Chucky – Tanıtım
62 yorum lukedanes_jakeperalta 09 Kasım 2021 08:18
USA Network ve Syfy, Chucky’yi geçtiğimiz Ekim ayında izleyicilerle buluşturdu. 1988 yılında “Child’s Play (Çocuk Oyunu)’’ isimli filmle hayatlarımıza giren Chucky’nin, sonunucusu 2017 yılında olmak üzere altı devam filmi ve 2019 yılında Universal’ın beklentilerini karşılamayan bir yenilenmiş versiyonu (reboot) çekilmişti. Dizi, filmlerle aynı evrende geçiyor ve serinin son filmi “Cult of Chucky (Chucky Geri Dönüyor)’’nin devamı olarak kabul ediliyor. “Child’s Play’’ filminden bu yana çekilen tüm filmlerin yazarı olan ve ”Hannibal” dizisi ile televizyon projelerinde de yapımcılık yapmaya başlayan Don Mancini tarafından yaratılan dizi, 12 Ekim 2021 tarihinde yayına başladı ve dijital platform dizilerinden alışkın olduğumuzun aksine haftalık yayınlanıyor. Dizi, ülkemizde Digitürk’ün beIN SERIES SCI-FI kanalında ve Bein Connect isimli dijital platformda yayınlanıyor.
İlk bölümü Don Mancini tarafından yazılıp yönetilen dizinin şimdiye kadar yayınlanan iki bölümünü Dermott Downs, bir bölümünü Leslie Libman yönetti; her bölüm farklı yazarlar tarafından kaleme alındı. Dizinin ilk sezonu on bölüm sürecek. Dizinin başrollerini Zackary Arthur, Björgvin Arnarson, Alyvia Alyn Lind ve Teo Briones paylaşıyor.
Not: Bu proje Chucky’nin televizyon dizisi olarak ilk serüveni ancak karakterin bir televizyon şovunda ilk kez görünmesi 1998 yılının Ekim ayında gerçekleşmiş, Chucky “Bride of Chucky (Chucky’nin Gelini)’’ filminin tanıtımı için “WCW Monday Nitro’’ isimli Amerikan güreşi programına konuk olmuştu.
Konusu:
Olaylar Hackensack şehrinde gerçekleşmektedir. Jake bir çağdaş sanat projesi için oyuncak bebeklerin kafalarını kullanarak heykel yapmaktadır. Bir gün bir bahçe satışında oyuncak bebek satın alır. Daha sonra bu bebeğin seri katil Charles Lee Ray’in ruhuna sahip olan Chucky isimli bir bebek olduğunu öğrenir. Chucky zamanla Jake ve çevresindekiler için tehdit oluşturmaya başlar.
Karakterler:
Jake Wheeler (Zackary Arthur): 14 yaşında bir ortaokul öğrencisi. Annesini kaybetmiş ve babasıyla birlikte yaşıyor. Eşcinsel ve babası bu yüzden ona baskı uyguluyor. Bir bahçe satışında Chucky’yi satın alıyor ve tüm hayatı değişiyor.
Chucky / Charles Lee Ray: Ölmeden önce ruhunu oyuncak bebeğe aktaran bir seri katil. Jake onu bir bahçe satışında satın aldıktan sonra onunla dostluk kurmaya ve onu manipüle etmeye çalışıyor.
Serinin yedi filminde Chucky’yi seslendiren Brad Dourif Chucky’ye dizide de sesiyle hayat veriyor. Flashback (geri dönüş) sahnelerinde izlediğimiz Charles Lee Ray’in çocukluğunu David Kohlsmith, gençliğini Tyler Barish canlandırıyor.
Devon Evans (Björgvin Arnarson): Kriminal olaylarla ilgili ‘’Hackenslash’’ adında bir podcast yayını yapıyor. Jake’e nazik davranan tek öğrenci. Babasını küçük yaşta kaybetmiş ve annesiyle yaşıyor.
Junior Wheeler (Teo Briones): Jake’in kuzeni. Jake’e zorbalık yapanlardan biri ancak içinde merhametli bir taraf da var. Uzun mesafe koşucusu ve derslerinde başarılı ancak bunları babasının baskısıyla yapıyor. Tam bir “proje çocuk’’.
Lexy Cross (Alyvia Alyn Lind): Junior’ın kız arkadaşı. Okulun popüler isimlerinden biri ancak şımarık bir şekilde yetiştirilmiş ve ailesinin bütün ilgisi kız kardeşine yöneldiği için hırçın biri. Jake’e zorbalık yapıyor.
Logan Wheeler (Devon Sawa): Junior’ın babası. Hırslı bir adam. Kendi başarılarını çocuğunun da yaşamasını isteyen ve ona baskı uygulayan bir ebeveyn.
Ayrıca Sawa, Logan’ın ikizi ve Jake’in ona kötü davranan alkolik babası Lucas Wheeler karakterine de hayat veriyor. Lucas, ilk bölümde Chucky tarafından (elektrik çarpması sonucunda) öldürülüyor. Oyuncuyu ‘’Final Destination (Son Durak)’’ serisinin ilk filminden hatırlayabilirsiniz.
Bree Wheeler (Lexa Doig): Junior’ın annesi. Ortaya çıkmasından korktuğu bir sırrı var.
