Tales from the Loop – Tanıtım
14 yorum Vesper 12 Mart 2021 09:06
Tales from the Loop 3 Nisan 2020 tarihinde Amazon Prime’da yayınlanan bir bilim kurgu dizisi. Her bölümünde farklı karakterleri merkezine koyarak ilerleyen dizi 8 bölümden oluşuyor.
Dizi, İsveçli sanatçı Simon Stålenhag‘ın aynı isimli kitabındaki çizimlerden uyarlanıyor. Legion dizisinin yapımcı ve yazarları arasında olan Nathaniel Halpern diziyi uyarlayan isim. Aralarında Jodie Foster da olmak üzere her bölümü farklı bir yönetmen yönetiyor.
Konusu:
Bilim adamı Russ, Mercer Center for Experimental Physics (MCFE) departmanını kurarak bir makine inşa etmiştir. Evrenin gizemlerini araştırmak için kurulan makineye halk arasında ‘Loop’ adı verilmiştir. Bu makine Ohio, Mercer kasabasının altında yer almakta ve bu sebeple kasabada yaşayan insanları farklı açılardan etkilemektedir. Dizi, makinenin insanları nasıl etkilediği üzerine hikayeler sunuyor.
Loretta ( Rebecca Hall ): Bir bilim insanı olan Rebecca işine her zaman öncelik tanıyan karakterlerden biri. Bu durum çocuklarıyla olan ilişkisini de etkiliyor. Dizi ilerledikçe neden böyle bir kişiliğe sahip olduğunu daha iyi anlıyoruz. Ünlü oyuncuyu Parade’s End dizisi ve The Prestige gibi filmlerden hatırlayabilirsiniz.
Jakob ( Paul Schneider ): Kendisi MCFE’nin kurucusu Russ’ın oğlu. Oyuncuyu Parks and Recreation dizisinden hatırlayabilirsiniz. Loretta ve Jakob ikilisinin çocukları rollerinde Duncan Joiner ve Daniel Zolghadri isimlerini görüyoruz.
Russ ( Jonathan Pryce ): Kendisi MCFE oluşumunun kurucusu. Bu makineyi kurmaktaki amaçlarını ilerleyen bölümlerde öğreniyoruz. Aktörü Game of Thrones ve Taboo dizilerinden hatırlayabilirsiniz.
İlk 4 bölümü izlemiş biri olarak dizinin temposu nedeniyle herkese hitap etmediğini söylemem gerekiyor. Sıkıcı olduğunu kesinlikle düşünmüyorum ama kendinizi yavaş bir tempoya hazırlamanız faydalı olabilir. Görselliğe gösterilen önem ise dizinin en büyük artısı.
Dizi, bilim kurgu konusunda büyük yenilikler getirmiyor ve en baştan böyle bir amaçlarının olmadığı belli. Bilim kurgu öğeleri kullanılsa da daha çok drama kısmına özel bir önem gösteriliyor. Bu noktada dizinin müziklerinden de bahsetmek gerekiyor. Philip Glass ve Paul Leonard-Morgan‘dan gelen müzikler anlatım açısından dizinin büyük parçalarından biri. Müzikler sayesinde The Leftovers izlediğim günlere geri dönmüş gibi hissettim. İzleyecek olanlara iyi seyirler dilerim.
Not: Dizi daha önce bu yazının altında konuşuluyordu.
yorumlar
Görselleri çok güzel bir dizi gerçekten. Bölümler peşpeşe izleyince sıkıcı olabiliyor. Ancak haftada bir bölüm gayet güzel izleniyor.
Ben severek izlemiştim. Görsellik, oyunculuk ve müzik tarafı oldukça güzeldi. Sıkıcı bir dizi değil bence, yalnız ağır bir dizi, üst üste izlemesi kolay değil. Bölümler genelde bağımsızdı, en sonda tüm bölümler bağlanıyor muydu tam hatırlamıyorum ama bittiği yer itibarıyla beni tatmin ettiğini hatırlıyorum.
Türü sevenler baksın mutlaka.
Önceki yorumumu şuraya kopyalayayım:
Nuri Bilge Ceylan bilim-kurgu dizisi çekse muhtemelen bu Tales from the loop olurdu. Diyaloğun az, muhteşem görüntülerin çok olduğu klasik müzik soslu bir yapım olmuş. Hikaye kapandı ama 2. sezona yeni düşünceler eşliğinde yelken açsalar çok güzel olmaz mı?
