2016 Mart’ta TV Ekranı
117 yorum slcktrykgl 02 Mart 2016 09:09
ozgun14‘ün yerine bu aylık benden geliyor ayın TV ekranı yazısı. Orijinal formatın dışına çıkmadan sizlere aktarmaya çalışacağım ayın yenilerini ve geri dönenlerini. Öncelikle yenilerle başlıyoruz. Mart ayında karşımıza çıkacak yeniler şöyle:
YENİ GELENLER
Elimizde iki kafadar var Hap ve Leonard adlı. İki kafadarın maceralarını eğlenceli bir şekilde bize sunacak dizi. Ne gibi maceralar diyorsanız, bu ikili eski polis memuru ve şimdilerde özel dedektif olan biri için çalışmaya başlıyorlar ve olaylar gelişiyor. Polisiye olacak görünüş itibarıyla ama fragmanlardan da anlayacağınız üzere komediyle karışık bir şekilde verecekler. Dizi, çok satan bir roman serisinden uyarlanıyor ve ilk sezonu 6 bölüm sürecek.
Konusu adına tıklamanız yeterli. 3 Mart’ta ön gösterimiyle ekranlara gelecek dizi 6 Mart’ta asıl gününde ilk bölümüyle arz-ı endam edecek.
3 bölümlük, her bölümünde başka bir ölümü işleyecek olan bir dizi.
İlk bölümde Tweed Nehri’nde bir ceset bulunur. Maktul, havanın kötü olduğu bir günde kazaya kurban gitmiş gibi gözükmektedir; ama gerçek bu değildir tabii. Bu olayın ardından gelişen bir cinayet davasını izleyeceğiz bu bölümde.
İkinci bölümde vur-kaç şeklindeki bir trafik kazasına kurban giden bir kadın, üçüncü bölümde ise menenjite yenik düşen bir küçük kız merkezde.
Ailesi öldürülen bir kızın, yıllar sonra yine bu cinayete benzer cinayetlerle karşılaşmasını konu alacak bir psikolojik gerilim dizisi. Kanalının ilk dizisi olacak ve 8 bölüm sürecek. Ayrıca bir antoloji serisi. Olayların merkezindeki kızı Merlin’den tanıdığımız Katie McGrath canlandıracak.
Kendisi bir roman uyarlaması. Olaylar 1855 yılında başlıyor. Doctor Thorne’un yeğeni Mary çocukluk aşkıyla düğün hazırlıkları yaptığı sırada amcasından doğumu hakkındaki gerçekleri öğrenir ve olaylar gelişir.
1976 yapımı The Omen adlı filmin devamı niteliğinde bir dizi olacak. O filmde küçük bir çocuk olan Damien’ın yetişkin halini izleyeceğimiz dizide onun dehşet verici olaylarla karşılaşıp kaderi olan Hristiyanlığın deccali olmasıyla yüzleşmesine tanık olacağız. Korku türündeki dizinin başrolünde Merlin’den Kral Arthur olarak tanıdığımız Bradley James var.
Konusu adındaki bağlantıda.
Konusu adındaki bağlantıda.
Dizi uzaylılar tarafından işgal edilmiş ve bölgelere ayrılmış Dünya’da geçiyor. Baş kahramanımız, bu bölgeler arasındaki duvarlardan birinde muhafızlık yapıyor. Sonradan öğreniyor ki kendisi bir uzaylı-insan melezi; bunun üzerine olaylar gelişiyor.
Georgia’daki bir çiftlikten soylu bir çiftin de yardımıyla kaçmaya çalışan bir grup kölenin bu yoldaki mücadelesini izleyeceğimiz bir dönem dizisi olacak. İlk sezonu 10 bölüm sürecek.
Başrolünde Will Arnet’i izleyeceğimiz bu komedide hayatı karmakarışık bir gurunun, en yakın arkadaşının sevdiği kıza aşık olduktan sonra gelişen olayları izleyeceğiz. İlk sezonu 8 bölüm sürecek.
Konusu adındaki bağlantıda.
Konusu adındaki bağlantıda.
Konusu adındaki bağlantıda.
Konusu adındaki bağlantıda.
