Chernobyl, The Hot Zone & When They See Us ||| Üçlü Tanıtım
50 yorum aytackara 05 Haziran 2019 08:58
Son dönemde ekrana gelen ve yaşanmış olaylardan esinlenilerek hazırlanan üç mini dizinin tanıtımını bir arada yapayım dedim. Üstelik hepsinin hikayesi 1980’li yılların ikinci yarısıyla başlıyor.
1) Chernobyl
“Çernobil” felaketini biliyorsunuzdur. Bir yerlerden duymuş veya okumuş olabilirsiniz, yaşınız yettiği için hatırladıklarınız da olabilir. Nisan 1986’da tarihin yazdığı insan yapımı en büyük felaketlerden birisi yaşandı.
Bugünlerde Ukrayna topraklarında yer alan, ama o dönemde hala ayakta olan Sovyetler Birliği’ne bağlı bölgedeki nükleer santral patladı. Yaşanan radyasyon sızıntısının etkisiyle birçok insan hayatını kaybetti, sakat doğdu veya doğanın dengesi geri döndürülemez şekilde bozuldu. Ülkemiz ve özellikle Karadeniz Bölgesi de bu felaketten etkilendi. Bu dizi, zaten daha isminden de anlaşıldığı üzere Çernobil’deki felaketi ekrana getiriyor.
HBO’da yayınlanan Chernobyl beş bölümden oluşuyor ve yayın hayatını geçtiğimiz pazartesi yayınlanan bölümüyle tamamladı. Bölümler ülkemizde bein Series (Digiturk) bünyesinde yer alıyor. Hikayeyi patlamanın yaşanmasının ardından açıyoruz.
Patlama nasıl oldu? Neden oldu? Üstesinden gelebilmek ve zararı azaltmak için neler yapabiliriz? Bu ve bunun gibi soruların cevabını arayan, cevabını veren, bunları yaparken gerçek hayattan isimler eşliğinde yaşananları aktaran bir yapım var elimizde. Geniş kadrosunda yer alan bazı isimler şöyle:
Jared Harris, Stellan Skarsgård, Paul Ritter, Jessie Buckley, Emily Watson, Barry Keoghan, Con O’Neill, Adrian Rawlins, Sam Troughton, David Dencik.
Chernobyl’i Identity Thief ve The Hangover (Part II, Part III) filmleriyle bilinen Craig Mazin kaleme aldı, kariyeri müzik videosu ağırlıklı olan Johan Renck yönetti. HBO ve Sky UK de yapımcılığını üstlendi. Çernobil’deki nükleer santralin yer aldığı (şimdilerde hayalet şehir olan) Pripyat‘ın eski yerlilerinin anılarından yararlanarak Voices from Chernobyl‘i kaleme alan Svetlana Alexievich‘in kitabından esinlenildi.
yorumlar
Formatını sevdim @aytackara, 3 tanıtımda çok güzel olmuş.
3 diziyi de merak ediyorum ve izleyeceğim. When They See Us ı izlemezdim aslında ama Joshua Jackson olunca listeme girdi. İlk olarak Chernobyl e bakarım da diğerlerine ne ara sıra gelir bilmiyorum artık.
* Rusya’daki NTV kanalı da kendi dizisini hazırlamış. Post-prodüksiyondaymış. KGB, nükleer tesisle ilgli CIA ajanı arayacakmış.
* “Chernobyl” kadrosu vs. Gerçek hayattakiler
* Whne They See Us’taki Linda Fairstein’ın yazdığı romanlar için boykot çağrısı yapanlar vardı. Ama orada kalmadı, kadın görevli olduğu bazı kurullardan istifa falan da etti.
Eline saglik @aytackara
3ü 1yerde güzel olmus.
When they see us’tan haberim yoktu. Ilgimi cekti dogrusu.