Dedektif Evans (Rachelle Casseus): Devon’ın annesi. Kasabada gerçekleşen tuhaf olayları araştırıyor.
Michelle Cross (Barbara Alyn Woods): Lexy’nin annesi. Belediye başkanı. Oyuncu, dizide kızını oynayan Alyvia Alyn Lind’in gerçek hayattaki annesi.
Mr. Cross (Michael Therriault): Lexy’nin babası. Stay-at-home dad (ev babası).
Caroline Cross (Carina Battrick): Lexy’nin küçük kız kardeşi. Resim çizme konusunda yetenekli. Okul müsameresinde ilk kez gördüğü Chucky’le takıntılı bir şekilde bağ kuruyor.
Oliver Hayden (Avery Esteves): Jake’in okul arkadaşı. Lexy ile aralarında Junior’ı rahatsız eden bir yakınlaşma var.
Miss Fairchild (Annie Briggs): Ortaokulda biyoloji öğretmeni. Jake’in zorbalığa uğramasını engellemeye çalışıyor.
Ek: Diziyle ilgili daha önce bu yazının altında yorum yapılıyordu.
yorumlar
Ya bu Chucky çok sorumsuz davranmıyor mu? Tamam seri katil falansın da
Gerçi çocuğun odasındaki kurabiyeleri hüplettiğini görünce başına gelene üzülemedim
Diziden memnun olmakla birlikte oyunculardan çok memnun değilim. Başrol Jake’in Chucky ile olmadığı sahneler zor akıyor, çünkü bayağı kötü oynuyor. Karakterin başına gelince belki böyle oynaması istenmiş olabilir ama tutukluğu beni yoruyor. Gerçi genel olarak Chucky dışında iyi oynayan biri yok gibi, belki Lexy.
1×05
Filmleri izlemeyince o malum ikilinin kim olduklarını anlamadım doğal olarak. Keşke izlemiş olsaydım.
Bu arada beIN CONNECT, sansür yapmıyor falan diyorduk, o ikilinin şu sahnesini kesmişler.
Season 2 Teaser Promo
Seviyesini düşürmeden ilerleyip gelecek sezona malzeme bırakarak kapatmış. Özellikle son kısmında olanlara bayıldım.
Sezon boyu ergenlerin oyunculuğu vasat seviyede ilerlese de Chucky’nin varlığıyla rahat ilerledi zaten. Devamı da böyle olur umarım. 2. sezonda görüşürüz.
– Bu bölüm de Junior ve yanında Nica gitti. Andy’nin ölmediğine sevindim, yoksa bozulacaktım.
– Bebek Tiffany’yle ilgili ne planladıklarına bakarız elbet. Fena fikir değil. Peki Andy havalimanında ne yaptı?
– Chucky’ye sezon sonunda “Kaç kişiyi öldürdüm?” yayını yaptırmaları (18) Sevgiler, saygılar.
Aa, iki bölüm daha olmayacak mıydı? Şaşırdım.
İspiyonu okumamak için direniyorum şu an.
S01E08 Sezon Finali
Dizi hakkında söylenebilecek fazla bir şey yok, çocuklar ve yetişkin tarafının çoğu diziye hiçbir şey katmıyor. Fakat o sahneleri atladığımızda Chucky’nin sahneleri çok eğlenceli. Yaptığı yorumlar, öldürürken eğlendiği sahneler sezon boyunca çok keyifliydi. Bölümün sonundaki özel sahneye de bayıldım, daha çok izlesek bunlardan olur aslında. 2.sezonda yine sadece Chucky sahneleri için dönerim.
Chucky’nin daha fazla gözükmesi ile sezon finalini diğer bölümlere göre daha fazla sevdim. Özellikle sonu başta olmak üzere oldukça eğlenceli bir bölümdü.
Dizinin ana ve yan karakterlerinin korkunç oyunculukları sezon boyu zorladı beni. Chucky’nin sahneleri azaldıkça dizi benim için zor aktı. Başta sinir olsam da bir tek Lexy zamanla izlenebilir bir karaktere dönüştü. Filmlerdeki karakterleri göreceğimizi bilseydim filmlere önceden bir bakardım. Hayranları oldukça mutlu etmiştir gelmeleri ama izlemediğim için bir türlü bağ kuramadım.
2. sezonu için yeni bir kadro kursalar sanki daha iyi olurdu ama bunlarla gideceğiz herhalde. Neyse, geldiğinde görüşmek üzere.
Diziye altıncı bölümde dahil olan Andy, çocuk sahibi olmayı düşünmeyen birine bile ”böyle çocuğum olsun” dedirtecek kadar tatlı ve masum bir çocuk (Jake ve Caroline kadar çekilmez değil en azından). Altıncı yaş gününde bir good guy bebeği istiyor. Mısır gevreğinde bu bebeğin resmi var, bebeğin televizyon şovunu takip ediyor, derken anlayacağınız bebekle yatıp kalkıyor Andy. Annesi durumları sıkışık olduğu için doğum gününde bu bebeği alamayacağını söylüyor.