Tarikatın ortasındaki bir aileye odaklanacak. Projeler yazısından alıntılayacak olursak:
“İnancın güçlü çekimi karşısında istediğimiz hayat ile yaşadığımız hayat arasında seçim yapmanın ne anlama geldiğine eğilecek.” Bundan daha iyi özetlenemezdi herhalde. Başrollerinde Breaking Bad’den tanıdığımız Aaron Paul, Hannibal’dan bildiğimiz Hugh Dancy’nin bulunduğunu da hatırlatayım.
Konusu adındaki bağlantıda.
yorumlar
Tam beklediğim gibi çıktı dizi. Çok sevdim ilk bölümü.
@pirate: 1976 yapımı The Omen filmini izledin mi? İzlemediysen diziyi anlayamamış olma ihtimalin yüksek.
Bir de hem filmi hemde diziyi izleyenlere bir sorum olacak.
Damien’ın ilk bölümü beklediğimden iyi çıktı (türü sevmeyen bir bünyeyim, filmi de izlemedim). 2. bölüme bakarım.
Underground beklendiği gibi en iyi açılış yapan WGN America dizisi olmuş. İlk bölüm 1.42 milyon izleyiciyi ekran karşısına çekmiş. Outsiders 1.05 milyon izleyici ile açılış yapmıştı.
Damien 1×01 üzerine:
Tam beklediğim gibi çıktı, ben izlerim bu diziyi. Reytingi biraz muallakmış ama yine de devam etmek istiyorum.
Filmleri fi tarihinde bir vakit izlemiş ve neredeyse bir şey hatırlamayan birisi olarak da zorlanmadım. O kadarını düşünmüşler tabii ki. Ayrıca Bradley James kalp ben. İngiliz oyuncuların Amerikan dizilerinde aksanlarını bırakarak oynama çabalarının bir bakıma hayranı sayılırım. Ama bölüm boyu “Ben biliyorum seni orijinalini.” modundaydım.
Ya kafama birşey takıldı benim seninde bi fikrini alayım.
Ne düşünüyorsun?
@okakacukaka Muhtemelen evet. Senin yoruma baktıydım aslında ama dediğim gibi filmler hakkında gram bir şey hatırlamadığımdan, neti de deşmediğimden o kısmına değinmemiştim.
@aytackara: Yalnız beni nasıl yazdın ben anlamadım :lol:
Profilleriniz siyah beyaz olduğu içindir muhtemelen.
Sağlık olsun.
Slasher S01E01
Süperdi ya! Ben çok sevdim gerçekten.
Muhtemelen 3. sınıf bir korku-gerilim dizisi çıkar diye bekliyordum. Ama şaşırtmayı başardı beni. Korku-gerilimin yanına mis gibi kokan bir gizem de eklemişler ve kayda değer bir hikaye çıkmış ortaya.
Oyuncu kadrosu da fena değil hani. Harper’s Island’dan Brandon Jay McLaren, Reign’den Mark Ghanime benim tanıdığım simalar. Başroldeki Katie McGrath, Merlin’de oynamış. Steve Byers (The Man In The High Castle), Erin Karpluk (Being Erica), Mayko Nguyen (Cracked) ve Rob Stewart (Nikita) dizide yer alan diğer isimler. Patrick Garrow da iyi iş çıkardı ilk bölümde. Onun da hakkını vermek lazım şimdi.
Piyasada bu tarzda pek dizi yok. Gayet akıcı, hiç sıkmayan, keyifle izlenen bir dizi de olmuş bence. Oyunculuklar da yeterli. Bir deneyin derim ben ilk bölümü.
Slasher ilk üç bölümün ardından:
Güya dün ben buna yorum yapacaktım, akıl kalmadı ki.
Ben de beğendim diziyi. 50 dakikalık bölümler peş peşe çok iyi gitti. Brandon Jay McLaren izlediğim diğer rollerinden (The Killing, Graceland, Harper’s Island) daha sevilir bir karakterde. Katie McGrath‘e zaten bayılırım, diziyi deneme sebebim kendisi.
Yalnız şu var: Karakterler ve olay örgüsü gün geçtikçe daha çok hoşuma gitti ama katil konusunda biraz kararsızım. Adam insanları öldürürken bana gülme geliyor; çok saçma hallerde kurgulanmışlar veya çekilmiş sanki. Gerçi üçüncü bölümde bu da gözüme gözükmedi, o başka.
