Netflix, 11 Kasım’da izleyiciyi The Liberator isminde yeni bir diziyle buluşturdu.

Jeb Stuart‘ın kaleme aldığı mini dizi, Alex Kershaw imzalı The Liberator: One World War II Soldier’s 500-Day Odyssey kitabından uyarlandı. Sezonu 4 bölümden oluşan The Liberator, live-action ve animasyonu bir araya getiren bir yapım. CGI’ı ve oyuncular eşliğinde canlı aksiyon performansını birleştiren yeni bir hibrit animasyon teknolojisi olan Trioscope‘la hazırlanan ilk dizi olarak da biliniyor.

Greg Jonkajtys tarafından yönetilen bölümlerde Bradley James, Martin Sensmeier, Jose Miguel Vasquez, Forrest Goodluck, Tatanka Means, Michael Shaeffer, Kiowa Gordon gibi isimler rol alıyor.

Konusu:

İkinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği bir dönemdeyiz. Dizide “Thunderbirds” ismiyle bilinen 157. Piyade Alayı‘nın hikayesi anlatılıyor. ABD’nin dahil olduğu Müttefik Devletler‘e bağlı olarak İtalya Cephesi’nde görevlendirilen ve Fransa’ya da gönderilen alay, 500 günden fazla savaştı.

157. Alay, beyaz kovboylar, Meksikalı Amerikanlar ve yerli askerlerden oluşan bir birlik olarak da öne çıkıyor. Dizinin hikayesi ağırlıklı olarak başına buyruk ve görevine sadık, cesur ve gözü pek subay Felix Sparks üzerinden anlatılıyor. Hatta Felix’in her bölümde eşi Mary’ye yazdığı mektuplar üzerinden iç sesine, alayın durumuna ve savaşın gidişatına da konuk oluyoruz.

Merlin, Medici: Masters of Florence, Damien ve Bounty Hunters gibi yapımlardan tanıdığım Bradley James’i severim. Bu dizi de daha çok onun sayesinde radarıma girdi.

Diziye her ne kadar live-action haliyle izlesek de olurmuş gözüyle baksam bile animasyon kısmının farklı bir hava kattığını inkar edemem. İlk bölümü devam ederken alıştım zaten. Bradley James’in varlığı da beklediğim gibi pozitif bir katkı oldu. 157. Alay’ı ismen biliyorum, cismen hakim değilim. Felix Sparks’ın gerçek bir asker olduğunu diziden önce bilmiyordum mesela. Sondaki yazılar çıkmasa merak edip bakmazdım herhalde.

Askerlik tarafı o kadar da ilgimi çekmedi aslında, gerçi bu direkt olarak benlik bir durum muhtemelen. Dizi, askerlerin içinde bulunduğu zor koşullara yer veriş biçimiyle daha fazla ilgimi çekti. Başladığı düzeyde ilerledi ve hikayesini tamamladı. İyi de ilerledi gibi. Final bölümü ise içlerinde en sevdiğim oldu. The Liberator da böylece savaşın kendi kesitini sundu.

Eli yüzü yeterince düzgün bir yapım olduğu söylenebilir, bir tarafından ilgisini çeken varsa bir baksın. İyi seyirler.