This is Us — Tanıtım
400 yorum aytackara 31 Ekim 2016 09:01
NBC kanalı her ne kadar son birkaç yıldır yaptıklarıyla sabıkası kabarık bir kanal olsa da aynı zamanda ara ara iyi dizi çıkarmayı bilen kanallardan da birisi. İşte bu sezon da tam da bu tarzda bir dizi yayınlamayı başarmış durumda. Özellikle de izleyicinin televizyondan kaçıp dijitale yöneldiği, reyting ve eleştirel açıdan sağlam bir dizi bulmanın gittikçe zorlaştığı günümüzde bunu yapabildiğini düşünürsek, nimet muamelesi bile yapabiliriz sanırım.
Bahsettiğim dizi ise This is Us efendim. 20 Eylül’de ekran macerasına başladı, hatta NBC’nin bu sezon The Voice desteği vermeyi seçtiği yapım bu dizi oldu. Gelen sonuç kanalını memnun ettiği için de tama uzayarak sezonunu 18 bölüme çıkarttı. Ülkemizde de FOX Life kanalında 11 Kasım’da yayınına başlıyor.
Not: Amerikan medyası Mayıs ayında yeni sezonun dizilerinin fragmanları yayınlandığında bu fragmanların ilk 48 saatteki performanslarını takip etmeyi de ihmal etmiyor. Mesela geçtiğimiz üç sezonun birincileri The Blacklist, How to Get Away with Murder ve DC’s Legends of Tomorrow oldu. İşte bu sezonun birincisi de This is Us‘tı. Geçen üç aylık sürenin sonunda resmi Twitter ve Facebook fragmanlarının izlenme oranının 70 milyonu geçtiğine de bizzat şahit oldum hatta.
(Dürüst olmak gerekirse fragmanın ilk iki saniyesinin yarattığı gündemin bunda payı büyük tabii.)
Dizinin yaratıcı ismi Dan Fogelman. Filmlerde Crazy, Stupid, Love ve Cars film serisi, dizilerde de The Neighbors, Galavant, Grandfathered ve hali hazırda yayında olan bir diğer yeni dizi Pitch kendisinin özgeçmişinin içerisinde yer alıyor. This is Us da ondan çıkan bir komedi-drama (dramedi) dizisi.
Peki, konu olarak ne anlatılıyor bu dizide?
Dizinin merkezinde birbirleriyle bir şekilde bağlantılı olan ve hepsinin doğum günü aynı olan bir grup insan var. Aklınıza bilim-kurguya dair bir şey geliyorsa gelmesin, aynı zamanda tam bir aile dizisi denecek türden bir yapım. Bu bağlantıların ne olduğunu da ilk bölüm bitene kadar öğreniyoruz bu arada.
Gelelim içinde kimlerin olduğuna ve detaylara:
** Jack (Milo Ventimiglia) ve Rebecca (Mandy Moore): Diziyi açtığımız gün, doğum günleri aynı olan bu karakterlerin hepsinin 36’ya girdiği de gün. Jack de bunlardan birisi. Eşi Rebecca üçüzlere hamile ve karnı burnunda. Doğum gününde onun payına düşen Rebecca’nın kendisini doğumhanede bulması oluyor. Üstelik bebeklerin durumu biraz kritik…
** Kate (Chrissy Metz): Oldukça kilolu ve bu nedenle özgüven eksikliği yaşayan birisi. Daha önce birçok kez kilo vermeyi denemiş ama becerememiş. Bu yaş gününde bir kez daha yeni bir mücadele içerisinde giriyor ve bunun için gittiği destek grubu sayesinde hayatına yeni birisi dahil oluyor.
** Kevin (Justin Hartley): The Manny isimli erkek dadıyı canlandırdığı bir diziyle ünlü bir aktör. O da oynadığı rolden ve dizinin kalitesinden pek memnun olmadığı, daha farklı bir şeylerin peşinde olduğunu fark edeceği bir güne uyanıyor. Ayrıca bu bağlantıyı açık etmekte bir zarar yok, Kate ve Kevin kardeşler. Hatta ikili birbirlerinin en büyük dayanağı.
