcinsel bir erkek ve onun bayan ev arkadaşının cinsellik ağırlıklı hikayelerini anlatan film, bir nevi kendini bulmaya çalışan karakterlerin etrafında gelişiyordu da denebilir.
Peşinden 1994 senesinde oyuncumuz, yavaş yavaş tanınmasını sağlayan bir rol kaptı. Exotica adlı film, filmin adıyla aynı ismi taşıyan bir striptiz klübünde geçiyordu. Filmin bayan başrolü Mia Krishner’dı. Exotica diğer adaylıkları ve ödüllerinin yanı sıra, filmin senaristi ve yönetmeni olan Atom Egoyan‘a Cannes Film Festivali‘nde de ödül getirdi.
The Crow: City of Angels’tan
Bu başarılı çıkışın ardından, oyuncumuz uzunca bir süre televizyon ekranlarından uzak durdu ve sinemaya yöneldi. 1995 senesinde, Kevin Bacon ve Christian Slater‘lı Murder in the First‘te yer aldı. Bunu Sissy Spacek‘li The Grass Harp takip etti.
1996’da, toplam 4 filmden oluşan ve ilk filmi, sahne çekimi sırasında başrol oyuncusu Brandon Lee‘nin vurularak ölmesiyle sonuçlanan The Crow (Karga) serisinin ikinci filmi olan The Crow: City of Angels‘ta yer aldı. Böylelikle, filmin baş karakterini canlandıran Vincent Perez‘e eşlik etmiş oldu.
Hızını alamayan oyuncumuz, John Travolta ve Dustin Hoffman‘lı Mad City‘de, şu an Hawaii Five-0‘da kendine yer edinmiş olan Scott Caan‘li Saturn‘de (Speed of Life olarak da biliniyor), Estonya-Amerika ortak yapımı olan Out of the Cold‘da, ilginç bir gerilim filmi olan Dark Summer‘da, romantik komedi Cowboys and Angels‘ta, Jesse Bradford ve Adam Goldberg‘lü According to Spencer‘da, gençlik filmleriyle dalga geçen Not Another Teen Movie‘de ve New Best Friend‘de yer alarak, filmografisini bayağı geliştirdi. Bu filmlerin hepsinde ya başrolde yer aldı ya da hikaye için önemli bir karakteri canlandırdı.
Güzel oyuncumuz en solda
Uzunca esen sinema rüzgarınin ardından Kirshner, 2001 senesinde yeni bir CBS dizisiyle beraber televizyon ekranlarına geri döndü. Seattle’da bir banliyödeki kurt adamların maceralarını anlatan dizi, 5. bölümünün ardından gelen düşük reytinglerden sonra yayından kaldırıldı. 1. sezonu toplam 10 bölüm olan Wolf Lake‘in kalan bölümleri, DVD ile birlikte piyasa çıkmış oldu. Oyuncumuz haricinde kadroda yer alan bir başka isim de, şu an The Vampire Diaries‘de seyrettiğimiz Paul Wesley‘di.
24’ten
İptalin ardından oyuncumuz, 2001 senesinde yayın hayatına başlayan ve başrolünde Kiefer Sutherland‘in yer aldığı aksiyon dizisi 24‘ün ilk 3 bölümünde karşımıza çıktı önce. Dişli, biseksüel bir terörist olan Mandy karakteri, ara ara diziye sürprizler yaparak geri döndü. Dizinin 8 sezonluk geçmişinde, 7 bölüm yer almış olsa da seyirci onu her daim hatırladı.
