Normal People – Tanıtım
53 yorum pirate 06 Mayıs 2020 08:53
BBC, Hulu ve RTÉ işbirliğinde hazırlanan Normal People isimli dizinin tanıtımıyla karşınızdayız bugün.
İngiltere, İrlanda ve ABD ortak yapımı dizi, 26 Nisan 2020 tarihinde İngiltere’de BBC iPlayer üzerinden izleyiciyle buluştu ilk olarak. Söz konusu platformda tüm sezonun toplu olarak yayınlanmasının ardından aynı günün akşamında BBC One’da haftalık olarak yayınlanmaya başladı. 28 Nisan’dan itibaren İrlanda kanalı RTÉ One‘daki haftalık yayını başladı. ABD’de ise Hulu aracılığıyla 29 Nisan’da tüm sezona ulaşma imkanı yakaladı izleyiciler.
Normal People, Sally Rooney‘nin 2018 yılında yayınlanan aynı isimli romanından uyarlanmış. Dizinin yazar masasında Rooney’ye Alice Birch eşlik etmiş. Sezonun ilk yarısındaki bölümleri Lenny Abrahamson, ikinci yarısındaki bölümleri Hettie Macdonald yönetmiş. Yapımcı kadrosunda Rooney ve Abrahamson dışında Anna Ferguson, Ed Guiney, Andrew Lowe, Catherine Magee ve Emma Norton gibi isimler yer alıyor.
Normal People, ilişki draması türünde bir dizi. Romantizm unsurlarının ve psikolojik ögelerin ağır bastığını söylemek mümkün. Yalın ve samimi bir anlatım tarzı var. 18 yaş üstü ögeler içerdiğini de belirtmek gerek.
12 bölümden oluşan sezonun bölüm süreleri 22-33 dakika aralığında değişiyor.
Marianne ve Connell isimli iki ana karakterimiz var hikayenin merkezinde. Aralarında yadsınamaz bir çekim olan, birbirlerinin hayatlarında ciddi etkiler yaratabilen, doğal, hassas, tutku dolu ve samimi bir aşk hikayesinin iki kahramanı olan Marianne ve Connell. İkilinin lisenin son yılında başlayan etkileşimleri etraftan gizlemeye karar verecekleri bir yakınlaşmayı beraberinde getiriyor ve üniversite yıllarına uzanacak bir hikayenin temelleri atılıyor. İkili arasındaki ilişkinin farklı dönemlerdeki farklı halleri ve yansımaları üzerine yılların sürüklediği bir serüven bizi bekliyor.
İrlanda’da küçük bir yerleşim yerinde açıyoruz hikayeyi. İlk 3 bölümde karakterlerimizin lisedeki hallerine konuk oluyoruz. 4. bölümden itibaren ise başkent Dublin’deki üniversite yıllarına atlıyoruz. Sonrasında da zaman bir şekilde akmaya, karakterlerimizin hayatlarında yeni gelişmeler yaşanmaya devam ediyor.
Marianne karakterine War of the Worlds dizisinden anımsanabilecek Daisy Edgar-Jones hayat veriyor.
Liseli Marianne’i yaşıtlarından farklı, oldukça zeki, otoriteye karşı gelmeyi seven, aklına estiğini yapan, dışarıdan sert ve umursamaz görünse de içeride bir o kadar kırılgan ve hassas olan, hiç arkadaşı olmayan ve yalnız takılan, farklı kişiliği dolayısıyla sıkça zorbalığa da maruz kalan bir genç kız olarak tanımlayabiliriz.
Connell karakterini Paul Mescal canlandırıyor.
Liseli Connell’ı da biraz anlatalım isterseniz. Sporda oldukça başarılı, epey zeki ve derslerinde çok başarılı. Okulun popüler çocuklarından biri ayrıca ama her şeye rağmen biraz çekingen biri Connell. Kötü bir arkadaş çevresi var. Okulda içerisinde bulunduğu statü, onu davranış olarak belirli kalıpların içerisine girmeye, düşündüklerini ve hissettiklerini istediği gibi dillendirememesine neden oluyor kararsızlığı ve çekingenliğiyle birleşince.
