The Decameron – Tanıtım
7 yorum pirate 29 Temmuz 2024 08:15
Netflix’in İngiliz yapımı yeni dizisi The Decameron, 25 Temmuz’da başladı. 8 bölümden oluşan dizinin bölüm süreleri 49-60 dakika arasında değişmekte. Bu da kara komedi, absürt komedi ve dönem dizisi olarak etiketlenebilecek olan diziye ait fragman:
14. yüzyılda yaşamış olan Giovanni Boccaccio‘nun kısa hikayelerinden esinlenilerek kaleme alınan dizinin yaratıcısı Kathleen Jordan (Teenage Bounty Hunters, American Princess). Ona yazar masasında Megan King Kelly, Marie Hanhnhon Nguyen ve Sarah Stoecker gibi isimler; yapımcı koltuğunda ise Tara Herrmann, Ashley Glazier, Jenji Kohan, Blake McCormick, Anthony Natoli, Alex Orr, James Rogers III ve Michael Uppendahl gibi isimler eşlik etmişler. Uppendahl, 8 bölümden 4’ünün yönetmeni aynı zamanda. Kalan 4 bölümün 2’sini Anya Adams, diğer 2’sini ise Andrew DeYoung yönetmiş.
Dizinin hikayesi İtalya’da geçmesine rağmen dili İngilizce bu arada.
1348 yılında, Floransa’dayız. Kara Veba Salgını, ortalığı kırıp geçirmekte. Ölüm, her sokakta hunharca nefes almakta. Şehirde durum bu şekildeyken bir grup benmerkezci soylu, bir arada toplanmak ve veba bitene kadar lüks bir tatil yapmak üzere Floransa’nın dışında kırsalda bulunan muhteşem bir villaya davet edilir Leonardo isimli, soylu, karizmatik ve zengin bir adam tarafından.
Kendilerine davet gönderilen bu bir grup soyludan da hayatta olan bir avuç kadarı, yanlarında hizmetçileriyle birlikte bu villanın yolunu tutarlar. Misafirler villaya gelmeden hemen önce veba Leonardo’yu da bu dünyadan alıp götürmüştür. Evin kahyası ve aşçısı, bu durumu gelen misafirlere çaktırmadan Leonardo ilerleyen süreçte sanki onlara katılacakmışçasına durumu idare etmeye çalışır ve hikayemiz böylece başlamış olur.
Reality şov tadında bir ortam var dizide. Kısmetini ararmışçasına ortalıkta dolanan bir grup azgın insan var karşımızda. Birbirlerine yürüyen yürüyene. Bu gruba bir de bolca şarap servis edilmekte. Dünyanın sonu da gelmiş gibi bir şey zaten. Kafalar bu açıdan da kıyak yani. Gerisini siz düşünün artık.
Karakter ve oyunculara geçelim:
Villanın kahyası Sirisco rolünde Veep, Arrested Development ve Chuck gibi dizilerden hatırlanabilecek Tony Hale‘i izliyoruz. Nazik, herkesi memnun etmeye hevesli, heyecanlı bir adam Sirisco.
Villanın aşçısı ve hizmetçisi Stratilia rolünde Better, I Hate Suzie, Avenue 5 ve The Fear Index gibi dizilerden aşina olduğumuz Leila Farzad karşımıza çıkıyor. Kendi halinde, çalışkan, soğukkanlı, asık suratlı bir kadın Stratilia.
Girls ve The Flight Attendant gibi dizilerle tanınan Zosia Mamet, Pampinea karakterine hayat veriyor. Kendisini Leonardo’nun nişanlısı olarak tanımlayan Pampinea, villaya geldiği ilk saniyeden itibaren evin hanımı gibi davranmaya, villanın çalışanlarına emirler yağdırmaya başlıyor. Yaş konusunda takıntı sahibi, kendisini bakire olarak tanımlayan, iç dünyasındaki kendisini sevememe halini dışarıya büyük bir ukalalık olarak yansıtan, şımarık bir çocukla huysuz bir yaşlı kadın karışımı bir kafaya sahip, son derece sevimsiz, ucube bir tipleme Pampinea.
Pampinea’nın yalakalıkta son nokta hizmetçisi Misia karakterinde Derry Girls ve The Doll Factory dizilerinden tanıdığımız Saoirse-Monica Jackson‘ı izleme fırsatı yakalıyoruz. Pampinea’ya fazlasıyla bağlı. Hatta ona adeta tapar seviyede. Onu memnun edeceğim diye kırk takla atıyor. Çatlak, evhamlı, ayarsız bir tip. Duygularını yüksek oktavda yaşayan tiplerden. Lezbiyen bir kadın aynı zamanda Misia. Hanımına tıpkı kendisi gibi bir hizmetçi olan vebalı aşığının öldüğünü söylemiş ama onu hasta haliyle bir şarap fıçısının içerisinde villaya getirmiş gizlice.
