Terminator: The Sarah Connor Chronicles – Tanıtım
10 yorum pirate 29 Ağustos 2023 08:30
Terminator: The Sarah Connor Chronicles, FOX’un 2008-2009 yıllarında yayınladığı aksiyonu bol bir bilim kurgu dizisi. 2. sezonunun ardından iptal edilen dizi, 9+22 olmak üzere toplam 31 bölümden oluşmakta.
The Terminator film serisinin uzantı dizisi konumunda dizimiz. Serinin ilk filmi 1984, ikinci filmi 1991 yılında gösterime girmişti. Bu dizi, 2. filmin finalinin ardından geçen olayları anlatmaktaymış. Serinin 2003, 2009, 2015 ve 2019 yıllarında gösterime giren 4 filmi daha mevcut ama o filmlerin bu dizinin hikayesine direkt olarak etkisi yokmuş anladığım kadarıyla. Ben film serisini izlemedim bu arada. İlk filmi çocukluğumda (doksanlarda) izlemiştim sanırım ama hiçbir şey hatırlamıyorum onunla ilgili. Bu halde direkt olarak diziye dalmış bulunmaktayım ve pek rahatsız da olmadım açıkçası. Diziyi bitirdikten sonra (bitirebilirsem) film serisine de dalar mıyım ondan da emin değilim.
Hikayeyi televizyona uyarlayan kişi Josh Friedman. Ona yazar masasında Denise Thé eşlik etmiş. Josh Friedman, Mario Kassar, Joel B. Michaels, Andrew G. Vajna, James Middleton, Jill Danton, Toni Graphia ve John Wirth ise dizinin yapımcı kadrosunu oluşturmakta.
Dizi, ilk sezonunu 18.360.000 izleyici sayısı ile açıp 8.290.000 izleyici sayısı ile kapatmış. 10.800.000 izleyici sayısı ortalaması yakalamış. 2. sezonunda ise büyük kayıplar yaşamış. 6.340.000 izleyici sayısı ile açtığı sezonu 3.600.000 izleyici sayısıyla kapamış. 5.370.000 izleyici sayısı ortalaması tutturmuş.
Bir annenin oğlunu hayatta tutmak için verdiği amansız mücadele var hikayemizin temelinde. 1999 yılında, 2. filmdeki olayların 4 sene sonrasındayız.
Lise çağında bir genç olan John Connor’ın gelecekte dünyayı yok etmeye programlanmış bir bilgisayar sistemi olan Skynet’e ve de ona bağlı terminatör ordusuna karşı açılan savaşta insanlara liderlik edeceği bilinmekte. Bu durum onu gelecekten gönderilen suikastçi terminatörler için hedef tahtası haline getirmiş. Bunca yıldır John ve annesi Sarah, bu suikastçi terminatörlerden kaçmaya çalışmaktalar. Birçok yere taşınmak zorunda kalmışlar birlikte. Her yerde yeni bir kimlikte yeni bir hayata başlamışlar. 9 sahte kimlik edinmiş bu süreçte Sarah kendi ifadesiyle. 23 farklı yerde işe girmiş. 3 yabancı dil öğrenmiş. 3 sene akıl hastanesinde yatmış. İnsanlarla kalıcı ilişkiler kurmaktan kaçınmaya çalışmış.
Sarah, onu ve oğlunu seven bir adamla biraz olsun durulmuşken yeni bir terminatör geliyor gelecekten yine ve aksiyon tam gaz devam ediyor. Bu sırada gelecekten Cameron isimli bir dost terminatör de geliyor. Cameron, John’un gelecekteki söz konusu lider versiyonu tarafından 2027 yılından gönderilmiş 1999’a. John’un kıymet verdiği bir arkadaşıymış. Artık suikastçilere karşı 3 kişi mücadele etmeye başlıyorlar ve çok geçmeden bir zaman yolculuğu ile soluğu 2007 yılında alıyorlar.
Dillerde söz konusu savaşa dair bir ‘Kıyamet Günü’ lafı dolanmakta. Söz konusu gün 3 milyar insanın öldüğü bilgisi dökülüyor Sarah’nın ağzından.
*Sarah Connor karakterine Game of Thrones dizisinden tanıdığımız Lena Headey hayat veriyor. Sadece suikastçi terminatörlerden değil polisten de kaçmak zorunda kalıyor. Bir cinayetin baş şüphelisi olarak aranıyor. Hayatta kalma ve dövüş becerileri gelişmiş biri. Son derece soğukkanlı. Oğlunu korumak için her türlü fedakarlığı yapabilecek biri.
*John Connor karakterini Backstrom, The Secret Circle ve Heroes gibi dizilerden anımsanabilecek Thomas Dekker canlandırıyor. 15 yaşında John. Hayatta kalma becerileri annesiyle kıyaslanamayacak kadar düşük bir seviyede.