Connell ile Marianne’in tanışıklıkları okul dışına dayanıyor. Connell’ın annesi, haftanın belirli günlerinde maddi durumu iyi olan Marianne’in ailesinin evine temizliğe gidiyor. Connell da okul çıkışında annesini arabayla almak üzere sıkça Marianne’in evine uğruyor ve ara ara karşılaşmaları kaçınılmaz oluyor. İkisinin de bekar birer anneye sahip olduklarını da ekleyeyim.
*Connell’ın annesi Lorraine karakterine Dublin Murders, Ransom ve Penny Dreadful gibi dizilerden hatırlanabilecek Sarah Greene hayat veriyor.
Connell ile aralarında yakın bir ilişki var. Çoğu zaman bir anne-oğuldan ziyade iki arkadaş gibiler. Connell’a hayatında mümkün mertebe özgürlük tanıyan Lorraine, yeri geldiğinde onu sert bir şekilde eleştirmesini de bilir. Olaylara empatiyle yaklaşabilen, açık sözlü ve sevecen biridir.
*Marianne’in annesi Denise rolünde The Miniaturist, Outlander ve Paula gibi dizilerden anımsanabilecek Aislín McGuckin karşımıza çıkıyor.
Denise, iyi bir işi olan, varlıklı bir kadın. Marianne’e karşı çok fazla ilgili olduğu söylenemez.
*Marianne’in arasının pek iyi olmadığı, agresif tavırlar sergileyebilen, beş para etmez ağabeyi Alan rolünde Frank Blake‘i izliyoruz.
*Yukarıda belirtilen aile üyeleri dışında ikilinin lise ve üniversite dönemlerinden arkadaş çevrelerindeki insanlar olarak irili ufaklı rollerle karşımıza çıkan bazı oyuncular ise şunlar: Desmond Eastwood (Blood), India Mullen, Eliot Salt (Intelligence), Eanna Hardwicke, Leah McNamara (Dublin Murders, Vikings), Fionn O’Shea (Hang Ups, Innocent), Seán Doyle, Niamh Lynch, Meadhbh Maxwell, Clinton Liberty, Aoife Hinds (Cheat), Kwaku Fortune, Megan McDonnell ve Slaney Power.
Dizinin henüz ilk 3 bölümünü izlemiş bulunuyorum. Yani hikayenin lise dönemini yeni bitirdim. Karakterlerin bu dönemdeki yansımalarını gayet başarılı buldum ve çok keyifli 3 bölüm izledim. İkili arasındaki dinamiği izlemesi epey keyifli. Birlikteyken şapşal ve tatlış bir halleri var. Daisy Edgar-Jones’un performansı da cidden iyi bu arada.
Üniversite yıllarında da umarım bu lise yıllarındaki tat devam etmiştir dizide ya da daha da güzel bir şeye evrilmiştir. İnşallah bundan sonrası yokuş aşağı değildir ve başarılı bir dizi izlemeye devam edebilirim.
Benim diziyle ilgili söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. İzlemeye devam ettikçe bu yazının altına dökülmeye devam ederim. İzleyecek olanlara iyi seyirler dilerim.
Not: Diziyle ilgili daha önce burada yorum yapılıyordu.
yorumlar
Jena Malone + Kaya Scodelario + Holly Taylor
kızı sürekli birine benzetmekten diziye odaklanamıyorum resmen. ne değişik bir tip.
ilk 3 bölüm itibarıyla sakin ve sevimli. çat çut bitiyor bölümler hızlıca.
Bana da ara ara Anne Hathaway hissiyatı geldi
Dakota Johnson gibi geldi bana da.
Senaryosunun tipik turk asik dramalarindan farki yok resmen. Birbirlerini sevmelerine ragmen ortada hicbir neden olmamasina ragmen bir turlu kavusamayan birbirlerini yanlis anlayip duran iki insan. Sinematografisi oyunculugu bilmem nesi olmasa izlenir miydi bilmiyorum.
1×07 den geldim.
Neden herseyin dizisi olmak zorunda artik yarebbim yapin mis gibi kitap uyarlamasi film vy iki bolum mini dizi bitsin gitsin.
S01E04
Biraz iç karartıcı bir bölümle başladık üniversite dönemine. Hep bu modda gitmez herhalde. Yeni arkadaş çevresini ilgi çekicilikten uzak bulduğumu söylemem gerek bir de.
Connell aynı Connell de Marianne çok fazla değişmiş karakteristik açıdan. 1 senede falan sırf ortamı değişti diye bu derece değişemez bir beşer ya!
