İskandinav ülkelerinde yayın yapan online dijital platform Viaplay’in 2019 yılı sonbaharında izleyiciyle buluşturduğu Forhøret isimli dizinin tanıtımıyla karşınızdayız bugün.

Danimarka yapımı dizinin ilk sezonu 8 bölümden oluşuyor. Bölüm süreleri ise 20-25 dakika aralığında değişiyor. Forhøret, gizem unsurunun öne çıktığı bir suç draması.

Danimarka’da pozitif eleştiriler alan ve ödül adaylıkları kazanan dizinin yaratıcısı Christoffer Boe. Ona yazar masasında Jakob Weis eşlik etmiş. Boe, dizinin yönetmenliğini de üstlenmiş ayrıca. Yapımcı koltuğunu ise Fredrik Ljungberg, Nanna Mailand-Mercado, Jakob Mejlhede, Jonas Allen ve Peter Bose gibi isimler paylaşmış.

Merak edenler için Forhøret’in kelime anlamının ‘Sorgulama’ olduğunu belirtelim. Dizinin İngilizce ismi ise ‘Face to Face’. Söz konusu iki ismin de dizinin içeriğini karşıladığını söylemek mümkün. Her bölümde ana karakterimizi bir başka karakteri yüz yüze sorgularken izliyoruz çünkü.

Diziyi Kopenhag’da bir adli tıp biriminde açıyoruz. Bjørn isimli bir dedektif, kimliği belirsiz bir ceset ile elindeki başka bir davanın ilgisi olup olmadığını kontrol etmek üzere orada bulunuyor. Şansa bakın ki o kimliği belirsiz ceset arasının çok da iyi olmadığı biricik kızı Christina’ya ait çıkıyor. Bjørn, olayın ilk şokunu hemen üzerinden atıp adli tabibin intihar vakası olarak tanımladığı ölüm dosyasını sert bir şekilde eşelemeye ve cinayete kurban gittiğine inandığı kızının ölümünün arkasındaki sır perdesini aralamaya başlıyor. Bu yolculukta kızıyla ilgili bilmediği bir çok şey öğreniyor ve konuyla ilgili edindiği her cevap yeni bir soruyu beraberinde getiriyor.

Her yeni bölümde olayla ilgili bir karakteri kendi tarzıyla kayıt dışı bir şekilde yüz yüze sorgularken izliyoruz Bjørn’ü.

Dizide tek bir ana karakter mevcut ve o da Bjørn. Fazlasıyla asabi, saldırgan ve ayarsız bir tip Bjørn. Bana bazı özellikleriyle The Prisoner‘ın meşhur karakteri 6 Numara’yı hatırlatıyor, altmışlı ve yetmişli yıllardan kalma, eski moda bir karakter imajı çiziyor.

Bjørn karakterine The New Pope, Counterpart, The Blacklist ve Banshee gibi dizilerden anımsanabilecek Ulrich Thomsen hayat veriyor. Bjørn’ün rahmetli kızı Christina rolünde ise Ulrich Thomsen’in gerçek hayattaki kızı Alma Ekehed Thomsen karşımıza çıkıyor.

Adli tabip Frank rolünde Bron/Broen, Kriger ve Dicte gibi dizilerden anımsanabilecek Lars Ranthe‘yi izliyoruz.

Borgen, Forbrydelsen ve Kriger gibi dizilerden hatırlanabilecek Søren Malling, Bjørn’ün çalışma arkadaşı Richard karakteriyle karşımıza çıkıyor.

Trine Dyrholm‘u Bjørn’ün eski karısı ve Christina’nın annesi Susanne karakterinde izliyoruz.

The Rain dizisinden tanıdığımız Clara Rosager, Christina’nın karısı Nikki karakterine hayat veriyor.

Kadroda ayrıca Katrine Greis-Rosenthal (Bron/Broen, Heartless, Kriger), David Dencik (Quicksand, Top of the Lake, Bedrag), Nikolaj Lie Kaas (Britannia, Bedrag, Forbrydelsen), Sandra Hussein ve Lars Mikkelsen (Devils, House of Cards, Forbrydelsen) gibi isimler yer alıyor.

Dizinin ilk 3 bölümünü izlemiş bulunuyorum an itibarıyla. Hafiften de olsa ciddi bir ciddiyetsizlik unsuru hissediliyor dizide. Fallet‘teki kadar, hatta onun yarısı kadar bile öne çıkan bir unsurdan bahsetmiyorum elbette ama o his çok az da olsa geçiyor izlerken.

Danimarka’nın birçok tanıdık ismini kadroda toplamışlar. Yönetmeni gayet iyi iş çıkarmış. Yüz yüze sorgulamalar eşliğinde bölümleri geçirme fikri de gayet hoş olmuş. Bölüm sürelerinin az oluşu da bir artı elbette diziyi izlemek için. Şu ana kadar okuduklarınız ilginizi çektiyse bir şans verin derim ben.

Bu da dizinin fragmanı:

Dizinin 2. sezon onayı mevcut bu arada. Sezonluk antoloji dizi formatında ilerleyecek dizi. Farklı bir karakteri merkezine alacak ve gizem dolu farklı bir hikayeye odaklanacak. Christoffer Boe, yine senarist ve yönetmen pozisyonunda dizinin mutfağında yer alacak.

Dizinin 2. sezonunun başrol oyuncusu da açıklandı. İlk sezonda Susanne karakteriyle izlediğimiz Trine Dyrholm, söz konusu karakterle yola devam edecek. Bu kez konuk karakter değil, merkez karakter olacak Susanne.

Psikolog olarak çalışan Susanne, bir hastasına hipnoz tedavisi uyguladığı esnada hastanın bilinçaltında beklemediği bir kapı açılacak. Adamın bir dizi genç kadını para için öldürdüğünü ve halihazırda yeni bir kurbanı olduğunu öğrenecek. Sonrasında da o söz konusu genç ve masum kızın öldürülmesini engellemek için Kopenhag’ın yeraltı dünyasında hayatını tehdit eden bir yolculuğa çıkacak.

Hiç kimse masum değil! Susanne bile!