High Fidelity — Tanıtım
14 yorum rpdi 10 Mart 2020 08:34
Hulu’nun yeni ilişki komedisi High Fidelity’nin 10 bölümlük sezonunun tamamı 14 Şubat’ta yayınlandı. Korkmayın, bu tarihi seçmiş olmaları klasik romantik-komedilere benzer bir şeyle karşılaşacağınız anlamına gelmiyor.
Yarım saatlik bölüm sürelerine sahip dizi, İngiliz yazar Nick Hornby’nin 1995’te yayınlanan aynı adlı kitabından uyarlıyor. 2000 yılında bir sinema filmi olarak da adapte edilen kitap, ülkemizde Sel Yayıncılık tarafından Ölümüne Sadakat ismiyle yayınlanıyor. Film uyarlaması ise Sensiz Olmaz ismiyle gösterime girmişti.
Dizi, orijinal hikayenin ve filmin aksine 90’larda değil günümüzde geçiyor ve bu sefer ana karakteri heteroseksüel bir erkek değil, biseksüel bir kadın. Veronica West (Ugly Betty, Brothers & Sisters) ve Sarah Kucserka dizinin yapımcıları. Nick Hornby’nin kendisi ve başrol oyuncusu Zoë Kravitz de yapımcılar arasında yer almakta.
2. sezonun olup olmayacağına dair bir haber şimdilik yok.
Brooklyn’de yaşayan ve bir plak dükkanı işleten Rob’ın (Zoë Kravitz) çok iyi giden, hatta evliliğe doğru yaklaşan ilişkisi yeni sonlanmıştır. Artık 30’una merdiven dayamasına rağmen romantik hayatını bir türlü rayına oturtamayan Rob, dağınık ve pasaklı bir yaşam sürmeye devam etmektedir. Olaylara ve hayata sık sık şarkılar aracılığıyla bakan Rob için müzik, çok önemli bir yere sahiptir; özellikle de X kuşağının klasikleri ve saklı kalmış cevherleri…
Mac ile ayrılığın yarattığı enkazda toparlanmaya çalışan Rob, yeniden birileriyle çıkmaya çalışır. Clyde (Jake Lacy) adındaki hoş, güven veren ve samimi bir spor salonu işletmecisiyle tanışır fakat böyle biriyle bile daha ilk dakikada bir şeyler yanlış gitmeye başlar.
Dizide 4. duvarı yıkıp izleyiciye yaşadıklarıyla ilgili ayrıntıları anlatan, bizlerle dertleşen, müziğe ve genel popüler kültüre dair espriler yapan Rob, daha fazla dayanamaz ve geçmişteki ilişkilerini enine boyuna incelemeye karar verir. Bir çalma listesi hazırlıyormuş gibi hayatındaki en unutulmaz ve kalbini kıran 5 ayrılığını, kronolojik bir biçimde sıralar:
1 Numara- Kevin Banister (Clark Furlong) adındaki çocukluk aşklarından biri. Okuldan başka bir kızla çıkmaya başlayıp Rob’ın aşkına karşılık vermemiştir.
2 Numara- Kat Monroe (Ivanna Sakhno); oldukça güzel, havalı ve çekici bir sosyal medya ünlüsü. Rob’ı aldatarak kalbini kırmıştır.
3 Numara- Simon (David H. Holmes), müzik sevgisi ve Radio Stars hayranlığıyla Rob’ı tavlamış ama gay olduğunu fark / itiraf edip, Rob’ı hayal kırıklığına uğratmıştır. Sonrasında arkadaş kalmışlar ve Rob’ın dükkanında beraber çalışmaya başlamışlardır.
4 Numara- Justin Kit (Justin Silver) adındaki stand-up komedyeni. Kötü müzik zevkiyle Rob’a hayli uzak bir karakter. Üstelik bir kız arkadaşı bile var ama Rob, gizli gizli yaşadıkları için heyecanlı bulduğu bu ilişkinin cazibesine kapılmıştır. Sonrasında Justin kız arkadaşıyla beraberliğini resmiyete döktüğünde, Rob yine yalnız kalmıştır.
5 Numara- Son olarak, şimdilerde canını fena halde acıtan ayrılığı Russell “Mac” McCormack (Kingsley Ben-Adir). Neden ayrıldıkları bilinmiyor ve bu durum, hikayenin günümüzdeki kısmının önemli bir parçasını oluşturuyor.
Şimdi Rob geçmişiyle yüzleşecek, bu ilişkilerinde yanlış gidenin ne olduğunu anlamaya çalışacak ve bundan böyle önüne bakıp, doğru kişilerle sağlıklı ilişkiler yürütmenin yollarını arayacaktır.
