One Night, Paramount+’ın 1 Eylül 2023 tarihinde bizlerle buluşturduğu Avustralya yapımı yeni dizisi. Psikolojik drama ve gizem türlerini harmanlayan karakter merkezli dizimiz, 6 bölümden oluşmakta. Dizinin bölüm süreleri 44-50 dakika aralığında değişmekte. Bu da diziye ait fragman:

Emily Ballou, dizinin yaratıcısı konumunda. Ona yazar masasında Fiona Seres (The Woman in White, The Silence, Tangle), yapımcı koltuğunda ise Ian Collie, Rob Gibson, Ally Henville ve Simon Maxwell eşlik etmiş. Bölümlerin yarısını Lisa Matthews, diğer yarısını Catherine Millar yönetmiş.

Tess, Hat ve Simone isimli 3 kadın var hikayemizin merkezinde. Çocuklukları ve gençlikleri yakın arkadaş olarak geçmiş bu üçlünün. Yetişkinlik dönemlerine girildiğinde ise Tess ve Simone arasındaki iletişim kopmuş. Tess İngiltere’de, Simone ise Sidney’de yaşamış uzun yıllar boyunca. Memleketinde kalmaya devam eden Hat ise ikisiyle de uzaktan uzağa da olsa iletişimde kalmaya devam etmiş. Aradan geçen uzun yılların ardından önce Simone dönüyor sahil kenarında bulunan küçük bir yerleşim yeri olan memleketine demans hastası olan babasıyla ilgilenmek üzere. Ardından da Tess dönüyor İngiltere’den karısı ve 2 çocuğuyla birlikte. Üçlünün yıllar sonra yeniden bir araya gelmesi mutlu ve neşeli günleri beraberinde getirmeyecek. Aksine Simone’un yazmış olduğu bir kitap onların arasını daha da gergin bir hale sokacak.

Dizimize de adını veren ‘One Night’ isimli kitabın hikayesi, yaklaşık 20 yıl öncesine, üçlünün gençlik yıllarına dayanıyor. Son derece talihsiz bir gece yaşanmış o vakitlerde. Tess ve Simone, Hat’in barmenlik yaptığı bir barda eğlenmektelermiş.Tess ve Simone, son derece sarhoşlar. Hatta Tess hap da kullanmış o gece. Hat ise bardaki yoğunluktan kafasını kaşıyamaz vaziyette.

İşte o gece barın arka tarafındaki tenha bir depoda travmatik bir olay yaşanmış. Oracıkta sızıp kalmış halde uzandığı görülen Tess, gecenin ilerleyen saatlerine dair hiçbir şey hatırlamamakta. Bilgisi birkaç küçük yara beresinden ve etrafındaki kişilerin anlattığı şeylerden ibaret. Simone ve Tess ise yeterince ilgili bir arkadaş, gerçek bir dost olamamışlar açıkçası o gece – işe biraz da yorum katmak gerekirse.

Tess karakterinde Broadchurch, Doctor Who, Trust Me, Marchlands ve The Smoke gibi dizilerden tanıdığımız Jodie Whittaker‘ı izliyoruz. Karakterin gençliğini Mikaela Binns-Rorke canlandırıyor.

Hayatının en travmatik olayının bir zamanlar hayatındaki en önemli kişi olan Simone tarafından bir kitaba malzeme yapıldığını biraz gecikmeli olarak öğrenecek Tess. Öğrendiğinde de elbette çileden çıkacak.

Yaşadığı acı olaydan bir süre sonra yeni bir hayata başlamak üzere İngiltere’ye gitmiş Tess. Orada Vicki isimli bir kadınla tanışıp evlenmiş ve iki de çocukları mevcut. İyi de bir işe sahip. Çalıştığı şirket Avustralya şubesinde 1 yıllığına görev yapacak tecrübeli bir personel arayışı içerisine girince bu göreve talip oluyor ve ailesiyle birlikte memleketine geri dönüyor yıllar sonra.

Destekleyici bir eş olan Vicki karakterini Five Bedrooms, Offspring, Tangle ve Mr & Mrs Murder gibi dizilerden tanıdığımız Kat Stewart canlandırıyor.

İngiliz bir karakter olan Vicki’ye Avustralyalı Stewart’ın, Avustralyalı bir karakter olan Tess’e ise İngiliz Whittaker’ın hayat vermesi ilginç bir tezat unsuru olmuş bu arada.

