The Handmaid’s Tale — Tanıtım
226 yorum hsparks 08 Mayıs 2017 09:00
İnternet üzerinden yayın yapan dizi ve film izleme platformu Hulu, geçtiğimiz ayın sonunda bizleri fazlasıyla konuşulan ve konuşturan bir diziyle tanıştırdı: The Handmaid’s Tale. Kanadalı ünlü yazar Margaret Atwood‘un ülkemizde Damızlık Kızın Öyküsü ismiyle yayımlanan aynı adlı romanından küçük ekrana uyarlanan ve kısa bir sürede 2. sezon onayını kapan yapım, Türkiye’de ise Amerika’daki gösterim tarihinden 1 gün sonra altyazılı olarak BluTV‘ye ekleniyor.
Buraya kadar olan kısım ilginizi mi çekti? O zaman gelin, sizin için hazırladığımız tanıtım yazısının aşağısına da bir göz atın. Bakalım bizleri fazlasıyla karamsar bir gelecekle başbaşa bırakan ve hem eleştirmenlerden, hem de seyircilerden tam not almayı başaran The Handmaid’s Tale, şans verilecek diziler listenize girmeyi başarabilecek mi?
KONUSU
Yakın, distopik bir gelecekte Amerika Birleşik Devletleri’nde rejim değişmiş, ülke totaliter ve köktendinci bir ekip tarafından yönetilmeye başlamıştır. Yeni yönetim şekline göre kadınların çocukları ve çalışma hakları ellerinden alınmış, mal varlıklarına da el koyulmuştur.
Yakalanan muhalif kadınların bir kısmı ülkenin yüksek rütbeli kumandanlarına hizmetçi olarak verilmekte ve onların malı gibi görülmektedir. Hizmetçi adı altında evlere dağıtılan bu kadınlardan beklenen asıl şey, evinde yaşadıkları kumandanlardan hamile kalıp mümkün olduğu kadar çok çocuk doğurmalarıdır. Fakat son yıllarda neredeyse sıfıra düşen doğum oranları, hamile kalmanın iyice zorlaştığını ortaya koymaktadır.
İşte The Handmaid’s Tale, yukarıda bahsettiğimiz hizmetçi kadınlardan biri olan ve korkunç bir hayatın üstesinden gelmeye çalışan Offred’in hikayesini anlatmaktadır.
KARAKTERLER VE OYUNCULAR
- Offred: Yukarıda da ismini geçirdiğimiz Offred, yakın bir zamana kadar kocası, kızı ve arkadaşlarıyla özgür ve mutlu bir hayat sürmekteydi. Değişen rejimle birlikte ismi de dahil olmak üzere elindeki her şeyi kaybeden karakterimiz, artık izin almadan sokağa çıkma hakkına bile sahip değildir. Bu rolde, Elisabeth Moss‘u görüyoruz. Altın Küre (Golden Globe) sahibi oyuncumuzu Mad Men ve Top of the Lake gibi kaliteli dizilerden de tanıyor olabilirsiniz.
- Fred Waterford: Offred’in evinde kaldığı yüksek rütbeli kumandandır. Fred, ayın belirli günlerinde karısı da oradayken Offred’le cinsel ilişkiye girmektedir. Bu rolde, Shakespeare in Love‘daki performansıyla zamanında BAFTA adaylığı elde eden Joseph Fiennes‘ı görüyoruz. Oyuncumuzu, American Horror Story: Asylum‘dan da tanıyor olabilirsiniz.
- Serena Joy Waterford: Kumandan Waterford’un eşidir. Serena, soğuk ve sert bir kadındır. Bu rolde, Yvonne Strahovski‘yi görüyoruz. En iyi olarak Chuck’tan tanıyabileceğiniz oyuncumuz daha sonra Dexter ve 24: Live Another Day‘de karşımıza çıktı.