Annesinin işyerindeki arkadaşı Maggie, iş yerinin arka sokağındaki işportacıda bu bebeği görüyor ve bebek bir şekilde satın alınıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bu bebek Chucky’nin ta kendisi. Andy’nin annesi o gece mesaiye kalmak zorunda olduğu için Andy’ye Maggie bakıyor. Chucky’nin ilk kurbanı Maggie oluyor. Maggie, Junior’ın annesi Bree gibi camdan düşerek hayatını kaybediyor. Diziyi andıran bir sahne de Andy’nin annesi Karen’ın Chucky’nin pillerinin takılı olmadığını fark etmesi. Dizide bunu Jake fark ediyordu.
Andy, okula gidiyorum diye annesini kandırıp Chucky’le gezmeye gidiyor. Akbili olmadan küçücük haliyle nasıl geziyor, kimse neden durdurup ”yolculuk nereye” diye sormuyor muamma. Bir koltuğa kendisi oturuyor, yanına da Chucky’yi oturtuyor, kimse de kalk oğlum ben oturayım diye Andy’yi dürtmüyor. Andy’nin bu açıdan şanslı olduğunu söylemek mümkün.
Dizinin son bölümünde Chucky’den kan akması garibime gitmişti. Film buna şöyle bir açıklık getiriyor, Chucky bir şeyin bedeninde kaldığı süre boyunca insani özellikler kazanıyor.
Filmin devamı da benzer şekilde ilerliyor. Andy, Chucky’nin yaşayan bir canlı olduğuna kimseyi inandıramıyor. Sırasıyla annesi ve diğer dedektifler bu duruma şahit oluyorlar. Filmi beğendim ama sona doğru Chucky’nin bir türlü ölmemesi (öyle böyle ölmemek değil, en küçük parçalara ayrıldıktan sonra bile ölmemek), diğer ölenlerin ilk hamlede ölmesi ama ana karakterlerin kırk kere kurtulmayı başarması sıktı. İkinci yarıda bir şeyler aceleye gelmiş belli ki. Finalde kalbine kurşun yiyerek ölüyor (ama böyle bir fikir tek filmle kalmayacağından ve posası çıkarılana dek sömürülmesi gerektiğinden devam filmlerinde dirilecek demek ki)
Dizide gördüğümüz Kyle, Simpson ailesiyle yaşayan 17 yaşında asi bir genç kız. Dizideki halleri gözümün önüne gelince tuhaf hissettim. Bu tarz, kendi içinde bir evrene sahip işlerin en tatlı yanı bu herhalde. Filmde Andy bacak kadar çocuk, Kyle genç kız. Dizide ikisi de yaşını başını almış, artık Chucky konusunda tez yazmış, yeni kuşağa destek oluyorlar.
Chucky, bir oyuncak fabrikasında yeniden üretiliyor. Daha doğrusu ilk filmin sonunda oyuncak bebekten geriye kalan parçalar birleştiriliyor. Chucky, tüm uygun şartlar bir araya gelmesine rağmen Andy’nin bedenine sahip olamadı çünkü artık good guy bebeğiyle bütünleşti ve kurtulamadı. Chucky film boyunca her zamanki formundaydı, yer yer güldürdü, çoğunlukla dört ayak üstüne düşerek sinir bozdu. Düşününce fikir olarak gerçekten güzel, yaratıcı bir film bu. Bir good guy bebeğinin başka bir good guy bebeğini toprak altına gömdüğünü kaç filmde görebilirsiniz?
İki film için de ortak olarak söyleyebileceğim şey, son sahnelerinin çok tavsadığı. Chucky’yi en ufak parçaya ayrılana dek öldürüp sonra tekrar tekrar diriltmekten ne zevk almışlar anlamadım. Sonuna kadar kaçma kovalama olsa, en sonunda Chucky’yi öldürmeyi başarsalar (daha doğrusu öldürdüklerini sansalar, malum Chucky ölmek bilmiyor) ve film bitse ortaya daha düzgün bir iş çıkarmış. Böyle çok ucuz duruyor. Filmlerdeki vahşet oranı da gittikçe artıyor bu arada.
İyi kötü demeden herkesi öldürüyor yine. En çok şoför adama üzüldüm, adam iyi niyetle birini kurtarmaya giderken kendi öldü. Kalp krizi geçiren adama ne olduğunu anlamadım başta, Charles adamı psişik yöntemlerle öldürdü sandım. Bu da seri tarihinde bir ilk olabilir, Chucky’nin elini bile değdirmeden öldürdüğü ilk kurbanı.
Senarist aynı, tüm filmleri Don Mancini yazmış ama her filmin yönetmeni farklı. Bu serinin bütünlüğüne zarar vermiş. Ayrıca laf arasında Kyle’a ne oldu, ikinci filmden bu yana Andy nasıl bir hayat geçirdi, bunlardan da bahsedilebilirmiş.
Zaman bayağı bir ilerlemiş, Andy 16 yaşına gelmiş, askeri bir okula başlıyor. Andy’yi canlandıran Justin Whalin’in oyunculuğunu hiç beğenmedim. En az bizim Jake kadar donuk oynamış.
Askeri okul temasını da çok sıkıcı buldum. Klasik Amerikan lisesi zorbalıkları tadında sahneler izliyoruz. ”13. Cuma” tarzı bir teen slasher’a dönmüş film, hoşuma gitmedi.