Fransız aktris Lou Gala‘yı Neifile karakteriyle izliyoruz. Kendisini dindar olarak tanımlayan, evli bir kadın Neifile. Saygı dolu bir arkadaşlık ilişkisine sahip olduğu eşiyle bir cinsel münasebeti bulunmamakta. Şu sıralarda azgınlığının doruklarında. Gördüğü her çekici erkek ondaki şehvet duygusunu körüklemekte. Gördüğü bazı eşyalar, araçlar bile ona seksi anımsatır vaziyette. Bakalım bu ateşini nasıl söndürecek Neifile bu villada?
Karan Gill, Neifile’nin kocası Panfilo karakterini canlandırmakta. Zeki, kurnaz, dengeli, yakışıklı ve süslü bir adam Panfilo. Neifile’yi evliliklerinde seksten uzak tutmayı başarmış şu ana kadar çeşitli bahanelerle. Gey bir adam Panfilo. Tıpkı karısı gibi o da Dioneo’yu oldukça seksi bulmakta.
Ortalıkta Yunan tanrısı misali dolanan bir doktor olan Dioneo rolünde Amar Chadha-Patel‘i izliyoruz. Çekici, karizmatik, hitap yeteneği kuvvetli, biraz da kendini beğenmiş bir adam Dioneo. Villadaki birçok kişinin dibi düşecek Dioneo’ya. Mesleği gereği alt ve üst sınıf arası bir yerde konumlanıyor Dioneo. Tindaro isimli bir soylunun yanından ayırmadığı kişisel doktoru kendisi. Dioneo, Tindaro’nun çeşitli şımarıklıklarını göğsünde yumuşatıyor çünkü Tindaro ile olan ilişkisinin onu soylu sınıfına çok yakın bir yerde tuttuğuna inanıyor. Lüks yaşamı, ilgi görmeyi çok seviyor.
Tindaro karakterini Harlots dizisinden anımsanabilecek Douggie McMeekin canlandırıyor. Hastalık hastası bir adam Tindaro. Dioneo da onu bu konuda daha evhamlı hale getirmek ve ona muhtaç hissetmesini sağlamak için elinden geleni yapıyor tabii. Bakir bir adam Tindaro ve bu durumun bu villada son bulabileceğine inanıyor. Aptal, sosyal yetileri pek gelişmemiş, küçümseyici özelliği ruhuna işlemiş, yeri geldiğinde çokça yapışkan, insanları kolayca rahatsız edebilecek özelliklere sahip, garip bir tipleme Tindaro.
The Girl Before dizisinden anımsanabilecek Jessica Plummer‘ı Filomena karakteriyle izleme fırsatı yakalıyoruz. Bencilliğin, kendini beğenmişliğin ve şımarıklığın doruklarında bir kadın Filomena. Bu hayatta tek düşündüğü şey kendisi. Ona bir yararı ya da zararı olmadığı sürece dünya yanmış umurunda değil. Leonardo’nun 2. dereceden kuzeni olur kendisi. Annesi ve kardeşleri vefat etmiş. Vebadan can çekişen babasını da bu davetin ardından yeniden lüks bir yaşama kavuşma heyecanı içerisinde hiç düşünmeden ardında bırakıp yollara düşüyor.
Delicious, Sex Education, I Hate You ve The Baby gibi dizilerden tanıdığımız Tanya Reynolds ise Filomena’nın ailesinin vefakar hizmetçisi Licisca karakterine hayat vermekte. Köle olarak doğmuş ve tüm hayatı bu şekilde geçmiş. Filomena’nın ebeveynlerine saygısı sonsuz ama Filomena’nın sürekli olarak onu hor görmesinden, ona sınıf ayrımı kapsamında yerini hatırlatıp durmasından son derece rahatsız durumda. Filomena’nın zoruyla çıktığı bu yolculuk sırasında bir noktada patlama anını yaşayacak bu kapsamda. Artık biraz da kendisi için yaşamaya başlama vaktinin geldiğine inanacak.
Dizinin ilk bölümünü izledim. Bolca eğlendim ve başından epey memnun ayrıldım. Hikaye iyi, ortam cazip ve güçlü de bir kast oluşturulmuş elbette. Bir şansı hak ediyor dizi kesinlikle.
yorumlar
S01E02
*Neifile’nin manyaklık seviyesini küçümsemişim. Tatlı bir kadın ama. Kafayı tanrıyla bozmuş bir manyak ne kadar tatlı olabilirse tabii!
*Filomena, iyi oldu böyle.