Neyse sezon zaten sekiz bölüm, devam edeceğim. Katili merak ediyorum.
harpers island tadında mı izleyenler ses etsin. geçen sezonki teen slasher tarzı hafif komedili şeylerdense çekemem ama gerçekten gerilim vermeye çalışan 2. sınıf bir diziyse varım.
Hafif komedi falan yok burada. Gerilimden daha çok katil kim üzerinden gitmeye çalışıyorlar. Ölenler, kalanlar, sırlar, karışık geçmişler vs. Dediğin gibi zaman zaman gelen ikinci sınıflık hissi sorun olmayacaksa gir bir dene. Zaten ilk bölümden az çok anlarsın nasılını.
@ozgun14 Yok ya, komedili, cıvık bir şey değil.
Gerilimden ziyade gizemi ağır basan, bir hikayesi olan, ilk bölüm itibariyle eli yüzü düzgün bir iş.
iyi madem bitsin de gireyim direkt harpers tadında bir şeyler çekmiş meğerse canım. teşekkür ikinize de
İlk bölüme 8.0 verecek olursam bu bölüm 7.0 ayarındaydı. Birkaç yan karakterin performansı göze battı, ucuz açılış sahnesi derken ilk bölümdeki kadar gizem sosu da yer almadığı için bir tık hayal kırıklığı yaşadım ben bu bölüm. Ama yine de hala izlenir kıvamda bir dizi tabi.
*Pederin ağlama performansı rezaletti. Büyükannenin hikaye anlatırken mimiklerini ses tonuna adapte edememesi de fena halde gözüme battı.
*Sarah ve Tom arasındaki muhabbetler dizinin en sevdiğim bölümleri. Beraber yaptıkları beyin fırtınalarını izlemekten keyif alıyorum.
Flaked S01E01
Muhabbetler fazla gerçek hayattan kopma geldi bana. Hani sadece konuşmuş olmak için konuşulur ya; işte öyle geçti bölümün büyük çoğunluğu. Bu hoşuma giden bir özellik değil benim şahsen. Sonuçta neden dizi-film izliyoruz ki? Gerçek hayatta karşılaşmadığımız/karşılaşmayacağımız şeylere duyulan açlık, bizi izlediğimiz dizilere çeken sebeplerin başında geliyor.
Kopyanın ortaya çıktığı sahne ile sondaki sahneyi sevdim ama.
Devam etmek-bırakmak konusunda %30-%70 durumdayım. Bir ara 2. bölümü de izler öyle karar veririm heralde.
@pirate: Bana göre de hayatın içinde gördüğüm şeyleri ekranda gördüğümde ona daha çabuk bağlanıyorum. O yüzdendir ki çok kişinin aksine Bilim-Kurgu çok da sevdiğim bir tür değildir. Ayrıca bir sinema televizyon öğrencisi olarak sanat filmleriyle de içli dışlıyım. Dediğin şey tamamen bu sanatın tabiatına da karşı
Flaked S01E02
Yine aynı tas aynı hamamdı. Boş beleş tipler ve boş beleş muhabbetler… Bence dizinin en iyi özeti bu.
Benden buraya kadar. Sevenlerine iyi seyirler.
*Katil konusunda bir karakterin yıldızı fena halde parladı bu bölüm :
Kasabadaki insanları en iyi tanıyan ve sakladıkları sırları bilme ihtimali en yüksek kişilerin başında geliyor Cam, polis olması ve babasının da peder olması dolayısıyla. Kasabada doğup büyümesi ve babasının zamanında Tom’un öldürmemeyi tercih ettiği biri olması da cabası. Tom’un zamanında babasını öldürmemiş olması, Cam’in sadece sakladıkları bir suçu olanları öldürüp diğer insanları pas geçmesi için de çok mantıklı bir kılıf bence.
Ve gelelim bu bölüme. Katil, Sarah’yı öldürmek niyetinde değildi. İstese rahatlıkla öldürebilirdi; ama amacının sadece oynamak olduğu çok barizdi. Bu, katilin Sarah’ya değer veren biri olduğunu gösteriyor. Cam’in Sarah’ya verdiği değer de gün gibi ortada malum. Ve son olarak; katilin evden ayrılmasından 30 saniye sonra Cam’in kapıda bitmesi gerçeği var tabi bir de!
