Tin Star – Tanıtım
16 yorum pirate 04 Ekim 2017 08:35
Sky Atlantic kanalının eylül ayında bizlerle buluşturduğu yeni dizisi Tin Star‘ın tanıtımına hoş geldiniz.
Tin Star‘ın 10 bölümlük ilk sezonunun tüm bölümleri 7 Eylül 2017 tarihinde kanal tarafından dijital ortamda yayınlandı. Kanal haftalık olarak da televizyondan yayınlamaya devam ediyor bu arada bölümleri. Online dijital platformlardan Amazon’un da dizinin yayın haklarını elinde bulundurması ve söz konusu tarihte tüm bölümleri yayınlamış olması dolayısıyla Sky Atlantic’in de ister istemez böyle bir yayın politikasını tercih etmek durumunda kaldığı söylenebilir.
Tin Star daha ilk sezonu yayınlanmadan Sky Atlantic’ten 2. sezon onayı almıştı bu arada.
Yazar kadrosunun başında 28 Weeks Later, Before I Go to Sleep ve The American gibi popüler filmlerin arkasında yer alan Rowan Joffe‘yi barındıran dizinin yapımcı kadrosunda ise Diederick Santer, Alison Jackson ve Cameron Roach gibi isimler var.
Suç ve gizem soslu dramanın bölüm süreleri ise 43 ile 54 dakika arasında değişiyor.
İngiliz bir baba, İrlandalı bir anne ve 2 çocuktan oluşan 4 kişilik Worth ailesi, İngiltere’deki yaşamlarını bırakıp yeni bir hayata başlamak üzere Kanada’da küçük bir göl kenarında yer alan bir dağ kasabasına gelirler. Ailenin babası Jim, uzaktan sakin görünen bu kasabanın şerifi olarak göreve başlar. Kasabadaki iş imkanları ise genel olarak kısıtlıdır. Derken büyük bir petrol firması iş ve aş vaadiyle kasabalının kapısını çalar, aklına girer ve fabrikasını kasabanın bitişiğine kurmak için kasabalılardan onayı alır. Fabrikanın açılması kasabaya hatırı sayılır bir miktarda işçi göçünü de beraberinde getirir. Haliyle şiddet ve suç olaylarının artması da kaçınılmaz olur. Şerif ve ailesinin yeni hayatlarına alışmaya çalıştığı günlerden birinde ise bir suç olayı gelir ve Jim’in ailesini bulur. Akaryakıt istasyonunda benzin almak üzere durdukları bir esnada yüzü maskeli bir silahlı saldırganın kurşunu aile fertlerinden birine isabet eder. Diziyi tam da bu silahlı saldırı sahnesiyle açıyor ve olayların nasıl bu noktaya geldiğini görmek üzere geriden alıyoruz hikayeyi. Diğer bölümlerde de bu tarz ilgiyi tetikte tutan sunum taktiklerini bolca kullandığını görüyoruz bu arada dizinin.
Dizimizin başrol oyuncusu Tim Roth, Şerif Jim Worth karakterine hayat veriyor. Tim Roth yukarıdaki posterde öne çıkarıldığı üzere başrolü Christina Hendricks ile paylaşmıyor bu arada. Dizinin tek başrolü o kesinlikle.
Jim, eşini ve çocuklarını seven bir baba ve aynı zamanda kolayca sinirlenen, şiddete meyilli bir şeriftir. Başkalarının söylediklerine ve istediklerine önem gösteren bir yapısı pek yoktur. Başına buyruktur, kendi bildiğini okur. Bir büyük sıkıntısı da vardır ki içtiği zaman Jim artık Jim değildir. Birkaç senedir içkiye ağzını sürmeyen Jim’in içtiği vakitlerde ikinci kişiliği Jack devreye girmektedir ve Jack, Jim’den çok çok daha farklı biridir. Arkasında gizemli bir geçmiş barındırır.
Tim Roth’u Lie to Me, Rillington Place ve Klondike gibi dizilerden tanıyabilirsiniz.
Dizinin 2 numaralı baskın karakteri olan Jim’in kızı Anna rolünde Abigail Lawrie‘yi izliyoruz. Anna’nın yaşına göre oldukça olgun bir genç kız olduğunu söylemek mümkün. İngiltere’den ve arkadaşlarından ayrılıp bu dağ kasabasına sürüklenmek zorunda kaldığı için mutsuz ama bunu büyük bir sorun haline de getirmiyor ailesine karşı. Tıpkı babası gibi başına buyruk ve kendi bildiğini okuyan biri.
