Under The Dome: 2. Sezon Hakkında Bildiğimiz Altı Yeni Şey
19 yorum hemreeroglu 26 Mayıs 2014 09:44
Artıları, eksileri ve her şeyden önce gizemiyle geçirdiğimiz ilk sezondan sonra, kubbenin altında geçireceğimiz yeni sezona beş hafta gibi bir süre kaldı. Hafta başında yapılan bir Under The Dome basın etkinliğinde, yapımcı Neal Baer, dizinin oyuncuları Dean Norris ve Rachelle Lefevre’in yeni sezon ile verdikleri bilgiler TV.com tarafından derlenmiş. Ortaya da altı ilginç bilgi çıkmış.
Okumaya devam etmeden önce bu yazının bir miktar ispiyon (spoiler) içerdiğini söyleyelim. Bu nedenle, ispiyondan iliklerine kadar rahatsız olan bünyelere, okumayı burada bırakmaları tavsiye edilir.
1. Önemli bir karakter sezon prömiyerinin ilk birkaç dakikası içinde ölüyor.
Aslında bunun olacağını bir süredir biliyorduk ancak görüntüyü izleyen muhabir, bize bir şeyin olacağını bilmenin onu daha az şok edici hale getirmediğine dair güvence veriyor. Yapımcı Neal Baer’a göre ikinci bir önemli karakter de 2. sezonun oldukça erken bir döneminde hayata gözlerini yumacak. Ancak kendisinin dediğine göre: “Bu, onları bir daha görmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Çünkü kubbenin altında her şey mümkün.
2. Dış dünya ile iletişim artık mümkün.
Kubbenin yumurtası deyim yerindeyse kırıldı, bu da 2. sezonda yeni karakterlerin gelebilme ihtimali olduğuna işaret ediyor. Bunlardan biri The Young and The Restless dizisinin Max Ehrich’i tarafından oynanacak. Karakteri Hunter, 3. Bölümde tanıtılacak ancak sadece dijital olarak. Bu da artık bir iletişim yolu olduğunu ve dışarıdan birinin içeriden biriyle mesajlaştığı anlamına geliyor. “Kubbede bir kırık var, buradan internet mesajları geçebiliyor.” diye açıklıyor Baer; “3. Bölümde Norrie ve Joe, genç bir adamdan mesajlar almaya başlıyorlar ve kendisiyle gerçek manada 8. bölümde tanışıyoruz.”
3. Kubbeden önce internet geçiyor, sonra tüm insanlar mı geçecek?
“Birisi belki dışarı çıkabilir ve birisi de belki içeri girebilir.” diye çıtlatıyor Baer. Bu durum, Under The Dome’un yazarlarının, bu küçük kasabanın tamamen dev bir kubbe ile çevrili olduğu halde bize yeni karakterler tanıtmak istemeleri probleminden bir çıkış noktası bulmuş olduklarını gösteriyor. Yani artık yeni tanıtılan karakterlerin kubbe düştüğü anda Chester’s Mill’de olduklarını inandırıcı hale getirmeye gerek yok (Natalie Zea’nın Max’ini hatırlar mısınız?). Enrich’in yeni karakteri Hunter’a ek olarak Koca Jim’in kayınbiraderi Sam (Eddie Cahill), Rebecca adında bir öğretmen (Karla Crome) ve Barbie’nin babası Don (Brett Cullen) ile tanışacağız.
4. Kubbenin de diğer herkes gibi istekleri ve ihtiyaçları var.
2. sezonun açılış sahnesi boyunca kasaba sakinlerinin çoğu bilinçlerini kaybedip yere düşerken bizim de kulaklarımızı delecek gürültülü bir çınlama sesi olacak. Bir karakter “Sanırım Kubbe bize bir şey söylemeye çalışıyor!” diyor ve diğer bir karakter de -muhtemelen diziyi izleyenlerin düşüncelerini aktarır şekilde- “Bu saçmalık!” diye cevap veriyor.