3lüden Chernobyl’de 5ci bölüme geldim. 6 saniyordum sezonu. Senin de degindigin gibi herkesin hakkini verdigi bi yapim. Hbo, oyuncular, sovyetler, her biri ayri güzel islenmis. Benim en cok dikkatimi ceken az rolü olsa da Bryukhanovu oynayan Con O’Neill oldu. Adamin tipi, dogal oyunculugu ayri guzeldi.
Sovyetin gri havasini, dönemin gerginligini sevenler icin birebir bi yapim. Tavsiyedir.
Teşekkürler @aytackara nescafe gibisin 3 dizide izlemeye değer
HBO, Chernobyl dizisinde neleri yanlış anlattı? (Spoiler içerir)
@Tillhardbottle bu siteyi görmüştüm. Ancak kendi yazıları da doğru değil. Çok saçma yazılmış ve Gündem yaratılması için yapılmış. Evet dizide tabiki bazı şeyler tutmayacak sonuçta kitaptan uyarlama. Fakat dizi böyle bir facianın olmasını insanlara iyi vermiş, linkte’ki yazı ise ”Nükleer kötü değil bakın dizi size algı yaratıyor ”diyerek kendisi algı yaratmaya çalışmış. Bize bile etkisi geldi ki hatta dönemin siyasetçileri panik olmasın diye bunu gizlediklerini itiraf etmiştir. (Çay ve Fındık için). Çocuklarda anormallik yok diyen külliyen yalan yazı (Bir haber kanalını anımsattı bende bu yazı )
@DarkRose Aslında o konuda haklılar. Yani doğayı en kirletmeyen en güvenilir kaynak aslında gerçeği öyle ama tabii böyle sonuçlar doğurmazsa. Bu şekilde sonuçlanan nükleer santrallerin etkileri kötü oluyor tabii onunda farkındayım. Ayrıca diziyi kötülemek için eklemedim bunu, bu yazının haklı noktalarıda var ama dediğin gibi hatalı noktalarıda var. Dizi her ne kadar çok sağlam olsa da bende çok beğendim ama onunda hataları olduğunu bilesiniz.
Dizi gözümden kaçıyordu neredeyse ama sağ olsun twitterda Begüm Özdemir tavsiye edince dikkatimi çekti. Aslında dün gece bitirdim diziyi ama o sinirle yazamadım. Bu tarz haksızlıklarla ilgili izlenecek çok şey vardır ama uzun zamandır beni bu kadar etkileyen bir dizi, film hatırlamıyorum. Açık konuşayım Ava DuVernay’yi yıllardır yaptığı işler dolayısıyla takdir edenlerden değilim, yaptığı filmlere de ısınamamıştım. Ama bu dizi ile kendisi farklı bir yere geldi gözümde, kutlamak lazım.
Oyunculuk konusunda övülecek çok kişi var ama teknik konular hakkında konuşmak da çok zor. 4 bölümü arka arkaya izledim çünkü o ilk bölümü izledikten sonra bırakıp uyuyamazdım, o çocuklara ne olduğunu izlemem lazımdı. İzlerken ne kadar sinirlendiğimi anlatamam. Özellikle ilk bölümü izlerken yanımdaki duvara defalarca vurmak istedim. Gerçek bir hikaye izliyoruz ve dizide ne kadar değiştirmiş olurlarsa olsun izlediklerimizin doğru olduğunu hissedebiliyoruz. Bu yaşananlarda sorumluluğu olan herkesin Allah belasını versin. Neyse ki dizi sonrası tepkiler dolayısıyla işten çıkarılanlar falan olmuş. Bu yaşananlardan sorumlu olan kadın hala kitap yazıyor, ne diyeyim.. Ve sonda
4 bölüm boyunca duygulandığım, sinirden yerimde duramadığım bir dizi oldu. Şunu da söylemeliyim dizinin ilk bölümü bugüne kadar izlediğim en iyi bölümlerden biriydi. O karakoldaki sorgulama sahneleri kolay bir iş değil. Çocukların aileleriyle olan sahnelerinde de çok duygulandım ama ilk bölümde 4 çocuğun bir araya geldiği ilk sahneyi unutabileceğimi sanmıyorum.