Tahmin edilebilir bir olay örgüsü, filmin hatta serinin kendini çok fazla tekrar etmesi. Chucky’nin sınırsız bir güce sahip olması ve alakalı alakasız, her an her yerden fırlaması; absürtlüklerin bıkkınlık getirmesi. Karakterlerin kötü yazılması ve ergenlerin bir yerden sonra çekilmemesi. Filmin sonuna doğru iyice sıkan kaotik ortam, koşturma. Filmi sevmeme sebeplerim bunlardı. Elbette iyi olduğu anlar da vardı, ilk yarısı fena değildi ama ikinci yarı o kadar kötü ve can sıkıcıydı ki böyle zehir zemberek bir yorum giriyorum.
Film çok düz bir şekilde bitiyor, muhtemelen bu filmi serinin finali olarak düşündüler ki öyle sayılır, bildiğim kadarıyla bu filmden sonra (2013’teki filme kadar) Andy hikayesi bitmiş oluyor.
Film ilk iki film kadar başarılı olmamakla birlikte üçüncü filmden çok daha iyi. Ülkemizde vizyona girmemiş ama VCD’si 2000 yılında Medyavizyon ve Tiglon etiketleriyle basılmış. Yalnızca Türkçe dublaj seçeneğinin olduğu VCD’nin disklerinin üstünde ”Chucky’nin şansı dönüyor…” yazıyor.
Baskıcı amcasıyla yaşayan Jade rolünü canlandıran Katherine Heigl (Roswell, Grey’s Anatomy) bu filmde genç bir oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Heigl aslında sevdiğim bir oyuncu ama kariyeri boyunca vasat filmlerde oynamaya yemin etmiş sanırım. Şu ana dek izlediğim dört filmi de (The Ugly Truth, The Big Wedding, Unforgettable ve bu) vasat yapımlardı. Film boyunca (projelerin yıllarının uyuşması sebebiyle), Dawson’s Creek’te Jen Lindley rolüne seçilmiş olsaydı nasıl olurdu diye düşündüm.
Ayrıca Chucky, 2013’te ”Curse of Chucky” filminin tanıtımı için Entertainment Weekly’ye verdiği röportajda ”Everybody hates Katherine Heigl” demiş. Hollywood’da pek sevilen bir isim değil. ”Knocked-Up” filminde oynadıktan sonra film hakkında olumsuz konuştuğu için eleştirilmişti. ”Grey’s Anatomy”de yer alırken Emmy ile alakalı yaptığı bir açıklama yüzünden dizinin yaratıcısı Shonda Rhimes ile papaz olmuş ve diziden ayrılmak zorunda kalmıştı. En son da kedi kumu reklamında oynadığı için alay konusu olmuştu. Şimdilerde ”Suits” ve ”Firefly Lane” dizilerindeki rolleriyle kariyerini biraz olsun toparladığını söylemek mümkün.
Tam olarak sebebini bilmiyorum ama film çok ‘ucuz’ görünüyor. Bir sinema filmi gibi değil de B sınıfı bir TV filmi gibi.
Jade ve Jesse hikayesi filmin başında pek izlenesi durmuyordu ancak Chucky’nin ve Tiffany’nin paralel hali olmalarıyla hikayeleri keyifli bir hale dönüştü.
David, seri içindeki ilk eşcinsel karakter. Bu filmde esas çiftin yancısı rolünü üstlenmiş.
Filmde Jennifer’ın küvette elektrik akımına kapıldığı sahne While the Children Sleep’i (2007), David’e araba çarptığı sahne de Final Destination (2000)’ı hatırlattı.
Senaryo biraz özensiz. Her şey hızlıca olup bitiyor.
Filmin sonunda gençler kurtulmayı ve aklanmayı başarıyor. Tiffany’nin doğum yapmasıyla film sona eriyor.
Seed of Chucky (2004): Serinin beşinci ve serinin yaratıcısı Don Mancini tarafından yönetilen ilk filmi. Bu filmi çok beğendim ve hatta serinin en beğendiğim filmi bu oldu. Bu filmle birlikte serinin türü iyice komedi olmuş, en azından tarzı netleşmiş. Film, ülkemizde ”Bebek” adıyla Şubat 2005’te vizyona girmiş. 47.860 kişi tarafından izlenmiş. Bu, ilk filmden sonra ülkemizde vizyona giren ilk Chucky filmi. Palermo tarafından DVD ve VCD formatlarında da basılmış. İlginç olan, filmin ismi bu baskılarda ”Chucky’nin Tohumu” olarak motamot bir çeviriyle geçiyor.
Filmde Jennifer Tilly hem kendini canlandırıyor hem de Tiffany’yi seslendiriyor. Tanıdık bir sima daha var, Hannah Spearritt. S Club 7 grubundan ve grubun Miami 7 ve L.A. 7 isimli Kids Co’da yayınlanan dizilerinden tanıdığım bir isimdi. Jennifer’ın asistanı Joan karakterini canlandırıyor.
Meşhur Britney Spears sahnesi de bu filmde yer alıyor.
Vahşet dozu iyice artıyor. Film açılış sahnesinden itibaren etkileyici bir şekilde ilerliyor.
Glen’in kız mı ya da erkek mi olduğu (oyuncak bebek olduğu için) belirsiz. Dizide de Glen’den bahsedilmişti. İkinci sezonda görmek isterim aslında, sevimli bir karakterdi.
