The Catch — tanıtım
40 yorum rpdi 02 Eylül 2016 11:18
Adeta ABC’nin kadrolu elemanına dönüşen Shonda Rhimes‘ın yapım şirketi Shondaland, kanala geçtiğimiz bahar aylarında yeni bir dizi daha kazandırdı. 10 bölümlük ilk sezonunu geride bırakan ve 2017’de dönmek üzere 2. sezon onayını da alan The Catch neymiş, ne değilmiş merak ediyorsanız, buyurun yazının devamına.
HAKKINDA
ABC’de Shonda Rhimes dizileri Grey’s Anatomy, Scandal ve How to Get Away with Murder’ın yayınlandığı TGIT’nin (Şükürler olsun bugün Perşembe) yeni ve son üyesi The Catch, her ne kadar bu şekilde pazarlansa da aslında dizinin yaratıcısı bizzat Shonda Rhimes değil. Jennifer Schuur (Hannibal, Big Love) ve Kate Atkinson‘nın yaratıcısı olduğu dizide Rhimes, diğer üç diziden ortağı Julie Anne Robinson ve Betsy Beers ile birlikte yürütücü yapımcı olarak yer alıyor.
Gizem ve suç draması türündeki dizi, yazının girişinde de dediğim gibi 2. sezonuyla 2017’de dönecek. Planlarda bir değişiklik olmazsa sezonları kısa süren How to Get Away with Murder sezon finalini yaptıktan sonra onun yerini alarak ilk sezonunda olduğu gibi yine TGIT’de boy gösterecek.
KONU
Los Angeles’ta yaşayan ve en yakın arkadaşıyla kurduğu araştırma şirketi Anderson/Vaughan’da çalışan Alice Vaughan, şehrin en önde gelen özel dedektiflerinden biridir. Burada kurdukları ekiple birlikte, özellikle kapsamlı ve çok ince ayrıntılarla işlenmiş suçlarla ilgilenmektedirler.
Alice’in Christopher adındaki biriyle, çok iyi giden bir romantik birlikteliği vardır. Nişanlanmış ve evlilik hazırlığı yaptıkları sırada Ben, hiç beklenmedik bir şekilde Alice’in bütün parasını alıp ortadan kaybolur.
Artık Alice’in daha özel bir görevi vardır: Bir dolandırıcı olduğu ortaya çıkan ve gerçek adını bile bilmediği bu adamın kim olduğunu öğrenmek, onu yakalamak ve yaptığının hesabını sormak.
Ne pahasına olursa olsun, saklaması gereken bütün sırlar ortaya çıkacak olsa bile hiçbir şey onu durduramayacaktır.
KARAKTERLER VE OYUNCULAR
Alice Vaughan (Mireille Enos)
Alice, çılgın derecede başarılı, üst düzey bir özel araştırmacıdır. Sezgileri kuvvetli ve korkusuz ablamız, işinde çok atılgan ve özverilidir. Özel hayatında ise işinde gösterdiği bu başarıları gösteremez. Bir dolandırıcı olan sevdiği adam tarafından aptal durumuna düşürülür. Zengin bir girişimci olarak bildiği ve deli gibi aşık olduğu bu adamın, tanıdığı Christopher ile alakası yoktur. Şimdi onun kim olduğunu ortaya çıkarmalıdır.
Karakteri en iyi The Killing’ten tanıyabileceğiniz Mireille Enos canlandırıyor.
Benjamin Jones (Peter Krause)
Gerçek adı Benjamin Jones olan Christopher Hall; onlarca yüzü, sesi ve kimliği olan, ortağı Margot’dan talimatlar alan, işlerini uluslararası düzeyde geliştirmiş, üst düzey bir dolandırıcıdır. Bu ekip; milyon dolarlık kurumları hedef alan, çok yönlü hırsızlar olarak tanımlanabilir.