*Tindaro mu daha sevimsiz/çekilmez yoksa Pampinea mı karar veremedim. Bir noktada bu onludan sırayla birileri ölecekse mesela ilk bu ikisinden başlasınlar lütfen.
Geçtiğimiz günlerde 1.5 bölüm kadar izledim ama beklediğimi bulamayınca bıraktım. Kesin eğlendirecek, bol bol güldürecek diye oturdum başına ama mimik bile oynatmadı. Kadro fena değil ama karakterleri sevemedim, eğlendirmediler. Belki ileride açılıyordur, bilemiyorum. Benim için bir My Lady Jane olamadı.
*Pampinea, Sirisco ile … Licisca, Dioneo ile … Panfilo da ulak ile … Samanlık, ayatak odaları seyran oldu arka arkaya. Bir an Filomena-Misia da yapacaklar sandım ama onu pas geçtiler. İyi ki de geçtiler. Filomena-Stratilia seçeneğine hayır demem bak ama. Neifile de Dioneo’ya sundu kendini ama pespaye Licisca’nın aşkıyla kör olan Dioneo bu teklifi elinin tersiyle itiverdi. Pampinea, Sirisco’dan gebe kalmış arada. Çocuğu Leonardo’dan diye yutturmaya çalışmakta elbette.
*Tindaro, Dioneo’nun gerçek yüzünü gördü Stratilia’nın yardımıyla. Onu hasta edenin o olduğunu öğrendikten sonra da Dioneo-Licisca ikilisini sevişirken gördü. Ortalık biraz daha karışmış oldu.
S01E04
Bu yeni gelen seviyesiz, görgüsüz yaratıklar bölümün içine ettiler. Licisca, Neifile falan da uydular bunlara. İğrenç bir ortamdı. Pampinea ve Tindaro, bunların yanında halt etmişlerdi iticilik konusunda cidden.
*Neifile salağı gece kapmamıştı muhtemelen vebayı. Aptalca ölmüş Dioneo’yu alnından öpünce kapmış olsa gerek.
*Leonardo’nun kuzeni olan hıyarın sadece acımasız bir şekilde doğruları söyleyerek Pampinea’yı yerin dibine soktuğu anı izlemesi büyük haz verdi.
*Ciddi ciddi Stratilia’yı götürdü Tindaro tipsizi. Licisca, Pampinea ya da Misia olurdu da … Hatta bir boşluk anında Neifile bile olurdu ama Filomena veya Stratilia olmazdı be ya! Tanrı’nın adaleti yok işte.
*Anlamıştım Stratilia’nın konuşmalarından Leonardo’yla cinsel bir münasebeti olduğunu ama bir çocukları olduğunu düşünmemiştim tabii.
*Licisca ve Filomena’nın babalarının bir olduğunu, yani yarı kardeş olduklarını tahmin ediyorduk zaten. Teyit etmiş olduk sadece.
*Bence de asıl cadı Pampinea ve de kuçu kuçusu Misia.
*Stratilia: O ikisinin de kemiklerini tek tek kıracak kuvvete sahip bir kadınsın sen. Farkında değil misin?
Sezonun açık ara en kötü bölümüydü. Atlaya atlaya geçtim.
S01E08 (Sezon Finali/FİNAL)
Burada bitse de olur devam etmek isterlerse de ederler kapanışı yapmışlar. Sezon içerisinde düştüğü bölümler oldu tabii ama oldukça eğlendirdiği bölümler de oldu. Diziye 1 sezon daha şans vermek isterlerse izlerim yani olası 2. sezonu.
Bence sezonun yıldızı tartışmasız Lou Gala idi. Tez vakitte yeni bir dizide izlemek isterim kendisini. Doyamadım çünkü burada. Bir başka noname isim konumundaki Karan Gill’in varlığından da memnun kaldım ben. Zosia Mamet’in karakteri fazlasıyla yordu beni. Tony Hale‘in karakteri iyi başlamıştı ama bir noktadan itibaren o da yordu. Saoirse-Monica Jackson da bir noktadan sonra yordu. Douggie McMeekin’in karakteri ise ilk bölümlerde epey yordu ama bir noktadan sonra o kadar yormamaya başladı. Ya alıştım onun bu hallerine ya da Leila Farzad’ın pozitif etkisi oldu bu durumda. Leila Farzad’ı Better’ın ardından burada izlemek de fena olmadı. Yeni dizilerde izlemeye açığım kendisini. Tanya Reynolds bildiğimiz gibiydi. İşini yaptı yine. İlk bölümlerde daha iyi olanlardandı o da. Jessica Plummer‘ın karakterinden daha fazlasını beklerdim. Yeterince iyi kullanılmadığını düşünüyorum dizide karakterin. Durum böyleyken böyle.