The Crown – Tanıtım
485 yorum kemal32 30 Kasım 2016 09:00
Daha önce burada, burada, burada ve burada bahsedilen, şu an 90 yaşında olup halen İngiltere Kraliçesi olan II. Elizabeth’in hayatından parçalar seyredeceğimiz Netflix yapımı The Crown’ın 4 Kasım itibarıyla tüm bölümleri yayınlanmış durumda. Netflix ortamında buradan izleyebilirsiniz.
The Crown İngiltere-ABD ortak yapımı, drama türünde, Peter Morgan tarafınca yazılmış ve Left Bank Pictures tarafınca Netlix için yaratılmış bir dizi. Konu itibarıyla İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth‘in evliliği ve tahta geçmesi sonrası 10 yıllık dönem esas alınarak ilk sezon oluşturulmuş, her sezonun yine hayatındaki 10 yılı anlatması bekleniyor. İlk sezonda özellikle saray ve Churchill arasındaki atışmalara yoğunlaşmıştır.
II. Elizabeth Kimdir Tanıyalım
Elizabeth Alexandra Mary, 21 Nisan 1926’da Londra’da, babasının 17. Bruton-Street adresinde bulunan evinde doğdu. Ailesi kendisine Lilibeth olarak seslenirdi. Kardeşi Margaret ile birlikte eğitimini evde tamamladı. Küçüklüğünden beri atlara ve köpeklere özel ilgisi vardı. 2. Dünya Savaşı sırasında tarihlerinde görmedikleri hava akınları dolayısı ile iki prensesi Kanada’ya götürmek istediler ama anneleri kabul etmeyince 1939 yılının Noel’ine kadar İskoçya’daki Balmoral Kalesi’nde kaldılar. Ardından yapımı biten Winsdor Kalesi’ne geçtiler. 14 yaşında iken savaştan korkan çocuklar için BBC Radyo’da program yaptı. Savaş sonlarına doğru Anavatan Ordusu Yardımcı Hizmetleri’nde motorlu araç kullanımı ve bakımı konusunda eğitim gördü.
18 yaşında babasının yurtdışında olmasından faydalanarak yasa değiştirdi ve 1944’te İtalya’yı ziyaret etti. Şubat 1945’te Kadın Yardımcı Bölgesel Hizmeti’ne katıldı. Sürücü ve mekanikçi olarak eğitildi ve beş ay sonra fahri genç komutan olarak terfi etti. 1947 yılında ise Elizabeth İngiltere sömürgelerine ilk gezilerini yaptı.
9 Kasım 1947’de, uzaktan kuzeni olan eski Yunanistan ve Danimarka prensi, Kraliyet Deniz Kuvvetleri teğmenlerinden Philip Mountbatten ile nişanlandığı ilan edildi. Prenses Elizabeth ile Prens Philip, 20 kasım 1947’de Westminster Abbey’de evlendiler; Kral VI. George düğünden önce Prens Philip’i Edinburgh Dükü, Merioneth Kontu ve Greenwich Baronu yaptı. Dizi de evlilik ile açılıyor.
Kocasıyla birlikte çıktığı bir yolculukta, Kenya’nın Sagana kentinde bulundukları sırada, 6 Şubat 1952’de babasının öldüğü ve yerine kendisinin geçtiği haberini alır. 1953 yılında resmi olarak taç giyer ve gerçekleştirilen tören tarihte ilk kez televizyonda yayınlanır. Aynı zamanda babasının yerine İngiliz Milletler Topluluğu’nun başkanı seçilir. Kendisinin 63 yıllık iktidarı döneminde İngiliz Milletler Topluluğu’na dahil olan 25 ülkenin devlet başkanı olur.
Hayatının bundan sonrasını isterseniz dizinin anlatımına bırakalım.
Diziyi anlamak için birkaç tarihi bilgi:
- İngiliz Kraliyet ailesinin 1500 yıllık tarihinde şimdiye kadar 66 hükümdar vardır, bunlardan 6 tanesi kraliçedir. Kraliçelerin yönetimleri İngilizlere hep uğurlu gelmiştir.