Umarım bu dizi köşede kalmaz, birçok kişi izler. Kadroda Joshua Jackson ve Michael Kenneth Williams gibi isimlerin olması çok önemli, bu sayede insanlar diziyi daha çabuk fark edebiliyor. Umarım izlersiniz.
O zaman kredinin yarısını sahipleniyorum, ona da ben tavsiye ettim
Övgünün yarısı da sana o zaman, iyi ki tavsiye etmişsiniz Bir sürü yeni diziye bakarım nasıl olduysa gözümden kaçmış dizi, iyi ki izlemişim.
3ü de birbirinden güzel duruyor. chernobyl i zaten listeme almıştım çok önceden ama diğer ikisini duymuş olsam da pek incelememiştim. hepsini listeme aldım. muhtemelen bir çırpıda bitireceğim yapımlar olacak her biri.
eline sağlık aytac.
when they see us a sinirlenene “making a murderer”ı tavsiye ederim…
nedense hot zone a elim gitmiyor….
When They See Us 1×01
Sinirlerim alt ust oldu ya, bir de bu olaylar kurguda kim bilir ne bicim yumusatilmistir, acaba gercekte neler olup bitti o sorgu odalarinda. Izlemesi bile cok zordu.
31 Mayıs’tan (prömiyer) beri geçen her günde Netflix’in A.B.D.’deki en çok izlenen dizisi When They See Us olmuş resmi hesabın dediğine göre.
3 bölüm Çernobil izledikten sonra şu yazıya denk gelince devamına bakma isteğim kalmadı. Hoş çoğunluğun aksine beni etkilemeyi başaramamıştı.
@unfortr Bu ara her yerden Çernobil yazısı pörtlüyor. Okumuyorum ve sinir oluyorum bi dizi çıkınca mevzuyu herkesin hatırlaması ve basında popi olmasına.
Ben de bu konuda ön yargılıyım. Herkes Çernobil uzmanı kesildi ve farklı bakış açılarıyla anlatıyorlar.
Kimseninki de tam veya tamamen doğru değil tabii. Bence bu dizi de izlenmeli bir yargıya varmak için.
@dkamoy: Önüme çıkan yığınla yazıya karşı başlarda bende meh deyip geçiyordum. Hadi bunu okuyayım bari deyince böyle bir şey oldu. Verdiği örnekler “tamam dizi kardeşim bu, kurgu sonuçta olacak o kadar” demenin ötesine geçti. 90’lı yılları yaşayan biri olarak bu konuya hiç uzak olmadım zaten. Birisi burada sanıyorum konuyla ilgili bir 32.gün bağlantısı bırakmıştı. O programı televizyonda canlı (aslında banttan) merakla izlediğimi hatırlıyorum:)
@aytackara: Mesela bu yazıdaki elemanın bakış açısı ayan beyan ortada ona itirazım yok. O da bir şeylerin propagandasını yapıyor. O kısmı çıkarıp somut delillere bakınca (doğruluğunu kontrol ettim) benim keyfim kaçtı.
Çok da önemli değil tüm bunlar aslında, üstte de dediğim gibi dizi beni açmadı diye kestirip atayım en iyisi.
When They See Us’ı tamamladım. Geçen hafta da Chernobly’i izlemiştim. İkisi de gerçek olaylar, ikisi de dehşet verici, eminim iki olay da her detayıyla aktarılsa ortaya seyir zevki yüksek bir şey çıkmaz. Ama ikisi de kurgudan geçince muhteşem işler olmuş. Chernobyl’de Jared Harris, WTSU’da da Korey Wise karakterini canlandıran oyuncu muhteşem oynamış.
Eminim iki dizide de propaganda unsurları vardır iyi veya kötü. İzleyici olarak benim hiç umrumda olmuyor bu tarz şeyler. Olanı da anlamıyorum. Bunlardan ekmek çıkarmaya çalışanlar da samimiyetsiz geliyor. Bu kadar umrundaydı ise Çernobil’e turlar düzenleniyor, gitseydin de yerinde yapsaydın araştırmanı. Ama maksat tık almak işte.