** Randall (Sterling K. Brown) ve Beth (Susan Kelechi Watson): Dizinin siyahi çifti, doğum günü ve diğerleriyle tanışıklığı olan kişi de Randall. Onun doğum gününde payına düşen daha bebekken kendisini terk eden babasının izini bulmuş olması. Çiftin iki kızı var.
Karakterler ve konu genel olarak bu şekilde.
This is Us, bu sezonun en azından kesinlikle bir denenmesi gereken, iddialı dizilerinden birisi olmuş. Başta pek merak etmeyip, medyada gördüğü ilgiden dolayı şans verip de başlamıştım. İyi de yapmışım, o nedenle tavsiye ederim tabii ki.
Sadece basit bir aile dizisi olmakla kalmayıp insanı kısa sürede kendisine bağlayabilmeyi de beceriyor. Bunu da hem karakterlerin günlük hayatı ve problemleri üzerinden yürütüyor, hem de geçmişi ziyaret etmeyi hiç ihmal etmiyor. Özellikle ilk iki bölümdeki şaşırtmacaları da takdire şayan ve izleyiciyi diziye çeken cinstendi mesela.
Dizinin atmosferi de bence başarılı olmuş, kalıplaşmışlıktan uzak bir hali var, karakterlerin içindeki durumlarla da empati yapılabiliyor. Böyle bir kadro da bu diziye gayet yeterli, en azından izlediğim kadarıyla gözüme batan birisinin olmadığını söyleyebilirim.
Durum özetle böyleyken böyle yani efendim. İyi seyirler…
yorumlar
@ZeldaMavi Aksi gibi de bence Randall’ı oynayan bayağı iyi oyuncu. Ama tabii ben bütün bölümleri izlemiş kafayla konuşuyorum. Başlarda nasıl hissettiğimi hatırlamıyorum adamla ilgili.
@dkamoy benim problemim oyuncularla ilgili. Bir oyuncuyu sevmediğim zaman dizide ya da filmde olsun; ne kadar iyi oynasa da gözüme batıyor. Gerçekten iyi oyuncu olabilir dediğim gibi birkaç bölüm izledim ama işte bir kere sevmeyince hiç sevemiyorum. Keşke o rolü Terrence Howard oynasaydı da bayıla bayıla izleseydim. Ama işte bedbaht kader
ben bu diziyi 6. bölümde bırakmıştım… her tekrar başlamaya niyetlendiğimde, gelip yorumları okuyorum, vazgeçiyorum… hepiniz mi mazoşist misiniz kardeşim?
varsa ağlama ihtiyacınız soğan doğrayın en azından…
şaka bir yana, çok sulu göz olduğumdan, paçam yemiyor başlamaya….
Özlemişim. Çok bir şey oldu diyemem ama güzel de dönmüş.
* Şu yaşlılık döneminde ne olduğunu merak etmeye gerek yok diyorum, istemsiz şekilde merak ettiriyorlar.
* Beth’in Oprah sözünü bozuş şekline hayran kaldım.
3X01 mutluluk bu olsa gerek. hepsini ayrı özlemişim.
O kadar seviyorum ki! İlk bölümler ben de çok ayılıp bayılmıyordum, benim de Randell’la problemlerim vardı. Mandy Moore’la da sıkıntı yaşıyordum ama 2. sezondan beri büyük bir aşk yaşıyoruz diziyle.
Hem tarzına alışmak, hem de karakterleri tanımak için biraz zaman gerekiyor. Şu an hepsi benim de ailemin bir üyesi gibi, canlarım!.
Ama işte çok ağlatıyor gözü kör olsun. Abartı kötü bir şey olmadı 3×01’de ama ne kadar özlemişimmmm diye yine gözlerim dolu dolu izledim.