Jim’in oğlu Petey rolünde ise Rupert Turnbull karşımıza çıkıyor.
Jim’in karısı Angela rolüne Glitch, The Secret, The Honourable Woman ve Episodes gibi dizilerden aşina olduğumuz Genevieve O’Reilly hayat veriyor. Taşrada büyümüş İrlandalı bir kadın ve kocasını destekleyen iyi bir eş Angela.
Mad Men ve Hap and Leonard dizilerinden aşina olduğumuz Christina Hendricks, petrol şirketinin halkla ilişkiler ve basın sorumlusu Elizabeth Bradshaw karakteri ile yardımcı rolde yer alıyor dizide. Son derece soğukkanlı ve tuttuğunu koparan bir kadın Elizabeth.
Hell on Wheels, Van Helsing, Sanctuary ve Stargate: Atlantis gibi dizilerden aşina olduğumuz Christopher Heyerdahl, petrol şirketinin şube sorumlusu Louis Gagnon karakteri ile karşımıza çıkıyor. Louis’in son derece soğukkanlı ve duygusuz bir adam olduğunu söyleyebiliriz.
Dickensian dizisinden anımsanabilecek Oliver Coopersmith, petrol şirketinde çalışmak üzere İngiltere’den gelen Whitey isimli bir gence hayat veriyor. Anna ile aralarında birbirlerini ilk gördükleri andan itibaren bir çekim başlıyor.
Marcella ve Desperate Romantics dizilerinden anımsanabilecek Ian Puleston-Davies, Whitey’nin onunla beraber kasabaya çalışmaya gelen bir akrabası olan Frank karakteriyle karşımıza çıkıyor.
Between dizisinden anımsanabilecek Sarah Podemski‘yi kasabanın Jim dışındaki 2 güvenlik mensubundan biri olan Şerif Yardımcısı Denise Minahik rolünde izliyoruz. Denise bir Kızılderili kızı. Babası kasabanın hemen dışında kendi arazi sınırları içerisinde yaşayan bir Kızılderili kabilesinin lideri.
Kasabanın diğer şerif yardımcısı Nick McGillen rolünde Hellcats ve Defiance dizilerinden anımsanabilecek Ryan Kennedy‘yi izliyoruz. Ryan ve Denise bir çift. Denise’e oranla daha az destek veriyor Jim’e kararlarında.
Tin Star, yazının konu kısmında da belirttiğim üzere başta bir sahne gösterip bölümün devamında geriye sarıp o ana doğru yavaş yavaş ulaştığımız bir sunum taktiği kullanıyor bölümlerin en azından yarısında ve bu konuda da oldukça başarılı oluyor. Gizem unsurunu başarıyla kullanan dizinin bu gizem unsurunu bölümlere ve sezona güzelce yayabildiğini ve sunum kalitesi ile öne çıkmayı başaran bir dizi olduğunu belirtmek isterim. Yer yer yaptığı sürpriz hamlelerle de ilgiyi tetikte tutmayı başarıyor. Hikayenin dram kısmını izleyiciye geçirme kısmında da başarısını sürdüren Tin Star kaliteli kadrosu, iyi oyunculukları, doğru ve yerinde kullanılan müzikleri ile de damakta güzel bir tat bırakıyor. Başrolde Tim Roth epey iyi iş çıkarırken Abigail Lawrie gibi ekran enerjisi yüksek bir genç bir oyuncu da performansı ile beğeni toplayıp oyunculuk piyasasında kalıcı olacağının sinyallerini veriyor.
Benim dizi ile ilgili söyleyeceklerim bu kadar. İzleyecek olanlara iyi seyirler.
Bu da fragmanı:
https://www.youtube.com/watch?v=8F_b9Gv7Jzs
yorumlar
çok teşekkürler. kesinlikle deneyeceğim.
Dizi ile ilgili şuradaki bölüm yorumlarımı da buraya taşıyayım:
S01E01
Christina Hendricks sayesinde radarıma girmişti bu dizi ama bir üstteki fragmanı izledikten sonra beklentimi aşağıya çekmiştim. İyi ki de çekmişim, bu şekilde başına oturunca memnun kalktım ben bölümün başından.