Diziyle benzer bir sahne de, Glen’i esir tutan adamın filmin başında yaptığı ‘vantrolog’ sahnesi. Dizide Jake, konferans salonunda Chucky ile sahneye çıkmıştı ve buna benzer bir gösteri sergilediği zannedilmişti.
Ayrıca filmde bir önceki filme bir gönderme yapılmış. Tiffany, ‘Bride of Chucky’nin başında öldürdüğü polis memurunun eşini arıyor ve itirafta bulunuyor.
Filmde üstkurmaca tekniğine başvurulmuş. Benzer bir tekniği daha önce Wes Craven’ın iki farklı filminde (1994 yapımı New Nightmare ve 2000 yapımı Scream 3) görmüştük. Bu da filme ayrı bir hava katmış.
Üçüncü filmden beri filme erotizm dozu serpiştirmeyi de ihmal etmiyorlar, her filmde bu doz biraz daha artıyor.
Bir önceki filmden beri Chucky’yi Jack Nicholson’a benzetiyordum ama ayıp olur diye bu düşüncemi içimde tutuyordum. Bu filmdeki ‘The Shinning’ göndermesiyle yazmamda da bir sakınca olmaz herhalde. Ayrıca o sahnede bildiğin kadın cinayeti işleniyor. Chucky, onu terk eden Tiffany’yi ”kimse beni terk edemez” diyerek Glen’in gözleri önünde öldürüyor (ama Tiffany, yanlış anlamadıysam ruhunu Jennifer’a aktarmayı başarıyor). Sonra da Glen, Chucky’yi öldürüyor. Buradan bir Oidipus kompleksi çıkarımı yapmak fazla zorlama olur mu bilemedim.
Filmin sonu muallakta bırakılmış, her Chucky filmi gibi gereğinden fazla uzayıp tavsamış. Her filmin sonundaki klasik dirilme muhabbetine kapı aralanmış.
”One Way or Another” şarkısıyla da enerjik bir kapanış yapılmış.
Sıralamam: Seed of Chucky (2004) > Child’s Play 2 (1990) > Child’s Play (1988) > Child’s Play (2019) > Bride of Chucky (1998) = Cult of Chucky (2017) > Curse of Chucky (2013) > Child’s Play 3 (1991)
Curse of Chucky (2013): Filmin seri içinde iki tane ‘ilk’i var. Sinemalarda gösterime girmeyip doğrudan video piyasasına sürülen ve (2019 yapımı yeniden çekimi saymazsak) 1 saat 37 dakika süresiyle en uzun süren Chucky filmi. Ülkemizde de As Sanat tarafından blu-ray ve bas oynat DVD formatlarında basılmış. Bu filmde Charles’ın geçmişiyle ilgili bir şeyler öğreniyoruz.
Bakıcı Jill’in sahnelerinde içimden ‘bu ne klişe’ diye geçirdim ama Barbie ile öpüştükleri sahnede şok oldum, beni ters köşe etmeyi başardılar. Görüntülü konuşma sahnesiyse sırf gerilim olsun diye zorlama yazılmış bir sahneydi. Evin içinde buluşup yakalanma ihtimalleri, Barbie’nin eşinin uyanıp bilgisayar ekranını görme ihtimalinden daha az çünkü. Jill’in ölüm sahnesinde Chucky’nin su kovasını devirmesiyle, ‘Bride of Chucky’den sonra yine bir elektrik akımı temalı ölüm sahnesi görüyoruz. Barbie serinin en itici karakteriydi bu arada. Her filmde itici bir karakter bulunuyor zaten. İkinci filmdeki Mr. Simpson, üçüncü filmdeki Shelton, dördüncü filmdeki Warren. Dizide Junior.
Fare zehri dökülen yemeği pederin yiyeceği (nedenini, nasılını bilemiyorum) sahnenin başından itibaren barizdi. Rus ruleti gibi, o tabağı kimin yiyeceğine dair verilen gerilim de başarılıydı. Peder karakteri film içinde biraz tuhaf duruyordu, ilk kez bir Chucky filminde bu tarz bir tema gördüğümüz için olabilir.
Filmin en uzun Chucky filmi olduğunu söylemiştim. Bu kadar kısır bir konuya sahip filmin en uzun film olması da alakasız olmuş. Tüm film bir evin içinde, fırtınalı bir havada, (Chucky’yi ve pederi sayarsak) yedi karakter arasında geçiyor. Haliyle film bir yerden sonra sıkıyor.
Bir de takıldığım bir başka nokta, bu filmde Chucky’den kan akmıyor? İlk filmlerde ve dizide yara aldığında kanı akan Chucky bu filmde gerçek bir oyuncak gibi. Kafası kopuyor ama hiçbir şey görmüyoruz (meraklısı olduğumdan değil ama), tutarsız olmuş biraz.
Ayrıca ‘Bride of Chucky’ ile seride ‘Saw’, ‘Hostel’ tarzı ayarsız vahşet sahneleri, daha fazla kurban görmeye başladık ama ben bu durumdan çok sıkıldım. Türün gerektirdiği budur ve seveni de vardır elbette ama serinin her bölümünde en az bir tane kopan kafa görmekten gına geldi artık, işin tadını kaçırdılar, işin özünden çok fazla uzaklaşıldı. İlk iki film her anlamda daha yaratıcı ve kaliteliydi.