– Hadi Los Angeles’a gidelim.
– Olur gidelim.
Jack ve Rebecca’nın sonradan muhteşem bir evlilikleri olduğunu bilmeseydim
Ve tabii ki gelecek sahneleri…
Sezonu biriktirmeyi düşünüyordum ama mümkün değil, 6 bölüm dayanabildim. Yine iyi dayanmışım.
3×03
Aşığım bu diziye aşık.
3’üncü bölümden sonra gelen Vietnam bölümü fena değildi, bir şekilde bugüne de bağlandı ama oradan ne çıkartmaya çalışıyorlar pek emin değilim.
Vietnam’dan drama çıkarmaya çalışmak bana pek doğru gelmedi. Dizinin kendi dramı yetiyor.
Şu an için Vietnam kısımları pek sarmıyor yani diyeceğim o.
Onun haricinde tam gaz devam ediyor. Biraz laklak etmek gerekirse…
– Miguel-Rebecca hikayesine de girildi. Orada bir sürpriz yok.
– Kate ve Toby’nin tüp bebeği işini oldurmayıp bu kadını yine üzeceklerse bu sefer ciddi bozuşuruz bu yazar tayfasıyla. Şu kadını mutlu edin lan artık. Bir insana bu kadar yük bindirilmez. 3’üncü bölümde perişan oldum zaten Kate izlerken. Ayrıca o üçlü Kate sahnesi ne kadar güzeldi öyle.
– Randall maalesef boyundan büyük işlere kalkışıyor. Geçen bölüm lokantada gerçeklerle yüzleştikten sonra bu işin peşini bırakır sanmıştım ama adamın keçi inadını unutmuşum. Yahu bu adamın günlük işi ne oldu sahi? İstifa mı etmişti ne olmuştu tamamen unutmuşum.
– Kevin’in ilişkisi çok hoşuma gidiyor. Bunu ciddi bir yere vardırırlarsa çok sevinirim. Yine ortada kalırsa pis laflar hazırladım şimdiden. Bu arada geçen bölümde kızın veteran amcanın eşiyle yaptığı sohbeti izlemesi çok keyifliydi. Bunu muhteşem sunuyorlar gerçekten.
– Kişisel rica: Jack ve Rebecca’nın cicim aylarını daha çok görmek istiyorum. Sırf buna bir bölüm ayırırlarsa çok mutlu olacağım.
– Gelecek sahneleri yine bıçak gibi kesildi. Madem bir yola girildi, bence biraz daha süre ayrılmalı çünkü gösterdikleri sahneler insanı merak ettiriyor. Gelecekten spoiler istiyorum, daha çok istiyorum ulan!!
Ne güzeldi be.
* Vietnam ile başka bir zamana gittiklerinin farkındayım ama gelecek sahnelerini komple unutmasalar iyi olacak.
Bir miktar sinirim bozuldu. Ayrıca aşk olsun.
Bu kısımdan Randall-Beth boşanması da çıkabilir diye düşünenleri gördüm. Gerçi o kadar abartmayabilirler.
* Benim üstteki kısımla ilgili sorunum yok da Nicky’nin yaşıyor çıkması biraz fazla geldi. Sen git öldü deyip dur, Jack’i türlü türlü depresyona sok; sonra da yaşıyor çıksın… Kafamı kurcalayan Jack’in ne kadarını biliyor olduğu. Askerde ölmediyse nasıl kendisini ortalıktan yok etti anlatırlar herhalde.
* Yeni doğan bebek meselesiyle ilgili sevdiğim tek şey şu cinsiyet öğrenme partisi olabilir. Merak unsuru var hiç değilse.
* Bu, eğer Randall’ın siyaset meselesinin sonuysa kesinlikle itiraz etmeyeceğim. Fena götürmüyor gibi ama kendisine pek de uymayan bir işin içinde olduğunu düşünüyorum.
