The Queen’s Gambit – Tanıtım
51 yorum pirate 20 Mart 2019 17:07
Netflix, 23 Ekim 2020 tarihinde yeni bir dizi yayınladı: The Queen’s Gambit
Walter Tevis‘in 1983 basımı aynı isimli romanından uyarlanan mini dizi, 7 bölümden oluşuyor. Bölüm süreleri ise 48-68 dakika aralığında değişiyor. Bir dönem draması olan dizinin senaryosunu Scott Frank ve Allan Scott beraber kaleme almışlar. Scott, ayrıca yönetmen koltuğunda oturan isim konumunda. Yapımcı kadrosunda ise Frank ve Scott dışında William Horberg de yer alıyor. Yazar kadrosunda da ayrıca Walter Tevis bulunmakta.
Dizi ismini, aynı isimli satranç hamlesinden almakta.
Dizinin çekimleri Kanada’nın Ontario şehri ile Almanya’nın Berlin şehrinde yapılmış.
Hikayeyi 1967 yılından bir sahneyle açıyoruz. Ana karakterimiz Beth Harmon bu zaman diliminde bir yetişkin. Hareketli geçen bir gecenin ardından bir satranç müsabakasına yetişmeye çalışıyor Beth. Sonrasında ise Beth’in satrançla olan hikayesinin başladığı döneme, yani onun çocukluk yıllarına gidiyoruz ve hikayeyi en başından izlemeye başlıyoruz.
Beth, henüz 9 yaşındayken öksüz kalıyor ve yetkililer tarafından kimsesizler yurduna yerleştiriliyor. Kimsesiz kız çocuklarının hem eğitim aldıkları hem de konakladıkları bu yurtta yurdun hademesi (Bill Camp) sayesinde satrançla tanışıyor Beth. Onun bodrum katında kendi kendine oynadığı oyunları uzaktan izleyerek satranç hakkında az buçuk bilgi sahibi olduktan sonra da işi pratiğe dökmeye ve çok geçmeden de satranç konusunda dikkat çekici işlere imza atmaya başlıyor.
Beth’in dünyanın en iyi satranç oyuncusu olma arayışı içerisindeki tutku dolu mücadelesini izleyeceğimiz dizide Beth karakterini çok zeki, başına buyruk ve sosyal açıdan biraz garip gibi ifadelerle tanımlayabiliriz. Beth’in oyununu geliştirmesine yardımcı olduğunu düşündüğü için bağımlılık kazandığı bir sakinleştirici hap sorunu mevcut ayrıca. İlerleyen yaşlarında bu sorunun çeşitli şekillerde devam ediyor olma ihtimali de mevcut gibi görünüyor.
Beth Harmon karakterinde Split, The VVitch: A New-England Folktale, Morgan, Thoroughbreds gibi sinema filmleri dışında Atlantis, The Miniaturist ve Peaky Blinders dizilerinden de hatırlanabilecek Anya Taylor-Joy‘u izliyoruz. Karakterin çocukluğuna ise Isla Johnston hayat veriyor.
Kadronun geri kalanına şuradan göz gezdirebilirsiniz.
Bu da ilk bölümünü izleyip başından memnun ayrıldığım dizinin fragmanı:
https://www.youtube.com/watch?v=CDrieqwSdgI&ab_channel=Netflix
yorumlar
emma filminde çok itici gelmişti başrol hanım kız bana. sanırım bbc uyarlaması kalitesinin yakınından bile geçememesinden.
@ozgun14 katılıyorum… evde sessiz sinema oynasam takımıma almam…
Fazla spesifik bir ornek ama olabilir tabii
Official Trailer
Poster
Ek Posterler
S01E01
Son derece renkli geçen bir bölümle açmış sezonu. Küçük Beth’in hikayesini izlemesi epey keyifliydi. Çocuk oyuncu Isla Johnston da iyi iş çıkarmış bu arada.
İlk bölümü ben de izledim. Açılışı fena yapmadı, devamını merak ediyorum en azından.
S01E01
Sağlam bir bölümle açılış yaptı. Anya Taylor-Joy’u neredeyse hiç görmediğimiz bölümün çok sıkmaması güzel.
Bill Camp’in son 5 yıldır geldiği noktayı seviyorum. Sürekli yan rolde ama her seferinde kendine güzel bir rol buluyor.
İlerleyişten memnunum. Hiç sıkılmadan geçti ikinci bölüm de.
güzel yorumlar almış bayaa bu dizi hiç aklımda yokken izleyesim geldi şimdi. mini dizi formatında çekilmiş olmasına sevindim.