S01E09-10
Marianne’i tanımla deseler ‘Özsaygısı olmayan bir manyak’ derim herhalde bu 10 bölümlük sürecin ardından en yalın ifadeyle. Connell için ise ‘Douchebag’ olabilir.
İkili arasındaki genel ilişki için ise ilk 3 bölümde ‘Birazcık weirdo ama tatlış’ modundaydım. Sonraki süreçte ise çok geçmeden ‘Aşırı derecede sağlıksız’ olarak tanımlar oldum.
ilk bölümden kapattım özür dilerim sitedeki heterolardan
S01E12 (FİNAL)
Dizinin adıyla paralel olarak en ‘Normal’ hissettiren bölüm buydu galiba. Böyle de bir bölümdü lazımdı sanki.
-Dizinin ilk 3 bölümü şahaneydi. (Bu süreç için puanım: 9.0)
-4’ten 8’e kadar olan 5 bölümlük süreç çöptü. (Bu kısım için puanım: 3.0)
-9, 10 ve 11. bölümler, kötünün iyisiydi. (Bu süreç için puanım: 6.5)
-12. ve son bölüm ise fena değildi. (Bölüm için puanım: 7.5)
Çoook uzatılmış gerçekten dizi. 4-8 arasındaki 5 bölümlük süreç 2 bölüme, 9-11 arasındaki 3 bölümlük süreç de 2 bölüme sıkıştırılabilir ve 8 bölümde bitirilebilirdi bu kadar yormadan bu dizi pekala. Şu haliyle çok da gerekli bir dizi olduğunu düşünmüyorum.
Dizide geçen seks sahnelerinin 22 dakikalık bir derlemesi Pornhub’a yüklenmiş.
Güzel bir dizi, izlediğime bayağı sevindim. Bu tarz bir şey çıkacağını beklemezdim. Yarım saatlik bölümler de yardım etti, bir saat olsa belki de fazla gelirdi. Belki 9-10 bölüm de olabilirmiş sezon. Sonunun “böyle” bitmesini bekliyordum bu arada. Mini dizi kalmasaydı keşke ama artık olduğu kadarıyla.
İlişkilerini seviyordum. Kötü veya alakasız olmadı en azından, yine duygusala yöneldiler. Marianne’in ailesi gibisi de düşman başına gelmesin ayrıca. Öf o neydi.
İki oyuncuyla da başka yerlerde karşılaşmak dileğiyle. Sevgiler, saygılar.
Bu arada dizinin adını bi türlü aklımda tutamadığım için bende hep “
” olarak kalacak.
Kuşkusuz bu senenin açık ara en iyi dizisi. Her sahnesi ayrı bir anlam taşıyor müzikler, oyunculuklar, kurgu, görüntü yönetmenliği parlıyor adeta, uzun zamandır “sözde aşk temalı” izlediğimiz yavan yapımların suratına birkaç şaplak atabilecek düzeyde bir iş. Kitabına da yeni başlamış birisi olarak onu da ısrarla tavsiye edebilirim. Yeniden aşık olma isteği uyandırdı bende bu ikili Aşkın tanımını yapmışlar adeta..
S01E02
Bu diziyi kaçırıyordum neredeyse. Diziyi bu kadar beğeneceğimi beklemiyordum. İlk 2 bölüm her zaman sevdiğim sakin geçen düşük bütçeli filmlerden birini izliyormuş gibiydim. Tek günde bitireceğim dizilerden olacak galiba.
Hastalıklı bir ilişki de olsa izlenesiydi diye düşünüyorum, en azından sinematografisi için. Diyaloglar bence sürekli aynı yüksek seviyeyi koruyamadı. İkili ilişkiler de öyle.
Bunlara rağmen beğendim diyebilirim. Daisy Edgar-Jones’un bunda çok büyük etkisi olduğunu da inkar edemeyeceğim.
Arkadaşlar bu diziyi nerden izliyorsunuz? ben baya araştırdım ama hiç bir yerde yok dizi
Kim yayılıyor ki (ya da yayınlayacak) telif atıyorlar?
BluTV imiş anladığım kadarıyla. Ne güzel iş ya, malum yollarla popüler olan şeyleri alsınlar habire, sonra da oralara düşman olsunlar. Bir de kendileri öyle bir dizi çıkarmayı becerebilse. 2. sezon çekmeyi başardıkları dizi yok.