Hay arkadaş ya
Vallahi durduk yere canım sıkıldı. Galiba vurucu konu bulmakta sıkıntı çekiyorlar.
Kate ve Toby tarafı güzel gidiyor. Lütfen bozulmasın.
Randall ve Beth… Öff.
Gelecek sahneleri için
Tess orada 28 olsa, şimdiki zamanda 13 olsa arada 15 sene var. Yıllar Randall’a iyi davranmamış.
Öte yandan Rebecca’nın 80 küsür yaşındaki halini de merak ettim şimdi.
Açıkçası bir süredir ufaktan da olsa var olan ve bu bölümü izlerken daha da artan “acaba Nick ölmedi mi” hissimin cevabını sonda aldım.
Ben Jack’in bir şekilde kardeşini savaştan kurtardığını, belki kardeşini ölü falan göstermeyi başarıp, Vietnam’da bir yerlere saklanmasını sağladığını düşünmüştüm. Uçuk bir düşünce olsa da, sondaki patlama acaba böyle mi oldu diye düşündürttü ama herif bildiğin bizimkilerle aynı eyalette (sondaki mektup adresi Pensilvanya) yaşıyormuş. Belki yaralanıp askerden ayrılmıştır. Jack öldü deyip duruyordu; yalan mıydı, bilmiyor muydu, ne oldu? Neyse öğreniriz.
Canım bırak girsin adam seçime, ne böyle abartıyorsun. Tamam, söz vermiş olabilir ama öyle adamı kanepeye şutlamak gereksiz olmuş. Oradan gelecek sahnesine atladıkları zaman sanki bunlar boşanmış gibi hissettirdiler ama bir şekilde çözmüşlerdir durumu. Gerçi niye kızına ananı aradın mı diye sordu, niye kendisi aramadı sorusunun cevabı yok. Telefonunu evde unutmuştur belki diyeceğim ama sezonun ilk bölümünün sonunda Toby’i aramıştı Randall. Kate nerede? Annesinin yanında mı? Bunlar ayrıldılar mı? Toby, o nedenle mi gitmek istemedi? Neyse, onu da öğreniriz.
Ben kız olur diyordum ama oğlan çıktı pastadan. Adını kesin Jack koyacaklar
Rebecca, alzheimer ya da demans hastalığına yakalanmış olabilir. Bu eşeğe kuyruk takma oyununu çocukların doğum günlerinde mi oynuyorlardı?
Phylicia Rashad diziye konuk olacakmış.
Goran Visnjic (Timeless). Birden fazla bölüm, Beth’in öğretmeni.
Müsait bir ara şu amcayı da buluverin bir zahmet.
* Randall’a seçimi kazandırmakla ne yapmak nereye varmak istemektesiniz kim bilir ama neyse.
İzlemeyi planladığım mad men den spoiler yemek üzdü
Böyle bir bölüm yapmalarına ihtiyacım vardı.
3×11 cok kez canimi acitsa da bir suredir aglatmiyordu beni derken bu bolumun finali gozlerimi doldurdu.
Rachel Naomi Hilson (Madam Secretary), ergen Beth
Akira Akbar (Grey’s Anatomy), genç Beth,
Carl Lumbly (Supergirl), Beth’in babası Abe Clarke.
Bölüm 19 Şubat.
Justin hartley bu sezonki performansiyla Emmy adaylığını alır mı ne dersiniz bence alır
Karakter odaklı bölümlerden birisi olmuş. Gerçi haberi gelmişti bunun.
Bölüm bitmeden Randall ile tanışsın diye bekledim valla, sona koydukları iyi oldu. Annesini oynayan kadın Empire’da gıcık birini oynuyordu, buradaki haliyle de görmek iyi oldu.
Öğretmen için Timeless’daki adamı getirmeye gerek yokmuş aslında, herhangi biri de oynardı.