Filmin bir sürü ek sahnesi var. En sonuncusunda Andy’yi görüyoruz. Andy telefonda annesi Karen’la konuşuyor ve Mike’ı soruyor ki bu biraz zorlama olmuş. Uzun yıllar kadının akli dengesi sorgulanmıştı. İlk filmde Mike’la aralarında bir şeyler olacak gibiydi ama iki filmde Mike’ın adını hiç anmayıp şimdi anmaları gereksizdi.
Cult of Chucky (2017): Bu film de ülkemizde vizyona girmemiş ama Yeni Film tarafından DVD’si basılmış. Dizinin birinci sezon finalini anlamak için bu filmin mutlaka (ama mutlaka) izlenmesi gerekiyor.
Bu filmde geçmiş filmlere ve Mancini’nin diğer yapımlarına göndermeler var. ‘Child’s Play 2’de Andy’nin öldürülen öğretmeninden tutun ‘Hannibal’ dizisine kadar (”Hannibal Lecter gibi konuşuyorsun. O diziyi yayından kaldırdıklarına inanamıyorum” diyor Chucky.)
Andy filmin başında Maggie için ‘bebek bakıcımdı’ diyor. O gecelik (teorik olarak) bakıcısı olabilir ama annesinin iş yerinden yakın bir arkadaşıydı, ‘aunt Maggie’ diye sesleniyordu hatta. Maggie’yi o şekilde tanıtıp geçiştirmen olmadı, yakışmadı Andy. (‘First world problem’ ama yazmasam içim rahat etmeyecekti). Bu arada film Andy’yi hiç iyi kullanamamış. Alex Vincent’ın 27 yıl sonra geri döndüğü bir Chucky filmi böyle olmamalıydı. Yalnızca, akıl hastanesine önden bir good guy bebeği göndermesi ve o bebeğin içine silah saklaması güzel bir ters köşeydi.
Filmdeki ayrı bir skandal da Dr. Foley rolünün, dizide Lexy’nin babasını canlandıran Michael Therriault tarafından canlandırılmasıydı. Jennifer Tilly’nin Tiffany’yi canlandırıp-seslendirip, kendini oynaması gibi bahanesi olabilecek bir şey de değil bu. Memlekette oyuncu kalmadı herhalde, aynı evrende geçen bir dizide adama iki ayrı rol verilmiş.
Filmin başında saçma sapan jump scare sahneleri vardı, neyse ki filmin başıyla sınırlı kaldılar.
Chucky’den iki tane olması, birini çocuğunu kaybeden bir akıl hastası annenin sahiplenmesini, ‘bebeklerden hangisi yaşıyor/yaşamıyor’ muhabbetini başarılı buldum. Filmden en çok keyif aldığım sahneler bu gerilimin yansıtıldığı sahnelerdi.
Chucky, bulduğu yeni bir büyü sayesinde başka bebeklere ruh verebiliyor. Filmin sonunu da Nica’nın bedeninde tamamlıyor hatta.
Son sahnede Kyle’ı görüyoruz ve film bitiyor.
@lukedanes_jakeperalta: Diziyi izlemek için bu filmlerin hepsini izlemek daha mı faydalı olur?
Child’s Play ve Child’s Play 2 filmleri kesinlikle izlenmeli. (İspiyonlarda çok fazla ispiyon yok, yalnızca karakter isimlerini yazacağım ama yine de önlem olsun dedim.)
Child’s Play 3 izlenmese de olur. Diziyle hiçbir bağlantısı yok. Halloween serisinin yok sayılan filmleri gibi. Önceki filmleri yok saymıyor ama seriye kattığı bir şey de yok açıkçası.
Bride of Chucky, dizinin ortasında dahil olan bir karakteri
tanımak için izlenebilir ama şart değil. Olay örgüsü bakımından diziyle bir alakası yok. Seed of Chucky’ye dizide atıf yapılıyor
ama onun da izlenmesi şart değil. Ben sıralamamın en başına koymuştum ama bu film, eleştirmenler ve serinin hayranları tarafından hiç beğenilmemiş. Serinin en kötü filmi diyenler bile var. Sanırım filmin tamamen mizahi ve absürt bir tavırda olmasından rahatsızlık duymuşlar. Child’s Play filmlerinden korkan hayranları hayal kırıklığına uğratmış.
Curse of Chucky ve Cult of Chucky filmlerini hiç beğenmedim, normalde önermem ama diziyi izlemek için izlenmesi gerekiyor bence. Cult of Chucky’de dizinin temeli atılmış çünkü. Dizinin sezon finalinde
olduğunu görüyorduk. Bu filmin sonunu gördüğümde keşke diziyi izlemeden filmi izleseymişim dedim ve sezon finalinde anlamlandıramadığım, saçma bulduğum çoğu şeyin cevabını buldum.
