Dünya genelinde dizi/film portföyünü genişletmeye devam eden Netflix’ten İsveç yapımı yeni bir dizi geldi: Love & Anarchy (Kärlek & Anarki).

Quicksand’in ardından ülkedeki ikinci dizisi olan Love & Anarchy‘yi aynı yapım şirketi (FLX) hazırladı. Diziyi Lisa Langseth yarattı ve Alex Haridi’yle birlikte kaleme aldı. 8 bölümlük sezonu 4 Kasım’da yayınlandı. Bölümleri 25-33 dakika arasında değişiyor.

Ida Engvoll ve kariyerindeki ilk oyunculuk deneyimi olan Björn Mosten‘in başrolünü paylaştığı dizinin kadrosunda Johannes Bah Kuhnke, Björn Kjellma, Reine Brynolfsson, Carla Sehn, Ren Hanami, Johannes Kuhnke ve Türk asıllı oyuncu Gizem Erdoğan da yer alıyor.

Evli ve iki çocuk annesi Sofie, köklü bir yayınevini yeniden yapılandırması için danışman olarak yeni bir işe başlar. Yayınevi mali olarak son dönemde sallantıdadır. Geçici eleman olarak bilgi-işlem bölümünde çalışan Max ise ofisteki tamiratların yanı sıra bilgisayarlardaki problemlere bakan genç bir adamdır.

Sofie, Max’in tamirat işlerini gürültülü yapmasından memnun olmayınca ilk tanışmaları pek de iyi geçmez. Ancak bununla kalmaz, çünkü ikili arasında beklenmedik ve cüretkar bir flört başlar. Max, Sophie’nin ofiste kendisini tatmin ettiği videoyu yemek ısmarlaması için kullanınca Sofie de başka bir kozu Max üzerinde dener. Daha sonra ise bu bir şey yaptırma oyununu kendi içlerinde sırayla devam ettirirler.

Devam eden süreç Sofie’nin oldukça sıradan hayatını hem hareketlendirir hem de parçalamaya başlar. İkilinin arasındaki sosyal normlara ters düşen zararsız oyunlar gün geçtikçe ciddileşir, bu nedenle sonuçlar da ciddileşir, büyür ve bazen kontrolden çıkar.

Not: Gizem Erdoğan, yayınevinin editörlerinden Denise karakterini canlandırıyor. Hikayenin önemli bir kısmı yayınevinde ya da Sofie’nin aile yaşantısına tanık olduğumuz evinde geçiyor.

Denise (Gizem Erdoğan)

Love and Anarchy dizisi komediyi, dramayı ve romantizmi birbirine yakın ölçüde kullanan ve harmanlayan bir yapım. Herhangi birisinin daha da öne çıktığı söyleyemem.

Komedi kısmının daha çok Max’in omzunda olduğu düşüncesindeyim. Karakteri izlemek zevkliydi, tatlı birisi. Sofie’ye göre daha rahat biri olması da işe yaradı. Romantizme giden yolu da bence fena kurmadılar. Drama kısmını ise abartmadan verdikleri için memnunum.

Max’in Sofie’den istedikleri tersine göre daha basit görünürken, Max’in kendinden istenenleri yapmak için bulduğu çözümler ise daha iddialıydı. Gidişat gün geçtikçe ciddileşti ama beklediğim kadar ileri gittiklerini söyleyemem. Çoğunlukla içine komedi katıyorlar zaten. Bu da rahatsız edici değildi. Çerezlik kıvamında ilerledi böylece.

Yayınevi ortamındaki karakterler yer aldıkları ölçüde diziye yeterince katkı sağladılar. Yalnız ne zaman önemli bir durum olsa ortadan kaybolan ve sorumluluktan kaçan Ronny’yi pek de sevemedim. Sofie’nin gün geçtikçe arasının (haliyle) bozulduğu kocası Johan’ın çekilmez birisi çıkması şaşırtmadı. Ama tabii bu haliyle onu da sevemedim. Denise, Caroline ve gıcık birisi olmasını beklerken aksine sevdiğim Friedrich ise sevdiğim karakterlerden oldu.

Sezon finalinde devam eden hikayeyi genel ölçüde tamamladılar. Bütünüyle kapatıp gittiklerini söyleyemem, onay alırsa (ki almasını isterim) kaldıkları yerden rahatça devam edebilir.

Netflix’in dili İngilizce olmayan dizilerine şans verenlere ve konusu bir yerinden ilgisini çekenlere denemeleri için tavsiye ederim. Beklenmedik ve hikayesiyle şok edici bir dizi olduğunu iddia edemem ama varlığıyla kafa dağıtma konusunda işe yarıyor. İzleyeceklere iyi seyirler.

Not: Diziyle ilgili daha önce burada yorum yapılıyordu.