İyi güzel 12. bölüme kadar geldik çok güzel geçti de bu telif problemleriyle uğraştımız ne arkadaş resmen 13. bölümü izleyecek site bulamıyorum bi site önerirseniz çok güzel olur şimdiden Mersi
3×14 üzerine:
Sezonu tamamlayıp ara vermelerine hazırım ben. Her zamankinden farklı gitmiyor ama nereye varacağımızı düşünmeye başladım artık.
3×16 üzerine:
Üçü de kendi içinde ayrı bencil. Bari birisi olmasaydı? Hele malum şahıs zirve yaptı.
Şu ana kadar böyle izledim. Ortam acayip gergin.
Her sahnenin altından kalkıyorlar ya. Vallahi bravo.
Randall’ın onca yaptığı şeye rağmen Beth’in bir cümlesiyle yine ibreyi kendine çevirmesi pes dedirtti yani.
Arkandayız Beth.
bayaadır izleyemiyordum son 3 bölümü art arda izledim. sanki this is us değil de beth ve randall izliyormuşum gibi hissettim. çok yoğun bölümlerdi. bu ikiliyi izlemeyi seviyorum. fazlasıyla gerçek hissettiriyorlar tüm yaşadıklarını. hem mutlu oluyorum hem acı çekiyorum resmen. en kötü zamanlarını en güzel zamanlarıyla harmanlayarak iyi iş çıkartıyorlar. yoksa bilek falan kalmazdı herhalde.
Yalnız kadına o lafı ettirmeleri şart mıydı yahu? Ben de kaldım bir an. Gelecekte boşanmışlar mı bilemeyeceğim de Beth’in dans okulunu açmaktan vazgeçmemesine seviniyorum.
Günümüzden ziyade gelecek sahnelerinde neler olacağını bekliyordum, bölümde de ilgimi ilgimi çeken kısımlar orası oldu. Günümüzde de bir şeyler oldu ama her zamanki gibiydi desem olur herhalde.
Zoe’yi oynayan kadın ana karakter oyuncusu olarak dönmeyecekmiş, belki diğeri gibi konuk olacak. Zaten oğlunun biracial bir hali de yoktu. Herhalde birni bulup ondan yapmıştır.
* Rebecca yaşlanmakla kalmayıp hafızasını kaybetmiş ve yatalak olmuş.
Başında niye Miguel değil de Nicky var kısmını anlarız herhalde. Belki ölmüştür o vakte kadar.
* Boşanma mevzusunu özellikle düşündürttükleri için olmama durumunu düşünüyordum zaten. Toby’nin bahsettiği “they” de eğer sürpriz yapmazlarsa Jack’in yanına Kate’tir. Yaparlarsa da ayrı bakarız, Toby’nin parmağında yüzük yokmuş zaten.
Randall ve Beth ilişkisinin
bu dizi için tanımım mükemmellik. yine muhteşem bir finalle gittiler. keşke sezonlarca izleyebilsem.
kate ve toby için işler iyi gidiyor gibi görünüyor. gelecekte noldu bilmiyoruz. kate’in depresif toby ye yatarken baktığı bir sahne vardı. şimdi de toby yalnız gelmiş. ayrıldılar gibi geliyor bana. randall beth de feyk attıklarına göre bunda atmamışlardır ki zaten katede o potansiyel var.
kevin ve zoe nun ayrılacağı belliydi zaten seviyordum ikiliyi ama çocuk muhabbeti sonrası düzelemeyecekleri belliydi. kevinin sarışın bir çocuğu olması da durumu netleştirmiş oldu.
rebecca için çok üzülmedim zaten o yaşta bi zahmet biraz bunasın hala ölmemiş mi maşallah. miguel öldü muhtmelen ve nickiy ayrıntısı hoş olmuş.
2×18 harika bölüm istediklerim oldu diyebilirim gelecek sezon içinde baya soru işareti bıraktıklar
Vay vay ne bölüm yazmışlar yahu, son 10 dakikayı özellikle yine ağzım açık izledim. Bu seçtikleri yoldan hiç memnun değilim çünkü karakterleri iyice zıvanadan çıkarttılar ama yaptıkları yazarlığa bu bölüm şapka çıkartıyorum.
