Dark || Asıl Soru Nerede Değil, Hangi Zamanda
236 yorum ozgun14 05 Aralık 2017 08:45
“Zamanın doğrusal olduğuna güveniriz. Hatasızca sonsuza dek ilerlediğine. Aslında dün, bugün ve yarın peş peşe gelmez. Sonsuz bir döngüyle birbirlerine bağlıdırlar.” – Dark
“Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım bir yanılsamadan ibarettir, her ne kadar son derece kalıcı olsa da…” – Albert Einstein
Netflix’in Alman yapımı ilk dizisi olma özelliğini taşıyan Dark‘ın 10 bölümden oluşan ilk sezonu 1 Aralık’ta seyirciyle buluştu. Henüz ikinci bir sezonu olup olmayacağı belirsiz olan dizinin yürütücüsü ve yönetmeni Baran bo Odar. Dizinin senaristliğini ve yapımcılığını üstlenen Jantje Friese de dizinin diğer yürütücüsü. Bölümler 45-50 dakika civarı sürüyor. 3 dakika süren kapanış ve 1 dakikalık açılış videoları da bu süreye dahil. Hazır lafı geçmişken severek izlediğim ve dinlediğim açılış videosunu buraya bırakıp konuya geçeyim.
Yıl 2019. Winden isimli küçük bir Alman kasabasındayız. İki ay önce babasının intihar etmesiyle okula ara vermiş olan Jonas geri dönmüştür. Geri döndüğünde iki hafta kadar önce bir çocuğun kasabada kayıplara karıştığını öğrenir. Günlerce süren aramalar sonuçsuz kalmıştır ve tüm kasaba diken üstündedir. Ebeveynlerinin gerginliğinden uzaklaşmak amacıyla birlikte eğlenmeye çıkan çocuklardan birinin daha kaybolmasıyla kasabada işler iyice karışır.
Birbirlerine birçok açıdan bağlı dört aileyi kuşak kuşak merkezine koyan dizi, içinde bulundurduğu sıra dışı ögelerle zamanın sınırlarını aşıyor ve her bölüm daha da merak uyandıran hikayesiyle izleyiciyi baş başa bırakıyor. Tadını kaçırmamak için daha fazla şey söylememem sizin hayrınıza olacak.
Karakterlere geçmeden önce kafa karışıklığı yaratmaması için ön uyarımı yapayım. Dizide toplam 72 karakter oyuncusu mevcut. Ben merkezdeki 42 oyuncuyu aşağıda paylaştım. Çok zamanlı bir dizi olduğu için karakterlerin farklı dönemlerine ait görseller de var. Var olma durumlarına göre her ailenin 2019-1986-1953 versiyonları ikinci sayfada kendi aile başlığında mevcut.
Michael: Jonas’ın babasıdır. Onun intiharıyla diziyi açıyoruz. Michael ardında Jonas için belirli bir zamanda açılmak üzere mektup bırakarak kendisini odasında asıyor. Neden intihar ettiğini bilmiyoruz.
Hannah: Jonas’ın annesidir. Masörlük yapan Hannah, bu durumdan pek etkilenmiş gibi görünmüyor. Çünkü kendisini başkasıyla işi pişirirken görüyoruz.
Ines: Jonas’ın babaannesidir. Michael’ın oğluna bırakmış olduğu mektup kendisindedir. Gençliğinde hemşiredir.
Jonas: Kahnwald ailesinin tek oğlu. Babasının intiharını kaldıramamış, okula ara verip ilaç tedavisine başlamıştır. Her gün kabuslar görerek uyanmaktadır.
Ulrich: Magnus, Martha ve Mikkel’in babasıdır. Polislik yapan Ulrich, Hannah’ın işi pişirdiği kişidir. Kasabayı terk etme hayalleri kurmaktadır.
Katharina: Magnus, Martha ve Mikkel’in annesidir. Kasabanın okulunda müdüredir.