Bilimkurgu ve Rebecca Hall isimleri yan yana gelince mutlaka izlerim diye listeme alıp, yine pandemide izleyip herkese tavsiye ettiğim muhteşem bir dizi. Bilim kurgu olmasının yanında üzerinize bıraktığı ağır duygusallığın yükü altında ezilmeden edemiyorsunuz. (aynı hissi bırakan diğer dizi bknz: the leftovers)
Çizimler ve fikir için Simon Stålenhag’a çok teşekkürler bu arada. Çok iyi yazılmış bir hikaye olmasının dışında; oyunculuklar, görüntü yönetmenliği, diyaloglar ve müzik seçimleri ile geçen yılın en başarılı işlerinden biriydi.
Rebecca Hall oyunculuğu yine hayran bıraktı ve son sahnelerini asla unutamayacağım. Ama en çok Jakob karakterinin hikayesi beni etkiledi. Nedeeen?! diye bağırasım var hala.
Herkese tavsiye ederim mutlaka izleyin. The Leftovers sevenler bunu da seveceklerdir.
Sırada bu ve Raised by Wolves var.
ama genel olarak duygusal travmaların etkilerini izliyoruz bilimkurgu sosunda. yani açıkçası bölümleri etkileyici kılan şey diyaloglar müzikler çekimler. çoğu bölüm bilimkurguyu kullanmadan da derdini aynı şekilde anlatabilirdi. bunu kabullenince gerisi kolay gidiyor. ben genel olarak memnun kaldım ama finalden tatmin olmuş ayrılmak istiyorum. herhangi bir cevap değil ama karakterler adına bir final hissi istiyorum. karakter odaklı yeni bir bölüm yerine hepsine veda edebilmek isterim.
1. bölüm:
2. bölüm:
3. bölüm:
4. bölüm:
5. bölüm:
6. bölüm:
final: fuck you danny.
finali hikayenin merkezine ayırmalarına sevindim. güzeldi final olarak. şu nolcak dediğim bir durum yok.
Amazon Prime’dan bir mübarek çıkıp “kardeşim bu mini dizi, antoloji ya da limitsiz dizi” dese de rahatlasak.
ben tamamen bağımsız olmadıkça devam etmesini istemiyorum. ama bu adamlardan bir sezon daha bir şeyler izlemeyi çok isterim.
Daha finale gelmedim ama devam ederler mi emin değilim. Çünkü bizim yorumlar haricinde hiçbir yerde dizinin konuşulduğuna denk gelmedim. Hatta Amazon Prime’da Boys haricinde neler ne kadar izleniyor, tutuyor hiçbir fikrim yok. Bir açıklama yapsalar iyi olur gerçekten.
şu walk to school olmasa kalitesi gerçekten birkaç kat düşecek. bambaşka bir ruh haline sokuyor beni.
müzikler genel olarak aynı melodi etrafında dönse de playlist olarak paylaşmış olayım.
– i finished it.
+ what did you think?
– it was sad.
+ and beautiful.
– yeah that too.
yine ağlattı bol bol. ne trajik bir hikaye.
finalin üzerimde bıraktığı his öncekine kıyasla daha yoğundu sanki. daha bir çarptı bu sefer. karakterleri hali hazırda daha çok severek başladığımdan olsa gerek. önceki izleyişimde gereksiz veya sıkıcı bulduğum kısımlar da aslında gayet güzelmiş. uygun bir ruh halindeyken izlemek gerekiyor. kimsenin elinde harcanmasını istemem. yavaş bir dizi ama tamamladığınızda iyi ki izlemişim diyeceğiniz bir dizi. etkili bir karakter draması. bir bölüm hariç karakterler birbiriyle yakından bağlantılı olduğundan karakter bazlı olmasına rağmen kopukluk hissetmiyorsunuz. station eleven seven bunu denememişse çok şey kaçırır. bu kat kat daha başarılı benim gözümde.
Listeye aldım.
Diziyi bitirdim, kaliteli ama herkese öneremeyeceğim yavaş tempolu bir iş olmuş. Bilimkurgu kısmı oldukça zayıf, odak drama. Her bölümde farklı karaktere ve olağandışı olaya ağırlık verilmesi iyi olmuş. İzlediğime memnunum, aynı yerde ancak farklı ekiple farklı zamanda geçen devamı gelirse izlerim.