@rpdi YouTube da aldıkları sıfır bir ve aynen aynen saymazsak.
Karakterlere kendimi kaptırdığım için bir oturuşta bitirmek istemiyorum ama zor. Sligo’daki kız dedikleri anda
Bu bölüm taraflar değişti, popüler çocuk Connel üniversiteye gidince zorluk yaşamaya başladı, iyi oldu bu değişiklik, aklı başına gelecektir.
BA-YIL-DIM İkişer saatten üçleme izledim diye bakıyorum diziye. Ve kapanış jeneriği gelince ne kadar üzüldüm anlatamam, bir diziye doyamamak böyle bir şey.
Bundan çok daha kaliteli, iyi olduğunu düşündüğüm dizileri övmüşümdür ama bu dizinin izlerken his olarak bana kattıkları bambaşka bir şey. Yıllardır tekrar tekrar izlediğim Before serisini izlerken ne hissediyorsam Normal People izlerken de öyle oldu. Bu seviyeye çıkmasını hiç beklemiyordum.
Diziye başlamayanlar için de beklentileri tavana çıkarıyor olmayayım. Dizi bazısı için sıkıcı, bazısı içinse idare eder bile olabilir. Dizinin objektif olarak alanında çok iyi bir iş olduğunu düşünüyorum ama devamındaki övgülerim tamamen duygusal. O yüzden de yıllarca öveceğim kesin gibi, böylesine sevdiğim dizileri, filmleri asla unutmam. Beni o derece etkileyen bir dizi oldu.
Yaklaşık 6 saat boyunca bir kere bile sıkılmadım çünkü Marianne ve Connel birlikte olacak mı acabanın yanında iki karakteri de çok sevdim. Hayatlarında nereye gidecekleri, hangi hataları yapıp nasıl ders çıkardıkları çok güzel anlatıldı. İşin garibi ben ilk 3 bölümde
Lenny Abrahamson’ın Frank filmini yıllar önce izleyip sevmiştim ama bu dizi ile bambaşka bir övgüyü hak etti. Diziyi zaten fazlasıyla övdüm ama asıl övgüyü hak eden Daisy Edgar-Jones ve Paul Mescal oldu, bir o kadar yakıştılar Bu dizi sonrası kariyerlerinin uçmasını bekliyorum, umarım yanılmam.
Ek: Dizinin yapım aşamasıyla ilgili şu yazı hoşuma gitti.
Oyuncular konusunda ne kadar şanslı oldukları o kadar belli ki mesela ilk bölümdeki
6.bölümde
Diyalog olarak çok az eklenti yapmışlar ama ekledikleri bazı yerler favorilerim,
Final konusunda diziyi çok daha öne çıkarmam gerekiyor,
Kusura bakmayın yine çenem düştü ama seviyorum bu konular hakkında konuşmayı
@Vesper diziyi nerden izliyorsun ?
@cornelia özelden mesaj atayım en iyisi.
@Vesper “Kusura bakmayın yine çenem düştü” demişsin de düşsün yahu. Ben kitabı okumamış biri olarak yorumundan gayet memnunum.
@dkamoy teşekkürler
Marianne ve Connel’ın yıllar sonraki halini gösteren bir klip hazırlamışlar, bir anlamda Fleabag ile Crossover yapılmış. Hepsi de RTÉ Comic Relief için yardım kampanyası nedeniyle yapılmış. Çok güzel olmuş, şarkının yanında zincir detayını da sevdim
Umarım devamında da Connell ın ağzını burnunu kırma hissim geçer?
Çok detayına bakmadım ama okuduğum yorumlardan sonra bunu izlerken aklıma bugünkü Muharrem-Öykü olayı gelmesi
İlk sezonu bitirdim. Açıkçası @dkamoy un “bölüm sularında mutlu ve sağlıklı bir ilişki beklememeyi kabullenince daha bi kolay oldu benim için yutması” yorumunu okuduktan sonra ben de o şekilde bir beklentiye girerek daha rahat izledim. Dizinin adı büyük bir tezat oluşturuyor. Bazı karakterler arasındaki ilişkinin çok sündürülmesi durumları sıksa da genel olarak severek izledim diziyi.
Bu arada yalan yok Hulu son dizileriyle biraz çıtayı yükseltiyor. Drama kısmında da biraz bu çıta yükseltimi olursa iyi olabilir.