- Ofglen: Offred’in alışveriş partneridir. Hizmetçilerin tek başına sokağa çıkmalarına izin verilmediği için her yere partnerleriyle gitmek zorundalardır. Bu rolde, Alexis Bledel‘ı görüyoruz. Hiç kuşkusuz ki oyuncumuzu en iyi olarak Gilmore Girls’den tanıyoruz.
- Ofwarren: Offred’le aynı yerde eğitim alan Ofwarren, dikbaşlı olması ve sözünü sakınmamasından dolayı geldiği gün işkenceye maruz kalmış ve sağ gözünü kaybetmiştir. Bu rolde, Madeline Brewer‘ı görüyoruz. Oyuncumuzu, Orange Is the New Black ve Hemlock Grove gibi Netflix dizilerinden de tanıyor olabilirsiniz.
- Lydia: Kumandanların evlerine dağıtılmadan önce hizmetçilere eğitim veren kişidir. Kızlar tarafından Lydia Teyze olarak bilinen karakterimiz, fazlasıyla acımasızdır. Bu rolde, Ann Dowd‘ı görüyoruz. Oyuncumuzu, The Leftovers ve Masters of Sex’ten de tanıyor olabilirsiniz.
- Nick: Kumandan Waterford’un şoförüdür. Bu rolde, Max Minghella‘yı görüyoruz. Oyuncumuza The Mindy Project’ten de aşina olabilirsiniz.
- Moira: Offred’in üniversiteden beri en yakın arkadaşıdır. Moira ve Offred, hizmetçilik için eğitim aldıkları sırada aynı yere düşmüşlerdir. Bu rolde, Samira Wiley‘i görüyoruz. Oyuncumuzu, Orange Is the New Black’ten de tanıyor olabilirsiniz.
- Luke: Offred’in kocasıdır. Geçmişe döndüğümüz sahnelerde karşımıza çıkan Luke, artık Offred’in eski hayatında kalmış bir anıdır. Bu rolde, O-T Fagbenle‘i görüyoruz. Oyuncumuzu, Looking ve The Interceptor’dan da tanıyor olabilirsiniz.
SON SÖZ
İlk sezonu 10 bölüm olarak planlanan ve son olarak 4. bölümünü arkasında bırakan The Handmaid’s Tale, bana göre sezonun ilgi çekici ve sağlam dizilerin biri. Eğer daha ilk bölümünden sizi ele geçirecek kaliteli bir yapım arayışı içindeyseniz, kesinlikle bu diziye şans vermenizi öneririm. Yalnız dizileri haftalık olarak değil de peşpeşe izlemeyi seven ekiptenseniz, The Handmaid’s Tale’e sezonu bittikten sonra başlamanızı tavsiye ederim. Bizim için beklemek biraz zor oluyor
yorumlar
Season 3 Trailer
Üstekinin Blu tv’lisi
Türkçe afiş.
Beklendiği üzere üç bölüm birden gelmiş. Fena bir açılış değildi, kendi çapında bir bölümle dönmüş aslında. Serena ve June iyilerdi.
Serena’nın evi yaktığı iyi oldu. Kalp.
Diğer ikisi ilkinin bir-iki tık aşağısında kaldı gibi ama geçti bir şekilde. İlk sezonu izlerken kötü bir şey olacak mı diye gerilirdim, ikinci sezon o duyguyu yok etti herhalde. Şu an hiç de o modda değilim.
June’un Fred’e “merhameti” için teşekkür etmesi hoşuma gitti. Haklı da bir konuşmaydı, Fred de az değil ama şu şartlarda bu kadar sınır zorlayan başkası olsa öldüydü herhalde.
* Serena çok iyi gidiyor hala. Kadının anneden yana da yüzü gülmedi. Ama June’un gözlerini dikerek uzun uzun ekrana bakması beni baymaya başladı artık. Belki de bundandır, kapanıştaki siz görürsünüz konuşmasını ciddiye alamadım o an.