- İngiltere’nin altın çağı dendiğinde hemen akıllara I. Elizabeth gelir. Bakire Kraliçe olarak da adlandırılan Kızıl Hükümdar zamanın en güçlü deniz filosuna sahip İspanyolları yenerek gelişimin önünü açmıştır; denizaşırı kolonileşme bu sayede mümkün olmuştur.
- Kraliçe Anne, İspanyollar ve Fransızlar ile olan savaşlarda üstünlük elde etmiş ve Avrupa kıtasındaki başarılarını İskoçya ile birleşerek perçinlemiştir.
- Öncelikle aşk hep önemli olmuştur bu ülkede. Öyle ki VIII. Henry, Anne Boleyn ile evlenebilmek için Papa’yı tanımamış, kiliseyi kendisine bağlayarak yeni bir mezhep yaratmıştır. Aşk için koca bir ülkeye yeni bir inancı zorunlu kılınmıştır.
- Güneşin batmadığı ülke dendiğinde ise Victoria akla gelmektedir. Yenilikçi yapısı sayesinde gelişen teknolojik gelişmeler ülkeyi dünyanın lideri haline getirmiş ve dünya topraklarının 3’te 1’ine sahip olmasını sağlamıştır.
- Ülkede yönetim biçimi anayasal monarşi olarak kabul edilmiştir. 17. yüzyıl ile başlayan ve hükümdarların yetkilerini sınırlayan anayasal reformlar dolayısı ile krallığın şimdiki varlığı sadece semboliktir. Kraliçe yönetimin görünen yüzü olmakla beraber yürütmenin başı hükümdarın adına ülkeyi yöneten kabine ve başbakandır.
- İngiliz Kraliyet ailesi dünyada en uzun hüküm sürmüş ailedir ve bu geleneği devam ettirmek için kurallar ile bağlanmıştır. Mesela sadece kraliyet ailesinin evlilik düzenlenmesi ile ilgili kanunları mevcuttur.
Dizinin Konusu ve İlk İki Bölüm Özeti
Elizabeth, -tahtın varisi amcası VIII. Edward olduğundan- yönetime geleceğini hiç düşünmez ve rahat bir çocukluk geçirir. Amcası, ABD’li Wallis Warferd Simpson ile evlenebilmek için tahttan çekilmiş ve birden hayatı altüst olmuştur. Babası VI.George tahta oturunca babasından sonraki varis durumuna gelmiştir ve özel eğitim almaya başlamıştır.
Uzaktan kuzeni Philip ile evlenir ve eşinin görevi dolayısıyla iki çocukları ile birlikte Malta’da yaşamaya başlarlar. Babasının hastalanması dolayısı ile devlet işlerine yardım etmek için saraya dönerler. Babası, hastalığının kanser olduğunu öğrenmesi ile birlikte Lilibeth’in devlet işlerine daha çok karışması ve öğrenmesi için onu destekler.
1949 yılında babası VI. George, yeni kurulan İngiliz Milletler Topluluğu‘nun ilk başkanı olur ve oraya giren ülkelerin anayasaları monarşi olarak kabul edilir. Normalde babasının çıkması gerektiği bu uzun yolculuğa kralın hastalığı nedeni ile kendisi ve eşi katılır. Kenya’nın Sagana kentinde bulundukları sırada, 6 Şubat 1952’de babasının öldüğü ve yerine kendisinin geçtiği haberini alır. Yönetime geçmesi ve Winston Churchill ile toplantılara başlaması gecikmeyecektir.
Oyuncu Kadrosunu Tanıyalım
Elizabeth II
Kraliçeyi oynayan Claire Foy, 16 Nisan 1984’te Stockport, İngiltere’de doğmuş ve 164 cm boyunda. Liverpool John Moores Üniversitesi’nde drama eğitimi almış. Yine oyuncu olan Stephen Campbell Moore ile 2014 yılında evlenmiş. 2015 yılında kızları olmuş. Wolf Hall dizisinde Anne Boleyn karakterini canlandırmış. Crossbones ve Upstairs Downstairs dizilerinden tanıdık gelebilir.
Philip, Edinburgh Dükü
Kraliçe’nin eşini oynayan Matt Smith, 28 Ekim 1982’de Northamptonshire, İngiltere’de doğmuş ve 182 cm boyunda. Herkesin tanıdığı rolü ile 11 numaralı Doktor.