Kirshner, bir yandan da Now & Forever adlı bir romantik dramanın başrolünü Adam Beach ile paylaştı. Peşinden, kadrosunda Buffy the Vampire Slayer‘dan Seth Green‘i, Home Alone‘ların (Evde Tek Başına) çocuk başrol oyuncusu Macaulay Culkin‘i, Big Love‘dan bildiğimiz Oscar adayı Chloë Sevigny‘i , en son American Horror Story‘de seyrettiğimiz Dylan McDermott‘ı ve şarkıcı Marilyn Manson‘ı barındıran Party Monster‘ta yer aldı. Bu yıldızlar şöleni, 1980’lerin ortalarında New York’taki bir gece kulübünde geçiyordu ve gerçek bir hikayeye dayanıyordu.
The L Word’ün jeneriğinden, rol arkadaşı Katherine Moennig ile beraber
Oyuncumuz, 2004 senesinde, Amerika’nın kablolu kanallarından olan Showtime’ın LGBT dizisi The L Word‘le karşımıza çıktı. Bu rol aynı zamanda, oyuncumuzun hayatındaki en önemli televizyon rolü oldu. Los Angeles’ta yaşayan bir grup lezbiyenin hayatını anlatan dizi, toplam 6 sezon, 70 bölüm sürdü. Kirshner, L.A.’e yeni taşınmış ve aklı karışık olan bir karakteri canlandırıyordu. İlk başta erkek arkadaşı Tim (Ugly Betty‘den tanıyabileceğiniz Eric Mabius) ile birlikte yaşayan güzel kızımızın seneler boyunca ne denli bir değişime girdiğine şahit olduk.
Kirshner, dizinin 6 senelik hatayı boyunca, doğal olarak bir yandan da filmlerde yer aldı. Bunlar arasında, 2005 yapımı The Iris Effect‘i, Oscar adayı olmuş olan The Black Dahlia‘ı, televizyon korku filmi They Come Back‘i ve Heather Graham‘la birlikte rol aldığı Miss Conception‘ı sayabiliriz.
The Vampire Diaries’den
The L Word‘ün bitiminin ardından güzel aktrisimizi, The Cleaner ve CSI: NY‘ta 1 bölüm konuk olarak seyrettik. Dizilerden sonra, sadece DVD olarak piyasaya sunulan 30 Days of Night: Dark Days adlı vampir filminde yer aldı.
Vampir olmak kızımızın pek hoşuma gitmiş olacak ki şu an 3. sezonu gösterilmekte olan The CW dizisi, The Vampire Diaries‘de karşımıza çıkmaya başladı. Dizinin ilerleyen bölümlerinde, Alaric ve Elena için ne kadar önemli bir karakter olduğunu öğrendik.
Oyuncumuzu son olarak, 2011 yapımı gerilim filmi 388 Arletta Avenue‘da seyrettik. Filmde, HBO’nun 2 sezonluk ilginç draması Carnivale‘nin başrol oyuncusu Nick Stahl ile birlikte yer aldı.
Mia Kirshner şu aralar, SyFy’ın önümüzdeki sezon için sipariş ettiği Defiance adlı bilim kurgu dizisinin kadrosuna katıldı. Ortaya nasıl bir şey çıkacağını bekleyip göreceğiz.
yorumlar
Bir eski hallerine bir de şimdiki haline bakıyorum da vay be, epey değişmiş ama yine de hoşluğunu kaybetmemiş.
Kadının The Vampire Diaries’deki önemini gizli tutman sanırım güzel hamle olmuş. Alaric değil de Elena kısmından sağlam spoiler olurdu Eline sağlık.
@aytackara: Yazıyı beğenmene sevindim
Bundan sonrası, The Vampire Diaries’in ilk 2 sezonuyla ilgili ispiyon içerir!
3.sezonun başında dayanamayıp bırakmıştım diziyi. Keşke karakteri öldürmeselerdi de 6 bölümden fazla kalsaydı. Hep ana kadroya dahil olacak hayaliyle yaşadım ama olmadı malesef. Karakteri geri döndürürlerse ben de kaldığım yerden devam ederim diziye orası ayrı ama o da imkansız sanırım.
L Word onsuz anlamsız olurdu.. seviyordum seni küçük yahudim jenny..
favorim