Yalnız bölüm süreleri çok battı bana. İki dizide de 1 saati aşan, bazen 75 dakikayı bulan bölümler vardı. Hele WTSU’nun son bölümü 90 dakika. Şunu 4 değil de 5 bölüm yapmanın kime ne zararı var?
Chernobyl S01E04
Finali beklemeyeyim diye son 2 bölümü biriktirdim, maşallah 2 haftadır twitter, internet saçma sapan yazılarla dolmuş. Özellikle bir yabancı dizi bizim ülkemizde bir anda çok fazla kişi tarafından izlendiğinde iş başka boyutlara gidiyor. Herkes uzman oluyor maşallah. Pek de umurumda değil açıkçası, yılın en güzel, en kaliteli dizilerinden birini izliyoruz. Sırf o takım elbise sahnesi bile önemli benim için. Diziye daha başlamayanlar da hiç tereddüt etmeden denesinler. İlla dizi ile ilgili yazı okumak isterseniz Mehmet Açar’ın incelemesi de mevcut. Keşke kendisini daha fazla dizi incelemesi yaparken görebilsek.
Bölüm de yine çok güzeldi. The Killing of a Sacred Deer filminden Barry Keoghan’ı beklemiyordum, sürpriz oldu. Final daha vurucu bir bölümle olacaktır diye bekliyorum.
Chernobyl S01E05 Final
Çok güzel bir bölümle finali yapmış olduk. İlk 3 bölümü diğerlerine oranla daha çok sevdiğimi de söylemem lazım, galiba bölümlerin çarpıcılığına alıştığım için biraz böyle oldu. İlk bölüm öyle farklı duygular yaşattılar ki. Unutulması zor sahnelere de imza attılar. Takım elbise ve madenciler, ilk bölümde köprüde çekilen kül sahnesi…
Stellan Skarsgård’a yıllardır kötü adam rolleriyle alışmıştım, bu sefer tam tersi bir rolle geldi. İyi ki de böyle olmuş, 2 başrol de çok sempatik geldi bana. Özellikle Jared Harris ile olan uyumları güzeldi. Dizinin yıldızı da Jared Harris tabii ki. Kendisini her fırsat bulduğum anda övüyorum ama bazen düşünüyorum acaba adama hakkını teslim etmiyor muyuz diye. Yaptığı işlerin kalitesine baktığımızda gerçekten büyük kariyer. Her yıl adamı farklı bir dizi ile övüyorum, bakalım seneye nasıl öveceğiz.
Chernobyl yılın kalite açısından en iyi dizilerinden birisi, belki de şimdilik en iyisi. 5 bölümlük mini dizi olması da fayda sağladı bu duruma. Dizi aldığı övgüyü sonuna kadar hak ediyor. Uzunca bir süre de unutulmayacak. When They See Us ve Chernobyl, bu iki dizinin arka arkaya gelmesi büyük şans.
When They See Us üzerine
Dizi yayınlamadan önce merak ettiğim ve listeme aldığım bir yapımdı. Güzel bir şey çıkacağını tahmin edebiliyordum ama daha öncesinde izlemek istediğim şeyler olduğundan hemde kısa bir sezon olduğundan ertelemiştim oturmak için başına. Biraz da bu kafaya girmek içinde bekledim sanırım.
Yapım gerçekten etkileyici. Etkisinden dolayı en çok küfür ettiğim yapımlardan biri herhalde. Yapıma değil gerçek hayatta yaşandığını bilmek küfür etmemin en temel sebebi. Göz var, izan var derler ya bu yaşanmışlar için özet sanırım. Bu kadar göz önünde olan bir şey için çocukların hayatını piç etmek sanırım bu olsa gerek. Ne diyeceğimi cidden bilmiyorum. Böyle bir şey yaşandığı için üzgünüm gerçekten. Yinede şunu söylemezsem içimden kalır böyle bir şeyin yaşanmamış olmasını böyle bir yapımı da sanırım izlememiş olmayı tercih ederdim. Tabii ki hem Chernobyl için hemde When They See Us için.
