The Cry – Tanıtım
5 yorum pirate 25 Ekim 2018 09:12
BBC One’ın mini dizisi The Cry‘ın tanıtımına hoş geldiniz.
30 Eylül 2018 tarihinde başlayan mini dizinin 4 bölümden oluşan sezonu 21 Ekim 2018 tarihinde sona erdi. Bölüm süreleri 55-59 dakika arasında değişiyor. Hikayesini tamamen kapatarak veda eden dizinin 2. sezonunun olması beklenmiyor.
The Cry, Helen FitzGerald‘ın 2013 yılında yayımlanan aynı isimli romanından uyarlandı. Gizem ögeleri de barındıran psikolojik dramanın senaryosunu Jacquelin Perske kaleme aldı. Yönetmenliğini ise Gallipoli‘nin yönetmeni Glendyn Ivin üstlendi. Yapımcı koltuğunda ise Claire Mundell, Gaynor Holmes ve Elizabeth Kilgarriff gibi isimler oturdu.
İngiltere ve Avustralya ortak yapımı olan dizinin çekimleri İskoçya ve Avustralya’da yapıldı.
The Cry, farklı zaman dilimlerinden görüntüler suna suna ilerliyor. Özellikle de ilk bölümde bu sunum taktiğini biraz abartarak kullandığı da söylenebilir. Dizimizin ana karakterlerinden Joanna’yı evinden çıkarken kameraların taarruzu altında gördüğümüz bir sahneyle açıyoruz diziyi. Sonrasında da öncesi ve sonrasıyla karışık bir sırayla eşelemeye başlıyoruz hikayeyi.
Hikayenin merkez noktasını tek cümleyle şu şekilde anlatabiliriz: Joanna ve Alistair çiftinin İskoçya’dan Avustralya’ya yaptıkları aile seyahatleri sırasında yeni doğmuş bebekleri kaçırılıyor ve Alistair’ın bir siyaset adamı olmasının da etkisiyle bu talihsiz olay medyanın en önemli gündem maddelerinden biri haline geliyor.
Bebeği kim/kimler kaçırdı? Olaylar bu noktaya nasıl geldi? Bu ve benzeri soruların cevaplarını yavaş yavaş ararken bu 4 bölümlük süreçte olayın daha çok karakterlerimiz üzerindeki psikolojik etkilerine odaklanıyor The Cry.
Bebekleri kaçırılan çiftimiz Joanna ve Alistair‘a Victoria ve Doctor Who dizilerinden tanıdığımız Jenna Coleman ile Safe Harbour ve Top of the Lake dizilerinden anımsanabilecek Avustralyalı aktör Ewen Leslie hayat veriyor.
Alistair bir siyaset adamı; Joanna ise bir öğretmen. Alistair daha önce bir evlilik yapmış ve 14 yaşında bir kızı var o evlilikten. Kızı şu an annesi ile beraber Avustralya’da yaşıyor. Kendisi ise Joanna ile beraber İskoçya’da. Eski eşiyle velayet davası içinde oldukları kızı Chloe ve kendi annesi Elizabeth’i ziyaret etmek üzere Joanna ve yeni doğmuş bebekleri ile beraber Avustralya’ya geliyorlar. Avustralya’dayken de bebekleri kaçırılıyor.
Alistair’ın eski karısı Alexandra rolünde Offspring, Party Tricks ve Love My Way gibi dizilerden tanınan Avustralyalı aktris Asher Keddie‘yi izliyoruz.
Aldatılmış bir kadın. Alistair ile araları pek iyi sayılmaz. Kızının velayetini elinden almaya çalıştığı için şu sıralar iyice soğuk araları. Avustralya’da küçük bir sahil kasabasında yaşıyor. Alistair ile ayrıldıktan sonra İskoçya’dan buraya taşınmış.
Alistair’ın kızı Chloe karakterini Picnic at Hanging Rock ve Romper Stomper dizilerinden hatırlanabilecek Markella Kavenagh canlandırıyor.
Babasının yeni bir ilişkisinin olmasına çok da sempatik baktığı ya da Joanna’ya kanının kaynadığı söylenemez ama bir kardeşi olmasından memnun.
Alistair’ın annesi Elizabeth rolünde Stella Gonet karşımıza çıkıyor.
Avustralya’da yaşıyor. Alexandra ile iyi anlaşıyor ve torunu Chloe’yi büyütmesine yardımcı oluyor.
Joanna’nın en yakın arkadaşı Kirsty rolünde İskoç aktris Sophie Kennedy Clark‘ı izleme fırsatı yakalıyoruz.
Kirsty, İskoçya’da yaşıyor ve Joanna’yı çok önemsiyor.
Kaçırılma vakasına bakan dedektifler Peter Alexiades ve Lorna Jones rollerinde ise Secret City, Seven Types of Ambiguity ve The Slap gibi dizilerden tanıdığımız Alex Dimitriades ile Wentworth dizisinden hatırlanabilecek Shareena Clanton‘ı izliyoruz.
