The Fades — tanıtım
11 yorum rpdi 06 Şubat 2012 11:39
2011 Eylül’ünde BBC Three sayesinde tanıştığımız ve ilk sezonunu geride bırakan fantastik-korku türündeki İngiliz dizisi The Fades‘i daha yakından tanımak isteyenleri, yazının devamına alalım.
Neil (Johnny Harris) ve Paul (Iain De Caestecker)
The Fades, BBC Three‘nin elinden çıkma bir fantastik-korku dizisi. Gençlik draması grubuna da rahatlıkla dahil edebiliriz sanırım. 21 Eylül 2011’de başlayan dizimiz, 6 bölüm sonunda, 26 Ekim 2011’de sezon finalini yaptı. American izleyici ise daha yeni, 14 Ocak 2012’de, BBC America sayesinde tanıştı The Fades‘le. Amerika’da da sezon finalini yaptıktan sonra, 2. sezona dair bir haber geleceğinizi tahmin ediyoruz (umuyoruz).
Gelin şimdi, ağzımıza bal çaldıktan sonra ortadan kaybolan bu güzel dizinin konusuna göz atalım:
Konu ve karakter kısımları, ilk bölümden ispiyon içerir!
Paul, 17 yaşında, içe dönük, sessiz, çekingen, herkes tarafından ezik ve ucube olarak nitelendirilen bir çocukcağızdır. Bütün bunlarla ilgili sıkıntılarının yanında, gördüğü kabuslarla da başı epey derttedir. Her gece kıyamet ve yok oluşa dair garip rüyalar görür ve bu yüzden hayatı cehenneme döner. Bu da yetmezmiş gibi bir de etrafında, kendisinden başka kimsenin göremediği ve daha sonra solgunlar (yani diziye de adını veren the fades) diye adlandıracağımız yaratıklar belirmeye başlar.
Sarah (Natalie Dormer) da Paul gibi rüyalarında herşeyin küle döndüğü kıyamet manzaraları görüyor
Öldükten sonra göğe yükselemeyen ve dünyada sıkışıp kalan ruhlara solgun diyoruz. Bu varlıklar, bir şekilde (ne şekilde olduğunu izleyerek görmelisiniz) tekrar ete ve kemiğe bürünüp normal bir insan gibi yaşamanın yolunu bulur. Bir tarafta da “Angelic” denilen, bir takım özel güçlere sahip insanlar var ve dünyayı solgunların yol açabileceği sorunlardan korumak, onların başlıca görevidir. Başkahramanımız Paul, onlardan biri olduğunu öğrendiği gün esas olaylarımız başlar.
Şimdi, kadro ve karakterler üzerinden tanıtıma devam edelim.
Paul
Çaylak kahramanımız Paul, kahramanların gerçekten de süper olma şartının olmadığının en güzel kanıtı. The CW dizilerinin yıldızları gibi süper bir karizma, yakışıklılık vs. yok gördüğünüz üzere. Sizin, benim gibi bir insan; böyle olunca da daha çok seviyoruz herhalde. Karakteri Iain De Caestecker canlandırıyor.
Sarah
Sarah da Angelic’lerden biri. Onun farklı ve sürpriz bir durumu var, ama ispiyon vermeyeyim; izleyin, görün Karakteri, kadrodaki tek tanıdık yüz diyebileceğimiz, güzel aktris Natalie Dormer canlandırıyor. The Tudors‘un Anna Boleyn’i desem tanırsınız herhalde. İngiliz işi avukatlık dizisi Silk‘ten de tanıyor olabilirsiniz.
Mac
Paul’un yanından hiç ayrılmayan, en yakın arkadaşı Mac, TV tarihinde görüp görebileceğiniz en geveze karakterlerden biri. Tedirgin olduğu zamanlarda ise iyice çığırından çıkıyor. Karakterimiz, Daniel Kaluuya sayesinde hayat buluyor.
Jay
Paul’un platonik aşkı, okulun popüler kızlarından Jay, Sophie Wu adlı genç aktris tarafından canlandırılıyor. Kendisini Black Mirror‘un ilk bölümünde izlemiştik. Kick-Ass filminden de tanıyabilirsiniz.