İçinde küçük bir Robin Hood barındıran Ben, çalarken hedefi olarak bir şey kaybetmelerinde sakınca olmayan insanları seçmeye çalışmaktadır. Margot’un haberi olmasa da son hedefleri Alice’e fena halde abayı yakmıştır.
Karakteri Six Feet Under, Parenthood ve Dirty Sexy Money gibi dizilerden tanıyabileceğiniz Peter Krause canlandırıyor.
Reginald Lennox III (Alimi Ballard)
Reginald, Ben’in ortağıdır. Ben’in bu işte ustalaşmasında yıllarca ona yardımcı olmuştur. Oldukça tehlikeli ve soğuk kanlı bir katil olan Reggie, Ben’in içinde kırıntıları hala kalan ahlaki değerleri yüzünden ona zorluk çıkarmaya başlamıştır.
Karakteri CSI ve NumB3rs gibi dizilerden tanıyabileceğiniz Alimi Ballard canlandırıyor.
Danny Yoon (Jay Hayden)
Alice’in iş arkadaşı Danny, onunla sahada beraber çalıştığı, centilmen ve başarılı araştırmacılardan. Ekibin çapkın üyesi. Elindeki davayı çözmek için yeri gelince kanunları çiğnemekten çekinmiyor.
Karakteri Jay Hayden canlandırıyor.
Jules Dao (Jacky Ido)
Eskiden Interpol’da çalışan bir FBI ajanı. Son 2 yıldır Ben’i ele geçirmeye abartılı derecede takıntılıdır. Onu Avrupa’ya kadar takip etmiş, şimdi de Los Angeles’a gelmiştir. Alice’lerin şirketi Anderson/Vaughan ile beraber çalışıp artık onu bulmayı umut etmektedir.
Karakteri Taxi Brooklyn ile tanıyabileceğiniz Jacky Ido canlandırıyor.
Valerie Anderson (Rose Rollins)
Alice ile birlikte Anderson/Vaughan araştırma şirketini kuran, onun en yakın arkadaşı. Eski bir polis. Alice’in aksine sahaya çıkmamayı tercih ediyor ve masa başından işleri yürütüyor.
Karakteri The L-Word, Chase ve Bosch gibi dizilerden tanıyabileceğiniz Rose Rollins canlandırıyor.
Margot Bishop (Sonya Walger)
İngiliz aksanıyla ortalıkta koşuşturan, Ben ve Reggie’ye şeflik yapan, kurnaz, dahi ve “Kalbi var mı bunun?” diye sorgulatan bir suçlar kraliçesi. Ben ile iş dışında duygusal bir ilişkisi de var.
Karakteri en iyi Lost ve Flash Forward ile tanıyabileceğiniz Sonya Walger canlandırıyor.
Sophie Novak (Elvy Yost)
Ekibin yeni üyesi. Bir avukat ve araştırmacı olarak ekibe katılıyor. Ekstradan her türlü güvenlik duvarını, hatta yeri gelince yasal bariyerleri bile aşabilen hacker’lık yeteneğine sahip. Araştırma şirketinin 21. yüzyılda faaliyet gösterdiğini düşünürsek, Alice’lerin çok ihtiyaçları olan bir üye olduğunu söyleyebiliriz. Danny ondan hoşlanıyor ama özel hayatı ile iş hayatını keskin bir sınırla ayırmak istediği için buna sıcak bakmıyor.
Karakteri Mildred Pierce ile tanıyabileceğiniz Elvy Yost canlandırıyor.
Özel Ek:
Rhys (John Simm)
Diziye 6. bölümde dahil oluyor. Margot’un kardeşi. Walger ailesinin suç camiasındaki imparatorluğunun varisi. Renkli ve eğlenceli bir tipleme.
Karakteri Mad Dogs, Life on Mars, The Village gibi sayısız dizi / filmden tanıyabileceğiniz İngiliz aktör John Simm canlandırıyor.
