Chernobyl dizisinin ünü kendisini aştığından diziyi de herhalde duymuşsunuzdur. Muhtemelen izlediniz veya izliyorsunuz. Ülkemizdeki bir nükleer santralin yapımına denk geldiği için birçok komplo teorisini bile beraberinde getirdi hatta. Ama eskaza bir şekilde bulaşmadıysanız kesinlikle başlamanızı tavsiye ederim.

HBO’nun iyi bir dizi çıkartmış olması yeni bir haber değil, bu da o listeye dahil oldu. Prodüksiyon kalitesi ve güçlü oyuncu kadrosu yaşananların vahimliğiyle birleşince ortaya başarılı bir yapım çıkmış. Bu yazıyı yazarken IMDb’si 9.7 ve zirvede yer alıyor. Gerçi severek takip ettiğim bir dizi olsa da ‘bu kadar da’ olmadığı görüşündeyim. Dolayısıyla beklentiyi yine de biraz ayarlamakta fayda var.

Yaşananları etkileyici ve gerçekçi bir şekilde aktarıyorlar. Öyle ki hayvanseverlerin özellikle dördüncü bölüm konusunda dikkatli olması gerektiğini belirtmem lazım. Malumunuz, sadece insanları değil doğanın geri kalanını da etkileyen bir felaket var önümüzde. Olumsuz eleştirilerden nükleer santraldan ziyade daha çok Sovyet bürokrasisi nasibini alıyor, bu da başka bir nokta.

Önümüzdeki Emmy’nin ve Altın Küre’nin öne çıkan adaylarından birisi olduğunu düşündüğüm Chernobyl’in özellikle Makyaj ve Saç Tasarımı kategorisinde boş dönmemesi gerektiğini de düşünüyorum. Oyuncu adaylıklarına ve ödüllerine de (duruma göre değişir elbette ama) itiraz etmem herhalde. Özellikle Jared Harris’e.

Not: Hikayesi Rusya topraklarında geçen bir dizide İngilizce konuşulması bana batmadı.


Dizi kanalı olarak pek de değerlendirmediğim(iz) National Geographic’in ekrana getirdiği dizileri genel olarak seviyorum. The Hot Zone, Mars veya Valley of the Boom gibi değil, gerçek hayattan isimler de kamera önüne gelip yaşananlar hakkında konuşmuyor. Dolayısıyla kanalın gerçek hayattan esinlenen dizilerinden Genius’a daha yakın olmuş.

The Hot Zone’dan da genel olarak memnun kaldım. Chernobyl’in yanında hafif siklet kaldı tabii, iki dizi de benzer dönemde yayınlanınca ister istemez karşılaştırma yaparak izledim. Chernobyl için yazdığım hayvanseverler dikkatli davransın yorumumu bunun için de tekrarlıyorum.

Başkasına bulaşacak mı, virüs genele yayılacak mı, engel olunabilecek mi düşünceleriyle yürüdü gitti altı bölüm de. Bazı sahneler ve verilen mecburi kararlar etkileyiciydi. Ebola da yeterince “hakkını” veriyormuş, dolayısıyla kendisini tebrik etmiyorum. Bürokrasiye bir tur da burada sinir oldum. Felaketin kendisi yetmiyormuş gibi insan faktörüyle de uğraşmak sabır zorlayabiliyor.

Çoğunluğun The Good Wife ile bildiği Julianna Margulies’a özel bir hayranlığım yok, elinden geleni yeterince yapmış gibi geldi. Noah Emmerich ve Liam Cunningham da altında kalmıyorlar zaten.

Hikayesini düzgün bir şekilde kapattığını da belirtmem lazım.


Central Park Beşlisi’nin hikayesini ve yaşadıklarını When They See Us duyurulana kadar bilmiyordum. A.B.D.’nin gündeminde vakti zamanında kendisine uzun süre yer bulmuş, acıklı denebilecek bir olay. Başıyla ve sonuyla yeterince biliniyor aslında, dolayısıyla başlamadan önce fazla uğraşmadan genel haliyle neler olduğunu öğrenerek izlemeye başladım. Bir bakıma iyi olduğunu söyleyebilirim.

Netflix’in gerçek suç belgesellerinden Making a Murderer kadar sinir bozucu değil (neyse ki) ama yeterince sinir bozucu. İçimin daraldığını inkar edemem, bu konuda Chernobyl’le yarışabilir. Polisleri “böyle” zamanlarda sevmiyorum zaten, savcı tarafı da aşağı kalmamış üste çıkmış. İkili tanıtım yazmaya niyetliyken kendimi üçlü tanıtıma çıkartmış buldum.

Her tarafından tanıdık bir oyuncunun çıkması ayrı güzel. Diziyi bir üste taşıyan taraflarından birisi de kesinlikle gençlerinden aile üyelerine, savunmadan iddia makamına kadar sahip olduğu ortalama üstü performanslar.

Bazı perukların gözüme battığı oldu tabii ama göz ardı edilmeyecek bir şey değil. Dizideki mahkeme sahnelerini izlerken aklıma zaman zaman American Crime Story’nin O.J. Simpson sezonu geldi. Bölüm süreleri biraz fazla gibi. Uçlarından kırpıp beş bölüm yapsalardı bir şey diyen olmazdı herhalde. 64-71-73-88 dakika şeklinde artıyor.

Finalinde hikayesini toparlayıp bitirdiğinde yaşanmış tarihin bizi getirdiği noktaya geliyoruz. Bu tarzda yapımlar senaryolu haliyle ilginizi çekiyorsa bunu da denemenizi tavsiye ederim.