Anna
Paul’un ikiz kardeşi Anna, Paul’un aksine oldukça popüler. Aynı zamanda çok kaba, pislik bir karakter. Paul ile de arası hiç yok. Karaktere Lily Loveless, hayat veriyor. Kendisi, Skins‘in 3. ve 4. sezonlarında yer alan gençlerden biri.
Mark
Mark, Sarah’nın kocası ve Paul’un tarih öğretmeni. Karakterimiz, Tom Ellis sayesinde hayat buluyor. Sarah’la bunalımlı bir evlilikleri var. Bu sıkıntısı yetmezmiş gibi kendini bir anda bu doğaüstü mevzuların içinde buluyor ve çok daha zor günler yaşamaya başlıyor.
Neil
Angelic’lerden biri olan Neil, Paul’u bu konuda bilgilendiren, ona en çok yardım eden ve destek veren kişi. Karakteri Johnny Harris canlandırıyor. The Imaginarium of Doctor Parnassus, Atonement, RocknRolla gibi sinema filmlerinde yer almış.
Sarah (Natalie Dormer) ve Mark (Tom Ellis)
Gençlik draması dedim ama, Amerikan gençlik dramalarına kıyasla çok daha sert bir dizi. Diğer şeyler gayet dozunda. The Vampire Diaries, The Secret Circle gibi dizilerdeki gençlerin bunalımlarından, aşk üçgenlerinden vs. yorulduysanız, The Fades dinlenmek için güzel bir alternatif olabilir. Dinlenmek derken de yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle kafa boşaltabileceğiniz, çıtırlık bir dizi değil. Aksine gerilim dozu oldukça yüksek ve ağır bir dizi.Açıkçası, oyunculuk ve kaliteli çekimleri sayesinde izlenebilen bir yapım olduğunu düşünüyorum. Özelllikle senaryo, benim çok gözüme battı. Her bölümün sonunda “Keşke daha işini bilen birinin kaleminden çıksaymış” diyordum. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Sıkıcı ve uzun diyaloglar sizleri bekliyor. (Ne yazık ki…)
Gördüğünüz üzere, olumlu yönleri, olumsuz yönlerine ağır basan bir dizi. Yani türü sevenler, mutlaka ilk bölüme şans vermeli. İlk bölümü fazla beğenmediyseniz, fakat bir yandan da “Böyle bir dizi bana lazım, bu diziyi sevmek istiyorum” diyorsanız, gönül rahatlığıyla devam edin. Çünkü hikaye, ilerleyen bölümlerde çok daha farklı ve daha heyecanlı bir hal alıyor.İzleyecek olanlara iyi seyirler…
yorumlar
@rpdi ellerine sağlık çok güzel bir yazı.Diziyi ben de izledim gayet güzel ve akıcı bence.Bence Natalie Dormer’ın rolü başrollerden biri olmasına rağmen biraz az ve gereksiz gibi geldi bana.Tabii ki Sarah karakteri rahatsız etmiyor bunu da belirtmeliyim.Onun dışında çok beğendiğimi söyleyebilirim.
Şu uyuz İngiliz aksanına bir katlanabilsem izlemek istediğim çok İngiliz dizisi var da. Tabii Coupling U.K. ve birkaç istisna dizi hariç Ellerine sağlık rpdi.
yazıyı okurken beğenecek gibi oldum, tam izlerim yea derken bitmediğini anladım vazgeçtim, bbc nin mini dizilerini seviyorum, keşke hep tek sezonluk biten diziler çekse. Tanıtım için teşekkürler.
@real tortoise: Teşekkürler Natalie Dormer’ı başka yerlerde de doyasıya izleyemediğimiz için ben hiç şikayet etmiyorum, hatta “buna da şükür” diyorum
@kingdom: “Aksanı çok da batmıyor, rahatlıkla izlenebilir” demeyi çok isterdim ama diyemiyorum. Hayatımda duyduğum en kulak tırmalayıcı İngiliz aksanı var dizide Yine de nasıl Keira Knightly’in aksanına güzelliği hatrına katlanıyorum, bu dizi de aynı hesap benim için
@ozgun14: Ben teşekkür ederim
Bayıla bayıla olmasa da gayet severek izledim diziyi. İlk bölümü seyretmeden önce kadroya hiç bakmadığımdan pek sevdiğim Natalie Dormer sürpriz olmuştu benim için. Bu diziyle ilk kez gözüme çarpan Tom Ellis’i de beğenmiştim.