YAZARIN NOTU
Shonda Rhimes’ın dizileriyle gayet iyi anlaşabilen, özellikle ilk sezonlarından epey memnun kalan biriyim. The Catch de daha baştan başrollerine çok iki sevdiğim ismi koyarak gelince, bende ister istemez ekstra bir beklenti yarattı. En kötü sonradan Scandal ve HTGAWM kadar bozacak olsa bile yüksek tempolu ve sürükleyici bir ilk sezon izlemeyi umarak diziye girdim ve ilk bölümden tam anlamıyla nefret ettim. Hiçbir şekilde oyuncularını karakterlerine bağdaştıramadığım, yan karakterleri daha önceki Shondaland dizilerinden çıkan karakterlerin biraz farklılaştırılmış (çakma) versiyonları olduğunu düşündüğüm, anlamsız ve gereksiz bir dizi buldum karşımda. Sezon finalini yaptıktan sonra biraz daha şans vermek istedim ve ilk 3 bölümü atlattıktan sonra tam olarak sevmeye başladım. Başta kendini fazla ciddiye alan tavrını bırakıp her şeyi saldı; gayet tatlı, seksi ve eğlenceli bir diziye dönüştü. (Aslında ilk bölümlerde de bunu yapmaya çalışıyordu ama eğreti duruyordu. Artık durmamaya başladı.) Bölümlük konulara ağırlık vererek devam etmesini ve sezon sonuna doğru ana konuya dönmesini bekledim ama sezon boyunca ikisi arasındaki dengeyi çok iyi korudu. Beklediğimden hızlı gelişti. Ayrıca bölüm içindeki vakaları da hiç fena değildi. 6. bölümde dahil olan John Simm diziyi iyice canlandırdı. Özellikle çift bölümlük sezon finalini çok büyük bir keyifle izledim ve “Eee, daha yeni ısınıyorduk, bitti mi sahiden?” diyerek sezonu kapadım. Hala yan karakterlerin yeterince iyi kullanılamadığını, başrol ikilinin -özelikle Mireille Enos’nun- doğru seçimler olmadığını ve bu dizide harcandıklarını düşünsem de durumu kabullenmek dışında yapabileceğim bir şey yok.
Reytingleri gayet kötü vaziyetteyken şaşırtıcı bir şekilde yeni sezon onayı aldığı bir gerçek. 2017’ye kadar verdiği bu uzun arada yeni izleyiciler kazanır da 3. sezonu kapar mı, yoksa tarihin tozlu raflarında yerini alır mı bilmem ama ikinci seçenek gerçekleşirse üzülmeyeceğimi söyleyebilirim. Hatta oyuncularının önü açılacağı için sevinebilirim bile. Yine de bu haliyle, yine ciddiye almadan, eğlencelik olarak gittiği yere kadar izlemeye varım. 2. sezonun da ilki gibi az bölümlü olma avantajını kullanacağını, doldurma bölümler olmadan akıcı bir şekilde devam edeceğini tahmin ediyorum.
Ufak Not: Dizinin ilk çekilen deneme bölümünde Peter Krause ve Sonya Walger yoktu. Onların yerinde Damon Dayoub (NCIS) ve Bethany Joy Lenz (One Tree Hill) yer alıyordu. Onay aldıktan sonra böylesinin daha uygun olduğunu düşünmüş olsalar gerek ki yeniden oyuncu seçimleri oldu ve pilot bölümü baştan çekildi.
Ne tür severseniz sevin, olmamışlıklarını ve saçmalıklarını görmezden geldiğiniz takdirde sevebileceğiniz bir dizi olduğunu düşünüyorum. Seyredecek olan herkese iyi seyirler…
FRAGMAN
https://www.youtube.com/watch?v=-mrawweitt0
yorumlar
İlk çıktığında hiç izleme gibi bir niyetim yoktu bu diziyi. Bir gün IMDb’den John Simm’in oynadığı dizilere bakarken bunu gördüm ve hemen edindim. Ancak hala izlemedim. İkinci sezondan önce giriş yaparım mutlaka.