İngiliz dizisi olunca İngiltere’de geçecek bir hikaye sanıyordum ben bunu. Arabayı soldan kullandıkları anda İngiltere’de olmadığımız ortaya çıktı hemen tabi. Ama nerede olduğumuzu söylemeleri için 30 dakika kadar bekletmeleri canımı sıktı biraz. Neyse sonunda öğrendik ki Kanada’daymışız.
Bu yakınlarda Rillington Place’te izlediğim Tim Roth’u burada sağlığı yerinde bir vaziyette izleyince oradaki performansı biraz daha anlam kazandı açıkçası. Büyük iş çıkarmış o gıcık karakterde orada. Sondaki sahne de gösteriyor ki burada da iyi yoğurabileceği bir rol var elinde.
Şu sıralar Glitch’te izlediğim Genevieve O’Reilly ve Christina Hendricks de dizinin diğer artıları elbette. Roth’un karakterinin kızını canlandıran oyuncuyu da sevdim. Yalnız öyle bir hava var ki
2. bölümü de merakla bekliyorum.
S01E02
İlk bölümün epey altında kalmış hem hikaye olarak hem de tempo olarak. Bir sonraki bölüm daha iyi olur umarım.
S01E03
Güzeldi bu bölüm. İlk bölümde aldığım tadı aldım tekrardan. İlk bölümdeki olacak bir şeyden başlayıp oraya doğru ilerlemek keyifliydi. Bunu yaparken saatle ileri geri oynamak da renk katmış bölüme. İlk 3 bölümü 3 ayrı yönetmen yönetmiş. 1. ve 3. bölümün yönetmenleri benden tam not alırken 2’nin yönetmeni geçer not bile alamadı açıkçası. Yönetmenin vezir de rezil de edebileceğine örnek teşkil eden bir dizi oluyor Tin Star.
İzlemeye devam.
S01E04
Sevmedim bu bölümü. Savruk bir anlatım tarzı vardı. Varmak istediği noktaya varırken sunduğu şey ilgi çekici değildi. Yine bir yönetmen başarısızlığı vardı açıkçası.
Kapanıştaki şarkı yakışmış.
S01E05
Güzel bölüm olmuş. Oldukça eğlenceliydi de diyebilirim hatta.
*Bar sahibi hatun ve elemanın sahneleri keyifliydi.
*Jim’in kontağı sıyırmış hallerini izlemesi de keyifliydi. Zenci elemana yaptıkları izlenesiydi. İş bittikten sonra çalan şarkı da güzeldi bu arada.
*Jim ve Angela’nın katilin kanı üzerinde zevke gelmeleri ise bölümün baba sahnesiydi kesinlikle. Bu hatun Jim’den 10 kat daha arızalı kesinlikle.
S01E06
Fena değildi. 1, 3 ve 5 kadar sevmedim ama 2 ve 4’ten daha iyiydi kesinlikle.
*Kapanışta bombaları patlattılar.
*Açılış sahnesinin devamını o şekilde getirmeleri hoşuma gitmedi. Keltoşa veda edelim isterdim açıkçası bu bölüm.
*Angela Jim’e değil Jack’e aşık olmuş zamanında belli. İçiriyor, baştan çıkarıyor, gazlıyor, ölüm makinasını yola salıyor. Cidden asıl sayko bu kadın!
S01E09
7 de 8 de güzeldi ama bu bölüm çok daha güzeldi. Geçmişe gidip malum hikayeyi izleme fırsatı yakalamak keyifliydi. Çocuk oyuncunun performansı şahaneydi.
*Jack, sonda çocuğu bırakıp gidince içim ezildi valla. Çok tatlı, çok masum bir çocukmuş. Cidden sevmş de bizim ayyaşı.
Çocuğu da kadını da alıp gitsen ölür müydün a be pislik!
S01E10 (Sezon Finali)
Gayet güzel bir kapanıştı. Kafama yatan tepkiler verdi karakterler. Hiçbirinin verdiği tepki eğreti durmadı. Kapanış sahneleri oldukça sağlamdı. Hakkını verdiler diyebilirim. Sonu da tamamen kapalıydı bana göre. Niye 2. sezon onayı aldı bu anlamadım. Bu şekilde tadında, zamanında veda ediyor olmalıydık diziye.