Ben katilin Cam olduğuna tav olmuş durumdayım şu anda. Bundan sonra dizi benim için; katilin kimi nasıl öldüreceği ve hangi sırların açığa çıkacağı üzerine.
*Bölüm başında 1968’e gidip, büyükannenin de hikayenin bir parçası olduğunu öğrendiğimizde ben büyükannenin şoförlük yapan kız olduğunu düşünmüştüm. Briket’i fırlatan kişi çıkması sürpriz oldu benim için. Hal böyle olunca briketli ölüm de yakıştı büyükanneye. Belediye başkanının Sarah’nın dedesi çıkması da güzel bir ayrıntı oldu bu arada.
Bölüm için puanım: 8.0
Aynı karakterin katil olduğunu ben de düşünüyorum, hatta birinci bölümden beridir. Bu nedenle de fazla mı açık diye diyorum hatta ve açık fikirli izlemeye devam etsem de zaman zaman onun açığını arıyorum.
Her bölüm birer ikişer ölmeleri çok hoşuma gidiyor. Zaten antoloji dizisi, herhalde sezon bitince konuyu kapatırlar.
istediğim gibi bir dizi çıktı. umarım iptal olmaz. oyuncuları da sevdim ilk bölümden beklentim ortaydı. giriş kısmında bir afalladım ne izliyorum ben gibisinden ama ortadan itibaren aradığımı buldum.
filmi taa ne zaman izlemiştim tabii ki birilerinin kendini asıp durduğu dışında hafızamda bir şey kalmamıştı. sağolsun dizi de bir tek benim hatırladığım kısımları bana hatırlatarak film tazeleme seansına ihtiyacım olmadığını söyledi. dizideki flashbackler filmden mi alınma yoksa dizi için mi çekilmiş anlayamadım valla. merak da ediyorum bilginiz varsa bi dal cevabınızı alırım.
sonuç olarak ben buna devam ederim ama başrolde sevdiğim biri olmasaydı belki bir tık daha az motivasyonla seyrediyor olabilirdim itiraf edeyim.
@ozgun: Flashbackler 1976 yapımı filmden görüntüler
teşekkürler okakacukaka. hafiften tanıdık geliyordu zaten netleşmesi iyi oldu. ben o zaman 2ye geçeyim
Her şey yarın daha da açık olacak…
slasher üzerine;
2 bölüm seyrettim, zaten 8 bölüm bitiririm de, bir uydurukluk var… oyunculuk mu, seslendirme mi çözemedim… 80 lerin 3. sınıf korku filmleri gibi…
Hap and Leonard son bolumu 0.04 reyting yapmis.
Gelecek bölüm konu Başkan’a gelecek anlaşılan.
Cam favoriliğini bir tık daha besledi bu bölüm. Aramaya çıkıyorum ayakları, June’u hemen öldürmeyip ihanetin bedelini bu işkence ile ödetmesi…
Geçen bölüm yorumumda da belirttiğim gibi; katil belli, sıradaki maktül lütfen!
İlk yarısı oyuncu tanıtımı ve konuyu anlama çabasıyla oldukca sıkıcı geçse de, sonlara doğru merak unsuruyla kendini izletmeyi başardı. Yani izlenibilitesi var bence.
Bir diğer nokta da bu sene en iyi film Oscar’ını alan Spotlight filmiyle benzerliklerinin olması. Tarikat-taciz falan bunları ortaya çıkarır ve kirli yüzlerini gösterirlerse ilgi çekecektir.
Çok güzel bir bölümdü.
*Dylan’ın parlatmaya çalıştılar yine cellat konusunda ama; hala tavrım net: Cam!
*İlk defa cellat birini öldürdüğünde mutlu oldum ya! Ne kadar sevmemişsem artık o gazeteci kadını!
