World on Fire – Tanıtım
23 yorum pirate 09 Ekim 2019 08:35
BBC One’ın yeni mini dizisi World on Fire‘ın tanıtımıyla karşınızdayız bugün. Aşk ve savaşın öne çıkan iki unsur olarak sunulduğu bir dönem draması olan World on Fire, 29 Eylül 2019 tarihinde başladı. Henüz 2 bölümü geride kaldı ve toplam 7 bölümden oluşuyor.
Desperate Romantics ve The A Word gibi dizilerin yaratıcısı olarak tanıdığımız Peter Bowker, dizimizin yaratıcısı konumunda. Yapımcı koltuğunda ona Damien Timmer, Helen Ziegler, Chris Clough, Lucy Richer ve Marcus Wilson gibi isimler eşlik ediyor.
Çekimleri çeşitli ülke ve şehirlerde yapılan dizinin ilk iki bölümü 56-57 dakika uzunluğundaydı.
Sene 1939. Almanya, Polonya’yı işgal etmek üzere son hazırlıklarını yapmakta ve 2. Dünya Savaşı başlama arefesinde. Tüm dünya yaklaşan Alman tehdidinin bilincinde.
Savaşı İngiliz, Amerikan, Polonyalı, Fransız, Alman gibi ırklardan ve gazeteci, garson, çevirmen, şarkıcı, doktor gibi mesleklerden olan karakterlerimizin gözünden ekrana aktaran dizi, aşk ve romantizm gibi unsurları da kullanarak hikayeyi daha ilgi çekici bir şekilde sunmaya çalışıyor.
*Bir devlet kurumu emrinde çevirmen olarak çalışmak üzere Polonya’daki görev yerine gitme arefesinde olan, varlıklı bir aileden gelen genç bir İngiliz olan Harry Chase karakterinde Little Women dizisinden anımsanabilecek Jonah Hauer-King‘i izliyoruz.
*Harry’nin İngiltere’de geride bıraktığı sevgilisi Lois Bennett rolünde Julia Brown‘ı izleme fırsatı yakalıyoruz. Lois, rahmetli annesi gibi şarkıcılık mesleğini icra ediyor alnının akıyla. Bağımsız, biraz da başına buyruk genç bir kadın kendisi.
*Harry’nin Varşova’da tanışıp kaynaştığı yeni sevgilisi Kasia Tomaszeski karakterine 1983 dizisinden anımsanabilecek Polonyalı aktris Zofia Wichlacz hayat veriyor. Kasia, ailesine değer veren bir genç kız. Bir restoranda garsonluk yapıyor.
*Mad About You ve Shots Fired gibi diziler dışında As Good as It Gets, Twister ve What Women Want gibi sinema filmlerinden de yakinen tanıdığımız Amerikalı ünlü aktris Helen Hunt‘ı Varşova’da görev yapan Amerikalı bir savaş muhabiri olan Nancy Campbell rolünde izleme şansı elde ediyoruz.
*Sense8 ve Stargate Universe dizilerinden tanıdığımız Brian J. Smith, Nancy’nin Paris’te yaşayan yeğeni Webster rolüyle karşımıza çıkıyor. Webster, Paris’in eğlenceli atmosferini seven bir doktor.
*The Oath, The Frankenstein Chronicles, Legends ve Game of Thrones gibi dizilerden aşina olduğumuz Sean Bean‘i Lois’in fabrika işçisi babası Douglas Bennett rolünde izliyoruz.
*Harlots, Mum ve Fleming gibi dizilerden aşina olduğumuz Lesley Manville, Harry’nin kontrol meraklısı, kibirli annesi Robina Chase rolüyle karşımıza çıkıyor.
*The Last Kingdom ve The Halcyon dizilerinden anımsanabilecek Ewan Mitchell‘i Lois’in başı beladan eksik olmayan erkek kardeşi Tom Bennett rolünde, Eryk Biedunkiewicz‘i ise Kasia’nın küçük kardeşi Jan rolünde izliyoruz.