5. Koca Jim’in kalbi üç kat büyüyor. (Belki)
2. sezonda Koca Jim’in böylesine pislik olup olmaya devam edeceği sorulduğunda Norris “Koca Jim, bir Tanrıya yaklaşma ya da Kubbe’ye yaklaşma anı yaşayıp hayattaki amacının belki de bu kadar kötü olmaması olduğuna inanacak.” diyor ve Baer da durumu biraz daha aydınlatıyor; “Bu sezon dönüşüm sezonu. Bu yıl karakterlerin özlerini göreceğimiz yıl.”
6. Kubbe manyetikleşiyor ve bir çan bir kiliseden uçarak çıkıyor!
Bu yazının başında da verilmiş tanıtım fotoğrafında da görebileceğiniz gibi kubbede yeni bir metal sevgisi gelişiyor. Ayrıca hemen yukarıdaki fotoğrafta da görebileceğiniz gibi Oscar the Grouch artık evsiz!
Under The Dome 2. sezonuyla 30 Haziran Pazartesi akşamı, saat 22:00’da dönecek.
yorumlar
Eline sağlık @hemreeroglu.
İlk sezonundan sonra o kadar ilgimi çekmiyor ki bu dizi. Hiç içimden 2. sezona bakmak gelmiyor. Sempati duyduğum tek bir karakter olmadığı gibi sinir olduğum o malum oyuncu diziden daha da bir uzaklaştırıyor insanı.
Benim de favori dizim olmasa da dizisizlikten buna da bakarım gibi duruyor.
kanallar iddalı gördükleri dizleri için etkili tanıtımlar yapıyorlar. haliyle de büyük bir beklentiyle diziye başlıyorsunuz. Ulusal kanal dizlerinin formülünü bilenler ortaya çok iyi bir şey çıkmayacagını bildikleri için hayal kırıklıgına ugramıyorlar genel de. Bu tür ilgimi çektigi için bakıyorum .Fazla bir özelligi olmayan ama sonuç ta izlerken sıkmayan bir dizi .
Ilk 2 bolumunu izleyip iptal etmistim bu diziyi. Ben karakter cekiciligi gorememistim. Daha ilk bolumden sacma entrikalara girmisti, bu da iten sebeplerden biriydi. Bazi karakterler cok uyuzdu falan. Sonra da 2.sezonu olacagini ogrendim, nedenim olmustu. Hic uzulmeden iptal etmistim. Revolution in izinden gidiyor gibi geliyor bana. Sonu da ona benzeyecek.
Yaziyi tam okuyamadim ama hizla gelismelere goz attim. Eline saglik umarim ilerleme kaydeder
bu diziyi başlarda merakla izledim fakat sonra ilgimi kaybettim şimdi tekrar hatırlamam gerekecek fazla uzun soluklu olmaz bence yakında iptal olur diye tahmin ediyorum.yazı için teşekkürler.
Niye bilmiyorum ben o kadar da olumsuz şeyler hissetmiyorum bu diziye. Çok iyi değil belki ama vasatın üstü ilerledi bence. Bir de ben en başından gizemleri -sırları falan açıklamazlar, mümkün olduğunca uzatırlar gibi bir düşünceyle girip, beklentimi de sıfıra çekmiştim, onun da bir etkisi olabilir belki. Yine de olumsuz yanlarının da farkındayım, 13 bölüm olmasına rağmen arada 3-4 bölüm çok gereksizdi, sıkıldığım yerler oldu. Yaz dizisi olmasa çoktan isyan etmiştim muhtemelen. İkinci sezonda şimdiki halinden kötü bir hale gelmezse sorun olmayacak benim için sanırım.
Bir üstteki yoruma gayet katılmaktayım. Ne bekliyorum hiçbir fikrim yok ama devamına biraz da olsun bakacağım. Sonuçta The Following S2 başladıktan sonra 2 bölüm izlemiş biriyim.
@abidin77 Şunu ne yapcağız ben onu merak ediyorum zaten.