S01E02
Güzeldi bu bölüm de. Epey leziz bir iş çıkmış cidden ortaya.
*Bu kızdaki kendini adamışlığa hayran kalmamak mümkün değil.
*Anya Taylor-Joy, Isla Johnston’dan devraldı bu bölüm rolü ki o da çok başarılıydı kesinlikle.
*O vakitlerde kız-erkek fark etmeksizin okulda beyaz çorap giymek zorunluymuş galiba. Zorunluluk da değil aslında; alışkanlık, geleneksellik gibi bir şey.
S01E07 (FİNAL)
*1 saati falan anlarım da oyuna 1 gün ara verip sonrasında devam etmek etik gelmedi bana. Tenis maçı değil nihayetinde bu.
*Rusların vakti zamanında satranca özel bir ilgileri olduğunu biliyordum da ‘Bu kadarı da fazla değil mi ya?’ demeden geçemedim seyirci grubunu izlerken.
Sezonun ilk yarısı oldukça lezizdi. 2. yarıda ise tekrara düşmeye başladığımızı hissettim. Haliyle iyice hızlandırarak izlemeye başladım. Bu durum dizinin yılın iyi işlerinden biri olduğunu ve varlığının beni memnun ettiği gerçeğini değiştirmiyor elbette. Yine de bölüm sayısını onay aşamasında açıklandığı üzere 6’da tutsalarmış daha iyi olurmuş tabii. Son 4 bölümü 3 bölüme indirip bölüm sürelerini de beşer onar dakika kısarak bitirilebilirmiş dizi pekala.
S01E02
Çok iyi gidiyor, hemen bitirmek de istemiyorum. Uzun bölümler ve hala giriş kısmındayız ama hiç sıkmadı, niyeyse ilerlediği yolu izlemek ilgimi çekiyor. İyi ki film olarak uyarlamamışlar, geçmiş sahnelerini 8 9 dakikaya indirip hemen başarı öyküsüne geçerlerdi. Böyle yavaş ilerlemek çok daha iyi.
Bu Beltik bir yerden aklıma geliyor diyordum bizim şerefsiz Dudley çıktı. Çocuk kilo verdiğinden beri görünce şaşırıyorum.
Sezonun Ardından
Umarım limitli bir dizi olur devamı gelmez, çünki şu hali ile benden tavsiye istenildiğinde ilk vereceğim dizi ismi bu olur.
İlk bölüm eh dedikten sonra hep üzerine koydu, Paris ve Rusya bölümleri ise zirveye çıktığı bölümlerdi, 2.bölümü ise ayrı bir sevdim.
@cgbs Kesinlikle yaratıyor. Bayıldım ben de.
Beth’in 64 kare ile hayat arasında paralellik çizdiği sahne çok güzeldi, oyundaki hamlelerin tahmin edilebilir olmasının verdiği rahatlık hissi çocukluğunun kötü geçmesiyle ilgili.
Annesinin içtiği içkilere o kadar çok zoom yaptılar ki yeter artık dedim, anladık. Townes’ı oynayan aktörü sevdim, genç Oscar Isaac havası var sanki.
Sondaki oyundaki anlatım ve görsellik çok güzeldi. Özellikle de karşı tarafın yaptığı hamleleri anlatış şekli.
İyi çekilmiş spor filmlerinin final kısmındaki heyecan hissini her bölümde hissediyorum.
Acayip sürükleyici gidiyor derken çarpıcı bir bölüm oldu.
Beth’in oynadığı 2 oyun da çok güzeldi. Borgov asansörde alkolik, sinirlenince kontrolünü kaybediyor deyince Beth kendine bir yol bulur dedim ama olmadı, belki ileride.
Bitecek olması canımı sıkıyor, kaldı 2.
Dudley’yi görmeye hala alışamasam da Beltik’in varlığı çok hoşuma gitti. Beth’in yalnız kalmamaya ihtiyacı vardı. Thomas Brodie-Sangster Game of Thrones’tan beri hoşuma giden rollerle geliyor, Godless’daki kovboy rolünda çok başarılıydı, burada da ilgi çekiyor.
Diziye ilk başladığımda böyle güzel bir şey çıkacağını tahmin etmediğimden açılış sahnesine çok dikkat etmemiştim, Paris’teydik galiba ama yataktaki adamın yüzünü gördük mü emin değilim, neyse zaten az kaldı.