Dizinin devamı gelecek mi bu arada? Kitap bitti herhalde gelmez.
Gelirse izlemek isterim ama gelmezse de burada kalsa da olur. Gerçi bu ikiliyle bir sezon daha beni mahveder yani.
@necdetcem7 Her röportajda 2.sezon sorusunu soruyorlar, haliyle Daisy, Paul ve yönetmen Lenny Abrahamson tabii ki isteriz ama her şey yazarımız Sally Rooney’ye ve 2.kitabın olup olmamasına bağlı cevabını veriyor.
Daisy Edgar Jones’un belki yıllar sonra tekrar buluşuruz cevabı hoşuma gitmişti
Dizi sitelerinden kaldırıldığında Blu’nun aldığı konuşuluyordu. Doğruymuş, 23 Ekim.
https://twitter.com/DEADLINE/status/1336108331413344257
https://twitter.com/alliedorito/status/1589334927195009024
your so talented…
Dünden beri iyi magazin döndü, alttaki yorumlar
2-3 gündür dönen Paul Mescal muhabbeti sayesinde fark ettim, BluTV’den kalkmış dizi. Vakti zamanında telif nedeniyle dizi sitelerinden kaldıran da kendisiyle, doğru düzgün bir yayınlayanı da yok zannedersem.
Bu sefer yanlarına India Mullen’i de almışlar.
Sally Rooney’in 4. romanı bizde de bu sonbahar içinde yayınlanacakmış. Can Yayınları öyle demiş.
Ah kalbim.
Güzel Dünya Neredesin’in neden dizi uyarlaması hala yok ortada, ilginç.
“Sally Rooney’nin merakla beklenen son romanı İntermezzo çok yakında Can Yayınları’nda!”
10 Haber’de 21 Eylül denmiş, Pandora’nın sitesi 24 Eylül‘de satışta diyor.
Sonradan ek: 24’ü daha doğru gibi duruyor.
K.yurdu Fiyatı: 261,00, liste fiyatı 360,00 TL iken bu kitabın kitapçıda satılmasını nasıl bekliyorlar acaba?
@rpdi 3. kitapla ilgili teklifleri kabul etmiyormuş, çünkü TV’ye ara vermek istiyormuş.
İlk diziyle birlikte artan ilgi biraz korkutmuş sanırım.
Sally Rooney’in ilk romanı “Arkadaşlarla Sohbetler”i Can Yayınları da basmış. Bizde 2019’da Monokl Yayınları basmıştı. İkisi de Pınar Umman çevirisi.
Etiket fiyatı 330 TL, Amazon’da 255,75 TL, Kitapyurdu’nda 239,25 TL şu an.
Benim dikkatimi aslında fiyat farkları çekti. Mesela Amazon’da eskisi yenisinin neredeyse üçte birine denk geliyor. İkisi de kağıt kapak ve aynı çevirmen. Can’ın baskısının boyutu biraz daha küçük, zira onunki 312 sayfayken Monokl baskısı 272 sayfa.
Bu arada ben Intermezzo’yu okumayı geçenlerde bitirdim. Keşke diziye uyarlansa, Sally Rooney de itiraz etmese.
Peter’ın ekrana nasıl yansıtılacağını düşünüp duruyorum.
pınar umman çevirdiği kitabı tekrar mı çevirmiş? resmen çalışmadan ikinci kez çeviri parası almış olmadı mı bu şimdi? ne kadar değişiklik yapabilir ki? garip gerçekten.
Ben tekrar çevirdiğini düşünmedim. Can, Monokl ile kitabın tekrar basımı için anlaşma yapmıştır, aynı çeviriyle de basmışlardır.
Pınar Umman da kitabı yeni baskıya girmiş çevirmen gibi payını almış olabilir (belki üstünden geçmiştir çevirisinin). Aradan 5 sene geçtiği için yeni baskının payı/parası tahminen daha fazladır hatta.
monokl bunu neden kabul etsin ki. çevirinin sahibi zaten. can a bastırtıp pay almaktansa kendi çevirisini kendisi yeni kapakla basıp satsın bi zahmet. can yayınevinin bir katkısı yok ama para alıyor. hani monokl artık aktif bir yayınevi olmasa yine anlarım ama bu olaya gerçekten kafam basmadı. basması da gerekmiyor ya neyse bu olaya neden bu kadar yükseldim bilmiyorum gidip kahvaltı yapayım