2. ve 4. bölümleri saymazsam taş gibi bir dizi oldu cidden. Sunum çoğu zaman çok iyiydi. Ustaca sattılar hikayeyi. Kadro iyiydi, oyunculuklar yeterliydi. Müzik kullanımları gayet başarılıydı. Çıplaklık açısından da korkak olmaması başka bir artısıydı. Piyasa Abigail Lawrie gibi ekran enerjisi yüksek bir genç bir oyuncu kazandı. Ryan Kennedy, yüzünü piyasaya tekrar hatırlatmış oldu. Tim Roth çok iyiydi. Genevieve O’Reilly, Sarah Podemski ve Oliver Coopersmith de fena iş çıkarmadı. Christina Hendricks bu küçük ve düz rolü niye kabul etti anlam veremedim doğrusu. Yanlış anlaşılmasın onu görmek güzeldi ama isim olmayan bir oyuncuya da verilebilirmiş gayet bu rol. 9. bölümün yıldızı çocuk oyuncu Jack Veal’i de tez vakitte başka bir dizide izlemek isterim kesinlikle.
Dizi için puanım: 8.2
dün bitirdim… karakterler de çok zorlama vardı… piskopat havası vereceğim diye saçma sapan hareketler yaptırmışlar…. seyredin de demem, seyretmeyin de…
S2 İlk Kare
2019 yılında gelecek 2. sezon diyor.
S2 Fragman (Amazon)
S02E01
65 dakika uzunluğunda, görsel ve işitsel açıdan ilk sezondaki formundan pek bir şey kaybetmeyen bir açılış olmuş. İlk sezonun üzerinden 16-17 ay geçmiş olsa da genel hatlarıyla hatırlıyorum olan bitenleri ama Angela’nın bu bölümdeki tepkilerini anlamlandırabildiğimi iddia edemeyeceğim. Elizabeth’i hikayenin içinde tutma gerekçeleri de baştan savma geldi ayrıca bana.
Sezonun ilk bölümünü fena bulmasam da ilk sezon kadar başarılı bir sezon olmayacak gibi bir his oluştu bende açıkçası. İlk sezonda hikaye ucu kapalı bir şekilde bitmişken zorlama bir şekilde devam edilmemeliydi düşüncesi baki bende. Acilen yeni bir konu bulunup ve yeni bir düşman yaratılıp bu havanın dağıtılması lazım. Yoksa aile arasındaki triplerle akmaz bu sezon.
2. sezon 10 değil, 9 bölüm gözüküyor bu arada Sky’ın sitesinde.
S02E02
Boş beleş dolanıyoruz öyle ortalıkta. Din muhabbetlerinden oldum olası haz etmemişimdir zaten. Bu sezondan umudu kestim şimdiden. İzlemeye devam etmek için tek sebebim Tim Roth an itibariyle.
S02E04
Son 2 bölüme oranla daha izlenir durumdaydı sunumu sayesinde bu bölüm ama hikayeyi ya da karakterleri ciddiye alamıyorum yani bu sezon.
S02E05
Bak bu bölüm güzeldi işte. Sezonun geri kalan kısmı için az buçuk moda soktu.
S02E06
Allahın manyaklarının yaptığı atış talimine bak ya!
S02E09 (Sezon Finali)
Güzel bir kapanış olmuş diyebilirim. Çekimler, müzikler falan iyi bir sunum vardı ortada.
Sezona çok iyi başlamayan dizi 4. bölümde kıpırdanmaya başladı ve 5. bölümden itibaren daha izlenir bir kıvama geldi. ‘Disfonksiyonel aile’ kavramının hakkını verdi bizim üçlü bu süreçte. Diğer aile de form tutunca yavaş akan ama kendisini izleten bir şey çıktı ortaya. Ama o çok çok iyi ilk sezonun epey altında kaldı elbette.
Ucu açık bittiği için ister istemez 3. ve son sezon onayı alsın istiyorum. 3. sezon olursa hikaye Liverpool’da yani İngiltere’de geçecek gibi. Hayırlısı olsun bakalım!
S3: Ian Hart (The Terror), Tanya Moodie (A Discovery of Witches), Joanne Whalley (The Borgias) ve Kerrie Hayes (The Mill).
Tin Star: Liverpool
S3 Poster (Movistar+)
S3 Fragman
antoloji mi bu? 1. sezon konu kapanmıştı diye hatırlıyorum…
S03E06 (FİNAL)
Boş beleş bir sezon olmuş. Keşke hiç çekmeselermiş cidden bu sezonu. Allahtan bölüm sayısı diğer sezonlara kıyasla daha azdı.