İlk 2 bölüm itibarıyla fena gitmiyor dizi. Yeterince akıcı, görsel olarak da yeterli bir dizi. Kadrosu da hiç fena değil. Bu 2 bölümlük süreçte Julia Brown ve Zofia Wichlacz’ı izlemesi keyifliydi özellikle.
İşin sadece savaş kısmına odaklanıp uzun savaş muhabbetleri yaparak izleyiciyi sıkmıyor muadillerinin aksine dizi. Romatizme dayalı sahnelerle ve neşeli müziklerle daha renkli kılmışlar hikayeyi. Bu şekilde ve ayarda devam ettiği takdirde sezonu tamamlarım diye düşünüyorum.
Benim diziyle ilgili söyleyeceklerim şu an için bu kadar. İzlemeye niyeti olanlara iyi seyirler dilerim.
Bu da dizinin fragmanı:
yorumlar
Olmuş bu, izlerim ben. 4-5 sezon çekeriz belki diye her sezona 1 yıl koydular da umarım öyle bir gidişatları olur.
* Kasia kolaylaştırsan şaşardım zaten şekerim. Harry’nin nasıl ilerleyeceğini pek de merak etmiyorum ama konsept olarak iyi fikir.
* Sean Bean biraz gözümü tırmaladı burada. Geçen bir ara artık öleceğim rolleri kabul etmiyorum diye açıklama yaptı ama bu dizi de ona dahil mi acaba?
1×02 üzerine:
Fırsatım varken BBC iPlayer’dan izleyeyim dedim. Kullanması zevkli bir şeymiş. Bölüm de güzeldi ama özellikle ikinci yarısı. Savaş ilerledikçe damardan giriyorlar sanki.
* Kasia zaten psikologluk. Annesinin ölmesi o an için şaşırtıcıydı.
* Paris tarafını nereye vardıracaklar acaba? Aslında savaşın sıçramasını düşünürsek malzeme var da kişilere baktığımda neler olur bilemedim şu an.
S01E01
Az izler kapatırım muhtemelen diyordum ama sevdim ben bölümü. Gayet akıcı bir şekilde ilerledi. Helen Hunt, Lesley Manville, Sean Bean, Brian J. Smith, Julia Brown ve Zofia Wichlacz. Fena da bir kadro oluşmamış. Yalnız 7 bölüm çok gibi duruyor bu diziye ama hayırlısı olsun bakalım.
S01E03
Yanlış sulardasın Kasia. Acı biter bu işin sonu. Lois, senin de pek doğru sularda yüzdüğün söylenemez. Herkes o çocuk kadar kibar olmaz.
Helen Hunt’ın karakteri an itibariyle dizinin en gereksiz karakteri konumunda.
Ee, daha daha sonra?
* Kasia’nın giriştiği işle bitmez yalnız o askerler. İyi rütbeli birinden zorla bilgi almak için kullanmayı deneseniz hiç değilse belki işe yarar.
Normal bir bölümdü. Herkesin payına düştü yine bir şeyler.
Aklıma biraz olsun Nolan’ın filmini de getirir herhalde gelecek bölüm.
1×05 üzerine:
* Dunkirk’ü kendince fena anlatmadı. Son kısımları daha iyiydi.
* Bu beyefendiyi Legends of Tomorrow’dan beri görme şansım olmadıydı. Buradan da çıktı.
*Harry ile Kasia olur da ilerde yeniden bir araya gelirse Harry soracak ‘Ne yaptın görmeyeli karıcığım?’ Cevap: ‘Günde 3 öğün Alman dili yedim.’
A be Kasia yengem; hepsini öpmesen olmuyor mu cidden?
*Harry: Nasıl poz kesersen kes fark etmiyor, bir asker olarak ciddiye alamıyorum seni.
*Hangi dizide olduğu fark etmiyor; sevmiyorum şunun meymenetsiz yüzünü görmeyi.