Dizide kraliçenin gölgesinden sıkılmış, kendini bulmaya çalışan, denizci ama aslında uçmayı seven biri olarak karşımıza çıkıyor.
Winston Churchill
İngiltere başbakanı ve yürütmenin başı, savaş kahramanı karakteri ile Amerikalı oyuncu John Lithgow epey etkileyici sahnelere sahip. İngiliz gelenekleri ve genç kraliçe arasında bolca sorunla uğraşıyor. Sanatçı 19 Ekim 1945’te Rochester, New York’ta doğmuş ve 193 cm boyundadır. Deneyimli sanatçı ile bir şekilde mutlaka karşı karşıya gelmişsinizdir. Mesela Dexter desem “Hoop, ispiyon etme” dersiniz.
Kral George VI
Elizabeth’in babası rolü ile Jared Harris karşımıza geliyor. 24 Ağustos 1961, Londra doğumlu ve 182 cm boyunda. 1980 yılında Amerika’da bulunan North Carolina Duke Üniversitesi’nde drama dersleri almış. The Expanse, Mad Men, Fringe ve The Riches, biz dizicilerin tanıyor olabileceğimiz yapımları olsa da gişe hasılatı yapmış bolca filmde de yüzünü görmüşsünüzdür.
Dizide kral karakterinden çok sevecen bir baba rolünde, kızı için en iyisini isteyen ve aileyi ön plana çıkaran bir insan.
Prenses Margaret
Kraliçenin kardeşi rolü ile Vanessa Kirby… 18 Nisan 1988 yılında Wimbledon, Londra’da doğmuş. 170 cm boyunda ve Exeter Üniversitesi’nde Tiyatro bölümünü bitirmiş. Jupiter Ascending gibi bilindik birçok yapımda oyunculuğu mevcut.
Dizide kraliçenin uçarı kız kardeşini canlandırıyor. Yasaların tasvip etmediği gayri meşru bir ilişki ile bolca gündeme geliyor ve tahtı zor durumda bırakıyor. Seçtiğim fotoya bakmayın; şahsen dizide güzellliği ile beni büyüleyen bir oyuncu oldu.
Kraliçe Anne Elizabeth
Lilibeth’in annesi rolü ile Victoria Hamilton‘ı izliyoruz. 5 Nisan 1971’de Wimbledon, Londra’da doğmuş ve 163 cm boyunda. Londra Müzik ve Drama Sanatları Akademisi’ni bitirmiş bir yazar. 2008’den beri Mark Bazeley ile evli.
Dizide eşi kral iken sahip olduğu kraliçelik ünvanını ve şöhreti özleyen, kızına sadece basit olmayı öğreten, kendisi de basit birini canlandırıyor.
Windsor Dükü
Dizide sevdiği kadın için krallıktan feragat etmiş Elizabeth’in amcası rolü ile Alex Jennings karşımıza çıkıyor. Kral ünvanı ve getirdiği sorumluluklardan kaçarak kardeşine tüm zorlukları bırakması ile ailenin öfkesini karşısına almış durumda.
Oyuncu 10 Mayıs 1957, Essex İngiltere doğumlu ve 188 cm uzunluğunda. İşin en ilginç yanı neredeyse aynı zaman diliminde yayınlanmış Victoria dizisinde Belçika kralı ve kraliçenin dayısını oynamış olması.
Ayrıca:
Peter Townsend rolü ile Ben Miles, kraliçenin kardeşi Margaret’in yasak aşkı ve kralın emir subayı olarak karşımıza çıkmakta.
Anthony Eden rolündeki Jeremy Northam ise kabinede başkan yardımcısı ve kraliçenin Churchill sonrası başbakanı rolü ile karşımıza çıkıyor. Özellikle kardeşinin Townsend ile olan evlenme süresinde yaşanan skandal ile ilgili önemli sahneleri mevcut.
Karakterler ve gerçekleri ile olan uyumu:
Tırıvırı Bilgiler
- Dizi, Netflix’in ilk sezon için bugüne kadarki en pahalı yapımı. The Get Down toplam harcamada halen üstte olsa da 2. sezonu düşündüğümüzde en pahalı yapımın bu olduğu kesinleşecek.