Sen böyle böyle iştahlı anlatınca film serisini ful izleyip diziye giresim geldi
Bu arada, Child’s Play’in 2019’da yapılan yeni versiyonunu izledim. Güzel bir fikri kötü işlemeleri bir yana, Child’s Play markasını kullanmalarının sebebini çözemedim. Filmin Charles Lee Ray’le hiçbir ilgisi yok. Don Mancini tarafından yazılmayan ve Brad Dourif’in seslendirmediği ilk Chucky filmi bu. Doğrusu Dourif’in yokluğunu hissetmedim çünkü Chucky de Chucky gibi değildi. Dış görünüşü bambaşka bir şey olmuş, muzipliği gitmiş. I Know What You Did Last Summer‘ın dizisinde de aynı konudan şikayetçiydim. ”Chucky ismini gören 3-5 kişi daha filme gitse, daha çok konuşulsak, filme yatırdığımız parayı karşılasak” diye düşünüyorlar ama uzun vadede, maddi olarak olmasa bile kalite anlamında daha çok zarar ediyorlar. Filmin beğenileceği varsa bile beğenilmiyor, bir adım geriden başlıyor.
Mike’ın modernize edilme şeklini sevdim.
Jake de Alex Vincent kadar tatlı olmasa da tatlı bir çocuktu (hatta ergendi).
Aubrey Plaza (Parks and Recreation) rolüne hiç oturmamıştı, performansını beğenmedim. April anne olmuş, bu filme gelmiş gibiydi. Karen karakterine oturtamadım onu kafamda (Filmin böyle bir iddiası da yok aslında ama franchise’ın ekmeğini yemenin dezavantajı bu).
Bu filmin en güzel yanlarından biri Chucky’ye olağanüstü özellikler yüklenmemesiydi. Hapsedildiği dolaptan nasıl olduğunu anlamadığımız bir şekilde çıkmıyor mesela. Bin kere ölüp dirilmiyor (bir kere diriliyor onda da Karen, Molly Weasley gibi Chucky’yi öldürüp evladını kurtarıyor). Hiç arkadaşı olmayan Andy’ye saplantılı bir şekilde bağlanıyor.
Filmde vahşet içeren iki-üç sahne var ama diğer filmlerin aksine film, bu durumu sorguluyor. Andy ve arkadaşları bir korku filmi izlerken kahkahalarla gülüyorlar. Chucky onları garipsiyor ve bu anları belleğine kaydediyor, bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyor. Şahane bir sahneydi gerçekten. Akıllı evleri ve arabaları, yapay zekayı bir korku unsuru haline başarıyla getiriyor film. Bu açıdan takdir edilesi. Keşke özgün bir şekilde ortaya çıksalarmış.
2022
Ready Player One‘da hiç beklemediğim bir anda bizim velete rastladım, tatlı bir sürpriz oldu.
Biri dönüyor.
Devon Sawa farklı bir karakter canlandırmak üzere dönüyor.
+Lara Jean Chorostecki
+Lachlan Watson
Season 2 Poster
Season 2 Premiere Date Announcement Tease
Geçtiğimiz günlerde Pinson, Alabama’da yaşanan bir olay akıllara durgunluk vermiş sayın okurlar.
Mahalledeki bir evi yeniden şekillendiren Kendra isimli bir kadın ve çalışanları, araba sürerken Chucky’yi görmüşler. Kendra başta halisünasyon gördüğünü düşünse de gördüğü gerçekten Chucky, yani Chucky kostümü giyen biriymiş. Arabanın içindeki herkes çığlık atmaya başlamış, sonra hemen fotoğrafını çekmişler.
Kostümün içindeki kişi, 5 yaşındaki Jackson’mış. Cadılar Bayramı’nda Chucky kostümü giymiş ve bu tarz kostümleri seviyormuş. Amacı sadece eğlenmekmiş. Kendra, kardeşi Jack’in dünyadaki en büyük korkusunun Chucky olduğunu ve Chucky’yi görse oracıkta ölebileceğini söylemiş. Olayın özeti, Jackson isimli velet mahalleliyi bayağı bir korkutmuş.
Fotolardaki çocuk hiç de 5 yaşında değil gibi valla… İyi bari korkudan yatay geçiş yapan olmamış.
Fragman
Poster
2×01 üzerine:
– Jake’i oynayan oyuncu değişmiş mi diye düşündüm ama yok, biraz büyümüş ve saçlarıyla oynamış gibi.
– 6 aylık zaman atlamasıyla girip ardından sezon finalinin etrafını toparlamışlar. Fena açmadı.
Yatılı okul misali girdikleri yeni ortam nasıl farklılık getirecek bakalım.
– Of course.
2×04 üzerine:
Kendine has biçimde Jennifer Tilly bölümü çıkarmışlar ortaya. Çocuk tayfayı izlemektense böyle bir şeyi tabii ki tercih ederim.
Baş ve son kısımlarını da ayrı sevdim.
Son 2-3 dakikayı biraz daha farklı kurgulasalar dizi finali olabilirmiş. 1 bölüm daha olduğunu bildiğim için nereden ne çıkacağını düşünerek izledim.
Bölümün ilk yarısı daha durağandı ama ikinci yarısında alışıldık tempoyu buldu. Chucky sağ olsun tabii, çocuklar işe yaradığından değil.
Şeytan çıkarma sahnesinde rahibin içine girdikten sonra adamın patlaması ve bunu birkaç açıdan tekrar vere vere göstermeleri
Tilly’ye uzanan silahın tutup da kardeşlerden birisini vurmasına birazcık göz devirdim.
Kutsal suya sokulduğu sahnede eğer Lexi rehin alındığı için kurtulsaydı hoş olmazdı herhalde. Bunu düşünerek hareket etmelerini sevdim. Sonunu da beyaz saçlı kadına bağladılar.