İlk iki bölümde yeterince tat vermeyen dizinin son iki bölümü ise güzel geçti. Özellikle 3. bölümle kendine bağlamayı başardı diyebilirim. Fena bir dizi olmadı 4 bölümü toplu olarak değerlendirdiğimde ama gönül rahatlığıyla herkese önerebileceğim bir dizi de değil açıkçası. Mini dizi oluşu, hikayenin tamamen kapalı bitmesi ve sadece 4 bölüm olması dolayısıyla denenebilir bir dizi konumunda.
2 başrolü de ilk defa bu dizide izledim. Hem Jenna Coleman’ı hem de Ewen Leslie’yi sadece oyuncu bazında değerlendirecek olursam ikisini de itici bulduğumu belirtmeden geçmeyeyim.
Benim diziyle ilgili söyleyeceklerim bu kadar. İzlemeye niyeti olanlara iyi seyirler.
Diziyle ilgili daha önce şu yazının altında yorum yapılıyordu.
Bunlar da dizinin fragmanları:
https://youtu.be/2rDaXK2J7Oc
https://youtu.be/nk7OM9-kplg
yorumlar
S01E01
Zırt pırt zamanın farklı farklı dilimlerinde ileri geri atlama yapılan anlatım tarzı hoşuma gitmedi açıkçası. Kameranın fazla sallandığı anlar ve gereksiz zoomlamalar falan da eklenince yönetmeni epey başarısız buldum ben. Bunun dışında bebeğin arka fondaki dur durak bilmeyen ağlamaları da ilk bölüm adına rahatsız edici başka bir unsur konumundaydı. Karakterlere de pek bağlanabildiğimi söyleyemem şu an için. Bunda oyuncuları daha önce hiçbir yerde izlememiş olmamın da küçük de olsa bir etkisi vardır herhalde. Ama şu Joanna’nın dillendirdiği
dolayısıyla devam edeceğim ben diziye. 4 bölüm zaten; bir şekilde sezonu tamamlarım herhalde.
S01E02
S01E03
Bu bölüm güzeldi işte. Geçen bölümde ortaya çıkan şeyin üstüne sürprizlerle bezeli iyi bir boşlukları doldurma bölümü olmuş. Özellikle de ilk 15 ve son 15 dakikaları izlemesi keyifliydi.
*Alistair’ın tavırlarından bebeğin ölümünde kendi suçu olduğu ve bu suçu Joanna’nın üzerine yıkmaya çalıştığı bariz bir şekilde anlaşılıyordu. Bebeğin nasıl öldüğünün ayrıntılarını da finalde açıklarlar herhalde.
*Bölümün kapanışında bir sürpriz daha geldi. Görülen dava bebeğin ölümünün davası değil Alistair’ın ölümünün davasıymış. Joanna da bu kapsamda bir numaralı suçlu adayı. 3 bölümdür mahkeme sahnelerinde Alistair’ı görmememiz bir ipucuydu aslında.
S01E04 (FİNAL)
Fena değildi işte. Sürpriz hamleleri 3. bölüme sıkıştırdıkları için bu bölüm işin psikoloji kısmına ağırlık verecekleri ve yeni öğreneceğimiz bir şey olmayacağı çok barizdi de en azından ekstra 1 şey olsun istedi bu bünye de. Bari en azından kapanışı farklı olsaydı demedim değil.
Alistair’ın bu bölüme kadar yaptıklarına anlam verebiliyorum da bu bölüm iyice zıvanadan çıktı resmen. Kitap anlaşması nedir yahu? Üstüne bir de utanmadan yeni çocuk istiyor.
Akşam Sabrina ve Legacies’e kavuşacağız diye çok heyecan yapmıştım lakin yanlış alarm olduğunu öğrendikten sonraki duyduğum hayal kırıklığım üzerine iyi bir drama oldu bu.
Yine güzel bir twist yaptılar, ben geldiği nokta ve yapılan finalden oldukça memnun kaldım. Mini dizi olarak bakarsak gayet başarılı, her bölüm bolüm verilen sürprizler güzeldi.
aşırı çılgın bir teorim var ama böyle çıkarsa oha!!!
kocası öldürüp karısına bile çaktırmadan uyudu ayağına yamaya devam ettiyse ayrı tabi. yine bir oha çıkar benden. uçaktan inerken az biraz bakmışlardır herhalde bilemedim.
iki oyuncu da güzel yansıttı karakterinin inceliklerini. başta kesintili görseller çok dağıtır gibi olmuştu ama devamında aynı şekilde ilerlemedi. toparladı o atlamaları.
jo nun iyi bir anne olmadığını düşündürecek hiçbir şey olmadı dizide. ancak sığ biri böyle düşünebilir. eşin sorumsuzluğunu ve postnatal depresyonu çok güzel yansıttı başlarda. bu olanları kesinlikle hak etmedi.
alister ise dizinin başından beri pisliğin teki olarak tarif edildiğinden gelinen nokta şaşırtmadı. bir insan 24 saat uyuyabilir mi mümkünmüş. bu kadar sorumsuzluğunun üstüne utanmadan jo yu suçlu hisettirdi dizi boyunca neden?? soruşturma sürecinden suçlu hissetmeye devam etmezse çözülme ihtimali yükselirdi. manipülasyonlarına da kitabına da derneğine de…. allahın cezası layığını buldu.