Maid || Dertler Deryasındaki Sandalın Öyküsü – Tanıtım
14 yorum aserat 13 Ekim 2021 09:00
Squid Game fırtınası ortalığı yıkadursun, Netflix’ten yoksulluk temasına farklı bir noktadan dokunan bir yapım daha geldi: 1 Ekim‘de izleyici karşısına çıkan ve Stephanie Land‘in 2019’da yayımlanan Maid: Hard Work, Low Pay, and a Mother’s Will to Survive adlı çok satan anı kitabından esinlenerek ekranlara taşınan Maid. O zaman buyurun tanıtıma:
KİMLİK BİLGİLERİ
Tür: Dram |
Sezon/Bölüm Sayısı: 1 sezon 10 bölüm (mini dizi) |
Süre: 47-60 dakika arası |
Yaratıcı: Molly Smith Metzler (Margot Robbie de yapımcılardan biri) |
Platform: Netflix |
Önemli Bağlantılar: Resmi Site – IMDb – Vikipedi |
KONU
Sevgilisi tarafından düzenli olarak psikolojik istismara uğrayan Alex, buna “dur” diyerek 2.5 yaşındaki kızı Maddy’yle birlikte evi terk eder. Ne yapacağını bilemez bir haldedir ama kendisinin ve kızının hayatını yoluna koymak için çabalaması gerektiğinin farkındadır. Geçinmek için hizmetçi olarak çalışmaya başlayan Alex, bu süreçte yoksulluk, açlık, evsizlik, çeşitli sağlık problemleri, aile sorunları ve ABD’nin zorlu bürokrasisiyle uğraşacaktır.
KARAKTERLER
- Alex Langley (Margaret Qualley): Kendinden ziyade canından çok sevdiği kızı Maddy’yi (Rylea Nevaeh Whittet) kurtarabilmek, kendi çocukluğundaki travmaları ona yaşatmamak için hayatında yeni bir sayfa açmaya karar veriyor. Güzel Sanatlar Fakültesi’nin yazarlık bölümünden burs kazanmasına rağmen üniversiteye gidememiş. Annesi ve babasıyla mesafeli bir ilişkisi var.
- Sean (Nick Robinson): Alex’in sevgilisi, Maddy’nin babası. Geçirdiği hasarlı çocukluk nedeniyle küçük yaşta alkolik olmuş, bu bağımlılıktan kurtulamamasının verdiği öfkeyi de Alex’ten çıkarmayı tercih etmiş. Alex onu terk ettikten sonra kızını almak için mücadele ediyor ama en büyük mücadeleyi kendisiyle veriyor.
- Paula Langley (Andie MacDowell): Alex’in annesi. Bipolarlığı nedeniyle tüm duygularını uçlarda yaşıyor. Kocasından ayrıldıktan sonra peş peşe birçok ilişki yaşasa da hiçbiri uzun soluklu olamamış. Mesleki olarak da az tanınan bir sanatçı olmaktan öteye gidememiş. Kızıyla gelgitli bir ilişkisi var. (Not: Kendisi gerçekte de Margaret Qualley’in annesi.)
- Regina (Anika Noni Rose): Alex’in hizmetçilik yaptığı evlerden birinin sahibi. Zengin ve işkolik bir kadın ama hayatı göründüğü kadar mükemmel değil.
- Hank (Billy Burke): Alex’in babası. Paula’nın ardından yeniden evlenip ikiz çocuk sahibi olmuş ancak kızıyla arasındaki uçurumu kapatamamış.
- Yolanda (Tracy Vilar): Alex’in çalıştığı hizmetçilik şirketinin müdürü. İşi söz konusu olduğunda sert ve kuralcı olsa da ona sıkça destek oluyor.
SON SÖZ
Maid’i izlerken aklıma sık sık bu yıl En İyi Film Oscar’ını kazanan Nomadland geldi. İki kadının ekonomi üzerinden şekillenen hayat yolculuklarında ilki daha belgeselvari, diğeri ise dizi oluşu nedeniyle daha dramatik bir yapıyı takip etse de verdikleri gerçeklik hissi ortak. Zaten ikisi de gerçekten yaşanmış hikayeler ama öyle olmasaydı bile izlediğimiz şeylere “bu böyle değil” diye itiraz edemezdik sanırım. Ele aldığı zor konulara rağmen bir an bile ajitasyona kaçmaması ve tüm karakterlerine boyut katmayı başarması bir yana, Maid’in en büyük silahı ise tabii ki Margaret Qualley‘in muhteşem performansı. Henüz genç yaşta olmasına rağmen rolüne öyle dört elle sarılmış ki tecrübeli oyunculara taş çıkartıyor. Şimdiden gelecek seneki ödül törenlerinin (özellikle Emmy’nin) erken favorisi olduğu kesin. Yani siz siz olun, geçen 9 saate bir an bile pişman etmeyen, gerçekçi hikaye sevenlerin kalbini hemen kazanacak bu özel diziyi izlemeden 2021’i kapatmayın.