Eline sağlık @rpdi
Benimde arşivimde olan bir dizi ama izlemekte kararsızdım. Tanıtımla beraber kısa zamanda izlerim diye düşünüyorum, gaza getirdi beni.
Bu arada ilk başta senden kötü yorumlar gelince sonradan izlediğini düşünmüyordum fakat iyi olmuş izlediğin bizde faydalandık tecrübenden.
Eline sağlık @rpdi.
Bu diziyi ilk bölümünden bu yana severek ve ciddiye almadan, eğlencelik bir katık yaparak izleyen biriyim (ahanda ilk yorumum).
Sezonu hala bitirmedim. Ara ara “aç oradan bir Keç de havamızı bulalım” diyerek izlediğim bir dizi. Temposu, renkleri, davaları filan benim için gayet doyurucu. Benim için vaat ettiğini veriyor. Memnunum.
How to Get Away ya da Scandal gibi sıkana kadar devam.
Peter Krause’nin rolüne gitmediğini düşünMÜyorum. Yanında uygun bir dişi ana karakter olsa, bunu daha iyi görecektik bence.
Ama -kendisini çok sevmeme rağmen- mutlu görünmenin, hele hele dişlerini göstererek gülmenin hiç yakışmadığını düşündüğüm Mireille Enos o havalı role hakikaten gitmemiş.
İkisinin de harcandığı konusunda rpdi ile hemfikiriz.
@rpdi : Sen de baştan havlu atınca bu diziyi severek izleyen bi @burakturan , bi de ben kaldık sanıyordum. Son söze yazdıklarını okuyunca şaşırdım. İyi bari.
@rpdi önce laf ediyor, sonra izliyor dizileri
bu kadına bence de havalı olmak hiç yakışmıyor. bence dikkat çekmeyen ama vurucu karakterlerin insanı. görsellik gerektiren roller yerine biraz daha sessiz ama derin roller verilmeli. killing kendisi için çok başarılı bir diziydi. world war z de bile aslında uygun durmasına rağmen oynadığı karaktere yakıştıramadım.
eline sağlık rpdi
Teşekkür ederim okuyanlara ve beğenenlere.
Ya ilk bölümü cidden baya sevmemiştim. Ama sonuçta dizi kağıt üstünde bana fazlasıyla hitap ediyordu. Başrolleri olsun, şık atmosferi, havalı tiplemeleri, sahne geçişleri falan filan. Biraz daha şans tanımak lazımdı. Beklentilerime ayar çekip girince daha çekilir oldu o alışma süreci. Yine çok kez burun kıvırdığım, gözlerimi devirdiğim anları oldu ama genel olarak keyifli bir seyirlikti. Her bölümü bir öncekinden daha çok sevdim. Sezon finalinde de tam ısınmıştı.
Laf edip sonradan izlediğim bu ve Qauntico var sadece. Geçen seneden de Jane the Virgin. Hepsi de eğlenceli guilty pleasure’lar. Mesela Younger’ı da o kadar yerden yere vurup devam ettim ama onu hala sevmiyorum. OJ Simpson keza öyle.
Mireille Enos için izlemek istiyordum ilk çıktığında ama son zamanlarda rahatsızlık falan derken kendime bile zaman ayıramayınca kaldı öyle. Bir ara bakacağım yine de.
Ellerine sağlık @rpdi.
Nerelerdesin real? Ciddi bir şeyin yoktur umarım.
Gecmis olsun real bugunku yazinin senden gelecegini saniyordum bir an aytackarayi gorunce sasirdim. Iyisindir umarim
@rpdi, @ozgun14: Şimdi daha iyiyim, toparladım, teşekkür ederim. Buralardayım artık.
Bir Suits oyuncusu buraya katılmış. Tekrar eden konuk oyunculuk (rcurring guest role)
Suits sezon arası böümünü izleyecek olan izleyene kadar tıklamasa daha güzel.