Nick ve June’un veda sahnesi de güzeldi. Umarım Nick’e yer ayırmaya devam ederler ve öldürmezler. O düşünceden bir tur geçen sezon gittiler zaten.
Dileyen 3. sezon ilk iki bölümü sinemada izleyebilir. İlk bölümü izlemiştim gerçi ama gidebilirim yine de.
3×04 üzerine:
Ay içim şişti. Sıkıcı bir bölümdü. Bazı şeyler başa sarıp duruyor anlayabiliyorum ama yani bizde insanız. En fazla sanırım 1 sezon daha dayanırım ama ondan sonrasını göremiyorum.
İlk sezonu peş peşe izlemediğim için üzülmüştüm sonra ikinci sezonu peş peşe izlemedim diye üzüldüm, o yüzden bu sezonu haftalık bitirmeye karar verdim. 3 bölümü birden verince haftalık tempoya yetişebilmem şimdiyi buldu.
Suyunu çok sıkıyorlar, bu sıkmaları hoşuma gitmiyor, ilk sezondaki kadar iyi değil ama şimdilik 2. sezondan daha iyi gittiğini söyleyebilirim. Süreleri biraz daha kısalırsa güzel olur.
Serena gerçekten iyi oynuyor, gelişimi iyi olan karakterler arasında ama her an eskiye dönebilecekmiş gibi de havası var.
3. sezon ilk 4 bölüm:
ara ara çok bayıyorlar bazı sahnelerde yavaşlıklarıyla ama karakter dramaları olarak ana karakter hariç hala çok iyiler. emily serena moria luke… hepsinin hikayeleri güzel oluşturulmuş. önlerindeki potansiyeli görebilmek sevindirici. tek sıkıntı hikayeyi ana karakteri june olacak şekilde ilerletmeye kendilerini zorlamaları. biraz akışına bıraksalar ve karaktere doğru zamanda doğru şekilde yol verseler çok güzel yerlere ilerleyebilirler. june gittikçe unrealist bir karaktere evriliyor ki böyle güzel bir drama için hiç hiç hoş bir durum değil. neden june diğer handmaidlerden daha önemli sorusuna yanıt veremiyorken onu sürekli kollamak onu süperkahramana dönüştürmek doğru değil. gerekirse hannah’ı serena da kurtarabilir ileride. june devrim yolunda verilmesi gereken ilk kayıplardan. çünkü çok sivrildi. hatta hazır bu kadar sivrilmişken bu sezonun sonunda onu ipte görsek ve bu da tüm kadınlar için bir uyanış olsa hiç fena olmaz. güzel ve aktif bir devrim sezonuyla da diziyi bitirelim pls. 5 6 sezonluk dizi değil bu umarım senarist ve kanal da görür bu gerçeği.
3×05 üzerine
Bu bölüm geçen haftaki bölüme göre daha iyidi en azından biraz daha dolu geçti ama itirazım var. Başa dönmeye gerek var mıydı ?
Hala Luke yapsın mı? Ben Nick’i istediğimden yapsa da olur. Ama yaş o iş.
Ayrıca 05.
Mantıksız geliyor olabilir ama Hannah Gilead da yetişmiş olsa da ailesi Waterford lar kadar üst rütbede insanlar değil sanırım gördüğüm kadarıyla o yüzden hiyerarşiyi kullanarak Waterford un halledemeyeceği bir iş değil gibi geldi bu durum. Tabii June un teklif etmesi biraz tuhaf kaçabilir, Waterford teklif etse daha düzgün durur.
@necdetcem7 İlk dediğin bana da öyle geliyor. İkinci dediğini de bilemedim. Senin dediğin bir ihtimal durumunu çözer de bunlarbaşa dönme ustası olduğundan da yapmazlar herhal.
3×06 üzerine:
Çok hızlı bir cevap oldu efenim bu. Ne desem bilemedim.