Bu arada
*1 saati falan anlarım da oyuna 1 gün ara verip sonrasında devam etmek etik gelmedi bana. Tenis maçı değil nihayetinde bu.
@pirate 40 hamleden sonra oyuncular erteleme talebi yapabiliyormuş. Bazı maçlar günlerce sürdüğü için yapılabilir aslında. Oyunu hızlandırmak amacıyla “ajurne” kuralı 1994 yılından beri kullanılmamış. Ama eskiden varmış böyle hamle mühürlemek.
Kendimi nasıl kaptırdıysam maçı izlerken çıldırdım, bizim takım Kadıköy deplasmanında oynarken de böyle oluyor
Benny ne kadar faydalı olduysa aptal Cleo da bir o kadar zarar verdi.
Üvey babanın evi vermesine şaşırıp takdir ettiğimi yazdım işe yaramaz bir bölüm sonra yalvara yalvara geldi. Madem öyle ne diye ev senin olsun diye havalara giriyorsun, Beth ‘pathetic’ kısmında ağzının payını verdi ama.
Beth’in çöküş dönemini izlemek üzücüydü ama güzel sahnelerdi. Son anda Jolene’in gelmesi güzel oldu. Yetimhaneye dönmeyecek miyiz acaba diyordum, Mr. Shaibel’i görecek miyiz en çok onu merak ediyorum.
Mükemmel dizi Yılın en iyi dizileri listemde en üstte Normal People sonra da Queen’s Gambit olacağı kesin gibi. Çok sevdim çok.
Aşırı büyük bir prodüksiyon değil ya da büyük bir aşk hikayesi gibi bir şey de yok. İyi roman/uyarlama, iyi anlatım, iyi oyuncular. Bu kadar sade bir dizi. Zaten ilk bölümde o küçük kızın pek de hareketli geçmeyen hikayesine kapıldığınız anda tempo sizi alıp götürüyor, benim kendi deneyiyim böyle. Sade bir dizi dedim ama yönetmen Scott Frank’i anmazsam olmaz, renk paleti ve bazı görseller harikaydı. Kendisi sevdiğim bir diğer Netflix mini dizisi Godless’ın da yönetmeniymiş.
Şimdi düşününce aşama aşama ilerlemelerini daha da takdir ediyorum. Bunun sayesinde finalde o güzel sahnelerin bir değeri oldu.
Anya Taylor-Joy’a bayıldım, hatta önümüzdeki günlerde oynadığı tüm filmleri izleyeceğim. İşin garibi kendisini 2.izleyişim. İlki favori dizilerimden Peaky Blinders’dı ama karakterini sevmediğimden çok ilgimi çekmemişti. Gerçi şimdiden 2 zıt rolde izlemem güzel oldu. 6.sezonda farklı bir açıyla takip edeceğim. Baktım 5 yeni filmde başrol olarak geliyormuş, kadrolarda önemli yıldızlar da var. Mad Max serisinde Furiosa rolünü aldığını duymuştum zaten. Heyecanla bekliyorum.
Kitabın yazarı The Color of Money kitabının da yazarıymış, Scorsese’nin sevdiğim uyarlamalarından biridir. İlginçtir orada da konu bilardo uzmanlığı üzerine.
Bill Camp’i de tekrar hatırlatmayı unutmayayım. Kendisini
Yan karakterleri o kadar güzel işlediler ki Moskova’ya telefon açtıkları sahne ya da Jolene sahneleri çok daha değer kazandı. Jolene’in parayı verdiği sahnede söyledikleri de duygulandırdı.
Bölümün diğer yarısındaki Moskova sahneleri ise ayrı bir keyifti, çalan müzik, sessizlikte yapılan hamleler, o görsel şölen harikaydı. On numara bir sahneyle de bitirdiler. İleride tekrar izleyeceğime eminim.
1×03’ün Ardından:
Enfes mekân ve kostümler, capcanlı oyunculuk, su gibi akan, tıkır tıkır işleyen bir senaryo. Satrancı bilmememe rağmen büyük keyifle izledim ilk üç bölümü. Anna Taylor bu diziden sonra tam anlamıyla alır yürür artık. Netflix’in en iyi yapımlarından olduğu bariz.
İlk 4 bölümü izledim cidden güzel dizi olmuş. Limitli dizide aday olursa ödül almasını isterim. 60-70yılları arasını ister kostüm ister mekan isterse müzik alanında oldukça başarılı. Oyunculuklar mimik ve hareketler güzel işlenmiş. Sanki hayatı beth ile birlikte yaşıyormuş hissi uyandırdı..