Not: Diziyle ilgili daha önce yapılmış yorumlara şuradan ulaşabilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=lVOC32t1AfA
yorumlar
gerçekten çok beğenerek izlendi bizim evde. eli yüzü düzgün, oyuncuları çok iyi seçilmiş, insanın içini gerektiği kadar kanırtan (fazlası çünkü eeeeh dedirtiyor) iyi bir limitli dizi. pursuit of happyness isimli filmi andık izlerken, benzer hisler yaşattı zira.
Ben de onceki baslikta ovmustum zaten. Kesinlikle oneriririm. Ayari iyi tutturmuslar. Bastan sonra kendisini izleten guzel bir dizi.
Böyle izlenmeye devam ederse ilk dört haftasında 67 milyon üyeye ulaşacakmış Netflix’in dediğine göre. Bunu da yaparsa The Queen’s Gambit’inkini (62) geçecek ve en çok izlenen Netflix minisi olacak.
Queens gambit de cok iyiydi ama bu da hak etmiyor degil. Bakinca tarzlari ayni aslinda tutan formul buymus.
Ben de az önce bitirdim. Kolayca ağıra kaçabilecek bir konuyu aşırı dramatize etmeyen, hatta her bölümde en az birkaç kere eğlendiren, yine de duygusallığından ödün vermeyen, ana karakterle kolayca bağ kurmanı sağlayabilen bir dizi olmuş. Margaret Qualley’i Leftovers’dan beri seviyorum, gerçekte de röportajlarda gördüğüm kadarıyla çok samimi ve eğlenceli biri gibi duruyor. Bu rolle de harika iş çıkarmış, umarım daha fazla yerde izleme fırsatı buluruz. Kesinlikle bu senenin en iyi dizileri listemde Maid’in de yeri olacak, izlemek isteyenlere tavsiye ederim.
1×05
İçim şişti içim. Bilmediğim konular ve duygular hakkında atıp tutmuş olacağım ama şimdi annelik bu mudur, çocuğunun böyle sefalet içine doğacağını bildiğin halde, babasının ayyaş ve dengesiz olduğunu bal gibi biliyorken, genç yaşında çocuk büyütmek gibi bir sorumlulukla baş edemeyeceğini, etse bile hakkını veremeyeceğini bildiği halde bu çocuğu doğurmak mıdır? Şimdi ben Alex’i izlerken ah ne kadar şefkatli anne, çocuğu için neler yapmıyor ki diye izleyip takdir mi etmeliyim yoksa hayat şartları belliyken bu çocuğu aldırmadığı için ekranda çocuğu her sefil halde gördüğümde Alex’e lanet mi okumalıyım?
Eğer dizinin amacı bu ikilemi sunmaksa, bunu kusursuz yapıyor.
Konuyu işlemeyi seçtikleri perspektifle hiçbir şekilde barışamasam da tercihlerini güzel sunduklarını da inkar edemem. Ama bu yüzden diziyi izlerken devamlı “eh be kızım, eh be aptal kızım” diye ekrana bakıp hayıflanarak geçirdim. Sanırım amaçlanan da buydu. Bu açıdan başarısız değil. Margaret Qualley de gayet temiz iş çıkarmış. Annesini oynayan kadının
enteresanmış bu arada.
Şimdi şu yukarıda dediğim perspektif meselesini ispiyon içinde açacağım
İlk Sezonun ardından
Son iki bölümü de izleyerek sezonun sonuna ulaştım, uzun bir maraton oldu, zamana yayarak izledim. Ana karakterin tek kişilik şovu her bölüm izlemeyi kolaylaştırdı, zaman zaman yan karakterlerden (özellikle sonlara doğru) yardım aldıysa da Margaret Qualley, Alex rolü ile coştu. Konunun istediğim şekilde sonlanması da beni ayrı mutlu etti. Yeni bir sezon gelirse izlerim, ama burada bırakırlarsa da hayır demem.