3×9 üzerinde
7-8. Bölümlerde inanılmaz sıkıcı olduğunu düşünmüştüm ama bu bölümü gördükten sonra o bölümlere şükrediyorum. resmen dalga geçiyorlar amaa bakalım nereye kadar gidecek böyle
Muhtemelen 4. sezona girmeyeceğim. Yani bu kadar iyi hatırlayabileceğimiz bir diziyi sündüre sündüre nasıl bu hale getirdiler, şaşırıyorum.
son bölümü izlerken ben de fenalık geçirdim. kaşınıyorlar resmen. sezon finalinde june ölürse devam ölmezse sadece ilk sezonu saklayıp ben de sileceğim.
Bende bırakma noktasındayım aslında ama şöyle bir karar aldım bu dizi için. Bu sezonu çıkartıyım bir şekilde ve 4.sezonda aynı olursa bölümlerin imdb puanları sanırım 9 puan ve üzeri olmayınca bölümlerin başına oturmayacağım. En azından o puanlarda bazı olaylar oluyor. Bu durumda bir şey kaybedeceğimi düşünmüyorum. Blutv’de ki bölüm özetleri yeterli olur bu gereksiz uzatılan hissi veren bölümler için. Mesela bu son 2 haftadır bakmıyordum şimdi izledim ama bakmadan devam edebilirmişim. Gerçi izleyip izlemediğimde tartışılır yalanım yok ileri sararak izledim. Baktım bu şekildede gitmiyor 4. sezon elveda derim.
Ben de 2.sezon finalinden sonra beklemeye alanlardanım. Yorumlara bakıyorum belki şu sündürme işi bitmiştir diye ama yorumlar pek iç açıcı değil. Şu sezonda final yapıyoruz diye açıklasalar devam ederim ama belli erken bitirmeye niyetleri yok.
3×07-08 ortalama bölümlerdi. Bu sezonun temposunda sırıtmıyorlar. 09’da iç sıkıntısından patlar insan. June’dan sıkılmak için de birebir.
10. bölüm göreceli daha üstte kaldı. Belli bir amaçları var güya ama zaten epeydir var ve uygulama kısmında ya yavaşlar ya da vasatlar. Böyle böyle tabii iki-üç sezon daha gider bu.
Anlaşıldı ben 3’e başlamadan terk. Yorumlarıyla bilgi verenlere çok teşekkürler.
Ya 10 da özellikle öyle bir ciddiyetsiz müzik çalıyordu ki, dizi sanki absürt komedi dizisi.
Deniz Gamze Ergüven’in yönettiği bölüm 3×11‘miş.
3×11 üzerine:
Bölüme tek yorumum oh be en sonunda farklı bir şeyler oldu. 3×05’de geriye dönmeye gerek var mı demiştim ama hadi o geriye dönüşü bu bölümde iyi bağladılar.
3 x 11 üzerine:
Beter ol Fred…
3x11in son sahnesi
* 3×12’yi de Deniz Gamze Ergüven yönetmiş.
@dandinidon Bir yeni bölümü de izlesene.
Sezonun sonuna yaklaştık diye vitesi artırmışlar da o zaman orta bölümü bu derece yavan geçirmeseydik diyesi geliyor insanın.
* Bu dizi June’ın gözüne gözüne girerek çekim yapınca biraz sinirim bozuluyor galiba. Zaten gün geçtikçe ayarı kaçtı kadının. Adamla da evlen Gilead’ın kanunları işinizi bozmuyorsa tam olsun bari.
65 dakikalık bölümle gelmiş. Aslında bu noktada durup dördüncü sezona girmeseler bile olurmuş. Sezonun hikayesini ve genel hikayeyi epey bir topladılar, açıkta bir şey kalmadı gibi bir hal var. Ama onay aldı tabii.
Bu durumda gelecek sezon mahkeme sahneleri mi izliyoruz, sınır dışı sonrası farklı hayatlar mı izliyoruz orasına döndüklerinde bakarız.