Öte yandan
İki insanın arası tabii ki bozulabilir ama bu işlenişe hiç veremedim kendimi, çünkü
hakkaten çok ayıp oluyor diye düşünüyorum. Herhalde yanlış düşünüyorum, konu hakkında zerre kadar tecrübem yok, sadece izlenimim var. Neyse, bakalım finali nasıl yapmışlar.
Bu arada tabii ki
kendi davasında haklıdır,
geçen bölümki felaket hamlesiyle karakterine aykırı davranıp geri dönülemez bir yola girmiştir/sokulmuştur.
Güzel final. Birkaç yerde kapattığım köşeden goller yedim hakkaten.
– Öncelikle tabii ki Beth & Randall ilişkisi. Maalesef bu hikayenin altından kalkamadıklarını düşünüyorum, ikisinin de birbirine bir küfür etmediği kalmışken Beth hocasının bir lafıyla, Randall da bir senedir tanıdığı üvey çocuğunun lafıyla… öff. Eh yani. Sezonun içinde sırıtan tek hikaye bu oldu. Hiç beceremediler ya. Neymiş Phili’ye taşınacaklarmış. Yeni mi aklınıza geldi. Yazar tayfası lafım size.
– Kevin’in sarı oğlanın evlatlık olabileceğini, Zoe ile ayrılığın da olmayacağını düşünüyorum. Bence o iş ordan döner. Dönsün. Kevin bundan daha iyisini bulamaz. Birkaç yıl sonra da hatunu az azından evlatlık için ikna eder.
– Toby’nin parmağında yüzük yok diyorlar, dikkat etmedim ama zaten saçı sakalı salmış pespaye bir haldeydi, belli ki bir şeyler dönmüş. Açıkçası çok şaşırtıcı değil, iki aşırı dengesiz ve duygusal olarak kırılgan insan hele ki çocuk da olunca iyice sapıtmış olabilir. Merak ettirdi yine de.
– Rebecca’nın ahı gitmiş vahı kalmış, makyaj muhteşemdi bu arada. Hafıza kaybı çok hüzünlü olmuş, yine peçetelerin paketlerinden çıktığı sahnelerdendi. Miguel’i muhtemelen uğurlamışız. Nick de bana mısın dememiş o da yaşamış bi 15 sene daha. Ciğer sönmüştür gerçi.
Bir sezon sonu daha. Arada tökezlemeler olsa da iyi bir sezondu, ilk ikiden ise iyi değildi. Yine de aktif en iyi 2-3 diziden biri tabii.
Jennifer Morrison, tekrar eden bir rolle 4. sezon kadrosuna dahil olmuş.
Bu kadınla da sevgi nefret ilişkim. Bazı zamanlar hiç göresim olmaz ama olmadığı zamanlarda da (OUAT) özlerim kendisini. Diziye katılmasına olumlu bakıyorum.
Bu sezonu bazı sebeplerden dolayı biriktirmiştim ve şimdi peş peşe izleyip yetiştim. Bence güzel bir sezondu, her zamanki gibi muhteşem bir dizi olarak yoluna devam ediyor. Bu dizi öyle büyülü bir dizi ki bu sezonda gördüğümüz bir olay 6. sezonda da açıklığa kavuşabilir ve bu durumda aslında hikayenin sakız gibi uzamasından dolayı sıkılırız ama bu dizide öyle olmuyor ve o kadar geniş bir senaryo ağı varken bu dizi 10. sezonu bile görebilir. O yüzden 4,5,6 yı da almasına şaşırmadım.
Şimdi gelelim sezona;
Kev: Hikayesi bu sezon tavan yaptı, en iyi Kevin ı izlediğimizi düşünüyorum bu sezon. Özellikle
Amcanın yaşıyor olmasına sevindim.