Tronte: Magnus, Martha ve Mikkel’in dedesidir. Gençliğinde gazetecidir.
Jana: Magnus, Martha ve Mikkel’in babaannesidir. 1986’da Ulrich’in kardeşi kaybolduğundan beri kendisini toparlayamamış durumda.
Magnus: Nielsen ailesinin büyük oğlu. Franziska’dan hoşlanıyor.
Martha: Nielsen ailesinin kızı. Jonas’tan hoşlanıyor ama Bartosz ile çıkıyor.
Mikkel: Nielsen ailesinin en ufağı. Sihirbazlık gösterilerinden hoşlanıyor.
Alexander: Bartosz’un babasıdır. 1953 yılından beri kasabada yer alan nükleer santralin müdürüdür.
Regina: Bartosz’un annesidir. Kasabadaki otelin müdürüdür. Kasabada yaşananlar dolayısıyla fazla müşteri gelmediğinden sıkıntı içindedir.
Claudia: Bartosz’un anneannesidir. Gençliğinde nükleer santralin müdüresiydi.
Bartosz: Tiedemann ailesinin tek oğlu. Jonas ile yakın arkadaşlar. O yokken sırrını herkesten saklamış, arkasını kollamış, sevdiği kızı kapmıştır.
Peter: Franziska ve Elisabeth’in babasıdır. Terapisttir.
Charlotte: Franziska ve Elisabeth’in annesidir. Polistir. Ulrich’le birlikte kayıp çocuklar davasını araştırmaktadır.
Helge: Franziska ve Elisabeth’in dedesidir. Sürekli bir şeyler sayıklayıp duran Helge bunamış kabul edilmektedir ve bakım evinde kalmaktadır. Gençliğinde nükleer santralde bekçidir.
Franziska: Doppler ailesinin büyük kızı. Magnus’tan hoşlanmaktadır.
Elisabeth: Doppler ailesinin küçük kızı. Sağır ve dilsizdir. Ablasının eşyalarını karıştırmaktan hoşlanmaktadır.
Ek olarak ortalarda dolanan iki gizemlimiz de mevcut. Bunlar bir şeylerden haberdarlar ve tabii ki ne kasabalılara ne de bize karşı pek paylaşımcı değiller.
Gizemli bir yabancı.
Gizemli bir papaz.
Zamanda yolculuk temasını çok sevdiğimden bu diziden de beklediğimi buldum diyebilirim. Çok sıklıkla gereksiz kullanılan korku müziklerinin rahatsız ediciliğini görmezden gelirsem sinematografi ve müzikler dikkat çekiciydi. Çok zamanlı hikaye örgüsü dolayısıyla karakterlerin farklı yaşlarını canlandıran oyuncuları da rollerine uygun buldum. Sırıtan oyunculuk yoktu bana göre. Tarz olarak soğuk renkleri ve insan yapısıyla İskandinav dizilerini fazlasıyla andırıyordu. O yüzden de alışmam beklediğimden kolay oldu. Her bölüm üzerine koydu dizi ve belli aralıklarla cevaplar da vererek usandırmadan tatlı tatlı seyrettirdi kendisini. Kararında bir noktada sezona nokta koyarak gelecek sezonun yolunu da yaptı.
Ben izlemediğimden söylemem ne kadar doğru olur bilemedim ama kendine yeni bir Stranger Things ya da Twin Peaks arayanlara, zamanda yolculuk temalı kitap, dizi, filmlerden hoşlananlara öneririm. Fantastik kısımlarını çıkardığımızda elimizde kalan kasaba aile draması olarak dolu dolu bir yapım. Çarpık ilişkiler, ilişki üçgenleri, sırlar, yalanlar, ihanetler… Hem ebeveyn hem ergen dramasının ayarını iyi tutturmuşlar. Yine ayarında tutulan gizemle bölümler kendisini art arda izlettiriyor.
