Avustralya kanallarından Network Ten’in ömrü 2 sezon süren drama dizisi Puberty Blues‘un tanıtımıyla karşınızdayız bugün.

Gençlik draması ile dönem draması türlerini harmanlayan Puberty Blues‘un 8 bölümden oluşan ilk sezonu 2012 yılında, 9 bölümden oluşan 2. sezonu ise 2014 yılında yayınlanmış.

Dizi, Kathy Lette ve Gabrielle Carey ‘nin 1979 yılında yayımlanan aynı isimli romanından uyarlanmış. Söz konusu romanın 1981 yılında gösterime giren aynı isimli bir sinema filmi uyarlaması mevut ayrıca.

Dizinin yaratıcıları Imogen Banks ve John Edwards. Bu ikiliye yazar masasında Alice Bell ve Tony McNamara gibi isimler eşlik etmiş. Glendyn Ivin (The Cry, Safe Harbour), Emma Freeman (Glitch) ve Sean Kruck ise dizide yönetmenlik yapmış 3 isim konumunda. Yapımcı kadrosunda ise Banks ve Edwards’a ek olarak Janeen Faithfull ve Rick Maier bulunuyor.

Dizi, Australian Academy of Cinema and Television Arts (AACTA) Ödülleri’nde 2013 ve 2015 yıllarında “En İyi Drama Dizisi” dalında aday gösterilmiş ve 2013 yılında bu ödülü kazanmış. Ashleigh Cummings ise 2013 ve 2015’te drama kategorisinde “En İyi Kadın Oyuncu” dalında aday gösterilmiş.

Dizi, yayınlandığı dönemde gençler arasında yüksek bir popülerlik oranına sahip olsa da reytingleri beklentilerin altında kalınca iptal olmaktan kurtulamamış. İlk sezon ortalama 747.000 izleyici tarafından izlenirken 2. sezonda bu sayı 508.000’e gerilemiş.

Hikayesi 1970’li yılların sonunda geçmekte olan dizinin merkezinde 15-16 yaşlarında, henüz yeterince olgunlaşamamış 2 ergen kız bulunuyor. Bir an önce büyümek için can atan Debbie ve Sue isimli bu 2 heyecanlı kız, okulun popüler kızları tarafından kabul edilip onların arasına dahil olmak ve yakışıklı genç erkekler tarafından fark edilip bir takım tecrübeler deneyimlemek istiyorlar.

Dizide bir yandan gençlerin hayatlarına odaklanılırken bir yandan da ebeveynlerin hayatlarına konuk olmayı ihmal etmiyoruz. Yetmişli yıllarda iki kuşaktaki özgür ruhların kendilerini, duygularını ve arzularını ifade etme biçimlerini kapsayan bir yolculuğa çıkıyoruz.

Debbie Vickers karakterine NOS4A2 ve Miss Fisher’s Murder Mysteries dizilerinden tanıdığımız Ashleigh Cummings hayat veriyor. Kankası Sue Knight karakterini ise A Place to Call Home ve Secret City dizilerinden anımsanabilecek Brenna Harding canlandırıyor.

Sue’nun ebeveynleri Roger ve Pam karakterlerinde Dan Wyllie ile Wentworth dizisinden tanıdığımız Susie Porter‘ı izliyoruz. Roger ve Pam, tutkulu ilişkileri, umursamazca eğlenmeye düşkün yapıları ve özgürce ifade ettikleri cinsellikleriyle dikkat çeken modern bir çift.

Debbie’nin ebeveynleri Martin ve Judy karakterlerini Jeremy Lindsay Taylor ile Claudia Karvan canlandırıyorlar. Debbie’nin küçük erkek kardeşi David rolünde ise Reckoning ve Bloom dizilerinden tanıdığımız Ed Oxenbould karşımıza çıkıyor.

Martin ve Judy’nin mükemmel bir evlilikleri olduğu söylenemez. Martin’in hem evliliğinde hem de işinde boğulma noktasına geldiği bir dönemden geçtiği söylenebilir.

Sue ve Debbie’nin dibinin düştüğü kötü/havalı/popüler çocuk pozisyonundaki Gary Hennessey karakterine Glitch dizisinden tanıdığımız Sean Keenan hayat veriyor. Gary’nin kız arkadaşı Vicki karakterini Inhumans dizisinden anımsanabilecek Isabelle Cornish canlandırıyor. Vicki’nin kankası ve Sue-Debbie ikilisinin aralarına katılmak için onayını beklediği zorba kız pozisyonundaki Cheryl karakterinde ise Tidelands dizisinden hatırlanabilecek Charlotte Best‘i izliyoruz.

Dizide daha küçük rollerle karşımıza çıkan genç oyuncular arasında Dylan Goodearl, Izzy Stevens, Reef Ireland, Ellie Gall, Pearl Herbert ve Jack Horsley gibi isimler bulunuyor.

Doctor Doctor, Glitch, Camp, Rush ve Party Tricks gibi çok sayıda diziden aşina olduğumuz Rodger Corser, Gary’nin babası Ferris karakterine hayat veriyor. Susan Prior ise annesi Yvonne karakterini canlandırıyor.

Yvonne, kocasına anlamsız seviyede bağımlı bir kadın. Ferris ise oğluna karşı zorbaca davranan, karısını aldattığı ise net bir şekilde hissedilen beş para etmez bir adam görüntüsünü çiziyor.

Playing for Keeps ve Upper Middle Bogan dizilerinden tanıdığımız Annie Maynard ise tekrar eden bir rolle kadroda yer almakta.

Dizinin henüz ilk 2 bölümünü izledim ve fena bulmadığımı söyleyebilirim. Akıyor bir şekilde bölümler ve kadrosu da hiç fena sayılmaz. Pembemsi bir havada geçmiyor bu arada dizi. Nispeten sert ve gerçekçi olduğu da söylenebilir. Bu tarz işleri seviyorsanız şans verilebilir bir dizi gibi duruyor kısacası.