Devamına en kısa sürede bakıp bitireceğim
Başarı hikayeleri her ne kadar aşırı klişe olsa da ve ekranda milyon defa görmüş olsak da böyle muhteşem işlenince izlemesi çok keyifli oluyor. Bu da onlardan biri. En başta müzikleri olmak üzere sinematografisinden prodüksiyonuna kadar harika bir mini dizi. Anya Taylor-Joy’un yanısıra Townes’ından Benny Watts’ına, kızın üvey annesınden Borgov’una kadar herkes ama herkes müthiş iş çıkarmış. Yine de en çok müzikleri üzerimde etki bıraktı. Zaten müzikleri doğru seçilmiş bir yapımın kötü olması pek rastlanır iş değil de burada özellikle etkilemiş. Her şeyin bir araya geldiği ve 6 saat civarı süren kaliteli ve özenli bir sinema filmi tadındaydı. Yılın en iyi dizilerinden ve kesinlikle tavsiye edilesi. Arka arkaya izlemesi de ayrı bir zevkli oluyor.
Çok iyi gidiyor.
* Alma’nın ölümü asıl sürprizdi. Hiç aklımdan geçmedi ve bir anda çıkıverdi. Beth’e gerçeğe yakın bir anne figürü olması hoşuma gidiyordu. R.I.P.
* Wheatley, senin de boyun devrilsin. Ruhsuz herif.
EN-FES.
Geçen yılın Unbelievable’ı olmuş. Diğer yapımlarına kıyasla daha az reklamla gösterime girdi ve beklentinin çok üstünde bir reaksiyonla karşılaştı. Bu tip hamlelerin artık bilinçli yapıldığını düşünüyorum. Neyse.
Üzerine çok konuşmaya gerek yok. 2020’de yüzümüzü güldüren iyi işlerden biri belki de en iyilerinden biri. 2020 Top 20 listemde kesinlikle üst sıralarda yer alacak.
Beni de beğenenler arasına alabilirsiniz. Bir spor dalında ilerleme hikayelerini severim. Geçtiği döneme zaten bayılırım. Eh bi de düzgün işleniş ve oyunculuk katınca gayet güzel aktı gitti. Cümlemize afiyet olsun.
Harry Melling‘i Harry Potter’dan sonra The Devil All the Time’da da izlemiştim. Bu da iki oldu. His Dark Materials ve Merlin konukluklarını hatırlamıyorum. Kim olduğunu bilerek izlemesem belki de anlamazdım iki seferinde de.
Thomas Brodie-Sangster‘le de dizilerde iki oldu. Karşılaşmayı seviyorum onunla. İkisinin de tek bölümde kalmayıp daha fazla yer alması iyi oldu.
Başarılı bir peruk çalışması olmuş, sırıtmıyordu hiç.
ilk 2 bölüm benden de geçer not aldı. satrancı hiç oynamamışlar için heyecanla izletebilmek kolay olmasa gerek ki fazlasıyla başarılı olmuşlar bu konuda. insan da satranç öğrenme isteği oluşturacak kadar sürükleyici ve keyifli geçti. devamında da bu seviyeyi korursa benim için de senenin enlerinden olacak.
ilk bölüm oyuncuları da ikinci bölüm evrilen hali de oldukça başarılı. küçük kızı ve hademe ile ilişkisini biraz daha izlemek isterdim. oradan hiç ayrılmadan basamakları tırmanmanın bir yolunu bulabilselermiş keşke.
bu kızı oynarken izlemek beni geriyor sanki her an panik atak geçirip oyunu ortada terk edebilirmiş gibi gergin bir his. bakalım nasıl ilerleyecek bu serüven.
doyamadım çok güzeldi. spinning out’un olmuş versiyonuydu tam olarak. her şeyiyle harika ve tadındaydı. ne satrancın tekniğine ne de karakter dramasına boğdu. fevkeladenin fevkinde bir yapım olarak herkese öneririm. baştan sona keyif alarak izledim.
satranç dünyasını başarılı yansıttılar mı bilemem ama çok güzel yansıttılar. ortam insanlar dayanışma… her birini izlemek ayrı keyifliydi. beth in hayatına giren her karakter ona yolculuğunda çok şey kattı. en sonda hepsinden haber almak çok motive ediciydi. istemsizce gülümsedim ben de. 10 doların hikayesi ve devamı da hüzünlendirdi.