The Hot Zone‘un devamı için görüşüyorlarmış.
Chernobyl S01E02
İkinci bölümün kapanış sahnesi bu yıl izlediğim en iyi sahneydi. Tüm gerilimi iliklerime kadar hissettim. Yıllar geçmesine rağmen etkilerini hissettiğimiz bir travma .Bu yaşananların tamamı kurgu bile olsaydı çok iyi iş başarmışlar.
Psikolojiyi zaten çok zorlayan bir şey ama 4’te beni fena halde mahvetti. Uzun bir süre finali izleyememiştim. Geçenlerde izleyip tamamladım. Son zamanlarda her saniyesini bu kadar üzülerek, zorlanarak izlediğim bir şey hatırlamıyorum. Bir de film olsaydı neyse, 5,5 saat dizi bu. İyi bir ruh halindeyken girmek gerek cidden. Onun dışında söyleyecek çok bir şey yok. Helal olsun! 10!
@rpdi Hangisi? Çernobil mi?
Evet.
İnsan
üzülüyor be
Genel olarak diziye puanım 10/10
Stellan Skarsgård’a puanım 1000/10 çok iyiydi adamın karakteri
@cgbs: O kadar mı kötü oynuyor ya Stellan Skarsgård?
@cgbs Eğer amacınız övgüyse ki öyle görünüyor, 10/1000 değil 1000/10 olması gerek.
@dkamoy elim sürçmüş düzelttim çok iyi oynuyor tabi ki
Ebola salgını için acil durum ilanı
Diziyi sessiz sedasız bitirdim. Bu dizi hakkında zaten söylenecek bütün güzel sözler söylenmiş, ben de altına imzamı atarım rahatlıkla. Stellan Skarsgard, Emily Watson ve Jarred Harris üçlüsünü çok beğendim. Zaten bi dizi kadrosu kursam bu üçüne kesin rol vermek isterdim.
Olayları doğru mu yanlış mı anlattığına yönelik hiçbir şey okumadım fakat yine de diziden yorumlayarak içimin acıdığını söyleyebilirim. Hele ki sonda
Bu tarz devletlerin
İdeoloji dediğimiz kavramın ne kadar ucuna kaçarsa devletler o kadar çabuk sonu geliyor. Sovyetler Birliğinin de aslında dağılmasındaki en büyük sebeplerden birisi de bu tavrıydı. Bir gün dünyanın sonu gelirse, tahmin ediyorum bu olay Rusların yüzünden olacaktır. Sadece bir tahmin. Irkçı değilim.
When They See Us:
Herkesin söylediği o izlerken sinir olma durumunu biz de dibine kadar yaşadık. Felicity Huffman’ın saçını başını yolasım geldi! O çocuklar da nasıl güzel oynamış! Bakalım Emmy’de neler olacak? Olayın gerçek bir hikayeye dayanması aşırı üzücü tabii, orası ayrı.
(Bunun hemen arkasından The People v. OJ Simpson‘a başlayıp hata ettik sanırım. İster istemez karşılaştırıyorum ve ilk iki bölüm itibarıyla çok da ısınamadım. Oyunculuklar falan fazla abartı geldi. Bakalım.)
Herkes gibi ben de sinir olarak izledim ve bitirdim diziyi. Çok güzeldi. Sonunu da beğendim. Bir tek şeyi atladım galiba onu sorayım:
@necdetcem7 aytackara sorunun cevabını vermiş ama evet bahsettiği sahnede o olay gösteriliyordu.
Nat Geo Türkiye, The Hot Zone‘u bu pazar yayınlamaya başlıyormuş.
rezerve.
“Çernobil Nükleer Santrali’nin bulunduğu bölgede 10 gün önce başlayan yangının, bu akşam saatlerinde nükleer atık tesislerinin 1 kilometre yakınına kadar yaklaştığı bildirildi! Yangın kontrol altına alınamıyor.”
https://www.youtube.com/watch?v=-JduaS_ydPc
6 bölüm = 2 bölüm x 3 gün şeklinde yine peş peşe yayınlanacak. Dün gece yayınlanan bölümleri bugün izledim. Kalanları da bir şekilde izlerim de bu haftaya yetişmez herhalde.