@aytackara: Ona birisinin artık CBS’ten ayrılması gerektiğini söylemesi lazım
@abidin77 Hill Harper’ı (Sheldon) Covert Affairs’e, Carmine’ı Graceland’e almışken bu arkideşi de USA Network’ün kanatlarının altına alaydık iyiydi ama böyle vuku bulmuş… Yine de seçim kariyer açısından güzel.
Stephen king e sempatim sonsuzdur, ilk basta 13 bolumluk dizi dendigi icin cok heyecandim bir solukta izledim ama baktım ara ara agirlasiyor akmıyor konu.. meger devamı gelecegındenmısd o an ıste s..tir dedim.. gıcık oldum ve vasat sezon fınalını seyredıp dızının fısını cektım.. 2ncı sezonu ızlemeyecegım.. bır seyı de tadında bıtırmeyı bılemedıler… Nasıl Harper”s ısland gıbı tadında mukemmel bır dızı olarak olusturamıyorlar bılemıyorum.. yazık
Yalniz diger taraftaki yorumumu bunu okumadan once yazdim bunu da belirtmek isterim. Hatpers island guzel minilerdendi. Persons unknown u oneriyorum.
Normalde senle fikirlerimiz pek uyusmaz ama bu dizi uzamalari konusunda ayni kafadayiz. Ben de bu diziyi ayni sebepten daha erken biraktim. Pisman da degilim.
@Kutaythejai : Dediklerinin çoğuna katılıyorum. Ben de SK aşkına daldım ilk bölüme. Nasıl olsa yaz deyip bi bölüm daha devam ettim. Sonra “şimdi millet bu diziyi yere göğe koyamayacak, iki çift lafım olabilsin kendilerine” diye bütün sezonu izledim. Bitirdiğimde de kendime çok kızdım, zamanıma çok acıdım. 2. sezona ölsem bakmam.
İlk sezonla ilgili en güzel yorum bence Conan’dan gelmişti. abidin77 paylaşmıştı geçen yıl şu videoyu.
@ozgun14 persoıns unknown u seyrettım begendım .. ıste bu kadar olmalı 13 bolum hoop bıtmelı.. benı artık yaz true blood, begenırsem nıght shıft, salem, nurse jackıe ye devam ederım sımdılık
persons unknowun sonu yarım kalmıştı diye hatırlıyorum . siz nasıl beğendiniz yarım kalmış diziyi
şeklinde yorumlamıştım. O yüzden finali beni de tatmin etmişti diye hatırlıyorum. En azından izlediğim yanıma kar kaldı diye düşünmüştüm o zamanlar.Yanlış hatırlıyor bile olabilirim, hiç bir şey kalmadı aklımda neredeyse
Persons Unknown: İzlediğim yanıma kar kaldı. İtiraz edebileceğim bir final değildi.
Harper’s Island: Bundan aldığım zevki çoğu first class denilen diziden alamıyorum ben. Bir de dizilerin içine çok girmeden izlemiştim, yeri pek bir ayrıdır.
Under the Done: 2. sezona en az 2 bölüm olmak üzere bakacağım. CSI: NY’tan Eddie Cahill’i bir görmem lazım. Sonrasını o zaman düşünürüz. The Following’te bu yol 2. bölüm sonunda tıkanmayla sonuçlandı. (Onda da amaç Jessica Stroup’u 90210’dan sonra görmekti.)
Ben çok ayrıntı hatırlamıyorum nasıl bitmişti. Persons Unknown’unun sadece son sahnesi aklımda geliyor. Ben çok sevmemiştim ve dizide yarım kalmış sonu yoktu diye aklımda. Hatta tanıtım sayfasına baktım acaba yorum yapmışmıyım diye
oradaki genel kanı gibi gereksiz demişim
Kitabı da okunacak gibi değil. Yarısına geldim bir türlü ilerlemiyor. Zaten King kitabı 30 senede mi ne yazmış.