bu dizi için eksi bir nokta oluşturmasa da tek eksisi başrolüydü sanırım. burada çoğunlukla soğuk duygularını çok belli etmeyen ifadesiz bir karaktere can verdiğinden aktrise rol çok yakışmış ama sanki kızın farklı yanlarını da görsek daha iyi olurdu gibi geldi bana. ama üstesinden gelebileceğinden şüpheliyim. az da olsa izlediğimiz çöküş anlarında çok duyguya giremedi sanki. başka yapımlarda da aynı böyle mimiksiz ifadesizdi. neyse ki bu karakter için sorun oluşturmadı. genelinde kadını hayranlıkla izledim. çocuk oyuncu versiyonunu da. bir de sürekli emma stone u düşünüp durdum atanamamış versiyonu gibiydi.
gayet güzeldi… çok ödül alacağına inanıyorum….
Sondan bir önceki bölüm hariç gayet güzeldi, sadece bir nokta çok can sıkıcıydı benim açımdan.
Efsane değil ama oldukça iyi bir yapım.
A record-setting 62 million households chose to watch The Queen’s Gambit in its first 28 days, making it Netflix’s biggest scripted limited series to date.
he series made the Top 10 in 92 countries & ranked #1 in 63 countries
The novel has entered The New York Times bestseller list, 37 years after its release
Google searches for “How To Play Chess” have hit a nine-year peak
Çok güzel haber Bir de zamanı gelince Anya Taylor-Joy’u ödülleri toplarken görürsek harika olacak.
Barbaros Tapan, Anya Taylor-Joy’la röportaj yapmış.
Diziyi izleme gibi bir planım yoktu ancak çok fazla övülünce bir denemek istedim ve ilk sezonu bitirdim. Gerçekten güzel bir dizi olmuş ve başından memnun kalktım. Satranç severim, son yıllarda pek oynayamasam da ortaokul lise zamanlarımda bolca oynardım. Beth ile bir tur oynamak isterdim, gerçi 10 dakikada falan hallederdi işimi
Başrol çok güzel oynamış, oyunculuğu baya iyiydi ve ödüllerde de kendisini görürüz kesinlikle.
Finali ise gayet beğendim sonu kapalı bitmiş, mini dizi denmiş ama oyuncuyu ve diziyi bir sezon daha izleme fırsatı olursa hayır demem.
Tek kötü durum
Netflix, küresel bir boyuta ulaştığından beri aslında ilk yayın hayatına başladığı kadar kaliteli yeni dizi sunamıyor bence, bu dizi kesinlikle onun ilk zamanlarındaki yayınladığı dizilerin kalitesine yaklaşan bir iş olmuş. Bu anlamda da biraz Netflix in gururu olduğunu düşünüyorum. Yani son bir senedir falan düşünüyorum da çok çok iyi diyebileceğim bir Netflix yenisi pek görmedim sanki, hatırlamıyorum.
Bu yılın kesinlikle en iyi dizilerinden. İyi ki çekmişler. Anna Taylor-Joy’la başta olmak üzere kadronun bir kısmıyla yakın gelecekte yeniden görüşmek dileğiyle.
* Son bölümde Benny, Harry ve diğerlerinin yeniden ortaya çıkması hoşuma gitti. Kırıp dökerek finale gelip de kazandığında elinde yalnızlığın kalmasını istemiyordum.
Townes’in ortaya çıkması da güzeldi tabii. Keza yurttaki arkadaşının da.
* Final bölümünde kazanacağını bekleyerek izledim haliyle. Öncesinde iki kez yenildiği için bu sefer kazanacağını düşünüyordum, oldu da. Ajurneyi saymazsak olaysız geçti sayılır aslında. Perde arkasını doldurmuşlar usulünce.
Creating The Queen’s Gambit
The Queen’s Gambit’in Yaratım Süreci
Kitabının Türkçe baskısı çıkıyormuş İthaki’den: 25 Aralık
Müzikal olarak sahneye uyarlamaya niyetlenmişler.
The Queen’s Gambit’ten esinlenme satranç oyunu geliyormuş.
https://twitter.com/anyataylorjoy/status/1620068345243656192?t=o1XHQxcaDlFcsj9SHX-hiQ&s=19
silmeyeydi iyiydi
başka yazı var mıydı? ya da görsel?
Yoktu
Hacklendim demiş.