- Henüz hükmü devam etse de artık 90 yaşında olan kraliçenin taç giyme töreninden beri 60 yıl geçtiği için her bir sezonun 10 yıl olarak işlenmesi ve toplamda 6 sezon çekilmesi, Peter Morgan tarafınca planlanmış.
- Kralın bir konuşması Oscar ödüllü film olan “The King’s Speech” yapımından alıntıdır.
- İngiltere’de başbakan ikametgahı olan ünlü 10 Downing Street’teki kapı, John Lithgow’ın uzun boyu nedeniyle daha uzun olarak gösterilmiş.
- John Lithgow, Amerikalı olduğundan Winston Churchill rolü için İngiliz aksanı eğitimi almıştır.
- Alex Jennings ilginçtir ki yine Peter Morgan’ın elinden çıkan 2006 yapımı The Queen‘deki rolüyle, yine bir kraliyet üyesini canlandırmıştı.
- Claire Foy, gerçek hayatta Vanessa Kirby’den 4 yaş büyüktür. Tesadüf o ya, karakter olarak da Elizabeth, Margaret’tan 4 yaş büyüktür.
- Çekimler sırasında Claire Foy’un kızı henüz 6 aylıktı ve devamlı olarak süt verip bebeğini beslemesi gerekiyordu.
- “Rogue One: A Star Wars Story” ve “The Theory of Everything” oyuncusu Felicity Jones, aslında Claire Foy yerine düşünülüyordu.
- Matt Smith, Doctor Who’nun ‘The Wedding of River Song’ bölümünde Winston Churchill’ın akıl hocası rolündeydi.
Kendi notlarım:
Son birkaç yıldır tesadüf eseri hep İngiliz kraliyet ailesi hakkında film ve diziler izledim. Yapı itibarı ile bir tarihi yapım izlemişsem hemen yazılı kaynaklardan olayları doğrulama hissiyatı duyar ve araştırmaya başlarım. Hatta tarihi bir yapım izleyeceksem ilk bölüm sonrası tarihi gidişatı öğrenirim ve dizi/filme devam ederim. Neticede son zamanlarda İngiliz tarihi ile bolca haşır neşir oldum.
En son izlediğim yapım ITV kanalından çıkma Victoria idi. Elbette ister istemez The Crown’ı izlerken karşılaştırmak durumunda kaldım. Victoria dönem olarak neredeyse 2. Elizabeth döneminden 100 yıl önce geçtiği için olsa gerek, özellikle saray dış sahnelerindeki özen çok daha göze batıyordu. Bunda iç dekorasyona daha önem verilmiş. Her iki dönem dizisi için çok emek verildiği ve para harcandığı belli olduğundan önerim Victoria dizisini de muhakkak izlemeniz.
The Tudors (2007), The White Queen (2013), Kraliçe Elizabeth (1998), Elizabeth: Altın Çağ (2007), Camelot (2011), Vikings (2013) ilk aklıma gelenler. Kraliyet ailesi ile direkt ilgili olmasa da Downton Abbey (2010), Poldark (2015), Outlander (2014) ve The Pillars of the Earth (2010) de izlenmesi gerekli dönem dizilerinden. Eğer sizin de beğendiğiniz yapımlar var ise mutlaka yorum bölümünde belirtin; bu türü sevenler için güzel bir kaynak oluşturulabilir.
Dizi, tarihi olgusuna uygun hareket etmekte. Oyunculuklar zaten oyuncu seçimlerinden belli olduğu üzere üst düzeyde. Kostüm ve sahnelerin tarihe uydurulması başarılı, para harcandığını ve özenildiğini belli ediyor. Bazı sahnelerde resmen yorum katıldığı belli oluyor; yani aslında basit bir sahne olarak geçiştirilebilecek bir yerin sırf mesaj verme kaygısı ile uzadığına şahit oluyorsunuz. Aslında İngilizler kendi tarihlerini anlatmak konusunda daha başarılı. Oyuncu seçimleri de çoğunlukla adadan seçilmiş olmasına rağmen Amerikan-vari havası sezilebiliyor. Hatta iş kendi başkanları Eisenhower’e geldiğinde olması gerekenden fazla değer verildiği hissiyatı doğuyor. İstediğimiz kadar eleştirelim, 10 bölümün su gibi akıp gittiğini inkar edemeyiz. “Ben iyi bir yapımım” diye bağırdığını da inkar edemem. Türe ilgisi olan herkes izlemeli.