Diğer yan karakterlere de kısaca göz atarsak:
- Rob’ın dükkanı Championship Vinyl’da, Simon’la birlikte çalışan Cherise (Da’Vine Joy Randolph), oldukça renkli bir karakter. Bu üç müzik tutkunu, sık sık hararetli ve coşkulu tartışmalara girseler de aralarında güçlü bir arkadaşlık bağı var.
- Rob’ın ağabeyi Cameron (Rainbow Sun Francks), Mac ile Rob’ı tanıştıran kişi.
- Cameron’ın karısı Nikki (Nadine Malouf).
- Simon’ın flörtleştiği barista Blake (Edmund Donovan).
- Rob’ın romantik hayatında şansını denediği yeni isim, İskoç müzisyen Liam (Thomas Doherty).
Kadronun tamamına şuradan bakabilirsiniz.
High Fidelity’nin uyarlandığı kitabı zamanında okumuştum. Filmi izlemek için hala bir fırsat yaratabilmiş değilim ama çok daha cazip görünen bu diziye çıktığı gün balıklama daldım ve çok kısa bir sürede tükettim. Zoë Kravitz’in jenerasyonun önemli oyuncularından biri olduğunu düşünüyorum. Yan karakterlere hayat verenlerin çoğu da genel olarak isim olarak bilmesem bile daha önce bir yerlerde izleyip sempati duyduğum isimlerden oluşmuş.
Nick Hornby, romantik ilişkilerde erkek tarafının bakışını detaylı işleyişiyle öne çıkan bir yazar. Kişisel olarak, dizinin yorumunu daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Buradaki Rob daha karmaşık ve takip etmesi daha keyifli bir kişilik olmuş. Clyde, Simon ve Cherise karakterini de özel olarak sevdim. Ayrıca dizinin komedi tarafının yanında sağlam bir ilişki draması sunduğunu da belirtmeliyim.
Başta Disney+ için hazırlanan proje, “aile dostu” olabilecek bir tarafı bulunamadığından olsa gerek Hulu’ya geçmiş. Gerçekten koca bir facianın eşiğinden dönülmüş. Argo, sigara-alkol kullanımı ve cinsellik gibi konularda kendini pek sınırlamayan bir dizi. Aksi zaten orijinal hikayenin de ruhuna saygısızlık olurdu.
Kitapta popüler kültüre verilen referansların (sadece müzik değil; yazarlar, filmler ve dahası) haddi hesabı yoktu. Dizi sanki bu konuda biraz daha sönük kaldı. Diğer yandan, müzik kullanımı konusunda 60’lar-80’ler arasında kendini kısıtlamaması hoşuma giden taraflarından oldu ama yine de çok fazla şarkı keşfetmeyi beklerken o konuda beklediğimi tam olarak veremedi.
High Fidelity, ilişki dizilerini seven biri olarak genel çerçevede başarılı bulduğum ve memnun kaldığım bir dizi oldu. Türü sevenlere tavsiye ederim. Seyredecek olan herkese keyifli seyirler…
https://www.youtube.com/watch?v=r5bkbfdVzbI
NOT: Diziyle ilgili daha önce şurada yorum yapılıyordu.
yorumlar
Filmini çok çok seven biri olarak (bunda John Cusack etkisi büyüktür) diziyi izlemeyi o kadar çok istiyorum ki ama başrolüde o kadar çok sevmiyorum ki.
Ne yapmalı, ne etmeli??
Bu kadını sevemedim, ısınamadım, olmadı olmuyor!
Ben de filmini tekrar tekrar izleyip baştacı etmiş kitledenim. Hatta evimizde sık sık filmden replikler kullanılır, anılır. Çeşitli sahnelerini hatırlayıp güleriz. (Hatta bu film yüzünden Tim Robbins’i ciddiye almam çok zamanımı almıştı. Bak şimdi aklıma gelip yine gülüyorum. )
Neyse…
O yüzden bu dizi projesi duyurulduğunda “ne gerek vardı?” dediğim yeniden çekimlerden biri oldu. Bu kafayı bi kenara koyarak, Zoe sevgimi ve romantik komedi açlığımı öne çıkarıp girişmem gerekiyor. Yoksa çok haksızlık edeceğim kesin.
Tanıtımının @rpdi ‘den gelmesi biraz ittirici güç oldu. Teşekkürler.
Ben galiba hemen girişeceğim. Çok heves ettim. John Cusack candır ama Zoe’yi de seviyorum. Tanıtım için teşekkürler, hemen FB sayfamıza iliştirdim.