@aytackara: Tüh, demin gördüm haberi. Şimdi de yazdığını görünce ne olacağını anladım
Ama yani şimdi… haydaaa.
Direk katıldı diye yazıp geçecektim ama haberin içine giren olursa daha ilk cümleden spoiler yer diye böyle yazmıştım açıkçası. Tweeti spoilerlı yazmamışlardı ama yazının içi kaynıyor.
@aytackara: Ya çok önemli değil (benim için). Bugün izlediğim bölümlerin birinden böyle bir şey olacağına dair bir his almıştım zaten.
https://twitter.com/ABC_TheCatch/status/806253337397968896
John Simm kadrolu olmuş. YAY!
bi an suits posteri sandım.
Ben bu diziyi bi deneyeceğim galiba ya! Mireille Enos çok sempatik geliyor her fragmanı izlediğimde bana.
S01E01
Fena bir açılış bölümü olmamış açıkçası.
*2 başrol arasında bir Mr. & Mrs. Smith kimyası oluşturmaya çalışmışlar hafiften. Fena da durmamış.
*Mireille Enos, çok sempatik biri. İzlemesi de çok keyifli. Ama bir tanecik ricam var kendisinden; saçlarını toplayıp da o kepçe kulaklarını sergileme kör cesaretini bir daha göstermesin ne olur.
*Peter Krause da yakışmış role. Yani aktörü izlediğim 3 dizisindeki (Parenthood, Dirty Sexy Money, The Lost Room) karakterlere oranla çok farklı bir karakterle çıkmış karşımıza ve bu ilk etapta garip geliyor göze ama bu rolün altından kendine has şekilde kalkacağının sinyallerini verdi.
*Flashforward ve Lost’tan sevdiğim Sonya Walger kötü yaşlanmış. Aksan da hiç yakışmamış.
Bu ayarda giderse çerezlik bir drama olabilir benim için.
Kadının (Sonya Walger) orijinali İngiliz. Yani o yakışmayan anadili.
Olabilir. Gregg Sulkin de İngiliz mesela. Onun da bu derece yoğun bir aksanı var. Faking It’de aksanını kenara bırakarak oynadı. Lip Sync Battle’da gerçek konuşmasıyla izlemiştim, karizması irtifa kaybına uğruyor. Joseph Morgan, Sophie Winkleman gibi isimlerde olduğu gibi herkese kendi aksanı yakışacak diye bir şey yok.
Yoo ben de yakışmadığını düşünüyorum. Sadece bilgi olarak yazdım. Zaten ben kadını da sevmiyorum.
S01E04‘ün kapanış sahnesi güzel olmuş.
S01E05
Vasatın altında kalitede bir dizi ama nedendir bilmiyorum izlemeye devam ediyorum işte. Dizide öveceğim pek bir şey yok; ama pek sıkılmıyorum da izlerken. Bazen eğleniyorum da hatta. Mesela bu bölüm 3-4 yerde kahkaha attım izlerken. Ama neye kahkaha attığımı bile hatırlamıyorum şu an.
Güzeldi. John Simm, epey iyi bir giriş yaptı diziye. Samira Wiley‘yi görmek de güzeldi.
Bu arada; ana hikaye tamam da aralara sıkıştırdıkları küçük dedektiflik hikayeleri aşırı fason kalıyor. Onları kaldırsak ve 2. sezonda
yan hikayeler üzerinden gitsek daha iyi olabilir diye düşünüyorum.
S01E07
Benjaminlerin dolandırıcılık hikayesini izlemesi keyifliydi. Michael Welch de renk kattı hikayenin bu kısmına. Alicelerin dedektiflik hikayesi ise kadrajda Annie Wersching ve Vik Sahay gibi isimleri barındırmasına rağmen yine kötüydü. Şu dedektiflik bürosunu kapatsak diyorum artık?