Tanıtım videoları:
Bir eş ve bir anne. Ulusu için. #TheCrown 4 Kasım'da. pic.twitter.com/1avp9JT9GT
— Netflix Türkiye (@netflixturkiye) September 29, 2016
yorumlar
Eline sağlık dolu dolu bir tanıtım olmuş. İlgimi çekiyor dizi, İngiltere hayranıyım zaten. Çevremden de bazı ünlülerden de güzel övgüler aldı. İlk boşluğumda izlemek istiyorum.
Özenerek hazırlanmış bi tanıtım olmuş. Zevkle okudum eline sağlık. Daha eski tarihte geçtiği için önce Victoria’ yı, daha sonra Crown’ ı izlicem. Crown’ ın atmosferini daha çok beğenicekmişim gibi geliyo şuan,tanıtımın da etkisiyle.
Bende diziye dün başladım ve çok beğendim, hani türü sevip sevmediğime bile emin değilim ama diziyi çok sevdim gerçekten. Bu senenin en iyi dizilerinden kesinlikle.
Yorumumu da yapıştırayım:
The Crown İlk iki bölüm üzerine:
Olmuş bu dizi ya, hem öyle böyle değil süper olmuş. İşinizi gücünüzü bırakın bunu izleyin. Bayıldım iki bölüme de, şimdiden bittikten sonra ne yapacağımı düşünmeye başladım üzülerek. Hani dönemi çok bilmeyen bir insanı bu kadar içine çekebilir mi emin değildim ama yanılmışım.
Oyuncular, dönemi yansıtmaları, hikaye kusursuz kesinlikle. Umarım sezonun devamı da böyle olur. Yeni bir Netflix efsanesinin geldiğini söyleyebilirim.
Valla tanıtım çok güzel ve okuması keyifli olmuş, elinize sağlık @kemal32
Ek olarak yeni gördüm, Alex Jennings Victoria’da da oynamış. Leopold rolünde. Bende bu sesi nereden tanıyorum diyorum.
Şimdiye kadar izlediğim beş bölümden de gayet memnun kalmış durumdayım. Her bittiğinde elim bir sonrakine gidiyor ama bir yandan da kendimi durduruyorum. Bitince boşluk olacak.
Özellikle Churchill karakteri beklediğimden daha iyi çıktı, gerçi ne beklediğimden emin değildim ama bu da aklıma gelmezdi. Umarım bu seviyesini korur. Gerçi ömrü daha da uzun olsun ama ben eğer altıncı sezona gelene kadar Elizabeth vefat ederse bir sezon daha alıp ölüme kadarki süreyi kapsasınlar istiyorum. Son sezonu az daha uzatsınlar ve oraya varsınlar falan da olur. Fena olmayabilir.
İlk bölüm gerçekten mükemmeldi. Laf olsun diye söylemiyorum, ağzıma dodura dodura söylüyorum: mü-kem-mel. Bütün bu muhteşemliğin içinde aklımda en çok Jared Harris’in George yorumu ve Matt Smith kalacak. Harris bu yüz yıllarca dünyayı sömüren bir aile için beni ağlattı ya daha da demiyorum Colin Firth’ in Oscarlı performansından bile daha fazla beğendim. Tek sorun yapımcı ve yaratıcı ekibin yarattıkları muhteşem kristalin sonraki bölüm ve sezonlarda çatlaması ve kırılması ihtimali. Hiç olmazsa Elisabeth’in kocamış bir kenar süsü gibi kalacağını biliyoruz. Sırf bu yüzden kalan bölümleri izlemekte temkinliyim.