Andy ve diğer kadının çocukluklarına bağlamaları
Not: Lexi haklı.
Yine olabildiğince kanlı bir final yapmaya çalışmışlar. Chucky sahneye çıktığı zamanlarda daha fazla eğlendim tabii ki. 3. sezona ufaktan yol da yaptılar. Dönerse görüşürüz herhalde.
– Ayrıca GG’ye dönüşüm de iz bırakan bir sahne oldu.
– Çocukların hep birlikte Chucky’yi öldürmesi beklemediğim yerden geldi. Yeter gelmesini anlıyorum tabii. En sonunda Lexy’nin annesi de ölünce ebeveynlerin dibini gördük resmen.
Lexy’nin kız kardeşinin söylediklerini duyunca göz devirdim. Ne Chucky aşkıymış bundaki de.
– Bölüm sonundaki kısa sezon özeti de ayrı bir alemdi.
3
Date Announcement
Poster
Teaser Trailer
Season 3 Trailer
— Kenan Thompson, Sarah Sherman konuk.
— Sezonu ikiye bölmüşler: 4+4.
İkinci yarısı 2024’ün bir yerinde.
Poster
S3 Fragman
Chucky aynı Chucky, onun sayesinde eğlendim yine. Çocuklar da malum zaten. Girdikleri yol nereye varacak bakalım.
3×03 güzel bölümdü. Hem sezon finaliyle yeni sezon açılışının arasını da kapattılar sayılır. Jennifer Tilly daha fazla gözükür umarım.
– Dönüp dolaşıp Beyaz Saray’ı bulması
– Kenan Thompson
– The Austin Butler Effect
3×3 gibi Chucky ve Tiffany’nin ön planda olduğu bölümler çok daha eğlenceli geçiyor. Austin Butler Effect bölümünde ben de kahkaha attım.
Ayrıca şu Caroline’ı oynayan küçük kız, üç gencimizden daha iyi rol yapıyor.
Eylül ayında yazdığım 4+4’ü unutmuşum, yeni bölümü bulamayınca baktım da yine dank etti.
Geçen hafta kendi Cadılar Bayramı bölümlerini yayınlamışlardı zaten. Böylece araya girmişler. Bu sezon yine kendi tadında gidiyor bence. Seviyoruz takip ediyoruz hesabı.
Yeni Chucky filmi gelecekmiş.
S3P2 Fragman
* Grev vs. derken ikiye bölünmeseydi de tek seferde girip çıkabilselerdi keşke. İlgimi kaybettiğimden değil de bu bölmeler hoşuma gitmiyor.
* Ana üçlünün karakter ve gerçek hayat gereği 16-18 bandında olması bu bölümde gözüme takıldı. Devon bu bölümde araba kullanıyordu mesela, “Kim saldı seni yola?” oldum.
* Sizin Elio’nuza ayrı, Oliver’ınıza ayrı başlarım şimdi, konuşturmayın beni.
Sizin yüzünüzden Chucky’nin Beyaz Saray’da ABD başkanını öldürmüş olmasına gelemedim. “Chucky ölüyor!” ve “Tilly’yi idam edecekler,” konularını sezon sonuna kadar hallederseniz sevinirim. Zira yeter.
Bu arada 3×07’nin SyFy’da canlı yayınlanan versiyonunda ses sorunu varmış. Diyaloglar net duyuluyor ama müzikler ve diğer arka plan sesleri yok. İnternete düşen ilk kaynak videolar ve dizi sitelerindeki hali de şu anda böyle. Dizi sitelerinden falan izleyen varsa haberi olsun.
* Son 2 bölümü sezonun geneline yayılan şeyleri patır patır toplamayla geçtiği için hem daha tempolu hem de daha iyi geçti. Gerçi bunu yapalım derken yine kılı kırk yardılar, mantık aramaya kalksan yayan kalırsın da Chucky dizisinden niye mantık arayasın Absrtülük forever işte halen (neyse ki).
Bıraktıkları nokta da dizi finali olmasa dahi rahatsız etmez beni mesela. Ama 4. sezona varım tabii. Chucky de bu seferki “body count” videosunda “4. döneme adayım,” diyerek sinyal çaktı zaten.
Şu çocukları bir süre o şekilde tutabilir misiniz lütfen? Kafamız dinlenir. Sonda eğer Nica, Wilkins’i bir şekilde alt edebildiyse öyle toplayabilirler gibi. En olmadı dördünü de bebeğe çevirirler, üstüne bir şeyler eklerler. Du’ bakalım.
* İçimde kalmasın yine, başrol iki erkek genç halen oynayamıyor… Bir de bunları sevgili yazıyorlar ve yan yana daha da olmuyor… Lexi ve Başkan’ın oğluyla olan sahneler daha güzeldi mesela.
* Tilly
Ölmeyeceğini tahmin etmesi zor değildi. Bir şekilde ruhlar alemine bağlarız dedim, gerek kalmadan hapishaneden kaçış izlettiler. Absürtlüğün dibine vurduk da hadi neyse…
Bir de son sahnede iki bebek öpüşürken (yiyişirken) çocuğun haline gülümsedim. Dil bile eklemişler yahu
* And God bless each and everyone of you… except Devon