O önce kendi yediği haltların hesabını versin, sonra sorar.
Arz ederim, bye.
Çabuk geçti bu bölüm. Webster, Claudia ve Harry’nin de katkısı oldu denebilir. Yalnız ağır denebilecek şeyler vardı. Sonu dahil. Sinirim bozuldu gece gece.
Kaldı bir bölüm. Du’ bakalım nereye bağlayacaklar.
* Webster, iyi hoş da sen sahi bir başına nasıl çıkaracaksın canım adamı oradan? Hele hele durumu çaktırmadan.
* Kasia-Harry-Lois-Vernon karmaşasını ne yapıoruz peki? Gelecek bölümde o bebek doğuyor da gerisinde ne olur acaba?
Son beş dakikaya doğru girdiğimizde “Bu nasıl final bölümü, çoğu şey duruyor,” diye düşünmeye başlamıştım. Meğerse devamı gelecekmiş, kapanışta onayı duyurdular.
E bu niye her yerde mini dizi diye geçiyor o zaman? Tamam, her sezon için savaşın bir yılını düşünüyoruz diyorlardı da ben yine de sorun olmaz bir kapanış beklentisindeydim bu yüzden.
Neyse geri dönecekse bu da olur. Kapanış noktasının iyi seçmişler diyebilirim. Bir an için tırstım. Ayrıca savaşın atmosferi güzel veriyor bu dizi. Gelecek sezon başladığında görüşmek dileğiyle.
* Harry-Lois’i olmaz bir noktaya getirip Lois-Vernon’ı bağladıktan sonra Harry-Kasia zaten kendiliğinden oldu gibi bir şeydi. İki dakika içinde sen git orada birbirini bul sonra Umarım ölmezler diyeceğim, kurtuluşu da nasıl olur bilemedim ki.
* Webster ve erkek arkadaşı meselesini çözmediler mesela. O da kaldı ikinci sezona.
S01E07 (Sezon Finali)
Sanki sezon finali değil de sezon finalinden bir önceki bölüm gibiydi kaldığı nokta itibariyle.
Genel bir sezon değerlendirmesi yapacak olursam;
İlk bölüm sezonun en iyi bölümüydü. Büyük beklentiye soktu haliyle. Sezonun devamı da bende oluşan o beklentinin altında ezildi. Özellikle de 4, 5 ve 6. bölümlerde bırakma noktasına geldim ben diziyi. Neyse ki mini dizi diyerek ittire ittire de olsa sezonu tamamladım. Bu son bölüm son 3-4 bölüme oranla daha iyiydi bu arada. 2. sezonunun olacağı haberini aldıktan sonra bende oluşan bırakma isteği şimdilik askıya alındı gibi. 2. sezon geldiğinde bir şans veririm şu noktada ama iyi gitmezse o sezonu tamamlayacağımın bir garantisi yok elbette.
Bunun 2. sezon çekimlerine Temmuz ayında başlayacaklarmış. Başlama, evet.
+Gregg Sulkin
2. sezon çekimlerine nihayet başlayabilmişler geçtiğimiz hafta. 2023 yılı içerisinde yayınlanacakmış. Yeni sezon kadrosuna Mark Bonnar (Catastrophe, Humans, Apple Tree Yard) da dahil olmuş.
TV+’ta. “Yanan Dünya” diye de yerelleştirmişler hatta.
S2: 1–2–3–4
Her yerimiz The Little Mermaid olmamış gibi.
2. sezonun ABD (PBS) tarihi 15 Ekim.
Series 2 | Official Trailer
Hiç utanmadan 6 bölümlük 2. sezonun hepsini birden yayınlamışlar. TV yayını 23:00’te başlayacak hatta. Ona da kalmamış.
* Kafama takılan ufak bir nokta var. Nancy ve Webster’a veda mı etmiştik biz? İki bölümde de yoklardı. Üstteki yorumda Webster devam edecek gibi yazmışım, aklımda da az çok öyle kalmıştı. İleride çıkacaklarından da emin olamadım açıkçası.