Umarım onay alır da bu diziyi en az bir sezon daha izlemeye devam ederiz diyor, herkese tavsiye edip sizi tanıtım filmiyle baş başa bırakıyorum. Ayrıntılı aile ağacı ikinci sayfada.
https://www.youtube.com/watch?v=zy0b9e40tK8
yorumlar
Netflix yine yılın son ayında güzel bir sürpriz yaptı. Geçen sene The OA ile yaptıklarını bu sene Dark ile yaptılar. Aman @keremaci, böyle yazdım diye sakın bu diziyi izlememezlik etme Farklı işler sonuçta.
Alman dizisi diye biraz mesafeli yaklaşmıştım ama beklenmedik derecede farklı, iyi bir iş çıkarmışlar. Açıkçası kesin bir yerde bu işi batıracaklar düşüncesi ile izledim ama bütün zaman çizgilerindeki olayları güzelce kotarmış adamlar. Sonuç itibariyle bütün parçalar sonunda yerine oturdu. Açıkça bir şey kalmadı.
Bizim Netflix dizimizi kıskanan Almanlar, iyi iş çıkarmak için kasmış belli ki
Çekimler iyi, oyunculuklar iyi, konusu ilgi çekici. Biraz dikkatli izlemek lazım ama. İsimler bir süre sonra kafa karışıklığına neden olabiliyor. Neyse ki @ozgun14’ün güzel tanıtımı sayesinde, benim gibi “bu kimdi, kimin nesiydi şimdi?” sorusunun cevabını sağdan soldan araştırmak zorunda kalmayacaksınız
Eline sağlık @ozgun14. Gerçekten iyi bu oldu tanıtım.
gerçekten de beklentilerimi aşan bir dizi oldu. bunda en önemli pay da aslında gözümüze gözümüze sokmalarına rağmen dizinin zamansal kurgusunu göz ardı etmiş olmam. sıradan bir polisiye bekliyordum ben açıkçası. iyi ki sağda gözüme sokup durdunuz da bir bakayım dedim yoksa aylarca bakmayabilirdim. (gerçi daha mı iyi olurdu sanki yeni sezonu çok beklemezdim.)
neyse bunun üzerine hemen stranger things i edindim. umarım hayal kırıklığı olmaz. hatta şimdi senin lafın üzerine oa yı da mı indirsem diye düşünmedim değil. yeni sezon yaklaşsın ona da girişebilirim.
herkese tavsiye ederim. bir bölümünün bir kısmını yemek yerken izlediğimden ingilizce dublaj izledim gerisini altyazılı orijinal. kesinlikle orijinalini öneririm ama dublaj da çok çok kötü değildi. sadece daha monotondu. dizinin kendisi de zaten çok inişli çıkışlı performanslar barındırmadığı için çok ciddi bir sıkıntı olmaz. yani almanca kesinlikle izleyemem diye atlayacağınıza ingilizce izleyin ama izleyin derim.
ayrıca abidin
@ozgun14 Evet, aklımda orası. Kesin öyledir diyemiyorum ama bir şeyler ima ettiler. O karakterde hala bir gizem var. Olursa şaşırmam.
Stranger Things ile çok farklı diziler. ST’yi izlerken eğleneceksin bence.
The OA’nın kafa bayağı farklı tabii.
EK: “Pek iyi bir sayılmazdı, bazen öldüğüne seviniyorum, özgür olduğuma seviniyorum” falan da demiş. Bizim Noah, öyle bir karakter zaten. Muhtemelen dediğin gibi. Noah, Ulrich’in dedesi.
yeni sezon yaklaşırken bir daha izlerim ben bunu bu sefer karakterlere konuya hakim olarak izlemek daha güzel olacak.
İzlediğim dört bölüm kadarıyla ben de memnunum. Halen en güzeli üçüncü bölüm olarak duruyor ve gün geçtikçe konuyu açıyorlar. Şimdiye kadar fena da açmadılar, büyük bir merağım yok ama izleyebiliyorum.