Kate: Çok uzun tutmaya gerek yok, bana draması geçmeyen tek karakter kendisi. Olmasa da olur. Bir türlü sevemedim tam olarak Kate i ben.
Randall: Bu sezondaki Randall da bence Kevin gibi hikayesi benim gözümde tavan yapan karakterlerden biri oldu. Özellikle
Fakat
Jack: Zaten bu dizinin bir numaralı ismi. O olmasa dizinin yüzde 50 si, 70 i boş olur.
Rebecca: Bu sezon açıkçası Jack olmasa senin de bir önemin yok kıvamına geldi karakter.
Toby: Kate e nazaran onu daha çok seviyorum.
Diziyi son 2-3 bölüme kadar her şey yolundayken daha çok seviyordum sonra bir anda her şey tepetaklak gelmesi hoşuma gitmedi ama bu dizi ancak nasıl olsa toparlarlar bir şekilde.
Gelecek sezonda görüşürüz.
@necdetcem7 Beni Viyetnam geyikleri çok baydı bu sezon.
Poster
Season 4 Trailer
İlk bölüm normal süresinden biraz daha uzun sürecekmiş. New Amsterdam’ı az reklamla yayınlayıp yine 23’te iki diziyi bitirmiş olacaklarmış hatta.
Yeniler: Asante Blackk, Marsha Stephanie Blake, Omar Epps, Bahara Golestani, Jennifer Morrison, Timothy Omundson, M. Night Shyamalan (yes, that one), Julian Silva, Auden Thornton and Nick Wechsler.
Dönenler: Griffin Dunne, Tim Jo, Ron Cephas Jones, Elizabeth Perkins, Phylicia Rashad and Caitlin Thompson.
S01E18 Sezon Finali
Dizi ilk başladığında uzak durmuştum, NBC nerdeyse yayınladığı her diziyi iptal ettiği için inat edip başlamamıştım. Emmy tarzı ödüllerde drama dalında ulusal kanalları temsil eden tek dizi olduğu için iyi olacağını biliyordum ama diziyi bu kadar seveceğimi de tahmin etmezdim. Niye yeni bir aile dizisi başladığında This is Us’tan bahsedildiğini anladım. Mükemmel bir dizi çünkü.
Sadece geçmiş, gelecek sahneleri ile değil farklı konulara odaklandıkları bölümler ile de çok etkilediler. Mesela doğum yaptıran doktora odaklandıkları bölüm, William’a odaklanılan Memphis bölümü. Hayranlıkla izledim bu bölümleri.
Kadroyu da teker teker övmeye gerek yok ama Milo Ventimiglia’dan bahsetmemek olmaz. Heroes’da severdim kendisini ama burada hayatının rolünü kaptığı belli. Benim için de biraz garip oldu, şu an Gilmore Girls 3.sezonundayım. 20’li yaşlarındaki serseri halini gördükten sonra Jack Pearson olarak izlemek garip.
Vay vay vay! Malum konuğu görünce sürpriz oldu ama bölümde fazla yer alması daha büyük bir sürpriz oldu.
Bu bölümde olduğu gibi yine en fazla Kevin ile empati kurabildim, onun sahneleri duygusal olarak daha çok etkiliyor beni.
Terapi sahneleri çok sert geçtiği için bu bölüm ağlatmayı başaramadılar. Tartışma sahnelerinin başında tarafsız kalmaya çalıştım ama bir yere kadar, çoğunlukla Kevin tarafında yer aldım. Flashback sahneleri de karşı tarafın lehine doğru değildi açıkçası.
Rebecca’nın patlaması iyi oldu, en azından Kevin ile aralarında dürüst bir konuşma geçmiş oldu.
Beth ve Toby Jack’in dokunulmazlığını eleştirirken Miguel’in araya girip onu savunması da çok güzeldi. En baştan beri Miguel favorilerim arasında.
Favori filmlerimden Boyhood’u övdüğü için Randall biraz daha gözüme girdi