*Sequestered, Arrow, The 4400, The Cape ve Firefly gibi dizilerden aşina olduğumuz Summer Glau‘yu Cameron rolüyle izleme şansı elde ediyoruz. Bir terminatöre göre fazlasıyla tatlı, insani mimiklere hakim.
*The Rookie ve Judging Amy dizileriyle tanınan Richard T. Jones‘u Sarah’nın peşindeki FBI ajanı James Ellison rolüyle izliyoruz.
*Oz, Rescue Me ve Battle Creek gibi dizilerden anımsanabilecek Dean Winters, Sarah’nın 1999 yılındaki aşığı Charley Dixon rolüyle karşımıza çıkmakta. 2007 yılına gelindiğinde Michelle (Sonya Walger) isimli bir kadınla evli olduğunu görüyoruz.
*Kadroya ilk sezonun ortalarında Brian Austin Green (Beverly Hills, 90210, Anger Management, Wedding Band) ve Garret Dillahunt (Raising Hope, Sprung, Hand of God); ikinci sezonun başlarında ise Shirley Manson, Leven Rambin (Scoundrels, Gone) ve Stephany Jacobsen (Melrose Place) dahil olmuş.
*Busy Philipps, Jonathan Jackson, Brendan Hines, Jesse Garcia, Catherine Dent, Kristina Apgar, Jonathan Sadowski, tekrar eden rollerle boy göstermişler dizide.
*1-2 bölümlük konuk oyunculardan oluşan havuzda ise Phil Morris, Mark Ivanir, Leah Pipes, Andre Royo, Peter Mensah, Dean Norris, Theo Rossi, Chad L. Coleman, Julie Ann Emery, Owain Yeoman, Rebecca Creskoff, Nick Wechsler, Todd Stashwick, Richard Schiff, Jon Huertas, Lee Thompson Young, Skyler Gisondo, Floriana Lima, Tiya Sircar, Ally Maki, Bailee Madison ve Alanna Masterson gibi tanıdık simalar bulunmakta.
Dizinin ilk 2 bölümünü izledim. Görsel açıdan ve aksiyon olarak başarılı buldum. Hikaye olarak ise vasat kaldı. Lena Headey’in karizması ve Summer Glau’nun tatlılığı taşıyor diziyi daha çok.
Diziyle ilgili daha önce şu yazının altında yorum yapılmış.
yorumlar
S01E03
*Robotun adını Turk(Türk) koymuş. Sebep?
*Çat diye atladı lan! Biraz oyalanır, ön şovunu yapar diyordum herkes gibi. İşi hiç ama hiç şova dökmedi. Helal olsun!
*Richard T. Jones’un karakteri bence çok gereksiz dizide.
*Tuvaletteki 2 cadaloz kız Tiya Sircar ve Floriana Lima idi. İkisinin de sektördeki ilk dönemleri, figüranlık yılları. Ayrıca Privileged’dan tanıdığım Kristina Apgar da giriş yaptı bu bölümde diziye. Çok minik 2 sahnesi vardı. 3 bölümlük rolle ne katkı sağlayacak hikayeye bilemedim.
S01E04
Garret Dillahunt da katıldı bu bölümle birlikte diziye. Ayrıca Lee Thompson Young’ın küçük bir konukluğu vardı.
Şu ana kadarki bölümler arasında en zayıfı buydu. Son 10-12 dakikaya kadarki süreçte pek tat vermedi.
Brian Austin Green da katıldı diziye Derek Reese rolüyle. İlk filmin başrollerinden biri olan Michael Biehn’in canlandırdığı Kyle Reese karakterinin kardeşiymiş Derek.
Mark Ivanir’in minik bir konukluğu vardı bölümde. Ally Maki’nin ise yüzüne yakınlaştırma yapılma gereği bile duyulmayan minnacık bir figüranlığı.
S01E06
Bir yandan günümüzde de akmakla birlikte ağırlıklı olarak gelecekte akan bir bölümdü. Kyle Reese rolünde Nashville’den tanıdığımız Jonathan Jackson karşımıza çıktı. Jonathan Sadowski, Peter Mensah ve Andre Royo da bölüm konukları arasındaydı. Biraz sıkıldım açıkçası ben bu bölümde. Özellikle de gelecek sahnelerinde.
S01E09 (Sezon Finali)
*Hoş bir doğum günü hediyesiydi.
*O küçük kız Bailee Madison idi. Derek ve Kyle’ın çocuklukları ise Ryan Kelley ve Skyler Gisondo imiş. Bailey’yi saniyesinde tanıdım elbette ama diğer ikisini fark edemedim o anda nedense.