Almanca seslendirmeye Türkçe/İngilizce altyazı tavsiyedir. İkinci sayfa güzel olmuş, aklım karıştıkça bakarım oraya. Eline sağlık yazı için.
@abidin77 The OA nefretimi her fırsatta paylaşacağımdan emin olabilirsin. Hayatımda izlediğim en rezil diziydi. Aklıma geldikçe sinirim tepeme çıkıyor.
Bunu da sitede birkaç gündür sık görür oldum, girsem mi emin değilim ama tanıtım da ilgimi çekmedi değil. Daha önce İngilizce dilini hiç kullanmayan bir dizi izlemedim, bir de bu kadar kalabalık bir oyuncu kadrosu varken takip edebilir miyim bilemiyorum.
Mikkel, nasıl gitti 1986’ya? Mikkel’i odada hiç görmedik yanlışım yoksa. Kendisinin mağaraya girip o yollardan geçip (Jonas gibi) gitmesi mantıklı gelmiyor. O alet sayesinde mi geçmişe gitti?
O yarıktan gelen Mads’di.
1953’teki çocukların boynunda 1986 yapımı para, Çin yapımı kıyafetler vardı. Bu çocuklar hangi zamandan? Çocuklardan biri Akdenizli’ye ya da Arab’a benzeyen çocuk bizim sağır, dilsiz kızın hoşlaştığı Yasin mi?
Bizim saatçi ile gelecekteki Jonas’ın muhabbetlerini bir daha izlemek lazım.
@keremaci Valla bayağı sevmiştim The OA’yı. Kadını çok sevmem, diziye olumlu bakmamı sağlayan önemli bir faktör olabilir tabii ki
Nasıl yani, sen Bron/Broen izlemedin mi hiç? Güzel diziyi kaçırmışsın.
Ya takip edersin, edersin. Tanıtım yokken, zorlanan ama bir şekilde idare eden bizlere göre avantajın var üstelik. Bir ara gir bence.
@keremaci The OA’yi bende sevmemiştim hatta hiç beğenmemiştim ama bunu beğendim bazı yerlerde beklentimi karşılmayacak gibi hissetsemde sezon sonuna doğru güzel bir diziyi dönüştüğünü ve sevdiğimi farkettiğim dizi oldu o yüzden denemeden geçmemenizi tavsiye ederim. The OA sevmemiş biri olarak belki bu yorum deneminize yardımcı olur
onları kaçırıp o alette denemeler yapıyor. erik ve yasini kaçırdı 86ya getirdi. sonra da o aletle 53e gönderdi yanıklı olarak. madsi zamanında geleceğe gönderdi yanıklı olarak. ama anlamadığım bu adam çocukları 2019a gelip kaçırabiliyorsa sağ salim 86ya getirebiliyorsa o alete niye gerek var.
@abidin77 Bron’u hala izleyemedim, harddiskte yatıyor. Borgen’e giriştim zamanında, ikinci bölümde takip edemeyip kapattım. Neticede hiç “yabancı” dizi izlemedim evet. O zaman buna girişeyim en yakın zamanda.
@Tillhardbottle Teşekkürler tavsiyen için. Niyetlendim bakalım.
@keremaci Orijinal dili ingilizce ya da türkçe olmayan diziler arasında izlediğim en zor dizi Borgen idi. Kaç kere geri alıp ne dediklerini okuduğumu hatırlamıyorum. Paragraflarca ve hızlı hızlı, dolu dolu konuşan onlarca karakter içeren bir dizi Borgen. O yüzden bu yönden borgen ile hiçbir diziyi karşılaştırma. (Bunca zorluğa rağmen politik dizi dalında House of Cards’tan filan çok daha üstlere koyduğum, bayıldığım bir dizidir.)