NOT: Tanıtımın ilk resmi (Poster) tüm diziyi özetliyor, resmen tek karede her şeyi anlatmışlar, saygı duydum.
Diziyi bitirdim. Sanırım mini diziymiş devamı gelmeyecek olmasına üzülmüş olabilirim fakat tadında kaldı. Çok beğendim bana kalırsa bu senenin en iyi işlerinden biriydi. Başroldeki kızı Leftovers dan çok severim zaten, burada oyunculuğu da zirveydi, hatta ödüllere falan direk adaylık bekliyorum gelmezse söveceğim.
Kenarda sürekli bi dolar para görüntüsü çıkınca bizim ülkedeki karşılığı falan geliyor aklıma, arada kızım Türkiye de gibisin falan diye düşündüm.
Bu arada ilginç bir detayı fark ettim, Margaret hanım da
Her şeyiyle dört dörtlük bir iş ortaya çıkmış. Benim için “şimdilik” bu senenin en iyi dizisi. Olayları fazla dramatize etmeden anlatış tarzından tutun da görüntü yönetmeninin incelikli işçiliğine, muhteşem oyunculuklardan nefis müzik tercihlerine… Yaz yaz bitmez. Sezonun sonuna doğru “aslında 8 bölümde olabilirmiş” dememe rağmen 10 bölüm olmasından da şikayetçi değilim. Sene sonu listemin en yıldızlı kısmında yerini çoktan aldı.
9 / 10
MVP: Margaret Qualley (Alex) ve Andie MacDowell (Paula)
Diziyi ancak zamana yayarak izleyebildim. Peşpeşe izlemek harcamak gibi geldi hep.
Olan biten kimi zaman alıştığımdan daha az, kimi zaman da daha fazla trajik olduğundan çoğunlukla beni şaşırtarak ilerledi. İkide birde “bu kızın da işleri amma yolunda gidiyor. bizim ülkede olsa bunun yarısını bulamazdı” dediğim gibi “abi, bu kadar mı talihsiz olabilir bi insan?” dediğim de çok oldu. Karışık hisler, düşünceler eşliğinde finale vardım.
Neticede, severek izlediğim bir dizi oldu. Oyunculuk, anlatım şekli (o ekranda çıkan geri sayım geriliminin abv) negzeldi. Düzgün dizi arayanlara tavsiyedir.
Olup bitenlerden dolayı zamana yaymam gerekti. Modumu ayarlayıp öyle girdim resmen, böyle böyle 3 aya yayılmış. İzlediğim için tabii ki memnunum, bu yılın en kaliteli işlerinden birisi. Margaret Qualley gayet iyiydi, dolayısıyla adaylıkları kesin alır diye düşünüyorum. Ödül almasına da itiraz etmem.
Tabii ki tavsiyedir.
* Sağ tarafta akan para hesabının ilgimi çektiğini söylemem gerek, var olan ilgimi artırdı açıkçası. Özellikle 9. bölümdeki istifçi temizliğine de ayrı bayıldım bu sayede ^.^ Alex’in temizliğine gittiği kişilere de az buçuk yer vermeleri mesela pozitif katkı sağladı bu nedenle. O hamile kadına mesela. Gerçek hayatta Regina gibisini de bulmak kolay değildir herhalde.
* Yorucu oldukları zamanlar olsa dahi Sean ve Paula’nın varlığı dizi açısından işe yaradı sayılır. En azından dur kalk da olsa denemeye çalıştılar. Paula özellikle son 2-3 bölümde daha az problem olmak için çabaladı resmen. Sean da bir ara fena götürmemişti işi. Hayırsız babasındaysa bunların hiçbiri yoktu. Bu yüzden en çok ona gıcık oldum.
Not: Nick Robinson’la tercihen bu sefer saçlarının kısa olduğu bir rolle yeniden görüşmek dileğiyle. Margaret Qualley’in birkaç film projesi görünüyor ama bir ara o da bir diziye gelir herhalde.
Devam kitabı geliyormuş buna. Yayım tarihi: 7 Kasım 2023
TikTok’ta bir şekilde popüler olmuş bu, o sayede bu hafta Netflix Top 10‘e girmiş sittin vakit sonra.
++Netflix