Gördüğüm kadarıyla Arthur Darvill da dahil yoklar bu sezonda. Umarım gelecek sezonda olurlar bir şekilde. Alakasız kaçacak çünkü.
Not:
Douglas Bennett’in, yani Sean Bean’in karakterinin patlamada öldüğünü öğrenmiş olduk sadece. Ortada olmayanlardan bir onun açıklaması var şimdilik.
* Dizinin çok dilli olduğu gerçeğini hatırlıyordum ama aklımda kalanın bir tık fazlasıyla döndüler. İlk iki bölümün Fransızca oranı İngilizceden fazladır belki. Araya Almanca da girdi. Ortaya saçtılar resmen.
* Gözüme takılan bir nokta da “stüdyo” tarafı. Yani tutup da Mısır’a gidip orada dönem draması tadında çekim yapmalarını beklemiyorum ama efekt vs. kısmını stüdyoda geçtiğini belli etmeyecek seviyede halledebilseniz iyi olurdu. Aynı şekilde savaş uçağı sahnelerinde de vardı o yapaylık.
* 2 bölümün hikayesinden şimdilik memnun sayılırım. Dikkatimi çeken anları oldu. Her karaktere farklı bir elbise biçmişler gibi duruyor.
Lois bu bağlamda dikkat çekiyor. Aynı şekilde Gregg Sulkin‘in oynadığı David de. Kasia desen o da başka bir olay. Robina’ya yer verme biçimlerini ve Lesley Manville‘in oyunculuğunu ayrı sevdim tabii ki.
Oradan buraya atlarken yer yer tempo sorunu oldu gibi, ama çok da dert değil. Bazen diyalog ağırlıklıyken bir anda bakıyorsun havada uçaklarla savaşıyorlar. Sonra çöl havasının ortasında Harry’yle buluşuyoruz falan Derken geçiyor bölüm.
Sezonu elbet tamamlayacağım. Bakalım, nerede bırakacaklar. Her sezon bir sene dediklerine göre tam bir kapanış yapmayacaklar muhtemelen. 1940 sularındayız şu sıralar…
S02E01
Tahmin ettiğim üzere özlememişim.
Lois ve Kasia tarafları fena akmadı bölümde. Ayrılanlar ve yeni gelenler derken zayıflayan kadro ise eksi yazmış dizinin hanesine. Almanya tarafı da Mısır tarafı da Gregg Sulkin’in tarafı da tamamen ilgi çekicilikten uzak kaldı benim açımdan. Devam etmeyeceğim.
2. sezonu tamamladım.
İyi bir sezon geçirdiler yine. İlk sezonun biraz altında seyrettiğini düşünüyorum gerçi. Savaştan ziyade karakter dramasına ağırlık verdiklerinde daha iyi oldu bence.
– Harry-Kasia-Louise tarafı biraz meh hale bürünse de Robina sayesinde normali buldular mesela. Alman kızla ilgili tarafı göz devirerek izledim çoğunlukla. Bu nasıl bir kafaysa…
Savaş pilotu David’in hikayesi başka filmlerden bildiğimiz klişe sayılabilecek bir hikayeydi ama Gregg Sulkin beycim yürüttü orasını da.
– İngiltere, Paris, Mısır ve dahası derken yine birkaç cepheden birden anlatıyorlar savaşı ve birbirleriyle fazla bağımsız ve farklı tonlarda ilerliyorlar. Geçen sezondaki gibi bazı karakterlerin birbiriyle alakası bile yoktu.
Bıraktıkları nokta itibarıyla devamına niyetli oldukları belli, bazı noktaları ziyaret edecekler haliyle. Zaten savaşın orta noktasına geldik gibi oldu. Devamı olsun isterim. Olursa bu sefer Nancy-Webster tarafına da uğramaya çalışın bir zahmet, eksik kalmasın.