The Sister – Tanıtım
4 yorum pirate 11 Kasım 2020 08:44
ITV’nin 26-27-28-29 Ekim 2020 tarihlerinde 4 gece üst üste yayınlayıp bitirdiği yeni mini dizisi The Sister‘ın tanıtımıyla karşınızdayız.
4 bölümden oluşan psikolojik gerilim türündeki dizinin yaratıcısı Neil Cross (Luther). Hikaye, Cross’un Burial isimli romanından uyarlanmış. Dizinin yönetmenliğini Niall MacCormick (Hidden, The Victim) üstlenmiş. Yapımcı kadrosunda ise Kate Harwood & Noemi Spanos (Dublin Murders) bulunuyor.
Gizem ve doğaüstü ögeleri de içeren dizinin bölüm süreleri ise 45-46 dakika uzunluğunda.
Not: Dizinin ülkemizdeki yayını Variety’nin haberine göre Turkcell TV+‘ta.
Dizinin hikayesi 3 farklı zaman diliminde ilerliyor. Ağırlık günümüzde, yani 2020 yılında. 2013 ve 2010 yıllarına da flashback sahneleriyle yol alıyoruz.
2010 yılından bir sahne ile açıyoruz diziyi. Nathan isimli bir adam TV’nin başında oturuyor ve kız kardeşi kaybolan Holly’nin halka yardım için seslendiği basın toplantısını izliyor. Nathan’ın kayıp kız hakkında bir şeyler bildiğinin farkındayız ama tam olarak neler olduğunu bilmiyoruz.
2013 senesinde Nathan’ın Holly ile tanışma hikayesi ekrana yansıtılıyor.
2020 yılına geldiğimizde ise Nathan ve Holly artık evliler, büyük ve şık bir evde yaşamaktalar. Kapılarında beliren Bob isimli bir adam ise geçmişin eşelenme vakti geldiğini düşünmekte.
*Nathan karakterini Him & Her, What Remains, Being Human, Looking ve Quantico gibi çok sayıda diziden yakinen tanıdığımız Russell Tovey canlandırıyor.
*2013 yılına gelindiğinde kız kardeşinin ortadan kaybolmasının acısını hala üzerinden atamadığını gözlemlediğimiz bir emlak danışmanı olarak karşımıza çıkan Holly karakterine Frikjent, Game of Thrones ve The Good Karma Hospital dizilerinden tanıdığımız Amrita Acharia hayat veriyor.
*Holly’nin söz konusu kız kardeşi Elise rolünde Sex Education dizisinden anımsanabilecek Simone Ashley karşımıza çıkıyor.
*2020 yılına geldiğimizde Nathan’ın kapısında belirip karşısına dikilen, geçmişten tanıştıklarını ve Elise’i tanıdığını anladığımız, uzmanlık alanı hayaletler olan garip bir adam olarak tasvir edilebilecek Bob karakterinde ise Baghdad Central, Jonathan Strange & Mr Norrell ve Doctor Foster gibi dizilerden tanıdığımız Bertie Carvel‘i izliyoruz.
Kadroda daha küçük rollerle yer alan diğer isimlere göz gezdirmek için tıklayın.
Dizinin henüz ilk bölümünü izlemiş bulunuyorum. Daha ilk dakikalardan itibaren içine çeken bir atmosfere sahip dizi. Lakin işin gizem kısmında sürpriz hamleler aranmaması gerektiği de hissediliyor. Hikayesinden ziyade yaratılan atmosferi, zengin oyuncu kadrosu, çoklu zamanlı anlatım tarzı, psikolojik gerilim faktörü ve doğaüstü bir yöne kayıp kaymayacağının belirsizliği ile izleyiciyi yakalamaya çalışıyor. Bu konuda da yeterince başarılı bir ilk bölüm sunduklarını söylemek mümkün.
İlk bölümün yıldızının Frikjent dizisinden sevdiğim Amrita Acharia olduğunu söyleyebilirim. Bertie Carvel’in karakteri potansiyel barındırıyor gibi ama zaman içerisinde sıkan bir karaktere dönüşmesi de sürpriz olmaz elbette. Nathan karakteri ise ana karakter üçlüsü arasında en fazla parlaması gereken karakter olması gerekirken en düz karakter olarak karşımıza çıktı ilk bölümde. Russell Tovey yerine başka birine mi verilseymiş acaba rol diye düşündürtmedi değil hani.
Benim diziyle ilgili söyleyeceklerim şu an için bu kadar. İzlemeye niyeti olanlara iyi seyirler dilerim.
Diziyle ilgili daha önce şu yazının altında yorum yapılıyordu.
Bu da dizinin fragmanı:
yorumlar
The Sister 1. bölüm:
İçinde Russel Tovey olan dizileri izlemesi benim için kolay oluyor. Bu da öyle oldu. Toplamı 4 bölüm zaten. Devam edeceğim.
Olan bitenlere itirazım yok da temposu biraz yavaş olmuş gibi.
The Sister 4. bölüm (Final):
* Russel Tovey’i izlemesi zevkliydi yine. Onsuz gerek yokmuş. Sonu da aşağı yukarı aklımdaki gibi bitti ki böyle bitsindi zaten.
Making a Murderer çıktı hikayenin içinden. Konuş Allah konuş bitmemesine ne desem bilemedim… Kapanışta bebeğinin olması gözüme çok gereksiz göründü bu arada. “Başardı,” görüntüsünü köpürtmeseniz de olurdu.
* Bob, dolayısıyla Bertie Carvel dikkatimi dağıttı izlerken. Karakterin sevilesi olmaması ve çenesinin düşüklüğü de bunda biraz etkili olabilir.
S01E02
Güzeldi bu bölüm de.
*2013 kısmında biraz hızlı ilerliyoruz sanki ama 4 bölümlük bir dizide gayet normal bir durum bu elbette. En çok 2013 sahnelerini izlemeyi seviyorum bu arada.
*Nina Toussaint-White, Nicole Beharie’yi anımsattı izlerken bana ki bu iyi bir şey elbette.
*Elise: İyi cesaret var cidden sende.
Kusura bakma ama Bob, ortamı hazırlamış olsan da kızı sen öldürmedin.
Her şey için verecek bir cevabın var cidden.
Bu psikopat için hikayenin mutlu sonla bitmiş olması beni ciddi seviyede rahatsız etti.
Bu bölüme kadar fena gelmedik aslında ama finali yukarıda bahsettiğim nedenin de etkisiyle tatmin etmedi beni.
Amrita Acharia ve Bertie Carvel’in iyi iş çıkardığı, Nina Toussaint-White ve Simone Ashley’nin varlığından da memnun kaldığım bir dizi oldu The Sister. Lakin Russell Tovey ile ilgili ilk bölümden sonraki düşüncem değişmedi. Giyememiş bu rolü üzerine bence. Tom Ellis’i izlemek isterdim bu rolde mesela. Ya da Acharia’nın Frikjent’ten rol arkadaşı Nicolai Cleve Broch da hoş olurdu.