…ve tabii ki güzel tanıtım yazısı için teşekkürler rpdi. Ellerine sağlık.
@rpdi: Aksan konusundaki uyarını dikkate alarak şimdiden dizinin üstünü çiziyorum İçinde Keira Knightley olacağını bilsem çifte eziyete katlanıp Yalan Rüzgarı’nın İngiliz uyarlamasını bile izlerim Bu arada Natalie Dormer’da The Tudors gibi popüler bir diziden sonra ilginç bir tercih yapmış. Oyuncu kadrosunda adını görünce şaşırdım
dizi BBC3 tarafından iptal edilmiş.
İngiliz dizilerinde devam-iptal kriteri nasıl oluyor tam bilmediğimden pek bir fikrim yoktu. Bu zamana kadar ses çıkmadığınına göre iptal oldu heralde dedim ve üstteki yorumu görünce de şaşırmadım. Ama orijinal haberden okuduklarıma göre iptal olması çok şaşırtıcıymış; oyuncular, olumu eleştiriler ve yüksek reytinglerinden dolayı devam etmesini bekliyormuş. Ben de “Vah vah, rpdi bu diziye 22dakkada tanıtım yazarak iptal olacağını kesinleştirmişti zaten, boşuna umutlanmışsınız” dedim içimden. :PPP
way arkadaş bir diziyi de ben izlemeden iptal edin yahu kaç haftadır bilgisayarda bekliyordu geçen hafta can sıkıntısıyla izledim, bu hafta iptal edildiğini öğrendim
Dizi, Bafta ödüllerinde “En İyi Drama” ödülünü kapmış. BBC iptal ederken hiç aklına gelmedi herhalde böyle bir şey. Sonuçta Teen Choice değil bu, koskoca Bafta yani. İngilizlerin en önemli ödülü. Bilselerdi, izleyici sayısı kötü olmasına devam ettirirlerdi bence. Mesela CBS bile Good Wife’ı devam ettiriyor mesela, sırf ödül için.
Neyse artık, olan olmuş. Belki geri döndürme gibi bir şey de olabilir. (Hiç sanıyorum ya… :/)
S01E06 (FİNAL)
Kadroda Natalie Dormer, Tom Ellis, Joe Dempsie ve Eleanor Matsuura isimlerini görünce bir şans vermek istedim diziye. İki ergenin muhabbetleri ve bir türlü kale alamadığım orta yaşlı bir kelin zırvalamaları ile geçen ilk 3 bölümü gerçek manada beş para etmez durumda olsa da ısrarla devam ettim izlemeye. (Sabrımdan ötürü kendimi kutluyorum.) Joe Dempsie’nin karakterinin hikayeye dahil olmasını müteakip son 3 bölümde vites artırınca izlenesi bir hale geldi hikaye ve bırakmadığıma sevindim ama. İlk 3 bölümde figüran gibi bir şey olan Natalie Dormer’ı da daha işlevsel bir yan rol oyuncusu olarak kullanmaya başladılar son 3 bölümde ayrıca. Tom Ellis, etkisiz eleman gibi bir şeydi bu arada tüm sezon boyunca. The Walking Dead’den Eleanor Matsuura’nın rolü Ellis’ten de küçüktü ama yine de görmek güzeldi onu.
Başroldeki 2 ergenden Iain De Caestecker’ı ve karakterini kale alamadım ne yazık ki sezon boyunca. Daniel Kaluuya, ara ara eğlendirse de gevezeliğiyle yordu daha ziyade. Neil zaten çekilir dert değildi. Joe Dempsie’nin karakteri diziye dahil olmasa mümkün değil çekilmezdi bu tipler.
Ucunun çok çok açık bittiğini söyleyemem. Yani 2. sezonun olmasını ve hikayenin devamının gideceği yeri görmek isterdim elbette ama bu haliyle de şans verilebilir durumda pekala. İngilizlerin türe farklı tasvirler yüklediği işlerden biri konumunda. Saçmalık mı saçmalık ama farklı en azından. Kadroda sevdiğiniz isimler varsa ve ilk 3 bölüme sabredecek kadar güçlüyseniz deneyebilirsiniz diziyi.