(Bu arada bu özenli tanıtım için teşekkürler)
İlk bölümü izleyip geldim ben de. Yüksek olan beklentimi gayet güzel karşılayabildi. İlerleyen bölümlerde de bu çizgisini korur umarım.
güzel tanıtım için teşekkürler…
ben de dizi konusunda, herkesle hemfikirim…
yalnız o değil de, Charles’a acıyacağım neredeyse… allah uzun ömür versin de, Elizabeth ona taht falan göstermeyecek gibi… ne bekledi be….
Gerçekten her bölüm birbirinden güzeldi ve farklı açıdan beni yakaladı. Kesinlikle bu yılın en iyilerinden diyebilirim. 2. sezonda bir an önce gelir umarım. Hiç beklemiyordum bu diziyi bu kadar sevebileceğimi ama favorilerimden biri oldu.
Ayrıca Vannessa Kirby (Margaret) ne kadar güzel yaa Bittim resmen onu izlerken.
Son bölümde ise
Allahtan bunlarda Osmanlı daki gibi kardeş taht kavgası yok sanırım, ya da varda biz mi duymadık bilmiyorum. Birbirini öldürmeye çalışmalar falan.
Ayrıca Tommy karakteri de çok karizmaydı ya. Karakteri sevmedim ama bi coolluğu vardı.
Churchill karakteri de 10 numaraydı özellikle sisle ilgili bölümde.
Monarşinin bir yüzünü görmek de güzel oldu kendi açımdan.
Hic mi hic cekmiyor bu dizi beni. Fragmanini da hic begenmedim acikcasi. Yorumlar dusundurucu olsa da benlik durmuyor sanki.
Ben de ilk sezonu bitirip geldim. Aslında dönem dizilerine pek ilgim yoktur ama bu kadar tavsiye gelince bir şans vereyim demiştim. Beklediğimden çok daha fazla sevdim, 2 gündür başından ayrılamadım dizinin. Bölümler gayet sürekleyiciydi. Karakterler de onları canlandıran oyuncular da çok başarılıydı. Özellikle Claire Foy ve John Lithgow çok iyi iş çıkarmışlar. Bir de son olarak dizi müziklerinin başarısına da değineyim. Özellikle bazı bölüm sonlarında çalan şu parça diziye cuk oturmuş. Kısacası, çok sevdim, tavsiyedir.
Hafta hafta izleyerek bitirdim diziyi. Üstte de dediğim gibi devamını izlememek için kendimi tutmam gereken zamanlar oldu. Çok da beğendim diziyi, hala denemeyenlere tavsiyedir.
Churchill ve Prenses Margaret özellikle sevdiğim karakterler oldu.
Bu mantıkla günün birinde Prens Harry ve Megan Markle evliliğine de izin verilmez o zaman. Çünkü Markle’ın bir yıllık bir evliliği olmuş geçmişte.
Normalde genel olarak Philip’e karşı uyuz olması kolaydı ama son bölümde onunla bile empati yapabildim. Gerçi sezon boyu herkesle yaptırdılar sağolsunlar.
İkinci sezonda görüşmek üzere.
Doğru, ben biraz daha düz düşünüp yazdıydım. Kilisenin genel kuralları 50 yıl içinde değişmeyeceğine göre olan Margaret’a olmuş oluyor bu durumda.
Onun yaşadıklarından sonra mecburen ders almış da olabilirler. Merak edip tarihlere baktım, Charles’ın evliliği Margaret’ın ölümünden sonra. Umarım bu duruma ucundan dokunan bir şekilde işlerler zamanı geldiğinde. 60 yıl diye düşünsek 1947+60 = 2007 ediyor. Evlilik 2005.
Alakasız olacak da ben 6. sezon sonunda dizinin 2011’deki Kate-William evliliğiyle bitebileceğini düşünüyorum. Yeni bir dönem başlıyor mesajı verip giderler.
Kilisedekiler de açık açık adamın boşandığı karısı hala hayatta olduğu için boşanmış adamla olmaz dediler. Boşanmayı Tanrı katında kabul görmediklerinden yanılmıyorsam. Bence senin dediğin gibi o dönem monarşinin öneminin daha fazla ve daha göz önü olmasından. Bir de dönemin isimleriyle de alakalı olabilir, günümüzdekiler daha açık fikirlidir belki. Nihayetinde eşcinsel nikahı kıyan rahipler de var artık.
