Milyon dolarlık yapımlara küçük, kısa ancak içerik bakımından oldukça dolu örnekler veren web dizisi piyasasındaki bir diğer parlak çalışma da the Legend of the Neil.
Evinde kendi halinde sarhoş olup Zelda oynayan Neil’in, kaderin tuhaf işleyişi sonucu (ki nasıl kısmı da hayli tartışmalı) bir ormanda uyanması ile hikaye başlıyor. enerji barı olarak kullanılan minik kırmızı kalpler, tecrübe puanı ve muhteşem büyülü eşyaları donanmış Neil’in zindanları, savaş alanları, düşmanları ve görevleri ile Zelda dünyasını keşfetmesi ile de gelişiyor. Neil’in çok da istem dahilinde olmayan maceraları tuhaf, komik ve testosteron dolu bir dille anlatılırken durum komedisinin sınırları gerçekten zorlanıyor.
Dizinin en büyük silahı üslubu. Zelda evrenine klasik ingiliz yaklaşımı ile bakan Neil’in, dünyaya tezatlığı kendi varoluşu dahilinde dahi tuhaf yaratıklarla birleştiğinde ortaya çıkan sonuç haddinden fazla komik olabiliyor.
Dev ekiplerden mükellef, büyük bütçeli yapımlarının aksine gayet mütevazi şartlarda kotarılmasına rağmen Neil standartların oldukça üzerine çıkıyor ve fantastik hikayelerle, oyun klişeleriyle ile son derece akıllıca dalga geçiyor.
devamı →