Dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi olan Büyük Britanya ya da diğer ismiyle Birleşik Krallık, günümüzde artık öyle olmasa da uzun yıllar boyunca eşcinselliğin sınırına giren eylemleri yasaklamış ve ciddi cezalar vermiş bir ülkeydi. Muhtemelen bildiğiniz gibi Britanya özerk olarak yönetilen dört devletten oluşuyor: İngiltere, Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya.

Krallıktaki parlementodan 1967 yılında geçirilen bir kanunla 21 yaşını doldurmuş iki erkeğin arasındaki cinsel aktiviteler suç kapsamından çıkarıldılar. Bu kanun askeriye dahil edilmeksizin İngiltere ve Galler’de uygulanmaya başlandı. İskoçya’da suç kapsamından çıkması 1981’de, Kuzey İrlanda’da ise 1982’de gerçekleşti. Tahmin edersiniz ki yasağın devam ettiği dönemde ortaya çıkan skandallar pek çok kişinin hayatını kötü anlamda etkiledi. Elbette buna politika da dahil.

Bu olaylardan biri ise ülkenin gündemini epey meşgul eden, bir parti lideri hakkında dava açılmasıyla öne çıkan Thorpe Skandalı oldu. BBC One kanalı da bu skandalı ekrana taşıyan bir mini diziyi ekrana getirdi. Üç bölüm süren A Very English Scandal‘ı Doctor Who ve Queer as Folk gibi yapımlarla bilinen Russell T. Davies hazırladı.

Thorpe Skandalı:

Mini dizinin hikayesi 1960’lı yıllardan başlayarak 1980’in başına kadar ilerliyor. Jeremy Thorpe, gün geçtikçe politik arenada yükselen ve kendisini halka sevdirmeye başlayan henüz bekar bir isim. O dönem Avam Kamarası’nda yer alıyor ve bir at çiftliğini ziyareti sırasında seyis olarak çalışan Norman Josiffe’yle (ya da medyada bilinen ismiyle Norman Scott’la) tanışıyor.

Bir sıkıntısı olduğu takdirde kendisine yardım edebileceğine yönelik yaptıkları kısa konuşma birkaç ay sonrasında karşılığını bulunca zaten hikaye de başlıyor. Çünkü Norman çalıştığı yerle pek de iyi ayrılmamış, o dönemki kurallara göre düzenli ve düzgün bir işte çalışabilmesi için sosyal sigorta kartına ihtiyacı var. Ancak önceki işyerinden kartı olmaksızın ayrıldığından yardıma ihtiyaç duyuyor. Thorpe ile olan görüşmesi de işte bununla başlayıp sonrasında daha ‘ileriye’ gidiyor.

Birkaç yıl devam eden ilişkileri nihayetinde sona erse de erdiği noktada kalmaması dramanın bel kemiğini oluşturuyor. Thorpe, bu süreçte ve sonrasında Liberal Parti’deki konumunu daha da sağlamlaştırıp bir noktada liderliğe soyunuyor, hatta hükümete dahil olma şansı bile doğuyor. Evlenip dışarıdan örnek gibi duran bir hayat kuruyor.

Kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan Norman’ın durumu içinse o kadar da parlak denemez. Başından geçen bazı olaylar ve sıkıntılar nedeniyle Jeremy’yi suçlayan, zaman zaman ilişkileri konusunda çenesini kapalı tutmayan Norman’ın halleri Jeremy’nin mükemmel hayatı ve politik kariyeri için tehlike oluşturmaya başlayınca durum bu sefer Norman’ın geleceği ve hayatı için tehlike oluşturmaya başlıyor.

Not: Jeremy Thorpe, 2014 yılının sonlarına doğru vefat etti. Mini dizi, John Preston’ın 2016’da piyasaya çıkan aynı isimli kitabından uyarlandı.

Benim diziye başlamam konusunun gerçek hayata dayanıyor olmasıyla ilgimi çekmesi sayesinde oldu. A Very English Scandal, Altın Küre ve BAFTA ödüllü ünlü oyuncu Hugh Grant’ın kariyerinin ilk dizi başrolü olmasıyla da öne çıkıyor. Thorpe’u canlandıran aktöre Norman karakterinde The Hollow Crown ile BAFTA kazanan, London Spy dizisiyle de bilinen Ben Whishaw eşlik ediyor.

Mini dizi başka kaynakları takip edebildiğim kadarıyla tarihe aşağı yukarı sadık uyarlanan bir proje. Aslında bir drama dizisi olsa da komedi unsurları da barındırıyor. Komedisi beklediğimden daha fazlaydı ama pek rahatsız etmedi ve kıvamındaydı. Başlarda karakter özellikleri bakımından Jeremy’nin tipik bir siyasetçi olmasını veya Norman’ın ağzının gevşekliğini ve bazı huylarını sinir bozucu bulsam da onlara da alıştım.

Bunda da hikayenin gidişatı etkili oldu diyebilirim. İster istemez “Bu skandal The Crown’a da laf arasında uğrasın,” demeden edemedim. Özellikle ana ikili olmak üzere kadronun genelini beğendim, hikaye ve oyunculuk bakımından en beğendiğim kısmı da finalinde olanlardı elbette.

A Very English Scandal genel olarak böyle bir dizi işte. İyi seyirler.