Az önce koyduğun sahte hesaptı o kesin de öyle bir şey olsa her yer son dakika giriyor olurdu.
Ay öyleymiş, sildim.
@aytackara @abidin77 Bence bu konuştuklarınızı dizinin ilerleyen sezonlarında ayrıntılı izliycez.
@dkamoy Dinimiz amen.
Kaç sene sonra @dkamoy, kaç sene
Anca 6, sezona görürüz herhalde.
inş sezon aralarını kısa tutup 7 8 ayda bir yeni sezon getirirler.
@aytackara: Öyle öyle.
http://www.gazetevatan.com/prensle-evlenecek-ama–prenses–olamayacak-46734-dunya/%5B/ispiyon%5D
@ozgun14 Bu tarzda bir dizi için zor gibi, gelecek Kasım’a doğru alırız bir tane daha.
@aytackara: Ay haberin sadece başına bakmıştım. Haber tüm olayı bitirmiş
@abidin77 Aslında okumayayım dediydim de yukarıda konuştuğumuz her şeye öyle güzel açıklık getirmiş ki sonuna kadar gidiverdim
son 2 gündür bu dizi izliyorum. ilk 4 bölüm bitirdim. çok güzeli bir dizi neden acaba Netflix Türkiye de böyle bir dizi yapmıyor. hata Süleyman Demirel hayatın anlatan bir dizi yapsa ne kadar güzeli olur.
İlk bölümünü az önce bitirdim. Jared Harris’in oyunculuğunu ağzım açık izledim. Diziyi de beğendim diyebilirim sanırım. Çok iyi yorumlar almasına rağmen yüksek beklentiyle girmemiştim. Kafamda canlandırdığım kadar yoğun ve karmakarışık değildi, yormadı izlerken. Bu güzel bir şey. Devamına bakacağım.
2’nci bölümde kralın ölümünü çok güzel ve tadında işlemişler. Ölüm anından sonraki sahnelerde kullanılan müzikler de harikaydı. Benim de ağlayasım varmış herhalde, peçete kullanmak zorunda kalacak hale bile geldim. Özellikle Margaret’in olayı anladığındaki tepkisi beni perişan etti. Elizabeth’in ilk öğrendiğindeki tepkisini yavan buldum yalnız. Kocasından haberi alıyor, kamera yüzünü bile göstermiyor. Nedense ilk tepkisini göstermediler. Odaya girip bedeni gördükten sonra da çok üzüldüğünü hissettirmedi sanki seyirciye. Babası değil de komşusu öldü sanki.
3’ncü bölümde epey bir zorlandım izlerken, 3-4 saate yayıldı desem yeridir. 4 ise gayet iyiydi. Churchill ile gerilim başladı. Sekreter kızın bu kadar ön plana çıkmasından maalesef öleceği belliydi, üzüldüm.
Claire Foy da John Lithgow da efsane performanslar gösterdiler şimdiye kadar. Bir de Foy’un röportajlarını izleyip rol için apayrı bir konuşma tarzı kullandığını anlayınca saygım daha da arttı.
Ayrıca Claire Foy’u bu kadar yakından izleyince Emilia Clarke ile acayip benzediklerini fark ettim. Felicity Jones’un düşünüldüğü yazılmış tanıtımda, bence Emilia Clarke da cuk diye otururmuş bu role.
@keremaci Lithgow da sağlam aksan yapıyor (malum, kendisi gayet amerikalı).
@dkamoy: Evet doğru. Claire Foy’un rolü ve sorumluluğu daha büyük olduğundan daha çok gözüme çarptı sanırım. Yoksa haklısın; Lithgow da hem üslüp, hem aksan olarak iyi iş çıkarıyor.
@keremaci İngilizlerin Amerikan aksanı yapmasına o kadar alışmışım ki bir amerikalıya bu rolün yar olacağına ihtimal vermeyip kesin yanlış biliyorumdur diye gidip imdb’sinden kontrol ettim adamın doğum yerini. :))
O kontrolün aynısını bende yaptım:)
Hayır bi de o kadarrr iyi yapıyo ki pezevenk şüphe etmemek elde değil.