Bron/Broen‘i ise ne olursun kaçırma.
@ozgun14 Ben geçen yıl konusunu okuduğumdan bu yana heyecanla bekliyordum bu diziyi. Biraz da Alman işi olduğu için meraklandıydım (Alman diline ya da insanlarına bir merak değil benimkisi. “muhakkak bir iş var ki kalkıp ingilizce olamayan bu ürünü sipariş etmiş bu adamlar” mantığıyla) Karakterler karışık filan deyince eyvah demiştim ama ben başlayana kadar bu güzel tanıtımın gelmesi resmen bonus oldu. Yaşa!
@keremaci: Ben galiba Bron sonrası Borgen izlediğimden daha rahat gitmişti dizi. Zaten siyasi dizileri severim. Dizi de iyi çıkınca, dili çok zorlamadan rahat takip etmiştim. İzlemeyenlere tavsiye ederim.
bu arada yukardaki tüm alternatif dizilere arka çıkanlara beni de dahil edin. hepsi ayrı güzel. şu ana kadar izleyip de başından memnuniyetsiz ayrıldığım avrupa dizisi olmadı. borgen’i ben o zamanlar türkçe altyazıyla izlemiştim gayet iyiydi çevirisi. sadece son sezonu ingilizce altyazı izlemiştim. altyazı okuyan biriysen halihazırda hiç zorlanmazsın. dkamoy un durumu farklı. altyazı okumamaktan okumaya geçtiği için zorlandı. sen hiç zorlanmazsın rahat ol. bron broen de final sezonuyla geliyor 1 aya. ikisini maratonlu izlemek güzel olacak. bir yerlerden dal kesinlikle o taraflara.
Eline sağlık @ozgun14, süper tanıtım, harika şemalar ve görseller
İlk fragmanından ve tanıtımından beri kaç aydır bekliyordum, anlaşılan beklediğime değecek.
Tüm bölümleri indirdim ama önce “Punisher”ı bitireyim son 7 bölümünü. Dizi madem komplike, ard arda izlerim “Punisher” ın arkasından
İlk 5 bölüm itibarıyla severek izliyorum ben. Son zamanlarda elimi hiçbir diziye süremediğimden programım boşalır boşalmaz bu çıktı karşıma. Nasılmış diye bakayım derken sardı bayağı.
Ellerine sağlık @ozgun14.
YAY @real tortoise
finale gel hemen de kafamızda soru işaretlerine destek çık
Hahaha dur bakalım niyetim bir iki güne bitirmek de belli olmuyor programım.
Artık her ay Netflix dizisi izlemekten sıkıldığım için bu ay es geçmeyi düşündüm. Pek ilgimi çekmiyordu ama sonra yorumlarla radarıma girdi, izlerim ama onay aldıktan sonra artık.
Bir de ben farklı ülkelerin dizilerini izlemekten gayet memnun olan bir insanım, farklı diller ve yerler keşfediyorum öylelikle; o yüzden bunu kaçırmam herhalde. Yorumlarda okuyunca Bron Broen, Borgen ve Braquo izlemediğim aklıma geldi
Braquo’u edindim yakın zamanda başlayacağım da, diğer ikisi belirsiz.
belirsiz olsa bile bunları el altında bulundurmak çok önemli. sonra bi bakmışın bulamamışın. ben alternatifleri aklımda olmasa bile kenarda dursun diye ediniyorum.
@ozgun14 fırsat bu fırsat hemen göm beni. tamam.
öyle ama korkutma insanları. aynı hızda konuşulan ingilizce dizileri normal şekilde höpürdetiyoz biz sıradan altyazı okurlar.
alışmadık bünyeye dokunuyor tabii haliyle
@ozgun14 Nereden bakarsan bak ingilizceye bir kulak aşinalığınız var ama.