*Polis amirindeki gıcıklığı bir yere bağlamaları da iyi oldu. Adam geçen bölümde yıllar önce kaçırıldığını izlediğimiz kızdan çocuk yapmış, ikisini de kümeste besliyor. Yuh ya! Gelecek bölüm bunun ölümünü izleriz inşallah. Hem de pis bir ölüm! Bu arada; ne mal bir karısı varmış adamın öyle ya! İnsan evinde yıllardır yaşayan 2 insanı hiç mi fark edemez?
*Son olarak; bunlar her yedi ölümcül günah dediğinde aklıma Semih’in muhteşem benzetmesi geldi ve gülümsemeye başladım birden.
@pirate Farketmemesi mümkün değil. O zaman doğumu nasıl ayarladı? Kadın ödleklikten susmuştır.
@aytackara Yani, kadının işin içinde olması lazım zaten. Aksi takdirde harbiden çok saçma olur.
The Path 1×1
Konusu pek içimi açmasa da oyunculardan dolayı izledim. Pişman olmadım.Yukarıda @root’un da bahsettiği gibi merak faktörü hakikaten izletti. Ben sonunu görürüm yani.
İster istemez kendimi sorgulayıcı taraf Eddie’nin yerine koydum. Bu sebepten olsa gerek Aaron Paul’u izlemek zevk verdi.
Karakterini pek sevemesem de Hugh Dancy’i de es geçilmeyecek kadar iyi oynamış.
Hap and Leonard‘ı çok beğendiğimi yazmamışım ben yahu! Yuh bana! 4 bölüm oldu… (yazdım sanıyordum ama bulamadım)
Her hafta yeni bölümünü iple çekiyorum. O hoşuma giden leziz diyaloglar yetecekken, üstüne hikayesi de gayet ilgi çekici ve akıyor. Zevkten dört köşeyim. Hele bir de işler gittikçe öyle bir arap saçına döndü ki ufff…
Epey bir Breaking Bad tadı aldığımı da ekleyeyim.
@dkamoy ben ilk bölümdensonra kesin iptal olur diye bıraktım, dediğin gibiyse, onayı bekler, tekrar başlarım…
The A Word üzerine
Tam Last Tango in Halifax ayarında bir aile draması olmuş. Biraz daha damardan gideceklermiş gibi bir durum da var sanki. Christopher Eccleston karakteri Maurice, dizinin en keyifli tarafıydı. Çok az göründü gerçi, bana yetmedi. Otistik çocuk ile onun anne ve babasının sahneleri bana gereğinden fazla uzun geldi. Diğer bölümlerde böyle olacaksa yandık valla, mendilleri hazırlayalım en iyisi.
…ve Hap and Leonard 5. bölümün 30. dakikasında dkamoy kahkahayı basar.
İlk bölüm üzerinden; totalde iyiydi veya kötüydü gibi bir yorum yapacak netlikte değilim açıkçası. Bu sebeple; sevdiğim unsurlara sevmediğim unsurlara koyarak bir yorum yapayım istedim.
*Başta Michelle Monaghan olmak üzere; Aaron Paul, Hugh Dancy, Emma Greenwell’li kadrosu
*Hugh Dancy’nin ileride bolca küfür basabileceğimiz bir karakter ortaya çıkarabileceğinin sezilmesi
*3 dakikalık başlangıç sahnesi
*Tarikat safsatası ve ‘Meeeeeeeeee!’ saçmalıkları
*Gizem olgusu
*Sıfıra yakın cevapla sunulan gizem türünden bir örnek sergilemesi (Örn: 6R, 8R muhabbeti)
*Birkaç noktada kesişen, bağlantılı bir olayı 2 farklı bakış açısından sunma tercihi
Aaron Paul’a 16 yaşında çocuk yazmaları da çok eğreti geldi bu arada bana.
Eğer Cam çıkmayacaksa çıkacak kişi için çok sağlam bir açıklama 'reca ediyorum'.
Hala totalde iyi veya kötü diye bir yorum yapamıyorum bu dizi ile ilgili. Garip bir durum cidden.
*Minka Kelly’nin karakterini apar topar götürmek neyin kafasıdır ya?
Bu arada 2 bölümdür sadece birkaç saniye izleyebiliyoruz kendisini. 3. bölümü onun üstüne kurmuş olsalar keşke de doya doya izleyebilsek onu ya!
*Prison Break’dan Rockmond Dunbar’ın da diziye dahil olması iyi oldu. Gelecek bölümlerde daha fazla süre alması dileğiyle!