İzlendi bir şekilde ama aşması gereken eşiği bir türlü aşamadı dizi. Daha fazla aksiyon, daha fazla eğlenceli sahne, daha fazla drama lazım olduğu bir gerçek. 2. sezonu daha verimli geçmiştir umarım.
Bölümü
ayakta tuttu denebilir. İyi ki var cidden Summer Glau.
Sezonun yeni takviyesi konumundaki Shirley Manson’ı tutmadım ben. Oyuncu değilmiş zaten kendisi. Garbage isimli adını hiç duymadığım bir grubun solistiymiş. Bölümün son sahnesinde merak uyandırabildi karakteri ama keşke başka bir oyuncu bulsalarmış cidden.
S02E02
Busy Philipps gerçekten de son demlerinde bir hamileymiş o vakitlerde. Sadece karnı değil, yüzü falan her yeri şişmiş durumdaydı. Patlayacak gibi görünüyordu adeta. Bu haliyle niye bir iş kabul etmiş anlayamadım açıkçası.
Busy Philipps dışında Scoundrels dizisinden bayıldığım Leven Rambin de giriş yaptı bu bölümde diziye ki bu takviye epey mutlu etti beni. İlk sezonda 3 bölümde gözüküp hikayeye hiçbir katkı sağlamadan kaybolup giden Kristina Apgar’ın karakterini devraldı sandım onu ilk görünce ama öyle değilmiş. Ayrıca Dean Norris’in bir konukluğu vardı bölümde.
S02E04
Cameron’ın bellek arıza yaptı yine.
Cameron ağırlıklı geçen bir bölümdü. Gelecek ve günümüz zıplamalı olarak ilerleyen onun kısımlarını izlemesi keyifliydi bölümde. Summer Glau’ya bu bölümde eküri olan Leah Pipes’ın konukluğu da epey verim verdi elbette.
S02E05
Zayıf geçen bölümlerden biriydi. Üstüne bir de 53 dakika uzunluğunda olunca yordu baya.
S02E06
*Bu zaman yolculuğu makinesi orta malı olmuş sanırım gelecekte. Önüne gelen atlayıp geliyor.
*Stephany Jacobsen de katıldı bu bölümle birlikte diziye. Uzun yıllar oldu; bir yerlerde izlememiştim. 7 sene olmuş ben Melrose Place’i izleyeli. Star-Crossed desen 9-9.5 sene ki oradaki rolü bir de birkaç bölümle sınırlıymış ve hiç anımsayamıyorum o yüzden oradan onu. Neyse, o yıllarda Melisa Pamuk’u henüz tanımadığım için fark edememişim tabii ama ne çok benziyormuş bu ikisi yahu! Kara gözler, bakışlar, tadında egzotiklik, dudağın sağ üst tarafındaki ben falan hiç fena sayılmaz aralarındaki benzerlik.
S02E07
Leven Rambin, Leah Pipes ve Stephany Jacobsen’ın üçünün birden aynı bölümde yer alması hoş oldu. Lena Headey-Thomas Dekker-Brian Austin Green üçlüsü diziyi aşağıya çekmeye devam ediyorlar. Ben de Summer Glau’nun ve konuk oyuncuların katkısından medet umar vaziyetteyim. Hal şöyle ki Lena Headey-Thomas Dekker-Brian Austin Green üçlüsü benim normalde en alt basamakta gördüğüm Shirley Manson-Richard T. Jones ikilisi kadar bile katkı sağlayamıyorlar son bölümlerde ne yazık ki diziye. Ve yine bu üçlünün karakterleri için düşüncem de şudur ki Cameron mı daha robot yoksa bu üçü mü tartışılır bence.
S02E08
Partlı anlatım, güzel sunum …
Once Upon a Time in Mexico
S02E10—12
11. bölüm, Cameron’ın ve davranışlarını çok manasız bulmama rağmen Riley’nin sürüklemesiyle çift taraflı olarak fena geçmedi. 10 ve 12 ise çok sıkıcıydı. 12. bölüm, dizinin şu ana kadarki en kötü bölümüydü. Öncelikle berbat yönetilmiş ve de kurgulanmış bir bölümdü. 3 farklı zaman diliminde mal mal zıplayıp durduk oradan oraya. Ortada ilgi çeken ya da hikayeye zerre katkısı olan bir şey de yoktu. Bize bu saçma sapan bölümü izletip de niye eziyet ettiklerini anlayabilmiş değilim.
S02E14
Bu sezon ilk sezon kadar bile tat vermiyor ne yazık ki. Son 5 bölümde ise iyice dibi gördü. Son 5 bölümlük süreçte 11 haricindeki 4 bölümün tamamı çöptü. Daha fazla sabretmeyeceğim. Bıraktım gitti.
Dizinin yıldızı konumundaki Summer Glau’yu doya doya izleyebileceğim yine o yıllardan eli yüzü düzgün bir dizi olmaması yazık olmuş.