* Eğer bir de Kanada’yla birbirlerine girmeyeceklerse geriye kalan Gilead’ın kendisinin yıkımı olsa gerek. Zaten sona doğru o anlama gelen bir şeyler mırıldandı.
Uçak mevzusunda son anda sorun çıkacağını düşünerek izledim sürekli. En azından bunu sorunsuz yaptılar neyse ki. Geçen sezon finalinde June’un son saniye gitmekten vazgeçmesi sinir bozucu olmuştu.
en leş yerde bırakmışım meğer ve son 3 bölüm arka arkaya muhteşem bölümler izlettiler bize. finalde gözlerim sulandı resmen. bu dizinin sezonları 8er bölüm falan olsa ortaya muhteşem şeyler koyabileceklerken bu inat neden anlamıyorum. tek bir yerine itirazım var o da
emeği büyük onun da.
gelecek sezon izlemem kesinlikle demiştim ama bilemiyorum kafam karışık. walking dead sendromu yaşıyorum sanırım. güzel toparladıkları için sevindim.
3. Sezon:
İlk 4 bölümü izleyip epeyce bir ara vermiştim. Sonrasına toplu halde baktım. Bu sebepten midir ki bilemiyorum yukarıdaki bunca olumsuz yoruma pek katılamadım. Bir kere 2. sezondan daha iyi bir sezondu bana göre. Bir de dediğim gibi arka arkaya izlediğimden belki o uzatma sahneler bana o kadar batmadı. Tabii ki sezon 8-10 bölüm olsa, 9. bölüm gibi ben doldurma bölümüm diye bağıran bir bölüm olmasa, Elizabeth Moss her sahnede o gözlerini belertmese daha müteşekkir olurdum. Son 3 bölüm de zaten art arda dizinin en iyi bölümleriydi. Şu haliyle -zaten bırakmak aklımın ucundan geçmiyordu da- 4. sezona devam ederim tabii ki.
Devam kitabının da dizi olması için çalışmalar varmış. Yine Hulu için.
Kitap aynı dünya ama ilk kitabın 15 yıl sonrası. 10 Eylül’de A.B.D.’de raflarda.
İkinci kitabını okurum. İlk kitap zaten sadece ilk sezon gibi bişiy, sonu biraz farklı işte.
403’ü Elizabeth Moss yönetecekmiş.
Margaret Atwood’un aynı evrendeki yeni romanı Ahitler ön siparişe açılmış.
‘Handmaid’s Tale’ Season 4 Pushed to 2021
Season 4 Teaser
S4 Teaser Trailer
İki haftalık karantinaya girmişler. Yakında çekimlere dönüyollağ.
+Mckenna Grace
Yaşça çok büyük bir kumandanla evlenmiş bir genç kız. Mrs. Keyes.
Çekimlere başlamışlar bir süre önce.
Season 4 Teaser
https://www.youtube.com/watch?v=rg_160Be71g
POSTER
kim ölü kim yaşıyor kim ne tarafta sıfır hatıra.
Bugün gelen ilk 3 bölümün yarısını izledim. Aynı monoton gidişat. Türlü türlü dert. Yer yer sinir bozmalar. Bir şey değişmemiş bunda.
Not: En azından artık Lydia ölebilir mi? Yıldım ya ben bu kadından.
The Handmaids Tale is the new The Walking Dead.
* 3. bölümün son kısmındaki kaçış sahnelerini fena çekmemişler. Tek itirazım Lydia’nın ölmeyeceğini düşünerek izlemekti. June elini kaldırsa da indirme fırsatını bulamadı işte, kaldı yine.
* Moira’nın June’a çemkirmelerini ilginç bulmadım değil hani. Bir de Nick+June kavuşması tatlıydı ^.^
Bu hızla devam ederse Kanada’ya kaçtığı günü görmeye ömrümüz yetmeyebilir.
vs görünce. o halde beklesin.