Tess-Vicki çiftinin lise çağındaki aklı bir karış havada genç kızları Lily rolünde Harper Simon, daha küçük yaştaki oğulları Arthur rolünde ise Jude Hyland karşımıza çıkıyor.

Hat karakterine Orange Is the New Black, Picnic at Hanging Rock, Spirited ve Deep Water gibi dizilerden tanıdığımız Yael Stone hayat veriyor. Karakterin gençliğini Bella Ridgway canlandırıyor.

Evli ve çocuklu bir kadın Hat. Aynı zamanda da bir avukat. Hikaye için köprü bir karakter konumunda Hat.

The Twelve ve The Tourist gibi dizilerden anımsanabilecek Damien Strouthos, Hat’in kocası Mark karakterini canlandırıyor. Karakterin genç halinde Alan Dalziel karşımıza çıkıyor.

Söz konusu olayın yaşandığı gece tanışmış çiftimiz. Bara gelen müşterilerden biriymiş Mark. İyi bir baba ve iyi de bir eş olduğu hissediliyor.

Simone karakterinde ise Wentworth, Doctor Doctor ve Rush gibi dizilerden tanıdığımız Nicole da Silva‘yı izleme şansı elde ediyoruz. Karakterin gençliğini Bridgette Armstrong canlandırıyor.

Bekar, yalnız ve lezbiyen bir kadın Simone. Tess’e aşıkmış gençliğinde. Aralarında güçlü bir bağ ve çekim varmış. Tess’in yıllar sonra geri döneceğini öğrenmek onda garip hisler uyandırıyor.

George Mason‘ı Joey Calley karakteriyle izliyoruz dizide. Karakterin genç halinde David Howell karşımıza çıkıyor.

Şimdilerde evli ve çocuklu bir adam Joey. Hat’in çalıştığı barı işletiyormuş ağabeyiyle birlikte o yıllarda. Hat ile de epey yakınlarmış. İlk bölümde olayın yaşandığı gece Simone’un baygın bedeninin başında 3 kişinin dikildiğini görüyoruz Simone’un gözünden. Joey ve ağabeyi, o üç kişiden ikisi.

Joey’nin ağabeyi Trevor Calley karakterinde The Clearing, The Luminaries ve Filthy Rich gibi dizilerden anımsanabilecek Erroll Shand karşımıza çıkıyor. “Bakışları bakış değil.” dedirten karakterin gençliğini Shane Osborne canlandırıyor.

An itibarıyla hapiste ve kısa bir süre sonra da dışarı çıkacakmış. Bir süredir Joey’nin göz kulak olduğu Jason isimli bir oğlu var. Tess’in kızı Lily ile arkadaşlık etmeye başlayan Jason rolünde Zac Burgess‘i izliyoruz.

Simone, One Night isimli ilgi uyandıracak olan kitabını gerçek ismini kullanmadan yayımlamayı tercih etti. Genç bir kadın gazeteci de bu gizemli yazarın kim olduğunu öğrenmek için araştırmaya koyuluyor. Söz konusu gazeteciyi Hungry Ghosts ve Barons dizilerinden anımsanabilecek Jillian Nguyen canlandırıyor.

Doctor Doctor ve Heartbreak High gibi dizilerden hatırlanabilecek Tina Bursill, Tess’in annesi Helen rolüyle karşımıza çıkıyor.

A Place to Call Home, The End ve City Homicide gibi dizilerden hatırlanabilecek Noni Hazlehurst ise Calley kardeşlerin yaşlı anneleri Mary karakterini canlandırıyor.

Dizinin ilk 3 bölümünü izlemiş bulunuyorum. İlk 2 bölümüyle beni tam anlamıyla içine alamamıştı dizi ama bunu 3. bölümüyle başardı. İlk bölüm Simone, ikinci bölüm Hat ve üçüncü bölüm Tess ağırlıklı olarak ilerledi bu arada. Tess’in trajedinin merkezinde olan karakter oluşu, hikayedeki boşluklar adına daha fazla şey anlatılması ve bu bölümde ilk 2 bölüme kıyasla daha iyi bir yönetmen performansının ortaya çıkması, 3. bölümü öne çıkaran şeyler arasındaydı. Umarım ilerleyen bölümler bu 3. bölüme yakın ayarda devam etmeyi başarmıştır.