The Hot Zone 2×01-02 üzerine:
* Bruce Ivins‘i canlandıran kişinin Tony Goldwyn olduğunu izlerken anlamadıydım, IMDb’ye bakınca dank etti. Ne güzel.
Daniel Dae Kim, dolayısıyla Matthew Ryker daha ön planda haliyle. Şimdilik ilk sezondaki yoldan ilerliyorlar. Geçen sefer hem 80’li yılların hamlığı hem de bürokrasinin kangreni vardı. Bu sefer 11 Eylül’ün üstüne binmesi var.
Araları boş sahnelerle pek doldurmayıp ne gerekiyorsa onu sırayla vermelerini daha çok sevdim. Nat Geo katkısı mı yoksa kendi tahlilleri mi bilmiyorum ama farz etmez. Biraz da açsınlar tabii, bir de öyle bakalım. Bu haliyle şimdilik az geldi.
* Trump’ın avukatı olarak tanıdığım Rudy Giuliani‘yi son olarak Dopesick dizisinde az buçuk izlemiştim. Oradaki hikayenin içinde var sayılır, buradan da çıktı. Meğerse 1994-2001 arası New York belediye başkanıymış, bu detaydan yeni haberim oldu.
The Hot Zone 2×03-04‘ü de izledim.
Ebolada kaynak maymunlardı, bu sefer karşıda insan faktörünün olması farklı bir dinamik sağlıyor sayılır. Yine de bir ölçüde rutin ilerledi. Matthew’un geçerli sebeplerden kaynaklanan huysuzluğunu kenara koyarsak Bruce kısmı daha iyi ilerledi bu sefer.
Yayılmayı önleme meselesi salgın fark etmeksizin karışık bir mesele gerçekten. Ben 4’te asıl gizemi çözerler diye farz etmiştim kendimce, herhalde 5’e kaldı. Son 2.
“Salgın: Şarbon” 5 Aralık’tan itibaren her pazar akşamı saat 21.00’de National Geographic ekranlarına geliyor-muşmuş.
The Hot Zone 2×05-06‘yı da izleyerek sezonu tamamladım.
+ Öncelikle Ebola sezonunun Şarbon sezonundan biraz daha iyi olduğu düşüncesindeyim. Bu sezon beni daha az sürükledi.
+ Önceki sezonun sonu daha tatmin ediciydi. Son bölüm olduğunu bildiğim halde “Yoksa açık mı bitecek?” düşüncesine kapıldım. Tarihe uygun şekilde toparlamış sonunda.
+ Derli toplu bir şekilde, belgesel havasından ziyade dizi havasında ilerledi, o kadarını söyleyeyim. Ama (yine önceki sezonlara göre) daha resmi ve soğuk bir ortam vardı. Bunda da 11 Eylül’ün hemen sonrasında geçmesinin getirdiği bir dinamik vardı.
+ Bir de artık sinemanın da katkısı bilemedim, daha “olaylı” bir sezonu tercih ederdim. Böylesi birazcık sade kaldı. Bir çeşit kedi-fare oyunu sundular, onu da döneme uygun şekilde fena vermediler ama 6 bölüm fazla geldi mesela.
İzlemekten dolayı memnunum. 3. sezon olursa hangi salgına vakit ayırırlar bilemedim (akla gelen 1 numara hariç) ama çekerlerse ona da varım.
when they see us’ı öteleyip duruyordum malum sebeplerden dolayı. ilk yarım saatini izledim yetti bana. böyle gerginliklere gelemem hiç hele de nasıl biteceğini bilirken. sinir bozuculuk katsayısı epey yüksekmiş. beklediğimden daha …. karakterlerle doldurmuşlar diziyi.
Chernobyl – Prime Video TR:
10 Kasım 2023