Adam diyor ki “Borgen’i takip edemeyince kapatıp hiçbirine yanaşmadım”. Borgen altyazısı yüzünden de onun yarısı kadar dikkat gerektiren Broen’i harcatmayalım da değil mi? Sonuçta alışkın olmayabilirim evet ama ingilizce dublajlı olmayan dizi izlemiyor da değilim.
Siyasi diziler zaten bir tik daha anlamasi zor oluyor. Hiz ve yabanci dil faktoruyle birlestiginde tamam borgen icin lafimi geri aliyorum.
merhaba, siteyi uzun zamandir takipteyim, fakat yeni uye oldum.
herkese merhabalar..
tanitim icin tesekkurler ozgun, dizi listemdeydi, daha izleme firsatim olmadi, fakat “baslik” (nerede degil, ne zamanda) ispiyon icermiyor mu sence? eger dizinin kilit konusu bu ise, bastan yandi dizi gibi
bence de ispiyon olabilirdi ama yapım ekibi bunun ispiyon olmadığına karar vermiş ki posterlerinde tanıtımlarında kalıp olarak kullanmış. o ibare bana değil diziye ait ve muhtemelen doğru bir taktik. yoksa sıradan bir kaybolan çocuk hikayesi sanılarak şans verilmeyebilirdi. hem dizinin daha ilk saniyesinde de zamanla ilgili dış ses olduğundan aslında pek bir ispiyonluğu kalmıyor.
merak etme ilk iki bölümden sonra genel hatları veriyor dizi bu bilgi sezon finalinde sahip olduğumuz dizinin çözülme bilgisi değil.
hoş geldin bu arada
@ozgun14 amerikan dizileri gibi arapsaci olmadigindan, tek konulu ve titiz islendiginden avrupa ve “diger” yapimlara hassasiyetle yanasirim genelde. fena dert olmustu bana. cok tesekkurer bilgi icin
korkusuzca gir hemen. izledikten sonra yorumlarını bekliyoruz.
Yine de altından kalkabildiklerini düşünüyorum. İkinci sezon onayı alır umarım.
Bu arada kafam karışacak diye başına oturdum ama ilginç bir şekilde şakralarım açıldı ve hiç yardım almadan baştan sona izleyebildim. Dikkatle izledim ve bu tanıtıma uğramam gerekmedi “kim kimdi?” diye bakmak için. Adamlar güzel ayrıntılar koymuşlar işimiz kolaylaşsın diye. (insanların yüzlerine, oralarına buralarına yara bere koymak, saç ve göz renkleri ile ipucu vermek gibi yöntemlerle) Baştan dikkatli gidince başa çıkılıyor. (ben bile çıktım yani siz düşünün)
Yukarıdaki yorumlarda ispiyon içindeki mevzuya benim anladığım şekilde geleyim:
Hegel kafaya darbe yiyince peder(!) noah ile birlik olup o deneyler için çocuk kaçırmaya başlıyor.
Mikkel bu kaçırılan çocuklardan değil. O yırttı. (Mağaradan ters yöne kaçarken ne demeye mağarada kayıp düşerek zamanda yolculuk yapabildi kısmına takılmamayı tercih ettim ben. )
Noah’nın olayının (o deneyleri yapma nedeninin) ne olduğunu henüz açıklamadıkları için kendi teorimi söyleyeyim : Bu portalı kullanmadan ve muhtemelen şu varillerdeki maddeyi kullanmadan zamanda yolculuk yapabilmek için insanlara zamanda yolculuk kabiliyeti eklemeye çalışıyor. O yüzden çocuk denekler seçiyor.
Bu Rahip Noah sonradan “iyi adam”a dönüşürse şaşırmayacağım.
Bi de ben Jonas’ın şu yakışıklı (zaman yolcusu) modelinin boynunda bir iz gördüm sürekli. Bu oğlan da mı babası gibi bi ara boynuna ip dolayacak diye bekledim durdum ama olmadı (şimdilik).