*Bu Eddie’nin oğlu ne ayak çözemedim hala ben. Var bu çocukta değişik bir şey ama ne?
*Emma Greenwell’in karakteri Mary’nin özgün bir karakter olmadığını düşünmeye başladım. Shameless’ın Mandy’si oradan çıkıp aynen buraya girmiş gibi sanki. Öz saygısı olmayan, erkeklere bağımlı, kolayca itilip kakılan, azgın, fazla zeka belirtisi göstermeyen, bildiğimiz Mandy!
Steven Pasquale dizisi Almost There‘in ilk bölümüne dün bakmıştım, yorum yazmak şimdi aklıma geldi. Fena bulmadım gerçi ama yakın zamanda tıpkı bu ayarda bir dizi olan Flaked izlemişliğim var. Bu yüzden bu tür bir konuya doygunluğum olduğundan devamını getirmeme kararı aldım.
Ben de Almost There‘in ilk iki bölümünü izledim. Flaked’i izlemediğimden o açıdan bir şey diyemem ama benim için sorun olmadı. Ben de kötü bulmadım ama şu an için gözüm kapalı tavsiye de edemem yani. Hiç değilse biraz daha izleyip nereye gideceğini görmek ve ona göre konuşmak istiyorum.
The Path’in 3. bölümün ardından bendeki kredisi tükendi. Sıkıldım ve bıraktım.
Lopez S01E01-02
Ben gayet başarılı buldum.
George Lopez, süper bir karakter gerçekten. Episodes’da Matt LeBlanc’ı izlemekten aldığım keyfe benzer bir keyif aldım onu izlerken. Ünlü olmayı ve tanınmayı seven, ünlü olmadan önce olduğu kişiyi hayatta tutan biri. Doğal komik derler ya; işte tam olarak öyle biri.
İlk 2 bölümün konu seçimleri de gayet eğlenceliydi. İzlemeye devam!
@slcktrykgl : Lopez‘i yukarıdaki yazıya eklemeli mi?
Hap and Leonard finali kapalı bitti. Mini dizi kafasıyla dalabilirsiniz rahatlıkla. Final önceki bölümlerin temposundan sonra beklediğimden hafif geçti. Gayet keyifle izlediğim bir dizi oldu. Tavsiye ederim. Zaten 6 bölümcük. Bi oturuşta hüpletirsiniz.
The Path / İlk 3 bölüm üzerine:
Üst üste gördüğüm olumsuz yorumlardan beklentimi düşürdüm mü bilmiyorum ama ben diziyi sevdim. Yani işlediği konu itibariyle yavaş işlemesinin normal olduğunu düşünüyorum ve ilerleyen bölümlerde açılacağını umuyorum. Bir de insanlar bu diziden ne bekledi neden beğenmedi pek anlam veremedim. 3 bölümünü de sıkılmadan izledim fakat devamında insanları kendilerine bağlayabilmeleri için bir şeyler yapmalılar, yapacaklarını da düşünüyorum.
Ek 1: Onun dışında Aaron Paul’u çok özlemişim.
Ek 2: Bunu sitede tek ben seveceğim galiba.
* Haklarını vereyim, Cam’i saklayabilmek için ellerinden geleni yaptılar. Ama yine de vazgeçmeyip fikrimin arkasında durduğum için kendimi tebrik ediyorum Adam bir de hatıra topluyor çıktı ve manyakça bir gülümseyle sezonu kapattık…
* Sarah’ın ailesinin katli ve Dylan’ın neler sakladığının derinine inilmesi güzel oldu. Cam’in yakalanması dışında neredeyse bir şey kalmadı gibi. Dylan-Sarah’a ne olacak kısmı var işte bir de.
Justin: Kibir
Alison: Oburluk
Brenda: Hasetlik
Iain: Öfke
Tembellik ve açgözlülük kaldı sadece yanlış eşleştirmediysem. Aç gözlülük, final bölümünde Dylan’a gider de tembellik kime gider emin değilim. Gerçi Robin kaldı sadece. O da 7. bölümde tembelliği kazanır ve ölür heralde. Tabi Cam’in işine karışılmaz, bizimkisi sadece tahmin!