Son sahne:
S01E09
Son 2 bölüm pek sarmadı açıkçası. Bu bölümde tek saran şey ise şu müzikti:
Bölümü elimde telefon, kulağımda kulaklık iş yerinde izliyordum. Bu müziğin çaldığı sahne gelince vücudum istem dışı ritm tutmaya başladı. Zor tuttum dans etmemek için kendimi valla. Onun dışında Zachary Knighton ile hasret giderme fırsatı yakalamak güzeldi bir de. Özlemişim keratayı valla. Umarım tez vakitte yeni bir dizi ile gelir.
Kurgusal açıdan pek başarılı olduklarını söyleyemem açıkçası. 2 bölümdür şunun ve bu bölüm şunun gangster olarak sunulması ise komediydi cidden. Neyse, ite kaka bitirdik bir şekilde sezonu. Son 5-6 dakikada da 2. sezon menüsünü elimize aldık bir nevi.
ve 2. sezonu diğerleri olmadan izlemek isterdim ama neyse. Şaka bir yana yan karakterleri sınıfta kaldı bence dizinin. Isınamadım kendilerine bir türlü. Başrol ikili ve John Simm’i izlemesi keyifliydi bir tek. Mireille Enos faktörüyle izliyorum diyebilirim diziyi hatta. Bakışlarıyla, gülümsemesiyle, çocuksuluk ve dişilik arasında seksek oynayışı ile izlemesi aşırı keyifli bir isim. Evet, gülümsemesini de seviyorum ben şahsen. Ara ara ağzını fazla açıyor olabilir gülümserken ama ona bir şekilde yakışıyor bence.
2. sezonda görüşürüz.
Dizi için puanım: 7.0
S02E01
Kendi standartlarında fena başlamamış sezona bence.
*Ben için buldukları yola da, Margot’yu hikayede tutmak için girdikleri yola da bir şey demeyeceğim. Batmadı en azından gözüme an itibariyle.
*Alice’in kardeşini sevdim. Umarım kalıcıdır.
Missi Pyle (Jennifer Falls, Cleaners), 6 Nisan’daki bölüme konuk olacakmış.
S02E05
Eğlenceli sahneler falan yapıyorlar ama bir şeyleri kafalarına göre öylece oldu bittiye getirmeleri hiç hoşuma gitmiyor. Diziyi kurgusal açıdan pek takmadan izlesem de yine de bazı tercihlerin göze battığı, abes kaçtığı gerçeğini değiştirmiyor bu durum. Yine de tüm eksilerine rağmen bu sezon en çok bu bölümü sevdiğimi söyleyebilirim yeni katılan ve konuk olan 2 karakterin de katkısıyla elbette.
2×04 aman ne şaşırdık
S02E07
Üçlünün kanadında gelişen sahneler eğlenceliydi, diğer kanatta gelişen sahneler ise hiç sarmadı.
Bunun diziye katkısının çok yüksek olduğunu ve yeni favori karakterim haline geldiğini de belirtmeden geçmeyeyim.
Bunu görmek de mutlu etti son olarak.
2. de ilki gibi bir sezondu. Havalı mavalı işte, uysa da kodumlu bir şonda dizisi. Bana iyi zaman geçirtti köpüğü ile. İptaline üzülmedim, böylesi yine gelir nasıl olsa.
@dkamoy: Açık mı bitti sonu ?
S02E10 (FİNAL)
Tam bir sezon finaliydi. Sonu da yeterince açık bitti haliyle.
Mireille Enos’u ve gülümsemesini özleyeceğim. Umarım bu tarz şen şakrak bir rolle tez zamanda izlediğim/izleyeceğim bir dizide tekrar karşıma çıkar.
Bu Shonda mal mi ne. Reytingleri yerlerdeyken sirf senin hatrina onay aldi dizi ilk sezon. Bari 2. sezonu kapali bitirseydin ya.
Bu dizinin yapısı itibarıyla kapanacak bi tarafı yok. Açık mı bitti, açık bitti. Eksik hissettiren bir açıklık mı, bence hayır. (Masallara inanan bir bünyeniz yoksa.)