Zoë Kravitz hakkında hissettiklerimi @rpdi tanıtımında güzelce söylemiş. Ben de filmi izlemeyip diziye Zoe için dalanlardanım, ilk 4 bölüm itibarıyla da beklediğimden çok sevdiğimi söyleyebilirim. Filmini de bir an önce izlemeyi istiyorum belki filmini daha çok severim ama dizinin de iyi bir uyarlama olduğunu düşünüyorum.
Buradaki izleyicilerin de bazılarını yakalayabileceğini düşündüğüm bir dizi ayrıca.
Eline sağlık @rpdi.
Başladım Beğendim.
Diziyi izledim ve beğendim. Özellikle Fleabag’de gördüğümüz karakterlerin kameraya dönüp doğrudan seyirciye hitap etmesi burada da başarıyla uygulanmış. Ayrıca müzik seçimleri de çok yerinde ve sadece Zoe değil yan rollerdeki oyuncular da çok başarılı. Özellikle 30 dk.lık bölümler sıkmadan keyifle izleniyor.
1. sezon üzerine:
İlk sezonu haftalık dizi gibi yaya yaya bitirdim. Güzel bir diziydi sevdim ama ilk bölümünü çok beğenmiştim diğer bölümleri onun bi tık altında geçti benim için. Başrolü sevmesem sezonu bitirmezdim bile muhtemelen. Devamı gelecek olursa izlemeye devam edebilirim.
1. sezon üzerine:
Yavaş yavaş izliyordum, bitti. Beğendim diyebilirim ama benim ikinci sezon onayına ihtiyacım var. Devamını ister halde bitirdim sezonu.
Müzik zevkinden ziyade olan bitenler daha çok ilgimi çekti. Gerçi Mac’le neden ayrıldıklarını merak ettim desem yalan olur. Dördüncü duvar da sorun olmadı. Rob’un tam da beklediğim ölçüde içten kırık bir arıza tarafı vardı. Clyde’ı düşündüğümden daha çok sevdim. Cherise ve Simon da güzel bonustu. Hatta Liam da.
Son bölümde ben “%10” diye içimden geçirirken Clyde’ın “%9” demesi bittiğinden beri gülümsetiyor
Dayanamadım izledim. Üstelik baya beğendim. İlk 5 bölümü bitirdim. 6. bölümü birazdan izleyeceğim. 6. bölümü Natasha Lyonne yönetmiş
Cherise-Simon ikilisi çok tatlı, özellikle Cherise harika
Cylde karakteri çok yakışmış diziye.
Başrol Rob’u dahi beğendim. Zoë Kravitz’i “çok sevmiyorum” kategorisinden “nötr” kategorisine yerleştirdim. (Kesin Batman filminde Catwoman olarak da beğeneceğim )
Sezonu devirmiş olanlara bir sorum var: Dizinin herhangi bir yerinde Sporanos finaline dair ispiyon var mı?
Final miydi bilmiyorum ama bahsi geçiyor.
https://twitter.com/f_rida_y_/status/1252046264004259841
@aytackara Bahsi sürekli geçiyor zaten. Ben ispiyon var mı/olacak mı diye istim üstündeyim sürekli. Hatta 9. bölümün başında bir yerde gelişinden anlayıp “lalalala” diye bağırarak geçtik bir sahneyi. Orada ispiyon geçtiğine eminiz. Umarım tekrarlamaz.
@dkamoy ben sanki var diye hatırlıyorum.
2 günde hüpletip geldim diziyi. Bayağı sevdim. Filmi zamanında izleyip çok sevdiğim filmler listemde taşıdığım için diziye düşük beklenti ile başlamıştım. Ama beklediğimden çok daha tatlış bişi çıktı. 2 yan karakteri de filmdekilerden çok daha fazla beğendim. Bir iki kült sahnenin tekrarlanışı tam hayalimdeki gibi oldu gözler kalp kalp bakarak eğlendim. Müzikler çoğunlukla güncel olduğu için filmin birkaç tık altında kaldı tabii ama kesinlikle kötü değildi, başarılıydı yine de. Sadece benim zevkimden daha uzak kaldı. Zoey’i seviyorum, burada da sevdim, batmadı bana.
Bizim evden geçer nor aldı. 2. sezonu elimizde olsa aynen bu hız devam ederdik.
Not: Sopranos ispiyonu yememek istiyorsanız 9. bölümün başında, küvet sahnesinde kulak tıkamanız gereken bir 20-30 saniye var. Onun dışında temiz.